Temelli: Tecrit demokrasiye ve barışa uygulanmaktadır

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, Halkların Demokratik Kongresi'nin 9. Genel Kurulu'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Temelli şöyle konuştu:

7-8 yıl önce büyük bir heyecanla yan yana geldik. O gün o büyük heyecanın en önünde koşan arkadaşım Sebahat Tuncel'i sevgiyle selamlıyorum. 

Bizi buluşturan büyük bir fikriyat vardı. Türkiye devrimci mücadelesinin ve Kürt özgürlük hareketinin mücadelesinin yıllarının içinden süzülen bir paradigma vardı. Bizler, bu paradigma, bu fikriyat etrafında buluştuk ve umuda yolculuğu başlattık. Evet hedeflerimizin tümüne ulaşamamış olabiliriz, eksikliklerimiz olabilir ama gerçek anlamda bir seçenek yarattık. Hakikatin seçeneğini yarattık ve o seçenek hala tüm gücüyle ayakta, hala bu mücadele sürüyor.  

Aslolan HDK'nin fikriyatıdır

7-8 yıl önce oluşturduğumuz bu heyecan dünden çok daha güçlü. Dünden çok daha fazla bugün HDK'ye ihtiyacımız var. Dünden çok daha anlamlı HDK mücadelesi. Kongre siyaseti gerçek anlamda bir seçenektir. Onun içinden çıkan HDP, bugün bu ülkenin umudu olmuşsa, “başka bir yaşam mümkün” demiş ve bunun sözcüsü olabilmişse, bu kongre siyasetinden aldığı referanstan kaynaklanır. Aslolan bu fikriyattır, aslolan bu referanstır. Dün olduğu gibi bugün de HDK'yi büyütmek hepimizin öncelikli görevi. 

Siyasetin toplumsallaşması, toplumun siyasallaşması dediğimiz meseleyi ete kemiğe dönüştürdüğümüz yerdir HDK. İlmek ilmek ördüğümüz siyasettir kongre siyasetimiz. Dün olduğu gibi bugün çok daha fazla enerji ve kararlılıkla bu siyaseti var etmeliyiz. Çünkü hem Türkiye’nin hem Ortadoğu’nun tek umudu biziz. “Başka bir dünya mümkün” diyenlerin bir araya gelerek var ettiği bu siyaseti, kararlılıkla yarınlara taşıyacağız. 

Halkların iktidarının nasıl var edilebileceğine dair bir fikriyattır bu

Çok uzun bir mücadele tarihinden süzülüp geldik, bir fikriyat etrafında örgütlendik. Bu fikriyat olmasaydı güçlü bir örgütlülüğü hayata geçiremezdik. O yüzden bu fikriyata sımsıkı sarılmak gerekiyor. Çünkü yeni bir paradigmadır. Kapitalist köhne sisteme ve bu ceberrut devlete karşı halkların iktidarının nasıl var edilebileceğine dair bir fikriyattır bu. Demokratik ulus anlayışıdır, demokratik cumhuriyetin inşasıdır. Bir fikriyatınız varsa güçlü bir örgütlülüğü var edebilirsiniz, güçlü bir örgütlülüğünüz varsa yaşamı dönüştürebilirsiniz. Bu fikriyatın sahibini, İmralı’yı, Sayın Öcalan’ı bir kez daha selamlıyorum. 

Tecrit demokrasiye ve barışa uygulanmaktadır

Tecrit, bu fikriyatadır, tecrit bu anlayışadır. Tam 20 yaşındadır tecrit. Bu 20 yıllık tecridin son 3 buçuk yılı ağırlaştırılmış koşullarda geçmektedir. Bu ağırlaştırılmış tecrit koşullarında sadece 11 Eylül 2016’da, bir de dün Sayın Mehmet Öcalan görüşe gidebilmiştir. Oysa 15 günde bir aile görüş hakkı var Sayın Öcalan’ın. Devlet bu hakkı gasp etmiştir. Sayın Öcalan’ın avukatlarının başvurusu 780. kez reddedilmiştir. Bu tecrit aslında barışa, demokrasiye uygulanan bir tecrittir. Bu tecrit nedeniyle bu ülke içinden çıkılmaz bir hale girmiştir. Savaş koşulları, şiddet, talan neredeyse olağanlaşmıştır. Bu tecrit koşulları tam da faşizmin kurumsallaşmasından başka bir şey değildir. O yüzden tecride karşı mücadele bir demokrasi, bir barış mücadelesidir. Eğer bu bağı kopartırsak bilin ki demokrasi ve barış mücadelesinde yol kat etmemiz mümkün değildir. Bizi bir araya getiren fikriyatı örgütlemek tam da demokrasi mücadelesini örgütlemektir.  

