Grup toplantımızda konuşan Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, bu haftaki konuşmasının büyük kısmını kadına dönük şiddet ve kadın mücadelesine ayırdı. Kadınların mücadelesine olan inancın yeni yaşama olan inanç olduğunu belirten Yüksekdağ, kadınların inanç ve mücadelesinin Türkiye'yi özgürleştirerek hakça bir kapının açılmasını sağlayacağını söyledi. 8 Martların ülkede kutlama günü olarak yaşanılmadığına dikkat çeken Yüksekdağ, her 8 Mart'ta kadınların daha fazla mücadele etmek zorunda kaldıklarını vurgulayarak, "Türkiye'de gönül rahatlığıyla birbirimizin 8 Mart'ını kutlayamıyoruz ne yazık ki, 8 Mart kadınlar için büyük acıların, dramların ve şiddetin yaşandığı bir sarmala dönüşmüş durumda" dedi.


'Kadınlar her gün katlediliyor'

Kadınları kuşatan ağır yaşam şartları olduğu müddetçe kadınların eylemlerinin zorunluluğa dönüştüğüne vurgu yapan Yüksekdağ, kadın özgürlük hareketinin her yanıyla sömürü, baskı ve adaletsizlikle kuşatıldığını ifade etti. Partilerinin kadın partisi olduğuna dikkat çeken Yüksekdağ şunlara dikkat çekti: "Bugün kadına dönük şiddet bu kadar ciddi bir toplumsal soruna dönüşmüşse, toplumun can damarlarını kesen, toplumu felç olmaya sürükleyen bir sorun haline gelmişse bunda siyasi iktidarın tartışmasız payı vardır. AKP'nin baskıcı, ayrımcı siyaseti kadına dönük şiddeti kışkırtıyor. İktidarın kullandığı dilin sonucunda her gün kadınlar, translar katlediliyor."


'Kadınlar katledilmeye mahkum ediliyor'

Baskı siyasetinin tüm toplumu ciddi bir biçimde bölünme noktasına getirdiğini belirten Yüksekdağ, "İktidara sorarsanız 'Mühim olan insanlık kadın erkek fark etmez' der, ama bizzat hukuku ve kurumları tarafından kadın ve erkek bir birinden koparılıp kutuplaştırılıyor, bu kutuplaştırmada kadınlar ezilen taraf olarak ayrımcılığa ve katledilmeye mahkum bırakılıyor. Bu ciddi bir toplumsal sorundur. Siyasi iktidar bu sorunu çözmediği için de sorunun sorumlusudur" diye konuştu.
Özgecan cinayetini hatırlatan Yüksekdağ, bütün katledilen kadınlar için sorumluluklarını eksik de olsa yerine getirmeye çalıştıklarını belirterek, "Siyasi iktidar bu acıyı hissetmedi. Eğer hissetseydi Özgecan'dan sonra 8 kadın daha öldürülmezdi. Başbakan 'Kadına uzanan elleri kıracağız' dedikten sonra katledildi bu kadınlar. Tecavüz eden sanıklar adliyeden güle oynaya çıkıyorlar. Böyle bir iktidar olduğu için de erkekler ne kadar ceza alamayacağını hesaplayarak planlı kadın katlediyorlar. Akşam oturuyorlar, düşünüyorlar haksız tahrikten ne kadar yatarım diye ertesi gün de kadınları vahşice katlediliyorlar ve ne yazık ki mahkemelere çıktıklarında iyi hal yorumları ile düşük cezalarla salıveriliyorlar" dedi.

'Kadınların vay haline!'

