
Türkiye’deki mültecilerin sorunları çözülmediği gibi, ne yazık ki mülteciler iktidar açısından Avrupa’ya karşı gayri ahlaki bir pazarlığın öznesi olmaya devam etmekteler. Türkiye’de yaşayan 3 milyondan fazla mültecinin yasal statüsü bulunmamaktadır. Seyahat özgürlükleri kısıtlanmakta, ucuz işgücü olarak sömürülmekte, cinsel ve ırkçı saldırılarla karşılaşmaktadırlar. Özellikle kadın ve çocuk mülteciler en fazla istismara ve şiddete uğrayanlar olarak ağır bir baskıya maruz kalmaktadır.
Son olarak İzmir’den, Yunanistan adalarına geçmek isteyen mültecileri taşıyan kamyonetin devrilmesi sonucu aralarında kadınların, çocukların ve bebeklerin de bulunduğu 22 mültecinin hayatlarını kaybetmesi son derece acı verici bir trajedidir. Bu olay kesinlikle bir trafik kazası değildir. Avrupa Birliği ile Erdoğan Rejimi’nin ortaklaşa yol açtıkları bir insanlık utancıdır. Mültecileri çaresizce insan kaçakçılığı yapan suç şebekelerine itenler bu utancın siyasi sorumlularıdır.
İktidar, bir yandan mültecilere ev sahipliği yaptığını iddia ederken, diğer yandan en ufak bir olay sonrasında kentteki tüm mültecilerin hedef alınarak linç edilmelerine ve ardından apar topar kent dışına çıkarılmalarına göz yummakta, ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına prim vermektedir.
Diğer yandan Türkiye’de kendilerini güvenli hissedemeyen veya ekonomik açıdan bir gelecek görmeyen mülteciler, “AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması” sebebiyle Türkiye’de yaşamaya zorlanmaktadır. İnsan hakları ile tamamen zıt olan bu anlaşma, yasa dışı ve ölüm riski yüksek göç hareketlerine sebep olmaktadır. Bugüne kadar Ege ve Akdeniz’de, Meriç akıntılarında, Türkiye’nin doğu-güney hudutlarında yolculuk halindeyken kaç bin mültecinin hayatını kaybettiği bilinemiyor.
Mültecilerin yaşadıkları her türlü trajedinin sorumlusu savaş politikasında ısrar edenlerdir. Mültecilerin pazarlık öznesi haline getirilmesi utanç vericidir. Başta Avrupalı liderler olmak üzere uluslararası kamuoyunu sığınmacılara yönelik insani, ilkesel ve vicdani bir tutum almaya çağırıyoruz.
AKP iktidarına da, mültecilerin insan tacirlerinin ağına düşmesine son verecek önlemleri derhal alması gerektiği yönündeki çağrımızı yinelerken, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelere uygun davranmaya, 6458 sayılı ‘Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na koyduğu coğrafi sınırlamayı kaldırmasını hatırlatıyoruz. Bir kez daha Suriye ya da diğer ülkelerden gelen mülteciler için şu an uygulamada olan “Geçici Koruma Statüsü”nün kaldırılması ve en temel insan hakkı olan ‘Mültecilik Statü’sünün tanınması gerekliliğine vurgu yapıyoruz.
HDP, tüm bileşenleriyle birlikte Suriyeliler ve diğer ülkelerden gelen mültecilere yönelik ayrımcı politikalar üretenlere, onları insanlık dışı yaşam ve çalışma koşullarına mahkum edenlere karşı mücadelesini sürdürecektir.
Gülsüm Ağaoğlu
Göçmen ve Mülteciler Komisyonu Sözcüsü ve MYK Üyesi
15 Ekim 2018
15 Ekim 2018