Vicdan ve Adalet Nöbeti İstanbulda

Partimizin Vicdan ve Adalet Nöbeti İstanbul’a taşındı. HDP Kadıköy ilçe binamızdan yürüyüşe geçen milletvekillerimiz, MYK üyelerimiz ve il - ilçe yöneticilerimize yüzlerce kişi eşlik etti. Kadıköy Yoğurtçu Parkı'na kadar devam eden yürüyüş polis barikatının önünde sonlandı. Tomalarla ve yüzlerce çevik kuvvet polisi ile çevrilen Yoğurtçu Parkı önünde kısa bir açıklama yapan İstanbul Milletvekilimiz Sırrı Süreyya Önder, “Biz bu Vicdan ve Adalet Nöbetini Edirne’den Hakkari’ye yaygınlaştıracağız ve bu, Türkiye’de demokrasi isteyenlerin buluşma noktasına dönüşecek” ifadesini kullandı. 


Milletvekillerinin ve parti yöneticilerinin parka girişinin ardından start alan İstanbul Vicdan ve Adalet Nöbeti, HDP’nin bu haftaki grup toplantısına da ev sahipliği yaptı. Grup toplantısında konuşan Eş Genel Başkanımız Serpil Kemalbay, birlikte mücadelenin önemine vurgu yaptı. 


Kemalbay, şöyle konuştu:   

Bugün Meclis’e kilit vurmak isteyenlere karşı sokaklarda bir araya geldik. Görüyoruz ki sokaklar da kelepçeleniyor, sokaklara da kilit vurulmak isteniyor. 3 kat bariyerlerle çevrilmiş bu parkın en kurak yerindeyiz. Biz bu parkta güneşin altında tutulmaya çalışıyoruz. Bu yaklaşım bizi asla yıldıramaz. Bu siyaset öyle çok bedel ödedi ki güneşin altında oturmak hiç kalır.

Bu politika bizi Yoğurtçu Parkı’na getirdi. Bu park 15-16 Haziran işçi direnişine tanıklık etmiş, 12 Eylül’den sonraki kadın mücadelesine tanıklık etmiş, gezi forumlarına ev sahipliği yapmış bir park. Lice’de Medeni Yıldırım’ın öldürülmesinden sonra Batı'dan yükselen çığlığa bu park tanıklık etmişti. O nedenle bu nöbetin bu parkta başlaması çok önemli. Buradan barış için bedel ödeyen tüm yoldaşlara selam olsun. 

Tek adam rejimi mücadele etmeden gitmeyecek

Bizler 7 Haziran’dan bu yana Erdoğan-Bahçeli ittifakının başlattığı süreci yaşadık. Ve biz faşizmi geriletmek için 7 Haziran’dan bu yana demokrasi güçleriyle birlikte bu bayrağı elden ele yükseltmeye devam ediyoruz. Bu nedenle gelin hep birlikte durmayalım,  faşizmi durduralım diyoruz. Çünkü bu tek adam rejimi, mücadele etmeden gitmeyecek. Mücadelesiz demokrasi ve barışa kavuşmamız mümkün değil 

Neden korkuyorsunuz? 

Başlattığımız Vicdan ve Adalet Nöbeti Amed’de öyle büyük bir korku yarattı ki 7 gün 24 saat yürüttüğümüz nöbetin her saniyesi polis ablukasıyla halktan kopartılmaya çalışıldı. Neden korkuyorsunuz, neden halkla HDP milletvekillerinin buluşmasından bu kadar korkuyorsunuz?

Erdoğan istediği zaman halkı sokağa çağırıyor fakat söz konusu partimizin etkinliği, mitingi olunca kolluk güçleri karşımızda dikiliyor. Bu militarist araçların bedelleri halklar tarafından ödeniyor. Bu kadar masraf yapmaya hakkınız yok. 

Bu kadar yalan söyleyip nasıl rahat uyuyorsunuz? 