Yüksekdağ, kadına dönük şiddet olaylarında Cumhurbaşkanı'nın ceza uygulamalarının takipçisi olacağı yönünde sözler kullandığını anımsatarak, "Eğer takipçi o olacaksa kadınların vay haline" diye konuştu. Cumhurbaşkanın kadınlara karşı uyguladığı ayrımcılık söylemleri yüzünden kadınların katledildiğini hatırlatan Yüksekdağ şöyle konuştu: "Bu gerçeği unutturmayacağız. Siz bu memleketin sözde bağımsız Cumhurbaşkanı olarak her gün kadınlarla uğraşarak sokağa çıkmayın, şu kadar çocuk yapın, hizaya gelin, yerinizde durun iktidarın kadını olun söylemini kullanırsanız bu söylemden güç alan erkekler çıkarlar her gün sokak ortasında ev içinde kadın infazlarını gerçekleştirirler. Kadına şiddeti bizzat devletin başı tarafından verilmiş bir hak ve görev olarak bilirler" değerlendirmesinde bulundu.

'Erkek kadının sahibi değildir'

Cumhurbaşkanının erkeklere "Kadınlar size emanettir" dediğini anımsatan Yüksekdağ, erkeklerin kadına sahip çıkma durumunda kadını kendisinin kölesi olarak göreceğini belirterek, erkeklerin kadının her şeyine karışacağını söyledi. Yüksekdağ, "Erkek kadının sahibi değildir. Cumhurbaşkanı da kadının sahibi değildir, bu halkın sahibi değildir. Cumhurbaşkanı eğer niçin seçildiğini biliyorsa bu halkın ve kadınların hizmetkarıdır. Bunu unutmamalıdır" ifadesinde bulundu. Kadının özgürlük hareketinin "Cumhurbaşkanı'nın kadını" olmayı reddettiğini belirten Yüksekdağ, "Kadın adil, eşit, demokratik, hakça bir yaşamı savunuyor ve bunun için mücadele yürütüyor. Kadınlar kendi hakkını da hukukunu da yeni bir toplumsal sözleşme temelinde elde edebilmek için mücadelesinden asla ve asla vazgeçmeyecek" dedi.

Kadının özgürlük ve eşitliğin eşiğinde tutularak refaha ulaşılamayacağını vurgulayan Yüksekdağ, Türkiye'de hiçbir şekilde gerçek anlamda demokrasiden, ekonomik kurtuluş ve refahtan bahsedilemeyeceğini söyledi. Yüksekdağ, "iktidar bu gerçeklere kulağını tıkamaktan vazgeçmiyor" dedi. Kadınların ekonomik anlamda da büyük bir ayrımcılık ile karşı karşıya olduklarını dile getiren Yüksekdağ, kadının toplumsal yaşam içerisinde ekonomik bağımsızlığı ile sosyal güvencesini oluşturmanın tüm Türkiye toplumunun güvencesi anlamına geldiğini söyledi.

'Türkiye bütçesinin yarısı kadınındır'

Artık kadınların bütün ekonomik istihdam alanlarında eşit bir biçimde konumlandırılmasını ve ev emeğinin tanımlanarak karşılığının verilmesi gerektiğini belirten Yüksekdağ, iktidarın çözümün etrafında dolaştığını, annelik yardımı altında çok küçük miktardaki destek politikalarıyla ekonomik yaşamdaki payını ondan kaçırmaya çalıştığını söyledi. Yüksekdağ, "Kadınlar buna izin vermeyin. Tüm Türkiye zenginliğinde sizlerin payı var. Türkiye'nin bütçesinin yarısını n sahibi kadınlardır. Bu yarının çeyreğinin çeyreğinin çeyreğini vererek kırıntıya razı etmeye çalışanlara asla inanmayın. Kadının ev içindeki emeğini iktidar görmek zorundadır. Görmemekte ısrar mı ediyor? biz ona göstereceğiz! HDP kadından kaçırılan bütün halklarını kadına iade edilecek. HDP kadının sosyal güvenceye kavuşturularak ev içindeki emeğinin ekonomik karşılığını da tanımlayıp kadına teslim ederek bütün kadınların karşı karşıya olduğu ekonomik baskıdan sömürüden çıkarabileceğimiz kapıyı açacak" ifadesinde bulundu.

