Yatırım teşviki olarak hazırlanan paket ırkçı bir iktisat anlayışının ürünüdür

Eş Genel Başkan Yardımcımızın açıklaması:

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin bilgisini kamuoyuyla paylaştığı, ayrıntılarının Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklanması beklenen yeni yatırım teşvik paketi, rejimin ekonomi alanında da merkezi ve ırkçı bir iktisadi anlayışı hayata geçirme çabasında olduğunu gösteriyor.

İktidarın son bir yıldır Mezopotamya’nın kadim halklarının tarihi ve kültürel birikimleriyle var ettikleri kentlerini yıkıp, yakıp, yok ederek yerine TOKİ zihniyetiyle kentsel dönüşümü dayatması olanca hızıyla devam ediyor. Şimdi bu politikaya eşlik edecek bir teşvik paketi de hayata geçmek üzere.

Yatırım teşviki olarak sunulan bu paket de AKP’nin Kürt sorununa yaklaşımı açısından usandırıcı bir tekrardır. Kürt sorununun çözümünü iktisadi refah gelişimine bağlayan, onun ötesinde hiçbir hakkı meşru görmeyen, oyalayıcı siyaset anlayışıyla vakit kazanma derdinde olan iktidar, geçmişte de buna benzer 4 paketi uygulamaya çalışmıştır. Kürt sorununun çözümüne hiçbir katkısı olmayan bu paketler, sadece sermayeye daha fazla kamu kaynağının aktarımını sağlamıştır. Bırakın Kürt sorununun çözümünü ve bölgeye refah getirmesini, Kürt halkının daha da yoksullaşmasına neden olmuştur.

Yeni paket de iktisadi teşvik dediğimiz meselenin sınırlarını ırkçı bir anlayış çerçevesinde genişletiyor. Sadece üretim alanını düzenlemekle kalmayıp, nüfus politikalarını da devreye alarak iktisadi alanda merkezileşmeyi artırırken, ırkçı uygulamalarla Kürt halkının yerinden yurdundan edilmesini hızlandırmayı hedefliyor.

İktidar çözümü tüm bölgeyi taşeronlaştırıp, kamu işletmeciliği mantığıyla yatırımlara soyunmakta görüyor. Silahlı kuvvetlerin ve sağlık bakanlığının ihtiyaç duyacağı malzemeleri güvencesiz ve ucuz emek istihdamıyla üreterek karlılık hesabı yapanlar, Suriyeli mültecileri çalıştırarak hayalini kurdukları bölge politikalarını hayata geçirme peşindeler.

Bir kez daha yinelemekte fayda var: Kürt sorununun çözümü, kalıcı barışın sağlanması ve demokratikleşmeyle mümkündür. Demokratikleşmeden kastımız da, tüm yaşam alanlarının demokratikleşmesidir. İktisadi alanda neo liberal uygulamalara teslim olmuş bir anlayışla demokratikleşmenin olanaklı olamayacağı görülmüştür.

HDP olarak, barış ve demokrasi mücadelemizi, radikal demokrasi anlayışımızın bir sonucu olarak, bütünlüklü bir haklar mücadelesi olarak görüyoruz. Bu çerçevede, iktisadi alanda da demokratikleşme, iktidara karşı sürdürdüğümüz mücadelenin önemli bir başlığıdır. Mevcut iktidarın değişimi, yerel demokrasinin inşası, katılımcı bütçenin sağlanması ve halkın üretim ve bölüşüm sürecinde söz sahibi olabileceği iktisadi yapılanmalarla mümkün olabilir. Hükümeti bir kez daha bu ırkçı iktisadi uygulamalardan vazgeçmesi konusunda uyarıyor

Sezai Temelli
HDP Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı 
17 Haziran 2016