Van Milletvekilimiz Lezgin Botanın Toplu Taşıma Hizmetlerinin Anadilinde Verilmesine Dair Kanun Teklifi

Birçok etnik ve dini farklılığın bir arada yaşadığı Anadolu ve Mezopotamya toprakları üzerinde coğrafi ve siyasi nedenlere bağlı olarak geçmişten bugüne birçok medeniyet kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti de kültür, tarih, coğrafya, ekoloji, inanç vs. farklılıkların bir arada yaşadığı bu topraklar üzerinde kurulmuştur. Bu sebeple UNESCO verileri de Türkçe, Kürtçe, Lazca, Çerkesce, Pomakça, Abhazca, Romanca, Arapça başta olmak üzere 40’a yakın dilin konuşulduğu Türkiye’nin somut olmayan kültürel miras açısından zengin bir ülke olduğunu varsaymaktadır. Dolayısıyla Anadolu ve Mezopotamya topraklarında bin yıllardan bu yana bir arada yaşayan farklı etnik ve inanç unsurları birlikte ortak bir kültürel ve tarihsel miras yaratmışlardır. Bugün Türkiye toprakları üzerinde yaratılan bu ortak tarihsel ve kültürel mirasta; Türkçe, Kürtçe, Lazca, Çerkesce vs. dilleri konuşan tüm halkların katkısı söz konusudur.

Buna rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra etnik ve inanç çoğulculuk, üniter yapı perspektifi nedeniyle reddedilmiştir. Sonraki süreçlerde izlenen tek dil politikasına bağlı olarak Türkçe konuşmak, Türklüğün temel göstergesi kabul edilip diğer dillerin konuşulması ise Türklük için bir tehdit olarak algılanmıştır. Farklı dillerin tehlike olarak algılanmasıyla birlikte diğer dillerin yasaklanması ve asimilasyon politikalarının hayata geçirilmesi amacıyla çeşitli dilkırım politikaları izlenmiştir. Bununla birlikte Türkçe dışındaki dillerin kamusal alana girmesi engellenerek kamusal alan dilsel açıdan homojenleştirilmiştir.Bu amaçla Cumhuriyet’in ilk yıllarında başlatılan “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyaları, 1934 yılında yürürlüğe giren İskan Kanunu, 1935 yılı sonrasındaki “Güneş- Dil Teorisi” tezleri, 1957 yılında kurulan Ad Değiştirme İhtisas Komisyonu ile yürütülen süreç 19 Ekim 1983 tarihli 2932 sayısı yasa ile Türkçe dışındaki dillerin tamamen yasaklanmasına kadar gelmiştir. Her ne kadar 1991 yılında söz konusu dil yasağı kaldırıldıysa da bugüne kadar başta Kürtçe (Kurmancca, Zazaca) olmak üzere Türkçe dışındaki dillerin kamusal alanda etkili kullanılmasıyla ilgili herhangi bir ciddi ilerleme olmamıştır.

Bu noktada Türkiye sınırıları dahilinde yaşayan Kürtler ele alındığında bile nüfus oranı itibariyle gözardı edilemeyecek bir kitle söz konsudur. Geniş bir yayılım alanı da gösteren Kürtler bugün başta Türkiye olmak üzere Irak, İran, Suriye, Ermenistan, Lübnan, Mısır, Gürcistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan, Pakistan, Avustralya, Avrupa Birliği ülkeleri, Japonya vb. birçok ülkede varlık göstermektedir. Sadece Türkiye’de yaşayan Kürtlerin sayısı bile 15 ila 25 milyon arasındadır. Kürtlerin toplam nüfusu ise muhtelif kaynaklara göre 40 ila 50 milyon arasında değişmektedir. Kürtlerin büyük çoğunluğu Türkiye sınırları içinde, ülkenin doğusunda yaşamaktadırlar. Bunun yanında Kürtler, başta İç Anadolu olmak üzere ülkemizin de her köşesine dağılmışlardır. Kürtlerin nüfus yoğunluğunun yanında bugün Türkiye ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında ileri düzeyde siyasi ve ekonomik ilişkiler vardır. Bunun sonucunda Kürdistan Bölgesi’nden Türkiye’ye birçok Kürt, iş veya tatil için gelmekle birlikte Türkiye’den Erbil ve Süleymaniye’ye düzenli uçak seferleri yapılmaktadır.

