Temelli: Siyaset yeni bir yere evrilecek

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli'nin Artı Gerçek'e verdiği röportaj:

31 Mart yerel seçimleri öncesinde stratejisi çokça tartışılan, AKP’nin de özel hedef aldığı HDP, seçim sonuçlarına dair analizini henüz tamamlamasa da, Eş Genel Başkan Sezai Temelli “Gerçek anlamda başarılı bir stratejidir” diyor. Temelli’ye göre, bu stratejinin ortaya çıkardığı aritmetiğin yanı sıra insanlarda yarattığı duygu da önemli: “Tabanda ortaklaşmaları gerçekleştirmiştir.”

Bölgedeki ciddi bir oy kaybı olmadığını söyleyen Temelli, YSK’ya da ciddi eleştirilerde bulundu.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ile seçim sonuçlarını, stratejilerinin etkisini, YSK’nın tavrını, bundan sonra siyasetin nasıl akacağını konuştuk…

-Öncelikle seçim sonrası sürece dair değerlendirmelerinizi almak isterim. İtirazlar, yeniden sayımlar, AKP’den gelen açıklamalar… Kamuoyunda 7 Haziran benzetmesi var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

31 Mart seçim sonrası yaşadığımız iklim 31 Mart öncesi iklimin devamı niteliğinde. Baskıyla, her türlü hukuksuz yöntemle kampanyayı sürdüren iktidar, seçimlerden sonra da yine aynı akılla devam etme gayretinde. Buradan şunu anlıyoruz; iktidar 31 Mart seçimlerinde ortaya çıkan tablodan gereken dersi almamış. Ortaya çıkan hukuksuzlukta iktidar kadar YSK’nın da payı var. Seçim güvenliği, seçim adaleti için en önemli kurum olması gereken YSK, 16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimlerinde olduğu gibi iktidarın talimatları ya da iktidarın anlayışı çerçevesinde hareket ediyor. Bu Türkiye demokrasisinde çok ciddi bir tahribat yaratmakta.

YSK MARİFETİYLE BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ ÇALINIYOR

-YSK’nın adil kararlar vermediği örnekleri paylaşabilir misiniz?

Çok örnek var, çok dramatik örnekler var. YSK bu süreci seçim öncesi başlattı. En somut örneği de Şırnak’tır. Şırnak’ta hukuksuzluğa, sandık kaçırmaya, seçmen kaydırmaya, oy taşımaya yol vermiştir. İktidar bu meseleleri YSK marifetiyle hallediyor ve kendisini bu suçtan arındırıyor(!) Binlerce asker, polis Şırnak’a kaydırıldı, böylece seçim sonuçları etkileniyor, Şırnak belediye başkanlığı AKP’ye geçiyor. YSK, 24 Haziran’da da bu kaydırmalara göz yumarak HDP’nin Hakkari ve Şırnak’ta vekillerinin çalınmasına neden olmuştur. Şimdi de belediye başkanlarımızı çalıyorlar. Bunun meşru olmadığını hepsi çok iyi biliyor. YSK, cezaevlerindekiler geçici ikame ediyor, yerel seçimi belirleyemez, bu nedenle oy kullanamaz dedi. Cezaevlerindekiler için bu kararı alıyor ama görevle oraya giden asker ve polisler için almıyor.

BİR TEK İTİRAZIMIZ BİLE KABUL EDİLMEDİ

Seçim öncesi yapılanların ötesinde, seçimler bitti, el insaf artık… Bütün bu hile, şaibe, her türlü hukuksuzluğa rağmen bir tablo ortaya çıktı. AKP’nin neredeyse yüzde 90’a varan oranda itirazlarını kabul etti, HDP’nin bir tek itirazını bile kabul etmedi. Mesele Malazgirt 3 oy fark var, geçersiz oyların tekrar sayılması gerekir. Keza Muş öyle. Bunun gibi birçok yer var. Başka partilerin kazandığı yerler için de aynı itirazı yapıyorum. Ne yapacaktınız? Geçersiz oylar farktan büyükse geçersiz oylar yeniden sayılsın deyip genel bir ilke çerçevesinde ülkeyi rahatlatabilirdiniz. Bu Balıkesir için de geçerli, İYİ Parti’dir. Bursa için de geçerli, CHP’dir. Belki bir yerde MHP, AKP de aynı dertten muzdariptir. Ama mesele partilere göre değil hukuka göre hareket etmektir. YSK tarafgir bir anlayışla hareket ediyor.