Dünya kapitalistleri Rojava’yı boğmak istiyor

Kapitalist sistem, içinden çıkamadığı bunalımı ve aşamadığı krizi, emekçilerin, insanların üzerine yıkarak yol almaya çalışıyor. Bunun yolu olarak da daha fazla faşizmle dünyayı sarıp sarmalıyor. Otoriter rejimlerin, faşizmin beslenme kaynağı savaş ve düşmanlıktır; halkların karşı karşıya gelmesidir. Bugün dünya kapitalistlerinin beslendiği mecra Ortadoğu’dur. Buna tam da buradan, Ortadoğu’dan karşı çıkmak gerekiyor. Savaşa hayır dediğimiz seçeneği Ortadoğu'dan var etmek gerekiyor. İşte Rojava tam da bu sisteme karşı, kendisini savaşla ve zulümle yeniden üreten bu sisteme karşı bir itirazdır, yeni yaşamdır. O yüzden de başta bu iktidar olmak üzere dünya kapitalistleri Rojava’yı boğmak istiyor. HDK olarak, HDP olarak tüm bileşenlerimizle, Türkiye'deki tüm sol ve sosyalist hareketlerle savaşa hayır demeli, Rojava’nın yanında olduğumuzu çok daha güçlü şekilde haykırmalıyız. 

Mücadelenin en önünde yer almaya devam edeceğiz

Gasp edilen haklarımızdır, yaşamlarımızdır, geleceğimizdir. Yola çıkarken, kongre siyasetimizi var ederken tüm hak mücadelelerinin ortaklaşmasını önümüze koyduk. Emek mücadelesini, ekoloji mücadelesini, kadın mücadelesini, gençlik mücadelesini, inançların, halkların mücadelesini önümüze koyduk. Biliyorduk ki bu sistem, bu tekçi, faşist anlayış, bu Erdoğan rejimi tüm halklara, kadınlara saldıracaktır. İşte kadın cinayetleri. Emeğe saldıracaktır. Grev hakkının gasp edilmesi, yoksulluğun her yeri kaplaması bu saldırının sonucudur. Gençlere saldıracaktır, 70 binden fazla genç bugün cezaevinde. İnançlara saldıracaktır. Bunu yaparken de tek bir inancı, yozlaşmış bir mezhebî anlayışla dayatacaktır, öyle de yapmıştır. Bugün tüm inançları yok sayan bir anlayış her yerde karşımıza çıkıyor. Halkları yok sayacaktır, Kürt düşmanlığı üzerinden halkları ayrıştırarak, tekçi anlayışı, savaşı dayatmaya devam edecektir. Öyle de olmuştur. Ama bizler HDK ve HDP olarak bu mücadelede en önde yer alarak tüm toplumsal muhalefetin, tüm halkların, farklı inançların, işçilerin, kadınların, emekçilerin, mücadelesinin en önünde yer alarak, faşizme karşı mücadeleye devam edeceğiz. Asla bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. 

Korkuyorlar, o korkuyla saldırılarını artırıyorlar 

Kongremizin en önemli gücü buradadır. Bizi bir arada tutan gücü buradadır. Bu mücadele kararlılığındadır. Faşizmin her türlü saldırısına rağmen, bugün belki de tarihimizin en güçlü haliyle faşizmin karşısına dikiliyoruz. Korkuyorlar, o korkuyla saldırılarını artırıyorlar. Ama onlar saldırdıkça biz daha da güçleniyoruz. İşte cezaevlerindeki arkadaşlarımızın gücü bu dimdik duruşlarından gelir. Tıpkı Selahattin Demirtaş'ın duruşu gibi, tıpkı Figen Yüksekdağ'ın duruşu gibi, tıpkı İdris Baluken'in duruşu gibi. Tıpkı Leyla Güven gibi. 67 gündür açlık grevinde faşizme karşı direndiği gibi.  

