Yunanistan sınırındaki mültecilerin yaşadığı hak ihlallerine ilişkin önergemiz

Van Milletvekilimiz Tayip Temel'in Yunanistan sınırındaki mültecilerin yaşadığı hak ihlallerinin ortaya çıkarılması ve bu ihlallere yol açan sorumluların tespit edilmesi amacıyla TBMM Başkanlığına verdiği araştırma önergesi:

GEREKÇE

Mevcut siyasi iktidarın yürüttüğü savaş politikalarının sonucu olarak Türkiye ve Yunanistan sınır kapılarında yaşanan mülteci trajedisine bugün tüm dünya kamuoyu tanıklık etmektedir. Siyasi iktidar mültecileri Avrupa ülkelerine karşı diplomatik koz olarak öne sürmekte ve tehdit aracı haline getirmektedir. Oysa Türkiye’nin taraf olduğu Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 4 numaralı protokolü ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu kapsamında ülke içindeki yabancıların korunması amaçlanmıştır.

İdlib’te TSK birliklerine 27 Şubat’ta düzenlenen saldırı sonrası AKP Sözcüsü Ömer Çelik “Mülteci politikamız aynıdır ama ortada bir durum var, artık mültecileri tutabilecek durumda değiliz.” şeklindeki açıklaması savaşın faturasın mültecilere ödetilmeye çalışıldığının kanıtıdır. Bu açıklamanın ardından İstanbul, İzmir, Aydın, Edirne ve Çanakkale başta olmak üzere birçok noktadan binlerce mülteci sınır kapılarına taşınmıştır. Mülteciler bazı yerlerde insan kaçakçıları aracılığıyla sağlıksız ve tehlikeli yollarla Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarına götürülmüşlerdir. Öyle ki, insan kaçakçılarının çekinmeden kaçakçılık yaptıklarına dair ve bazılarının  ''Yani bizim mesleğimiz bu, Reis izin verdi biz de yola çıktık'' söylemleri yaşanan vahameti gözler önüne sermiştir.

Avrupa’ya gitme umuduyla kara yolunu kullanarak sınırı geçmek isteyen mülteciler, başlarına ne geleceği belirsiz bir yolculuğa çıkmaya hazırlanmaktadırlar. Deniz yoluyla Avrupa’ya geçmek isteyen mülteciler ise kendi imkanlarıyla aldıkları botları kullanmaktadırlar. Bu botların kapasitesinin çok üzerinde insan taşıdığı ve herhangi bir yolculukta daha önce hiç denenmemiş oldukları bilinmektedir. Yapılan bu tehlikeli yolculuklar beraberinde ölümü de getirmektedir. Nitekim, Ayvacık sahilinde mültecileri taşıyan botun batması sonucu bir kadın ve iki çocuk hayatını kaybederken; Midilli Adası açıklarında da bir mülteci çocuk yaşamını yitirmiştir.

Öte yandan Yunanistan, oldukça sert önlemlerle, sınır kapısına dayanan göçmen ve mültecileri engellemeye çalışmaktadır. 02 Mart günü Suriyeli mülteci Ahmed Ebu Emad Yunanistan’a geçmeye çalışırken Yunan sınır güvenlik güçleri tarafından öldürülmüştür.

Yunanistan ve Bulgaristan sınırına giden binlerce mültecinin kış koşullarında herhangi bir gıda, barınma ve sağlık desteği almadan sınırdaki bekleyişleri hala devam etmektedir. İçerisinde kadın, yaşlı ve çocukların da olduğu mültecilerin bu durumu adeta bir insanlık krizine dönüşmüştür. Hükümet yetkililerince ”Saat 9.00 itibarıyla Türkiye topraklarından ayrılıp Edirne’den Yunanistan’a geçen göçmen sayısı; 135.844” şeklindeki sosyal medya üzerinden yapılan açıklamalar, yaşanan insanlık krizini,istatistiksel veri düzeyine indirgemektedir. Bu anlayış yaşanan insanlık krizini çok daha derin bir boyuta taşımaktadır.

Suriyeli mülteciler, Türkiye’de mülteci statüsünde olmadıkları için şiddet, linç, nefret söylemlerinin de hedefi olmaktadırlar. Mülteciler,İdlib’te yaşananlardan dolayı, Türkiye’de ırkçı saldırıların da hedefi haline getirilmişlerdir. Sözgelimi, 01.03.2020 tarihinde Maraş’ta Suriyelilere ait iş yeri ve evlere yönelik saldırılar meydana gelmiştir. 02.03.2020 tarihinde de bir grup tarafından Samsun’da sokak ortasında, Suriyeli gençler darp edilmişlerdir.Türkiye’de milyonlarca mültecinin bulunduğu göz önünde bulundurulduğunda bu ırkçı saldırıların Türkiye toplumunu derin bir çatışmaya sürükleme gibi ciddi bir tehlike ile karşı karşıya bırakmaktadır. Hem sınırda hem de farklı illerde bulunan mültecilerin can güvenliğinden siyasi iktidar sorumludur ve siyasi iktidar taraf olduğu sözleşme ve kanunlara uymakla mükelleftir.

Ayrıca Giresun Espiye L Tipi Kapalı Cezaevinde İdlib’teki asker ölümlerinin ardından gardiyanların tutuklulara saldırdıkları, siyasi tutukluların, adli ve IŞİD suçlamasıyla tutuklu bulunanlarla aynı koğuşa konulmak istendiği ve ortak alan hakkının engellendiği bilgisi basına yansımıştır.

Olası ırkçı saldırıların önüne geçilmesi amacıyla gerekli tedbirlerin alınması, yaşanan mülteci ölümlerinde sorumluların tespit edilmesi ve mültecilere sağlıklı ve güvenli bir ortam sağlanması amacıyla bir araştırma komisyonunun kurulması elzemdir.

5 Mart 2020