İSTANBUL AKP’DE TRAVMA YARATTI

-Sizce İstanbul seçimleri yenilenebilir mi?

AKP yöneticilerinin kendi yaptıkları hukuk dışılığı saklamak için sürekli karşıyı suçlayan ve kendilerini haklı çıkarmaya çalışan bir anlayışları var. Neden seçimler yenilenir? Çok açık bir şaibe, suç, hile varsa. Oysa bu hile ve şaibelerin merkezi AKP. Şırnak örneği var ortada. Aşikar olan belgeler var, işte 142 belgesi (görevdeki kolluk güçlerinin oy kullanırken kullandığı belge), kaydırma rakamları ortada, Hakkari’de bir evde 1100 kişi ikamet edebilir mi, ev de yok ortada. Bütün bunları yapan AKP değilmiş gibi biz şu ilçede sahte seçmen bulduk diyorlar. YSK ellerinde, valilik, kaymakamlık ellerinde, hatta kampanyanın birer parçası olarak çalıştılar. Buna rağmen muhalefet hile ve şaibe yapabilecek bir güce sahip! İnanabiliyor musunuz? Öyle bir şey olmadığını onlar da çok iyi biliyorlar ama kaybettikleri başta İstanbul olmak üzere birkaç yeri geri almak için böyle hamleler geliştirdiler. Seçimin yenilenmesi konusunda insanların aklını karıştıran, algı yönetimi ile hatta psikolojik savaş taktikleri ile müdahale etmeye çalışıyorlar. Hepsi adalet sembolü gibi konuşmaya başladı. Kafalarında hazırladıkları senaryoya göre İstanbul’u alacaklardı ve bunun üzerinden meşruiyetini yeniden sağlayacaktı. İstanbul’un kaybedilmesi ciddi bir travma yarattı. Seçimle gelen seçimle gider. Seçimle gelenin seçimle gitmemesi konusundaki bu direnç Türkiye açısından çok büyük riskler barındırmaktadır. Seçimin sonuçlarına riayet etmek gerekir. Seçim sonuçlarına itirazları da hukuk çerçevesinde değerlendirmek gerekir. İstanbul’daki durum bir itiraza cevap vermek değil, yapay gündem yaratmaktır. Diğer yandan, en meşru itirazlardan biri olan Muş reddediliyor. Çok ciddi bir oy gaspı söz konusu. Bunun gibi Viranşehir’i, Tatvan’ı söyleyebilirim. Bizim tespitlerimize göre, şu an itibariyle meşruluğu olmayan 1 il ve 12 ilçe var. Geçersiz oylar o kadar fazla ki, aradaki fark 4, 5 hatta 10 katına kadar çıkıyor. YSK bütün itirazları reddedip hemen üstünü kapattı. YSK son karar merci. Kararlarına itiraz edilecek bir yer de yok. Bunun da rahatlığıyla, hukuksuzluk adeta olağan hale geliyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ BAŞARILI OLSAYDI AKP-MHP KAYBETMEZDİ

-İstanbul’un AKP için travmatik olduğunu söylediniz. MHP lideri Devlet Bahçeli, 3 büyükşehrin kaybedilmesi durumunda cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tartışmaya açılacağını söylemişti. Ne diyeceksiniz?