HDP'nin başarısının yolu HDK'nin örgütlenmesinden geçiyor

Ne yapmalı? Şimdi önümüzde yeni bir dönem var. Artık faşizmin kurumsallaşması dediğimiz meselenin adını net koymalı. Diktatörlük heveslisi Erdoğan, bir diktatörlük sistemini inşa etme peşinde. Bunu durdurabiliriz. Daha güçlü bir örgütlülüğü, bir taban demokrasisi anlayışı ile var etmek zorundayız. HDP eğer bir iktidar seçeneği ise, HDP Türkiye toplumunun geleceği ise, bunu başarabilmenin yegane yolu HDK'nin örgütlenmesinden geçiyor. Taban örgütemesinden geçiyor. Çünkü biz radikal demokrasiyi, demokratik bir cumhuriyeti inşa etmek istiyorsak, bu ancak halkların her yerde söz, yetki ve karar sahibi olabileceği meclisleri var etmesi ile mümkün olur. İşte kongremiz önümüzdeki süreçte bu meclisleri örgütleyecektir.

Önümüzdeki süreçte kongre ve parti arasındaki siyasetin yeniden yapılanmasını çok daha sağlıklı bir şekilde hayat geçirmeliyiz. Önümüzdeki süreç kongre örgütlenmesi için ne kadar önemli ise partimiz açısından da o denli önemlidir. Parti ve kongre arasındaki örgütsel bağların sağlıklı bir şekilde yapılandırılması, vazgeçilmez ödevlerimizden biridir. Parti henüz 6 yaşında, 7. seçimine giriyor. Sürekli bir seçim atmosferinde olmanın örgütsel anlamda çalışmaları zayıflattığı ya da amaçlandığı yere kavuşturamadığı bir gerçek. Ama bugün hem seçim faaliyetleri sürecinde hem de seçimden sonra; hem partimizin hem kongremizin örgütlenmesini bir arada sağlıklı şekilde var etmeliyiz. 

31 Mart karanlık gidişin sonu olacak 

Taban demokrasisi dediğimiz halkın bizatihi meclisler yoluyla siyasete katıldığı, toplumun siyasallaşması sürecinin tamamlandığı bir süreci hep birlikte var etmeliyiz. Radikal demokrasi ancak bu yolla iktidara gelir. Hedefimiz iktidara gelmek. Ama önce yerellerde iktidara geleceğiz. Yerellerde iktidara gelerek yerel demokrasiyi inşa edeceğiz. Bu da tüm Türkiye ve Ortadoğu için karanlık gidişin sonu olacaktır. Bu iktidar için sonun başlangıcı olacaktır. Yerel demokrasi ile öreceğimiz bu mücadele hattı hem Türkiye hem Ortadoğu’da büyük bir dönüşüme vesile olacaktır.

Sadece Kürdistan'da iktidara gelmek değil, Batı’da da faşist iktidardan kurtulma zamanıdır 

İşte şimdi tam da bunu örgütleme zamanı. Seçimlere giderken sadece belediyeleri kazanmak değil, yerellerde demokratik cumhuriyet adına adım atmak görevimizdir. Kürdistan’da yerellerde iktidara gelmek kadar Batı’da, metropollerde bu ceberrut iktidardan kurtulacak adımları demokrasi güçleriyle birlikte atmak da büyük bir önceliğe işaret etmektedir. Sadece Kürdistan'da iktidara gelmek değil, Batı’da da bu ceberrut iktidardan, Erdoğan rejiminden, bu faşist iktidardan kurtulma zamanıdır. Bunun gereğini de özgüvenle ve cesaretle yerine getireceğiz. 

Demokrasi anlayışımızı Batı'da meclislerin içine taşıyabiliriz

Belki Batı’da yerellerde iktidara gelemeyebiliriz. Ama yerel meclislerde yer alarak, yerel demokrasi anlayışımızı Batı’da meclislerin içine taşıyabilir, mücadeleyi oralarda yükseltebiliriz. Şimdi bunun çalışmasını hep birlikte yapma zamanıdır.O yüzden de seçim süreçlerine katılarak bu iktidar yolunu açmak kadar da meclislerin örgütlenmesi için hep birlikte adım atabiliriz. Tüm sandık görevlilerimiz, tüm seçim sürecinde yer alan arkadaşlarımız mahallelerinde, ilçelerinde, HDK meclislerini var etmekle sorumlular. 31 Mart'tan sonra yerellerde meclisleri hızla hayata geçirmek, önümüzde bir görev olarak duruyor. İnanıyorum bunu hep birlikte başaracağız. Sadece seçimleri değil, yaşamı kazanacağız, haklarımızı kazanacağız. Faşizme karşı umutla ve kararlılıkla yürüyeceğiz.

 

13 Ocak 2019 

Etiketler: #sezai temelli , #hdk