Ücret gaspı araştırması başlatıyoruz

Emek, Ekonomi ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Günay Kubilay, ekonomi gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kubilay şöyle konuştu:

Halklar için 100 Günlük programsızlık devam ediyor

Bildiğiniz üzere Saray, ikinci 100 Günlük bir icraat listesi adı altında bir metni kamuoyuna sundu. İktidarın birinci 100 günlük eylem programında da birçok vaatte bulunmuştu. Ama vaat diye sunulanlar aslında ilgili bakanlıkların, kurumların rutin olarak yaptığı, yapmak zorunda olduğu şeylerdi.

İsrafta, gösterişte, şatafatta tam bir Lale devri yaşayan iktidar, tam bir sayı fetişizmi içinde. İç ve dış politikadaki başarısızlığını, ekonomideki kötüye gidişi büyük büyük rakamlarla üstünü örtmek istiyor. 

İkinci 100 günlük eylem programında da benzer bir tablonun sunulduğunu görüyoruz. Birçok bakanlıkta zaten var olan rutin uygulamalar, icraatları abartmak amacıyla listeye dahil edilmiş. Üretim, istihdam ve kamusal bir hizmet sunmayan bir listeyle toplumda sanki yeni bir icraat yapılacakmış gibi bir hava yaratılmak isteniyor. 

16 yıllık iktidarında işsizliği arttıran, yoksulluğu derinleştiren ve halkı sosyal yardıma muhtaç eden AKP, 24 Hazirandan sonra ülkeyi derin bir krizle yüz yüze bıraktı. 

AKP 100 günlük icraat olarak işsiz sayısına yarım milyon yurttaşı daha dahil etti

HDP olarak 9 Kasım’da sizler vasıtasıyla kamuoyuna sunduğumuz ‘100 Gün Oldu Ne oldu?’ başlıklı raporumuzda AKP’nin 100 günlük karnesini meydana çıkarmıştık. AKP ilk 100 gün içerisinde enflasyon ve faizi 15’ten 25’e çıkardı. İşsiz sayısına yarım milyon yurttaşı daha dahil etti. İşsizlik sigortası fonundan 20 milyar TL harcadı. Bu ilk 100 gün içinde en az 539 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Konkordato ilan eden firma sayısı 3 bine ulaştı. Asgari ücret 2008 yılı seviyesinin altına indi. Ekonomi ve siyasete duyulan güven resmi verilerle düştü. 

Eski projeler tekrar sunuluyor

Saray’ın açıkladığı ikinci 100 günlük programı incelediğimizde, bunun geçmişte uygulanan program/projelerin yeni bir şeymiş gibi sunulmasından ibaret olduğu görülüyor. Örneğin; Genç Çiftçi Projesi 2016 yılından itibaren uygulanıyor. Bu proje yeni bir projeymiş gibi sunuluyor. 

Battaniyeden çanta takan öğrenci tablosunun altında Erdoğan’ın ustalık dönemi var 

İcraat diye sunulan listenin ne zaman, nerede ve nasıl yapılacağı ifade edilmiyor. Laf ola beri gele babında geçen 100 gün içindeki ekonomik ve ekolojik yıkımın sembolü geçen gün yağan yağmur nedeniyle su basan 3. Havalimanı alanıdır. Yağmur sonunda havalimanının havası gitmiş limanı kalmıştır. 

Battaniyeden çanta yaparak okula giden öğrencidir. 21. yüzyılda eşekle okula giden öğrencidir. Bu tablonun altında Erdoğan’ın ustalık dönemi var! Otokratik tek adam rejimi var. 

Ankara’da çıkıp “1000 engelli vatandaşımızın daha, “Aktif İşgücü Piyasası Programı”ndan yararlandırılmasını sağlayacağız” diyorlar. Ama Van’da Büyükşehir Belediyesi'ne atanan kayyum İbrahim Taşyapan’ın, 93 engelli yurttaşa verilen tekerlekli sandalyeleri geri aldığını unutuyorlar. Tekerlekli sandalyesi elinden alınan Abdülmecit Külter o gün  "Belediyeden sonra tekerlekli sandalyeme de kayyum atandı" diyerek tarif etmişti durumu. 