Bu kuşatmalardan sonra bir de manşet manşet başlık atıyorlar; halk artık HDP’nin toplantılarına katılmıyor diye. Gerçekten merak ediyoruz, bu kadar yalan söyleyip kafanızı yastığa nasıl koyuyorsunuz. Size göre “terörist” olanlar için yalan söylemek sevap mıdır? Buna mı inanıyorsunuz?

Bu halk sizi istemediğini ifade etti 

Partimizi kriminalize etmek, partimizin halktan koptuğunu düşünmek boşa heveslerdir. 7 Haziran’dan bu yana ne yaptıysanız bu kent size güçlü cevabını verdi. 16 Nisan’da güçlü bir hayır dedi. Sizi istemediğini ifade etti. 

Bu kadar baskı suçlarını gizlemek için

Bizden bu kadar korkmaları AKP- Saray ittifakının ne kadar suçunun olduğunu itirafıdır. 17-25 Aralık’tan tutun da El Kaide’ye yaptığı silah yardımına kadar, Cizre’de, Sur’da işlediği savaş suçlarına kadar, o kadar çok günah işledi ki bu suçları gizlemek için bu baskıları uyguluyor. 

Demokratik hukuk sistemi felç olmuştur 

En çok da siyasi rakibi olan Selahattin Demirtaş’tan korkuyor. Onun gerçekleri ifade etmesinden korkuyor. Bizler mutlaka bu suçların hesabını soracağız. Hukuken ve demokratik siyaset yoluyla hesap vereceksiniz. 

Selahattin Demirtaş 9 aydır rehin tutuluyor. Bugüne kadar 64 duruşmaya SEGBİS ile katıldı. Bu duruşmaların hiçbiri tutuklu olduğu dosyada değil. Tutuklu olmasına sebep olan dosya için hala duruşma tarihi verilmedi. 

Düşünün ki parlamentonun üçüncü büyük partisinin eş genel başkanı, yalan fezlekelerle rehin alınmış ve hala yargılama günü verilmemiş Bu tam olarak hukuksuzluğun ne kadar büyük boyuta ulaştığının göstergesi ve bizim kampanyamızın en önemli sebebidir. Türkiye’de demokratik hukuk sisteminin felç olduğunun göstergesidir. 

Demirtaş’a yönelttiğin suçlamayı aynen iade ediyoruz 

Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş Türkiye’de ve dünyada saygı duyulan bir siyasetçidir. Erdoğan demiştir ki Selahattin Demirtaş teröristtir. Bundan 22 gün önce kendisini bu ifadeyi kanıtlamaya davet ettik. “Bu suçlamayı ispat et” dedik fakat hiçbir karşılık alamadık. Eğer elinde belgen, bilgin varsa bunu savcılara ver. Veremiyorsan iftira ediyorsun. Demirtaş’a yönelttiğin bu suçlamayı sana aynen iade ediyoruz. 

İtibarı 5 trilyonluk araçla örtüştüren Kahraman, Demirtaş’ın dilekçesine cevap vermedi

Milletvekillerimiz, dokunulmazlıkları devam etmesine rağmen rehin alınmıştır. Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur. Adalet Bakanlığı AYM’ye şöyle bir bilgi notu göndermiştir: Tutuklu olmaları milletvekilliği faaliyetini engellemiyor. Selahattin Demirtaş, bu komik gerekçeyi teşhir etmek için SEGBİS’le bağlanmak istediğini belirten bir başvuru yaptı. Gönderildiği günden bu yana cevap yok. TBMM itibarını 5 trilyonluk araçla örtüştüren Meclis Başkanı İsmail Kahraman, Selahattin Demirtaş’ın dilekçesine cevap vermedi. Bunun bir itibar sorunu olduğunu kavramış değil. Taksiciler derneğine dahi dilekçe gitse cevap alırdı. Fakat TBMM başkanı İsmail Kahraman böyle bir kaygıya sahip değil. Onların bu yalanlarını teşhir etmek için dilekçe verdik ve suskunlukla karşılaştık.

