Türkiye destekli paramiliter yapılar

ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC) güncellediği listelerle dünya genelinde terörizm, uyuşturucu kaçakçılığı ve insan hakları ihlallerine dikkat çekerek Türkiye destekli paramiliter yapılara yaptırım kararı aldığını duyurdu. Ayrıca her yıl yayınlanan onlarca uluslararası rapor ve çalışmada Türkiye’nin insan hakları ihlallerindeki karnesinin şiştiği, terör kapsamında olan yapı ve kişilerin ülkede serbest dolaşımda bulunduğu tespit edilmektedir.

Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, tüm bu iddiaların araştırılması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC) yaptığı açıklamalar ve güncellediği listelerle dünya genelinde terörizm, uyuşturucu kaçakçılığı ve insan hakları ihlallerine dikkat çekti. OFAC, geçtiğimiz günlerde yayınladığı yaptırım listesinde, Türkiye destekli paramiliter yapılara yaptırım kararı aldığını duyurdu. Hatırlanacağı üzere Türkiye yaklaşık 21 aydır da FATF’nin (Financial Action Task Force - Finansal Eylem Görev Gücü) “suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadelede yetersiz kalındığına dair yayınladığı gri listesindeki yerini koruyor. Bunlar dışında her yıl yayınlanan onlarca uluslararası rapor ve çalışmada Türkiye’nin insan hakları ihlallerindeki karnesinin şiştiği, terör kapsamında olan yapı ve kişilerin ülkede serbest dolaşımda bulunduğu tespit edilmektedir. Tüm bu iddiaların araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98. ve Meclis İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırma sürecinin başlatılması gereğini arz ve teklif ederiz.

GEREKÇE

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi (OFAC), Kuzey ve Doğu Suriye’de insan hakları ihlallerine neden olan Türkiye destekli paramiliter güçlerden Süleyman Şah Tugayı ve Hamza Tümeni'nin yanı sıra yöneticileri Muhammed Hüseyin el Casim, Velid Hüseyin el Casim ve Seyf Boulad Ebu Bekir'e yaptırım uyguladı.

Associated Press’te (AP) yer alan habere göre; ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi, yaptırıma gerekçe olarak Süleyman Şah Tugayı'nın bölge sakinlerini evlerini terk etmeye zorlamak ve mülklerini geri almak için fidye ödemeye zorlamak amacıyla kaçırmak ve haraç almak olarak gösterdi. Hamza Tümeni'nin ise fidye için kaçırılan ve işkence ile cinsel istismara uğrayan mağdurların tutulduğu gözaltı merkezlerinin işletilmesinde rol oynadığı belirtildi. 

Süleyman Şah Tugayı'nı yöneten Muhammed Hüseyin el Casim'in, güçlerine Kürtleri yerlerinden etmeleri ve mülklerini bölge dışından gelen ve tugay savaşçılarıyla genellikle akraba olan Suriyelilere vermelerini emrettiği kaydedildi. ABD, el-Casim'in insan kaçırma, gasp ve fidye yoluyla yılda on milyonlarca dolar gelir elde ettiğini ifade ediyor.

Çok değil, birkaç ay önce de yine Türkiye merkezli bazı şirketlerin ihracat kontrollerinden kaçınma ve Rus ordusuna destek için ABD kaynaklı malları elde etme girişiminde bulundukları belirtilerek yaptırım kararı alınmıştı.

Bu iki grubun özellikle Efrîn bölgesinde aktif olduğu bilinmektedir.
Yaptırım kararına dair yapılan açıklamada, iki silahlı grubun da Efrinli Kürtlere çok sayıda insan hakları ihlalinde bulunduğu ve bölgenin toparlanmasını engellediği belirtilmektedir.

Hatırlanacağı üzere gerek Birleşmiş Milletler gerekse Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) 2019’dan bu yana her yıl yayınladıkları Suriye raporlarında Efrîn’de insanlık suçlarının işlendiğini, Türkiye destekli güçlerin her türlü suça bulaştığını kayıt altına alıyor. OFAC’ın yaptırım kararları da raporlarda ifade edilenlerle birebir örtüşmektedir.

Özellikle Suriye Milli Ordusu adı altında birleşen ve Türkiye’deki iktidar tarafından desteklenen silahlı grupların, bölgeden göç eden Kürtler tarafından terkedilen ev ve işyerlerini yaygın şekilde yağmaladığı, el koyduğu, kiraya verdiği, demografik değişimlere gidildiği, gelir elde etme amacıyla çok sayıda sivili kaçırdıkları, işkence ve kötü muameleye tabi tuttukları kaydediliyor.

Örneğin kentin Türkiye destekli grupların eline geçmesinden sonra 300 binden fazla Efrînli yerlerinden edildi. İdlib, Hama, Humus, Guta, Lazkiye ve Halep'ten getirilen selefi grubu ailelerinden olan 400 bin kişi, daha önce Kürtlerin yaşadığı evlere yerleştirildi. Türkçe, tüm okullarda zorunlu eğitim dili haline getirildi. Yerleşim yerleriyle birlikte cadde, sokak ve meydan isimleri de Türkçeleştirildi. Azadî Meydanı’nın ismi "Atatürk Meydanı", Newroz Kavşağı "Selahattin Kavşağı", Demirci Kawa Meydanı "Zeytin Dalı Meydanı", Qestel Miqdat köyü "Selçuk Obası", Kûtana köyü "Zafer Obası" ve Kurzêlê köyünün isminin de "Cafer Obası" olarak değiştirildiği bilinmektedir. Son olarak Kürtçe-Arapça köy isimlerinin yer aldığı tabelalar değiştirilerek, yerlerine Arapça ve Türkçe isimlerin yazıldığı tabelalar asıldığı da basına yansıdı. Tüm bunlar kültürel-siyasal-sosyal saldırıdır ve mevcut uluslararası hukuk tarafından suç sayılmaktadır.

Özellikle Suriye’de savaş suçlarına karışmış, yaptırım kararında adları geçen suç örgütleri örneğinde olduğu gibi Kürtlere karşı insanlık suçu işleyenlerin rahatlıkla Türkiye’de yaşayabilmesi de bir başka dikkat çekici konudur.

Aralık 2022’de Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Mal varlığının dondurulması kararı’, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Karara göre, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında ‘terörün finansmanı’ suçu kapsamına giren fiilleri gerçekleştirdikleri hususunda makul sebeplerin varlığına istinaden IŞİD terör örgütü bağlantılı 17 kişi ve 4 şirketin Türkiye’de bulunan mal varlıkları dondurulmuştu. Ancak listedeki 8 yabancı IŞİD’linin sonradan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu da kayıtlara geçmişti. IŞİD’lilerin Türkiye’de nasıl ticaret yapabildiğine dair herhangi bir açıklama halen yapılabilmiş değildir. Ticaret ile yetinmeyen IŞİD’in İstanbul, Kayseri ve Hatay’da birden fazla paravan şirket kurup bu şirketler üzerinden kara para akladığı da kamuoyuna yansımıştır.

IŞİD ve çete-aparat örgütlerle mücadele yerine, bunların korunup kollanmasının defalarca TBMM’de gündem yapıp araştırılmasını istedik. Sürekli dikkat çektiğimiz bahsi geçen kişi, kurum ve yapılar bugün uluslararası alanda mahkûm ediliyor.

Yaptırımların ve bu yaptırımların dikkat çektiği insanlık suçları başta olmak üzere sürekli ifade edilen bu pratiklerin gerçek sebeplerinin ne olduğu ve bu konularda gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca bir meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

23 Ağustos 2023