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Kasım ayında Komisyonda bütçe görüşmeleri sırasında “… engelli vatandaşlara verilen hizmetler medeniyetin ve gelişmişliğin temel bir göstergesi…” diyordu. Çok merak ediyorum, bu örneklerden sonra Bakan AKP’yi bu medeniyetin neresinde görüyor! Birinci 100 günlük eylem planında engelli veri tabanı oluşturulacağını duyurmuştunuz. Bununla ilgili bir yönetmelik yayınladınız.  Açıklar mısınız, Türkiye’de kaç engelli var? 

Çocuklarla ilgili vaatlere yanıt anadilinden edilmeye çalışılan Afrinli çocuklardır 

Çocuklarla ilgili 5 ayrı vaatte bulunuyorlar. Ankara’nın bu vaatlerine yanıt Ağrı, Amed, Batman, Van’da merkezleri kapatılan, kreşlerinin kapısına kilit vurulan çocuklardır. Anadilinden edilmeye çalışılan Afrinli çocuklardır. AKP 24 Haziran beyannamesinde “… farklı dil ve lehçelerde eğitim yapan özel okulların açılmasını mümkün hale getirdik.” dedikten sonra kayyumlar anadilinde eğitim veren okulları, Kürtçe yayın yapan televizyon kanallarını tek tek kapattı. 

100 gün programında “Devlet korumasındaki çocuklar”la ilgili vaatler de var. Devlet korumasındaki çocuklar deyince aklımıza çocukların güvenle emanet edileceği, saçının bir teline dahi zarar gelmeyeceği bir devlet kapısı gelmiyor. 

Devlet korumasındaki çocuklar deyince aklımıza devlet dersinde öldürülen çocuklar, zırhlı araçların altında kalarak can veren çocuklar, Aladağ yurt yangınında can veren çocuklar, daha yeni Şırnak’ta cezaevinde çıkan yangında ölen iki çocuk geliyor. 

ADEM’leri açarken Kürt illerinde kaç kadın merkezi kapattınız? 

Bakan Komisyonda kısa adı ADEM olan “Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgeleri başta olmak üzere ülkemizin birçok yerinde kadınlarımızın psikososyal, sosyokültürel, mesleki ve kişisel yönden gelişimlerine destek olmak amacıyla 2012 yılından bu yana 193 Aile Destek Merkezi hizmete açtık.” dedi. O zaman, söyler misiniz bu ADEM’leri açarken Kürt illerinde kaç kadın merkezi kapattınız? Van’da kadın emeği pazarını nasıl kapattığınızı anlatır mısınız? 

Ankara’da Komisyonda çıkıp “kadının güçlenmesinin en önemli adımlarından biri kadınların sağlık hizmetlerine erişimi…” demek kolay. Bunu Ağrı’da Ayşenur Zarakolu Tıp Merkezi’ni, Cizre’de anadilde eğitim ve sağlık hizmeti veren ve AKP Kadın Kolları’na devretmekte bir beis görmediğiniz Bişeng Halk Sağlık Merkezi’ni kapatırken de söyleyebilir misiniz? 

Her 162 bin vatandaşa bir bakım merkezi düşerken AKP 3 tane huzurevi açmayı vaat ediyor

AKP, 100 günlük eylem planında 3 tane huzurevi açmayı vaat ediyor. Ne kadar çok değil mi? Her yerde yüce devlet olmakla esip gürleyen AKP konu yaşlılara, çocuklara, kadınlara yönelik çalışmalara geldiğinde bir dernek kadar bile çalışma yapmıyor. Bakanlığın verdiği rakama göre Türkiye’de yaklaşık 6 milyon 400 bin yaşlı nüfus bulunuyor. Buna göre her 438 bin yaşlı vatandaşa devlete bağlı bir bakım merkezi, özel olanlar da dahil edildiğinde her 162 bin vatandaşa bir bakım merkezi düşüyor. Bu koşullarda 3 bakım merkezi açmayı vaat etmek, AKP’nin yaşlılara verdiği değeri ortaya koyması açısından hem dikkat çekici, hem de utanç vericidir. 

Roboski, Orhan Doğan, Barış, Sindüs anıtlarından neyin intikamını aldınız!

100 Gün planında Türkiye Anıt Ağaç ve Mağara Atlası’nın hazırlanması vaadinde bulunuyor. Oysaki yıktıkları anıtların atlası yaptıklarından fazladır. Roboski, Orhan Doğan, Barış, Sindüs anıtlarından kimin, neyin intikamını aldınız! 10 Ekim Ankara Garı anıtına neden saldırdınız! 