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi değil 3 il, bir il de kaybedilse, hatta hiç il kaybedilmemiş olsaydı da tartışmaya açıktır. Hep tartışılacaktır. Çünkü ne kuş ne deve, devekuşu için söylenir ya, tarif edemiyorsunuz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi uydurma bir sistemdir. Bunu Bahçeli de biliyor. Kampanya boyunca beka demelerinin yegane nedeni de buydu. Türkiye ya başkanlık sistemine geçecek ya parlamenter demokrasiye geçecek. Hangisine geçeceğine önümüzdeki dönemin siyaseti belirleyecek. Bu araf hali Türkiye’yi sürekli bir gerilim hattında tutuyor. 24 Haziran’dan bugüne geçen sürede ülkenin siyaseti, ekonomisi, toplumunun nasıl bir yere sürüklendiğini gördük.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi başarılı bir sistem olsaydı AKP-MHP bloku bu seçimde kaybeden taraf olmazdı. Buradan ders çıkarması gereken iktidardır. Önüne bir geçiş programı koymalıdır. Sağlıklı düşünemez haldeler ama muhalefeti dinlemeleri gerekir. Türkiye’nin birçok sorunu var. Bu sistem bu sorunları aşamayacağı gibi Türkiye’yi daha fazla sorun yumağı etmekte, zaten sıkıntılı olan demokrasi sorununu daha da çözülemez hale getirmekte. Türkiye bir çöküş tablosu ile karşı karşıyadır. Şimdi parlamentonun inisiyatif alma zamanıdır. Yürütme kendi kulvarına çekilmeli, parlamento üzerindeki vesayetine son vermelidir. Liyakat esasına göre acilen bir kabine oluşturulmalıdır.

ANLATILDIĞI GİBİ BİR OY KAYBI YOK

-Seçim sonuçlarını parti kurullarında da değerlendirdiniz. HDP açısından nedir durum? Bölgede oy kaybı var mı? Seçim sürecinde başarılarınız ve hata ya da eksiklikleriniz neler oldu?

Bazı kafa karışıklıkları var. Belediye meclislerine baktığımızda ortada anlatıldığı gibi bir oy kaybı yok. Evet bir oy düşüşü var ama Ağrı, Şırnak, Dersim’de belediye başkanlıklarının kaybedilmesiyle sanki HDP orada tamamıyla sönümlenmiş gibi bir anlayış var. Öyle değil. Mesela Dersim Belediye Meclisi bizde. Şırnak belediye meclisinde yüzde 60. Çok ayrıntılı bir çalışma yapacağız, bu çalışmayı kamuoyu ile de paylaşacağız. Bu iki başlıkta olacak; bir bizden kaynaklı nedenler. bu bir eleştiri özeleştirici sürecidir. Nedenleri bütün çıplaklığı ile ortaya koyacağız ki, bu süreci onarabilelim ya da mücadelemizi daha sağlıklı sürdürebilelim. Mesele sadece belediye başkanlığı ya da belediye meclisini kazanmak değildir, mesele barış ve demokrasi mücadelesini kesintisiz sürdürmektir. Bu anlamıyla ortaya tereddütlü bir durum çıkmamıştır. HDP’nin sorgulanması söz konusu değildir. İkinci başlığımız da dışsal faktörler. Başta iktidarın uygulamaları olmak üzere birçok faktör var. Bugün HDP başarılıdır diyoruz, bu tam olarak henüz yansımıyor. Seçim sonuçları kesinleştikten ve rapor açıklandıktan sonra o başarı tablosu ortaya çıkacaktır.

DERSİM’DE BELEDİYE BAŞKANI VE BELEDİYE MECLİSİ ÇOK İYİ ŞEYLER YAPACAK

-Dersim daha farklı bir yerde duruyor ama. Orası için bir özeleştiri süreci işlettiniz mi?