Türkiye’de yaşayan Kürt realitesine ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle sürdürülen siyasi ve ekonomik ilişkilere rağmen diğer halkların kamusal hizmet talepleri karşılanmadığı gibi Kürt halkının ısrarlı talep ve girişimleri de sonuçsuz kalmıştır. Bunun aksine asimilasyon politikaları, modern çağın farklı biçim ve tonlarıyla sürdürüldüğü içinbazı diller tamamen yok olurken Kürtçe, Lazca, Çerkezcevs. dillerin konuşulurluk oranı her geçen gün biraz daha azalmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de yaşayıp Türkçe dışında bir dil konuşan tüm halkların hastanelerde anadilinde sağlık hakkı, okullarda anadilinde eğitim hakkı, ulaşımda anadilinde hizmet hakkı vb. talepleribugüne kadar karşılanmamıştır. Bunun doğal bir sonucu olarak 21 Şubat Dünya Anadil Günü nedeniyle UNESCO’nun yayınladığı raporlarda da belirtildiği üzere Türkiye’de birçok dil artık tehlike altındadır. Dillerin yok olma tehlikesinin yanında çok dilli kamusal hizmet taleplerinin karşılanmamısylabirlikte halkına hizmet etmekle mükellef devlet aygıtının “sosyal devlet” olma vasfınının zayıflamasına, hatta ortadan kalkmasına neden olmuştur.

Özellikle bugün havaalanlarında, limanlarda, otogarlarda ve garlarda; uçaklarda, gemilerde, otobüslerde ve trenlerde Türkçe bilmeyen yurtaşlarımız büyük sıkıntılar çekmektedirler. Çünkü toplu taşıma hizmetinin verildiği hiçbir yerde en basit yönlendirme talimatlarında bile Türkçe dışında bölgesel veya yerel dillere yer verilmemektedir. Bununla birlikte güvenlik talimatlarının hayati önemde olduğu uçaklarda anons, bilgilendirme, yönlendirme ve ikazların anlaşılmaması beraberinde ciddi sorunlar da getirebilmektedir. Bilindiği 2014 yılında Kürtlerin yoğun olduğu bölgelere yapılan uçak seferlerinde Kürtçe hizmet verilmesi amacıyla başvurusu reddedilen bazı yurttaşlarızın bu konuyu mahkemeye taşıdıkları basına da yansımıştır.

Sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak kamusal hizmetin yurttaşlara etkin ve yaygın bir şekilde verilmesi elzemdir. Çünkü kamusal hizmetin çoğulculuk perspektifiyle farklı dillerde yurttaşlara sunulması ile kültürler arası ilişkiler getiştirilerek toplumsal uyumun ve tahammülün önü açılabilir. Bu nedenleKürt nüfusun yoğun olduğu yerlerde bulunan toplu taşıma merkezlerinde anonsların Kürtçe yapılması veya yönlendirme ve bilgilendirme tabelalarında Kürtçe yer verilmesi; yine Türkiye sınırları dahilindeki Kürtlerin yoğun yaşadığı illere yapılan uçaklarda anonsların Kürtçe olması ve “Güvenlik Talimatı Kartı”ında Kürtçeye yer verilmesi gerekmektedir. Buna benzer şekilde Türkiye’de konuşulan Lazca, Çerkezce, Pomakça, Abhazca, Romanca, Arapça gibi dillerde de talep olması durumunda toplu taşıma hizmetinin verilmesi sağlanmalıdır.

Ülkemizin çok dilli ve çok kültürlü sosyolojik yapısı ve bir hukuk devleti olması nedeniyle, anayasal eşitlik ilkesi gereğince herkese eşit, etkin ve nitelikli hizmetin verilmesinin yolu anadilinde hizmetten geçtiği için farklı yerlerde yaşayan yurttaşlarımıza kendi anadillerinde bu hizmetlerin sunulması bir zaruret arz etmektedir.

 

MADDE GEREKÇELERİ

Madde 1 –Bu madde kapsamında Türkiye’de farklı dilleri konuşan yurttaşlarımızın talepleri doğrultusunda toplu taşımanın yapıldığı  havaalanı, liman, gar, otogar gibi merkezlerde ve uçak, otobüs, tren gemi gibi araçlarda kendi dillerinde hizmet almaları amaçlanmıştır. Buna göre toplu taşıma merkezlerinde ve araçlarında yapılacak anonslar, yönlendirme tabelaları, bilgilendirme kartları vb. bu dillerde olacak şekilde düzenlenecektir.

Madde 2 – Yürürlük maddesidir.

Madde 3 – Yürütme maddesidir.

 

TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINDA ve TOPLU TAŞIMA HİZMETLERİNİN VERİLDİĞİ MERKEZLERDE YEREL ve BÖLGESEL DİLLERDE HİZMET VERİLMESİNE DAİR KANUN TEKLİFİ

Madde 1–Toplu taşıma hizmetlerinden bir ayda yararlanan toplam vatandaş sayısının en az %1’i kadar vatandaşın anadilinde toplu taşıma hizmeti talep etmesi dahilinde söz konusu toplu taşıma araçlarında ve toplu taşıma hizmeti veren merkezlerde Türkçenin yanında talepte bulunulan dillerde de hizmet verilir. Talebin nasıl yapılacağı ve değerlendirileceği, verilecek çokdilli hizmetin içeriği, kapsamı ilgili Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.

Madde 2 – Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Madde 3 – Bu kanun hükümlerini Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı yürütür.

21 Şubat 2017