Özetle AKP’nin emek düşmanı icraatı devam ediyor. Ekim-Kasım ve Aralık döneminde iş cinayetlerinde her gün 6 işçi yaşamını yitirdi. İşsizlik TÜİK ve İŞKUR verilerine göre 600 bin kişi arttı. Geçen aynı döneme göre kapanan firma sayısı yüzde 166 oranında arttı. 2018’in bu döneminde kepenk indiren esnaf sayısı 100 bine yaklaştı. 

Saray’ın koridorlarında hazırlanan ilk bütçe olarak tarihteki yerini aldı 

Adaletsiz, vicdansız, rant ve savaş bütçesi Meclis'ten geçti. Her şeyden önce bu bütçe halkın veya toplumun tamamının görüşleri sorularak değil tek adam rejimini temsil eden Saray’ın koridorlarında hazırlanan ilk bütçe olarak tarihteki yerini aldı. Maalesef halk iradesini temsil ettiği iddia edilen TBMM’nin bütçede bir nokta kadar değişiklik yapamamış olması, Meclis'in yetkilerinin son referandumla nasıl kısıtlandığını gösteriyor. 

Barış karşıtı bütçeye karşı HDP dışında güçlü ses çıkarılmadı 

Bütçe görüşmeleri süresince AKP-MHP blokunun barış karşıtı bütçesine karşı, HDP dışında güçlü bir ses çıkarılamadı. AKP 2019 yılında 963 Milyar TL’lik bütçeyi harcayacak ama “vergiyi halktan alacak, yandaş sermaye gruplarına rant olarak dağıtacak.” Uygulamalar başka türlü düşünmemize olanak vermiyor. Bu bütçenin 117 milyarı faize ve bir o kadarı da savaşa gidecektir. 

S400 ve Patriot pazarlıkları Türkiye’nin güvenlik ihtiyacından kaynaklanmıyor 

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türkiye’ye yönelmiş bir savaş tehdidi yok ama inanılmaz düzeyde savaş harcaması var. Rusya ile S400, Amerika ile Patriot pazarlıkları Türkiye’nin güvenlik ihtiyacından kaynaklanmıyor. AKP kendi iktidarının bekasını ülkenin bekası diye sunuyor. 

Burada sizleri rakamlarla bunaltmak istemiyorum. Ancak özellikle İçişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı bütçelerindeki artışlara baktığımız zaman Erdoğan rejimi ve AKP iktidarının ülkede daha fazla otoriterleşme, bölgede daha fazla militerleşme eğiliminde olduğunu rahatlıkla görebiliriz. 

Silah demek sadece halkın cebinden çalınan paralar demek değil! Silah demek ölüm demek, nükleer demek, hastalık demek, toplumda düşmanlığın yükselmesi, siyasette nefret dilinin hâkim hale gelmesi demek. Çocuk bakımı, yaşlı bakımı, engelli hizmetleri, gençlik çalışmaları, kültürel faaliyetler gibi pek çok temel toplumsal ihtiyacın savaş gündemi arasında eriyip gitmesi, önemsizleşmesi, yok sayılması demek. 

AKP Ortadoğu petrolünden pay almak, yaratacağı yıkımla inşaat sektörüne nefes aldırmak için Türkiye’yi “ne kadar çok kriz o kadar savaş” sarmalına sokarken, gözünü bile kırpmıyor. Bu gidişe rıza gösteremeyiz. Çocuklarımızın göz göre göre ölüme gönderilmesine göz yumamayız. 

İçinden geçtiğimiz bu ikinci 100 gün içerisinde bütçe ve asgari ücret görüşmeleri gündemdeydi. Ancak bir o kadar önemli bir gelişme de ülke genelinde mantar gibi yayılan ücret gaspları sorunu var. 

Asgari ücret azami yoksullaştırıyor 

Bütçe kadar önemli olan başka bir başlık da devam eden ve fiyaskoyla son bulacak olan asgari ücret görüşmeleridir. 2019 yılı için Asgari Ücret Tespit Komisyonu görüşmeleri devam ediyor. Biliyorsunuz, TÜİK’in 2018 yılı için 1.894 TL olarak açıkladığı asgari geçim miktarını yüzde 17 arttırımlı bir şekilde bu yıl 2.213 TL olarak açıkladı. Yani TÜİK’in açıkladığı bu değer gerçeği yansıtmıyor. Enflasyon yüzde 22 iken TÜİK’in bu değeri daha düşük bir oranda artmış gibi açıklaması da gerçeği yansıtmamaktadır. Buna rağmen bu yıl asgari ücret bu yıl için 1.603 lira olarak uygulandı. Anayasa’ya göre “Asgarî ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur.” Ancak yıllardır enflasyon oranlarının ve açlık sınırının altında milyonlarca işçi çalıştırılıyor. Asgari ücret azami yoksullaştırıyor. 