Tabii işlettik. Biz çok hukuklu bir partiyiz, bileşen hukukunu, birey hukukunu işletiyoruz. Bunun yanında bir ittifaklar halkamız var. Bu ittifakları daha ileri bir noktaya taşıyabilirdik, burada tabii ki zaaflarımız, eksikliklerimiz vardır. Bunları da aşacağımıza inanıyoruz. Dersim konusunda payımıza düşen eksiklikler vardır, ama sadece Dersim özelinde değerlendirmek de yanıltıcı olabilir. İçinde bulunduğumuz atmosfer, siyasi iklim, medya etkisi gibi birçok etki söz konusu oluyor. Şu an itibariyle Dersim meselesi bizim için sonlanmıştır. Dersim’in meşru seçilmiş bir belediye başkanı vardır ve seçilmiş meşru bir belediye meclisi vardır. Birlikte çok iyi şeyler yapacağına inanıyorum.

-Devlet Bahçeli, “Orada 101 belediyeye kayyum atandı. Şimdi o parti oralarda yine kazanırsa bu çok kötü olur. Çıkarlar, bunu plebisit gibi sunarlar” demişti. Ne diyeceksiniz?

(Gülerek) Plesibit yerel seçimler için çok uygun bir kavram değil. Ama Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi meselesi plesibiti çağrıştırıyordu.

HALKIMIZ STRATEJİSİNE SAHİP ÇIKTI

-Seçim günü açıklamanızda batı için stratejinizin doğru olduğunun anlaşıldığını söylemiştiniz. Özellikle muhalefetin kazandığı kentlerde HDP seçmeninin oyları sonuçları ne kadar etkiledi?

Hepsinde etkiledi, aday göstermediğimiz illerde etkiledi. Hem doğrudan sonucu etkiledi hem de dolaylı anlamda etkiledi. Sadece aritmetik toplam meseleyi açıklamakta yetersiz kalabilir. Ama aritmetik olarak da bütün çıplaklığı ile ortada. Halkımız bir örgüt disiplinin içinde stratejisine sahip çıkmıştır ve bunu sandığa yansıtmıştır. Zaten halkımızla beraber bu stratejiyi oluşturduk. Aritmetiğin ötesinde yaratmış olduğu duygu vardır; insanları siyasete davet etmiştir, sandığa gitme motivasyonu yaratmıştır, tabanda ortaklaşmaları gerçekleştirmiştir. Diğer taraftan yarattığı fark birçok itirazın önünü kesmiştir. Mesela Adana, Mersin, Antalya, Ankara’da itiraza mahal bırakmayacak şekilde netlik ortaya çıkmıştır. İstanbul için de bunu çok net görüyoruz. Gerçek anlamda başarılı bir stratejidir.

HDP SEÇMENİ DEMOKRASİYE DAVET ETTİ

-Yüzdelerin dışında bu stratejinizin siyasi sonuçları ne oldu? HDP seçmeninin mesajı nedir?

Çok nettir; ortaya koyduğu strateji ile herkesi demokrasi zeminine davet etmiştir. Siyasi parti olma vasfınızı sağlayan yegane unsur demokrasi zeminidir. İktidar partisinin de bunu hissetmesi gerekiyor. Biz siyaset yapacaksak bir parlamentoya ihtiyacımız var. Parlamento üzerinde gölgeyi bir an önce kaldırmak lazım. Tekçi anlayış, parlamentoyu, çoğulculuğu, yani demokrasi zeminini ortadan kaldırmaya niyetli. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin sağlıksızlığı da burada yatıyor. Bu yüzden, önümüzdeki süreçte seçimin nasıl yansımalarının olacağının yanıtı da burada saklı. Siyaset yeni bir yere evrilecek muhakkak. İktidar tabii ki direnecektir ama bir kere siyaset kendi mecrasını bulduktan sonra bunlara direnmek nafile çabadır. O yüzden herkesi sağlıklı düşünmeye, adaletten, hukuktan, insan haklarından yana tavır olmaya davet ediyoruz. Bu çağrıya ayrımsız herkes dahildir. Toplumsal barışa katkı sağlayacak adımlar atmak zorunluğu ile karşı karşıyayız.