Ortadoğu'da mücadele edip kazanan kadıların mücadelesinden güç aldıklarını belirten Yüksekdağ, "Kobanê'de zalim çetelere karşı direnen kadınlardan güç alıyoruz biz. O kadınlara bugün bir kere daha selam olsun. Onurlarını o faşist çetelere teslim etmedikleri için, bütün kadınlar için direndikleri ve kazandıkları için onlar bizim güç ve ilham kaynağımızdır. Bizler Türkiye toplumunun kadın özgürlük güçleri olarak bu zaferi daha da ileriye taşıyacağız" dedi.

'Kadınları siyasetin merkezine yerleştireceğiz'

2015 genel seçimlerinde kıyıda köşede tutulan tüm kadınları siyasetin tam merkezine yerleştireceklerini vurgulayan Yüksekdağ, tüm partilerden büyük bir farka sahip olduklarını ifade etti. Yüksekdağ, HDP'nin "biz kadınlara çok önem veriyoruz" cümlesini kurmayacağını belirterek, "Biz kadınlara önemden daha fazlasını veriyoruz. Biz kadınları temel dinamik güç olarak görüyoruz. O nedenle partilerin 8 Mart'tan 8 Mart'a yada yeri geldiğinde ya biz aslında kadınlara çok önem veriyoruz söylemlerinden vazgeçmesi gerekir kadınlara artık bu söylemlerden gına geldi. Biz sadece parlamento çatısında değiliz, partimizin tüm mekanizmalarında kadınların eşit temsilini ilk defa yaşama geçirdik" diye konuştu. HDP'nin eşit temsiliyet hakkını güvence altına alarak kadınlara armağan ettiğini belirten Yüksekdağ, bunun kadın mücadelesi sonucunda elde edildiğini vurguladı.

'Toplum erkek siyasetini taşıyamıyor'

Dünyadaki bütün kriz, savaş ve sorunların erkek siyaseti tarafından çıkarıldığına dikkat çeken Yüksekdağ, "Artık bırakın bunu toplum bu erkek siyasetini artık taşıyamıyor. Kadınların artık bu çatı altında kendi özgünlüğü ve haklılığıyla daha fazla yer almasının zamanı gelmiştir" dedi. Mart ayının aynı zamanda tarihsel acılarla ve katliamlarla bir kere daha toplumun yüzleştiği ve hesaplaşma mücadelesinin yeniden hatırlandığı bir süreç olduğunu belirten Yüksekdağ, 12 Mart gazi katliamını hatırlattı. Yüksekdağ aradan 20 yılın geçtiğini ancak halen sorumlulara hak ettiği cezaların verilmediğini söyledi. Katliamın hafızalardan silinmeye çalışıldığını ve sorumluların korunduğunu vurguladı. Yüksekdağ, hakikatleri araştırma komisyonun derhal kurularak çalışmalara başlaması gerektiğine işaret ederek, "Komisyon hayati bir zorunluluk haline gelmiştir" dedi.

'Esat ve Erdoğan kardeşliği Kürtlerin ölümüne yol açtı'

12 Mart'ta gerçekleşen Kamişlo katliamını da hatırlatan Yüksekdağ, Beşar Esat ile Erdoğan'ın arasının o dönemler henüz bozulmadığını ve birbirilerine kardeşim dediklerini hatırlatarak, onların kardeşliğinin Kürt halkının ölümüne yol açtığını söyledi. Yüksekdağ, "Esat rejimi Kürtleri katlettiği müddetçe kardeşlik bozulmadı ama Esat çizgisi bir süre sonra AKP'nin Ortadoğu çıkarları ile çelişen bir tutum belirledi. Kardeşliğin arasına kara kedi girdi. Kamişlo katliamı gerçekleştirildiğinde AKP bu katliamı sıradan bir gerginlik olarak açıklayıp siyasi olarak destek vermeseydi bugün belki Esat rejimi karşıtı sözlerinin bir parça olsa güvenirliği olacaktı. Suriye rejiminin diktatörlük inşasının sorumlusu sizsisiniz. Kürt katledilirken destek veren sizlersiniz" diye konuştu.