Kürdistan demekten geri durmayacağız 

Parlamentoda halklarımıza AKP - Saray iktidarının politikalarını teşhir etme şansı buluyorduk. Onu da iç tüzükle engellemeye çalışıyorlar. Çünkü iç tüzük parlamentonun noter gibi çalışmasını sağlamak için getirilmiştir. Kürdistan, Kürt illeri, Sivas Katliamı, Ermeni Soykırımı demenin nasıl büyük bir korkuyla karşılandığını gördük. Biz asla bu ifadeleri, bu tarihsel gerçekleri anlatmaktan geri durmayacağız. Nasıl bir ceza verirlerse versinler bunu başaramayacaklar. Geçmişte başaramadıkları gibi bugün de başaramayacaklar. 

Bir araya gelmemizden korkuyorlar 

Onların en çok korktuğu toplumdaki mücadele dinamiklerinin bir araya gelmesidir. Birleşik bir mücadelenin gerçekleşmesi AKP - Saray iktidarını, Erdoğan Bahçeli faşizmini en çok korkutan şeydir. O yüzden dün Amed’de, bugün burada halkla buluşmamız engellendi, O yüzden mecliste sesimiz kısılmaya çalışılıyor. O yüzden HDP 7 Haziran’dan bu yana abluka altında. HDP’nin kapısına kilit vurmadan HDP’yi felç etmek istiyorlar. HDP’ye saldırıların altında yatan bu birleşik mücadelenin HDP tarafından açıklıkla kavranmış olmasıdır. Bunun için verdiği mücadeledir. 

Hak arayan herkese saldırıyorlar. Soma’da 301 işçi katliama uğrayanların yakınlarına, direnenlere uçan tekmelerle saldırdılar. Manisa’da, Aydın’da kadınlar, toprağına sahip çıkanlar; iktidarın politikalarıyla karşılaşıyorlar. Isparta’da ağacını kesen belediyenin kapısına ağacı sırtında dayanan kadın, AKP- Saray iktidarına itiraz ediyor. Bunun için birleşelim deyince onlar baskılarını artırıyor. 

Amedli kadınla Aydınlı kadının birleşmesinden korkuyorlar 

Amed’te 8 Mart’ta kadınlar onca baskıya rağmen dayanamıyoruz diyerek geldi. Newroz’da kameralarla fişlenmelerine rağmen, tehdide rağmen halk gürül gürül alana aktı. Manisa’da, Aydın’da merasını korumak isteyen kadınlarla Amed’de anadili mücadelesini yürüten Kürt halkının birleşmesinden korkuyorlar. Tüm saldırılara rağmen direniş sürüyor. Direniş otoriter rejime rağmen gelişerek sürüyor. 

Toplumsal muhalefetin birleşmesinden korkuyorlar 

Figen Yüksekdağ’ın duruşmasında “faşizmin gözlerinin içine bakmak istiyorum” demesinden, Ahmet Şık’ın “savunma yapmıyorum, itham ediyorum“ ifadesinden, özgür basın muhabirleri tutuklanmasına rağmen habercilik yapmasından, mücadeleyi sokakta yürüten, kıyafetime karışamazsın diyen kadınlardan korkuyorlar. Onlar aslında Cizreli hemşerilerimizin down sendromlu Cano’ya düğün yapmalarından, geleceğe umutla bakmalarından, yeryüzü sofralarında ekmeğimizi paylaşmamızdan korkuyorlar. Nuriye ve Semih için sokaklarda büyüyen direnişten korkuyorlar. Toplumsal muhalefetin birleşmesinden korkuyorlar. 

Bir yılı aşkın süredir devam eden OHAL ve KHK’ların yaşattığı Türkiye travmayla karşı karşıyayken, işsizlik tarihin en büyük boyutlarına ulaşmışken, ekonomi krize yuvarlanırken, tarımda çiftçiler tarım politikalarıyla mağdur edilirken bizler mücadeleyi daha da ileri taşımak durumundayız. 