AKP’den önce “ücretlilerin” milli gelirden aldığı pay % 50’ye yakınken 2017’de bu pay % 30’lara düştü. AKP’nin asgari ücret belirlemeleri, milyonlarca yurttaşı aileleri ile birlikte yoksulluğa mahkum kılmaktadır. 

HDP olarak asgari ücretin 2.850 TL olmasını öneriyoruz 

2018 yılındaki enflasyon ve kur krizi etkisiyle asgari ücretin reel karşılığı sürekli azalmıştır. Dolar bazında yılbaşında 424 dolar olan asgari ücret dönem içerisinde 251 dolara kadar düşmüş, son aylardaki kur düşüşü sonucunda yeniden artarak 300 dolara yaklaştı. Kur krizi ile her şeye gelen zamlar olduğu gibi durmaktadır. Zamlar geri çekilmedi. 2019 yılında yeni bir kur şoku veya borç krizinin asgari ücreti 2005 yılı düzeyine kalıcı olarak geriletme riski yüksektir. An itibariyle asgari ücretlilerin dolar bazında ücreti, 10 yıl geriledi. 

HDP olarak asgari ücretin 2.850 TL olmasını öneriyoruz. Bu değer yoksulluk sınırının 12 aylık ortalamasının yarısıdır. Yani bir hanede iki kişi iş bulabilirse hane yoksulluk sınırını aşma imkanına kavuşacaktır. Asgari ücret vergiden muaf tutulmalıdır. Asgari ücretin reel azalışının önlenmesi için ayrıca yıllık olarak değil dönemlik olarak belirlenmesini öneriyoruz. 

Ücret gaspı araştırması başlatıyoruz

Dikkatlerinize sunmak istediğimiz başka bir husus ise Türkiye’de gittikçe yaygınlaşan ücret gaspı sorunudur. Artık her gün tanık olduğumuz şekilde çalıştığı halde ücreti gasp ediliyor. Onlarca işçi gasp edilen ücretlerine ilişkin partimize başvurmaya başlamıştır. Bugün Mamak TOKİ’de, Bilkent ve Etlik şehir hastanelerinde, MESA inşaatta ve onlarca yerde işçiler çalıştığı halde ücretlerini alamıyorlar. Biz HDP olarak bir çağrıda bulunuyoruz ve bu konuda bir araştırma başlatıyoruz. 

“Ücret Gaspı Araştırmasının (ÜGA)” nedeni, Türkiye'nin dört bir yanından "ücret gaspına" ilişkin Partimiz HDP'ye yapılan başvuruların yoğunluğunun son 6 ay içerisinde dramatik bir şekilde artmış olmasıdır. İfade edildiği gibi binlerce işçi çalıştığı halde ücretlerini alamıyorlar. Ücret gaspı; ücretin hiç ödenmemesi, tam ödenmemesi, unvana uygun ödenmemesi, çalışma süresine uyularak ödenmemesi (mesailerin ödenmemesi), yasal çalışma saatlerinin dışında çalıştırıldığı halde ücretinin ödenmemesi şekillerinde yaşanmaktadır. Bugün başlatacağımız bu araştırma ile bu sorunun boyutlarını ortaya çıkaracağız. Ücret gaspı sorunu yaşayan tüm yurttaşları www.hdp.org.tr adresimiz üzerinden bu sorunun boyutlarını aktarmaya davet ediyoruz. 2018 yılı içerisinde ücret hakkı gaspına maruz kalan herkes bu araştırmaya katılım gösterebilir. 

AKP’nin halklara karşı bu karnesine gereken yanıt yine halklar tarafından 98 gün sonra verilecektir. Sandığa giren iradeyi tehdit eden AKP sandıktan bu karneyle çıkmamalıdır. İşçinin ücretini gasp eden, yaşam hakkını hiçe sayan, ücret artışını enflasyona ezdiren bu iktidar hesap verecektir. 

Emeğin hakkının korunduğu özgür bir ülke ümidiyle kamuoyuna saygıyla sunarız.

 

23 Aralık 2018

Etiketler: #günay kubilay