'AKP'nin Ortadoğu politikaları AKP yararınadır'

AKP'nin yine Ortadoğu'da halklar katledilirken, katliamı gerçekleştiren vahşet ordularını destekleyen bir pozisyon aldığını belirten Yüksekdağ, AKP'nin bu dönemde katliamlara karşı kılını dahi kıpırdatmadığını bunun da tarihlerine yazıldığını ifade etti. Yüksekdağ, "Türkmenler katledildi, AKP sessiz kaldı. IŞİD barbarları Kürtleri katletti, AKP destek verdi. Êzidiler sürüldü, kadınlar çocuklar pazarlandı AKP seyirci kaldı. "Sizin tek derdiniz türbe miydi? Türbeyi üstelik YPG- YPJ'nin verdiği destekle onların insani çabası ile aldınız taşıdınız sizin için dert dava bittimi? Hani siz bütün Ortadoğu'nun lideri olacak kapasitedeki bir devlettiniz? Ortadoğu halkları her gün kıyımdan geçirilirken kılını kıpırdatmamak sizin devletinize yakışıyor mu. Siyasi iktidarın tek derdi dar parti çıkarlarıdır. AKP'nin Ortadoğu politikaları doğrudan AKP yararınadır. Bu siyaset bölge halklarının zararına oluyor. AKP artık bütün bölge halklarına zararlı gelmeye başlamıştır" dedi.

Türkiye toplumunun önemli gündemlerinden birinin de mecliste tutulmaya ısrar edilen iç güvenlik paketi olduğuna dikkat çeken Yüksekdağ, AKP'nin yasayı gündemde tutmakta kararlı olduğunu belirterek, "Biz de ilk günkü gibi bu yasayı çıkarmama mücadelesinde kararlıyız" dedi. Yüksekdağ paketin derhal komisyona çekilmesi gerektiğine işaret ederek, güvenlik paketi yerine demokratikleşme paketinin tartışılmaya başlanması gerektiğini kaydetti.

'Daha fazla çocuk öldüreceğiz mesajını veriyorlar'

Berkin Elvan'ın da polis kurşunu ile katledildiğini hatırlatan Yüksekdağ, çıkarılmak istenen yasasının, "Bakın daha fazla çocuk öldüreceğiz" mesajlarını verdiğini söyledi. Yüksekdağ, bu tür insanlık karşıtı siyaseti kabul etmeyeceklerini, çocukları ve insanları yaşatacak, yeni yaşam çizgisini geliştirecek bir siyasetin yolundan yürüdüklerini söyledi. İktidarın çözülmesi gereken sorunlarla ilgilenmediğini belirten Yüksekdağ, Kürt sorununun çözümünü de içeren bir demokrasi paketinin konuşulması gerektiğini yineledi. Yüksekdağ, "Bu zamana kadar yaptığınız tek şey bir çerçeve çıkarıp duvara asmak oldu. Türkiye halkları o boş çerçevenin içine daha ne kadar bakacak. O çerçeve doluymuş gibi daha ne kadar davranmaya devam edeceksiniz. O çerçevenin içi nasıl doldurulur? On maddeden oluşan demokrasi paketi ile… On maddenin müzakere edilmesine derhal başlanmalıdır. Artık boş çerçeve siyaseti yapılamaz. Biz sonuna kadar bu on maddenin arkasındayız, destekliyoruz" ifadesinde bulundu.

'Taslak sadece Kürt sorununun çözümü için değil'

Başlıkların sadece Kürt sorununu çözmeye dönük olmadığına dikkat çeken Yüksekdağ, "Bu maddelerde tüm kimliklerin eşit yurttaşlık talepleri, ekonomik sosyal sorunların çözümü, demokratik anayasanın oluşturulması, eşitsizliğe-işsizliğe karşı mücadele yürütenlerin talepleri bulunuyor, kadınların talepleri bulunuyor. Esaslı bir yol haritası oluşturulmuştur. İktidar Kürt sorununu siyasi rant malzemesi yapmaktan vazgeçmelidir" değerlendirmesinde bulundu.