Metal yorgunluğu rant kavgasının sonucu 

AKP-Saray ittifakı bu kadar şiddetle üzerimize geliyor. Ama biliyoruz ki, AKP içi kaynayan bir parti. Erdoğan diyor ki bizde metal yorgunluğu var. Bu metal yorgunluğu soygun ve rant politikalarının sonucu. Rantı nasıl bölüşeceğim diye koşturan bir parti. Dolayısıyla bir metal yorgunluğu yaşamıyor, ömrünü doldurdu. Biz bunu onlara mücadelemizle göstereceğiz. 

Türkiye halklarını çıkmaza sürüklüyorlar 

Dışarıda da kötü politikalarıyla Türkiye halklarını büyük risklerle karşı karşıya bırakıyor. Kapısını çalabileceği yer kalmadı. Suriye’de karıştığı savaş politikaları, El Kaide’ye verdiği destek ve bunun dünyada açıkça ifade ediliyor olması Türkiye’nin büyük tehlikeye sürüklemektedir. Kürt halkının IŞİD’e karşı yürüttüğü mücadeleyi ortadan kaldırmak için yürüttükleri dış politika Türkiye halklarının tamamını çıkmaza sürüklüyor. 

Bizler Suriye’de, Irak’ta Kürt halkının özgürlük mücadelesini destekliyoruz. Türkiye halklarının kurtuluşunun Kürt halkının demokratik bir Ortadoğu’da yaşamasında olduğunu düşünüyoruz. 

Bizlerin bu yolda ödediği bedeller var. Bu bedeller ne kadar fazla olursa olsun asla vazgeçmeyeceğiz. Faşizmi durdurana kadar, halkların barış demokrasi talebi gerçekleşinceye kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. 

Türkiye halkları, demokrasi güçleri birleşirse bu karanlığı çıktığı yere kadar kovalama gücüne sahiptir. Vicdan ve Adalet Nöbeti Amed’de büyük bir özveriyle tamamlandı. Şimdi İstanbul’da bu bir hafta içinde mücadele yollarını birlikte döşemek için çabalayacağız. Omuz omuza mücadele edeceğiz. Bizim mücadelemiz emekçilerin, gençlerin, kadınların, Türkiye halklarının mücadelesi. Hukukun adaletin demokrasinin bu ülkeye gelmesi için yürütülen bir mücadele. Bu mücadeleye ne kadar ses verilirse o kadar hızlı bir şekilde demokratik yeni bir yaşamı inşa edeceğiz. 

Ekmeğimizi bölüşüp onurumuzu çoğaltacağız

Bizi açlıkla terbiye etmeye çalışıyorlar, kimseye minnet etmeyeceğiz. Bizi açlığa mahkûm etmek isteyenlere karşı ekmeğimizi bölüşüp onurumuzu çoğaltacağız. Bizler faşizmin kurumsallaşması sürecine dur diyeceğiz. Ellerimizi yeni bir dünyayı kazanıncaya değin birleştireceğiz. 

Demirtaş, Yüksekdağ, Şık, Gülmen, Özakça gibi hakikati haykıracağız 

İzleyici değil özneyiz, sessiz çoğunluk değil sesini yüksekçe haykıran halkız biz, beklemeyeceğiz, müdahale edeceğiz. Ellerimizle yeni dünyayı biz kuracağız. Her birimiz tıpkı Selahattin Demirtaş gibi, Figen Yüksekdağ gibi,  Ahmet Şık gibi, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça gibi  bulunduğumuz her yerde hakikati haykıracağız. Ta ki onların sesi de aramıza katılana kadar, ta ki o duvarlar anlamsızlaşıncaya kadar. Uzun soluklu bir kutlu direniş yolundayız zulme karşı dilsiz şeytan olmayacağız.

Durmayacağız, değiştireceğiz. Türkiye’nin tüm vicdanlarını, tüm özgürlük isteyenlerini, tüm barış isteyenlerini birlikte mücadeleye çağırıyoruz. Birlikte ve mutlaka kazanmak için birlikte mücadele edeceğiz. Yaşasın vicdan ve adalet direnişi. Yaşasın bütün direnenler, faşizme karşı mücadeleyi yükseltenler , emekçiler, kadınlar, Kürtler. Direnerek kazanacağız. 

 

1 Ağustos 2017