HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel'in İçişleri Bakanlığı'nın 2015 Bütçesine dair Plan Bütçe Komisyonu konuşması şu şekilde:

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Sayın Bakan, değerli katılımcılar, hepinizi selamlıyorum. İçişleri Bakanlığının bütçesinde, tabii, güvenlik-özgürlük denklemi içerisinde Türkiye'nin barışını konuşuyoruz esas itibarıyla, bütün konuşmalar ve sorular bu çerçevede. İçişleri Bakanlığının uygulaması açısından esas görüntü, hak ve özgürlüklerin kullanılmasına getirilen sınırlamalar ve güvenliği tercih edip özgürlükleri kısıtlama yönünde sokakları yasaklama eğilimi ağır basıyor. En son bu konuşulan güvenlik paketinde de bu makul şüphe uygulaması, işte, "Molotof silah sayılacak ve bunun karşısında da gereği yapılacak." tarzı konuşmalar…

Şimdi, biliyorsunuz, geçen yıldan bu yana özellikle gaz bombasının kullanımı, sadece bir fişek olarak değil, aynı zamanda TOMA'lardan sıkılan suların da gazlı, ilaçlı sular olarak kullanılması, çokça ölüme ve yaralanmalara yol açmış olması, bunlar hâlâ ortadayken yasaklama yönüne gitmeyip yaygınlaştırma var.

Şimdi, Ankara'da Ethem Sarısülük "Molotof falan yok." denildi ama bir trafik polisi tarafından ateş açılarak öldürüldü ve böyle örnekler ne yazık ki az değil, bu yaklaşım devam ederse daha da artacaktır.

Yine, özgürlükler meselesine yaklaşımda, yakın zamanda valilerin genel arama kararlarıyla karşılaştık Ankara'da, İstanbul'da, Adana'da, Erzurum'da. Mahkemelerin bunu uygun görmemesine rağmen bu uygulamalar sürdü. Yani, insan hakları bölümünde Sayın Bakan konuşmasında yer verdi ama emniyet teşkilatının bu konuda hiç de eğitimli davranmadığını son Ekim olaylarında gördük. Ekim olayları -ki 50 yurttaşın ölümüne yol açtı- ve bunların aydınlatılması, hangi güçler devreye sokuldu, kim bu sokakları provoke etti, yurttaşların ölümüne yol açtı, bunların aydınlatılması gerekiyor.

Diğer taraftan, Yüksekova'da halka küfreden görevliler örneği, aslında bir bakıma Türkiye'nin gerçeğidir. Çünkü, sermaye düzeni, bu düzeni yöneten sınıf, inşaat, müteahhitlik firmalarının sahipleri halka küfretmekte bir beis görmediler. Onun memurları da açıkçası küfretmek cesaretini, cüretini gösteriyor.

Aynı şekilde, bu insan hakları ihlalleri açısından, Adana'da -yani molotof örneğini verdik ama- İbrahim Aras, 14 yaşındaki genç, hiçbir eylem ve elinde molotof olmaksızın en son raporlara göre yüksek enerjili bir silahla yani emniyet güçlerinin kullandığı bir silahla başı, beyni parçalanarak hayatını kaybetti ve bu olay da aydınlatılmadı. Yani, ciddi insan hakları ve özgürlük ihlalleri söz konusu.

İçişleri Bakanlığının diğer bir meselesi açısından da tabii ki bu maliyesi ve bütçesi, işte, yeni hükûmet konakları, 245 milyon lira ve biraz önce Sayın Kuşoğlu'nun da sorduğu makam araçları meselesi. Yani, ak saray çokça tartışıldı 1,5 milyarlık bütçesiyle. Aynı yapı, müteahhit ve debdebe görüntüsü yani güçlü devlet görüntüsü buralarda aranıyor, bu çok yanlış bir şey.

Etiler Polis Okulu arazisi 17 Aralık soruşturmalarında da gündeme geldi. "Birçok kamu arazisi bu açıdan peşkeş çekiliyor." iddiaları var. Aynı şekilde, emniyet üzerinde bu konuları soruşturan emniyet mensuplarının paralel ve komplo çalışmaları içerisinde olmakla bastırılması da birçok soruyu akıllarda tutmuştur.

AKP mitinglerine kamu araçlarının tahsisi meselesi basında çokça yer bulmaktadır. Bunlarla birlikte ben yine işçi emekçi ve işçi cinayetleri açısından önemli bir konunun Bakanlık cephesinden ilgisine, buna değinmek istiyorum.

Şimdi, biz şubat ayında Çerkezköy'deki bir olaya tanık olduk. Çalışma Bakanlığı müfettişleri "Homebar" isimli bir fabrikanın kapatılması kararını veriyor ve bu kararı uygulaması gereken Çerkezköy Kaymakamlığı uygulamıyor. Bu Mayıs ayında 2 kez başvurulmasına rağmen Mayıs ayında uygulamadığı ortaya çıkıyor. Bakanlığa bunu sorduk ama hâlâ yanıtını alabilmiş değiliz.

Şimdi, işçi sağlığı güvenliği, trafik güvenliğinden söz ediliyor. Isparta Yalvaç'taki 17 kadın ve çocuğun ölümünde bu konu yine gündeme geldi. Isparta Valisi açıkçası utanmadan sıkılmadan "Ya, bunlar jandarma denetiminden kaçıyorlar. Öbür tarafta boşaltıp diğer tarafta doldurup geçip gidiyorlar."

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Eksik bilgi. Isparta Valisi değil, o açıklamayı yapan
Konya Valisidir ve gerçekten doğru bir olaydır o.

ABDULLAH LEVENT TÜZEL (İstanbul) – Neyse, düzeltelim o zaman ama bu açıklama doğru, yeterli ve kabul edilebilir bir açıklama değildir.

Aynı şekilde, şimdi nüfusları 1,5 milyonu aşmış göçmenlerin, bu kardeşlerimizin, Suriyeli göçmenlerin Türkiye'deki oturma, çalışma izinlerinin düzenlenmesi, bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılması, Türkiye'nin barışı, işçi emekçilerin kardeşliği, dayanışması açısından son derece önemlidir. Çünkü, diğer taraftan, ayrımcı tutumlar, bu insanları saldırıya ve lince yönelik tutumlar gelişmektedir.

Linç denince -bu Ekim ayında- şunu da aynı şekilde hatırlatmak istiyorum. Esenyurt'ta Vanlı bir yurttaşımız polis eliyle linçci güruhun eline teslim edilmiştir. Bu, kendi beyanlarından da ortaya çıkmıştır. Bu tür konular ne kadar soruşturuluyor, ne kadar üzerine gidiliyor?

Bakın, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; Türkiye iki yıldır çözümü, müzakereyi, Türkiye'nin barışını konuşuyor. Son derece önemlidir. Burada kullanılan dilin nefret dili olmaması ve özellikle meseleyi milyonlarca halkın bir sorununu terör sorunu olmaktan öte, eşit haklara dayalı, özellikle ana dilinde tüm siyasal haklarını kullanan, bu ülkenin onurlu yurttaşlarının yaşam hakkını güvenceye alacak bir anayasal düzenleme olduğunu bilerek hareket etmek ve özellikle de devleti yöneten Başbakanın, İçişleri Bakanının ve bütün ilgililerin provoke edici, tahrik edici bir dili kullanmamaları bu sürecin başarısı açısından bütün o yol kazalarına rağmen, bütün engelleyici güçlere rağmen gereklidir diye düşünüyorum ve bu açıdan bu yönde sürdürülen bütün çalışmaların devamını diliyorum.
Saygılar sunuyorum."

20.11.2014