'HDP'yi karşılarına alma siyasetinden vazgeçsinler'

Partilerin HDP'yi karşılarına alarak prim yapma yolunda gittiklerini vurgulayan Yüksekdağ, "Artık iktidar ve saraydaki gerçek anlamda çözümün önünün açılmasını istiyorsa HDP'yi karşına alma siyasetinden vazgeçmelidir. Bir taraftan da hak veriyorum elbette, HDP'nin halklar nezdinde yarattığı umut bunların kabusu olmuş" dedi. 6-8 Ekim olaylarında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aldığı tutumu ve kullandığı ifadeleri hatırlatan Yüksekdağ, "Cumhurbaşkanına sorarsanız kendisi barışın tek güvencesidir. Barışın güvencesi olan bir lider böyle bir savaş siyaseti yürütebilir mi? Kobanê düştü düşecek söylemleri ile tolumu infiale bıraktınız, bunlar yetmiyormuş gibi 6-8 Ekim olayları için az bile yaptık diyorsunuz. Cumhurbaşkanı halkını kışkırtma sorumsuzluğuna düşemez. Saraydaki zat bu kışkırtma dilinden vazgeçmelidir" diye konuştu.

'Erdoğan zihniyeti ile Türkiye'ye barış getiremez'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Antep'te yaptığı bir konuşmada, "Antep çok dik duruş gerçekleştirdi, kutluyorum" şeklinde kullandığı ifadelere de değinen Yüksekdağ, Antep'te 6 Kürt yurttaşın vahşice linç edildiğini hatırlatarak, Erdoğan'ın bu zihniyet ile Türkiye'ye barış getireceğinin düşünülemez olduğunu kaydetti. Erdoğan'ın bu söylemleri kullanmasından kısa süre sonra Kırklareli'nde bir Kürt gencinin ev arkadaşları tarafından katledildiğini de hatırlatan Yüksekdağ, "Bir genç ev arkadaşları tarafından öldürülüyorsa; bu siyasetin sonucu değildir diyemezsiniz. Antep'teki linç modeli en iyisidir derseniz, birileri o modeli Kırklareli'nde uygular" dedi. Yüksekdağ, siyasi iktidarın söz konusu dili kullanmaya devam etmesi durumunda yaşanan ölümlerden sorumlu olduğunu vurguladı.

'HDP'yi hedef alanlar AKP'ye destek sunuyor'

Ana muhalefet partisine de seslenen Yüksekdağ, ana muhalefet liderinin asıl işini unutarak muhalefete karşı mücadele etmeye başladığını belirterek, "HDP yönünü şaşıran muhalefet partileri karşısında gerçek bir alternatif olarak yürüyüşünü sürdürecek. AKP'siyle, MHP'siyle, CHP'siyle bütün partiler bir araya gelmiş HDP'yi engellemeye dönük siyaset yapıyorlar. Buna ucuz siyaset denir. Özellikle muhalefet partilerine seslenmek istiyorum; ana muhalefet partisinin danışmanlarına, eğer biliyorlarsa bilir kişilerine bir çağrı yapmak istiyorum; Genel başkanlarına işini hatırlatsınlar. Ana muhalefet lideri olduğunu unutup iktidara karşı muhalefet ve mücadele edeceğine HDP'ye karşı yapıyor. Bu ana muhalefet partisinin sadece siyasi şaşkınlığının ifadesi değil, ana muhalefet olamamanın yansımasıdır" dedi. Yüksekdağ, ana muhalefetin gerçek anlamda muhalefet görevini yürütmediği için AKP'nin iktidar olduğuna dikkat çekerek, AKP'nin Türkiye'deki kifayetsiz muhalefetin eseri olduğunu söyledi. Yüksekdağ, HDP'yi hedef alan herkesin AKP'ye destek sunduğunu sözlerine ekledi.

11.03.2015