TÜRKİYE DEMOKRASİSİNİ ARIYOR, YENİ ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR

-Siyaset yeni bir yere evrilecek ile neyi kast ediyorsunuz?

Bu ülke demokrasisini arıyor. Demokrasisini inşa edebilmek için yerellerde ortaya çıkan bu tablo doğru bir yerden okunmalı ve anayasa için bir an önce adım atılmalıdır. Eşit yurttaşlık temelinde, Türkiye demokrasisini hem var eden hem koruyan bir anlayışla bir anayasa ihtiyacı kendisini bize gösteriyor. Bugün Terörle Mücadele Kanunu çerçevesine binlerce insan haksız hukuksuz yere cezaevinde, binlerce insan yerinden yurdundan edildi, sürgün edildi, göç etti, grevler yasak, işçi cinayetleri, kadın cinayetleri neredeyse olağanlaştı, işsizlik, geçim sıkıntısı… Bu devasa sorunlar yumağına baktığınızda hepsinin kesiştiği nokta demokrasi sorunudur. Bu demokrasi sorununun odağında da Kürt meselesi durmaktadır. Bir inisiyatif almamız gerekiyor. Bu adımı atarken de eskiden olduğu gibi anayasa değişiklikleri ile değil toplum harekete geçmeli, birlikte anayasa yapma süreci başlatmalıyız. Buna cumhurbaşkanı, kabine, bürokrasi de müsaade etmeli, toplumun önünü açmalıdır. O tartışmalarda rejimin karakterinin ne olacağı da ortaya çıkar. Türkiye’nin tarihine, kültürüne, siyaset yapma geleneğine bağlı olarak nasıl bir rejime ihtiyacımız olduğu da ortaya çıkar. Yoksa 16 Nisan referandumunda olduğu gibi 5 kişi bir araya gelip anayasa yazarsa işte Türkiye böyle bir yere sürüklenir. Ama toplum kendi anayasasını yaparsa, eşit yurttaşlık temelinde ve bütün demokratik hakları hayata geçirecek yerden bunu yapabilirse bütün meseleleri çözebiliriz.

MUHALEFETTEN MUŞ’U DUYMAK İSTERDİK

-Herhangi bir resmiyeti olmasa da HDP seçmeni ile CHP seçmeni sandıkta birleşmiş oldu, tıpkı referandumda olduğu gibi. Bu iki partinin ilişkilerini nasıl etkiler?

Seçimden önce de bizim CHP ile bir ilişkimiz, ittifakımız yoktu, bugün de yok. Biz bir strateji ortaya koyduk, bir seçenek yarattık, bu seçenek CHP tarafından da olumlandı. Hatta birçok parti tarafından olumlandı. Demokrasi zeminini var etmeye yönelik bir stratejiydi bu ve zeminde büyük buluşmalar gerçekleşti. Keşke Muş için de böyle olsaydı. Biz muhalefetten Muş’u duymak isterdik. Tatvan’ı, Malazgirt’i, Viranşehir’i duymak isterdik. Ama biz ilkesel olarak İstanbul’a da Türkiye’nin her yerine de sahip çıkmaya devam ediyoruz. Çünkü bu bir demokrasi tercihi idi, halk bu tercihini hayata geçirdi. Taban buluşmalarını sağlayacak zemini, bizim yaratmış olduğumuz bu seçenek var etti. Bundan gurur duyuyoruz. AKP-MHP blokunu, tekçi anlayışı geriletmek için bu adımı atmak büyük bir sorumluluk, fedakarlık gerektiriyordu ve bu bizi onurlandırıyor. Bu kimseye vesayet de yaratmıyor. Biz bunu yaptık diye bir diyetin peşinde değiliz. Asla kimse bunu böyle anlamasın. Ama bir kere siyasetin akacağı mecranın önünü açtık. Siyaset artık burada akacaktır. Bu çok kıymetlidir, bunu başardık. Ve bu yolda mücadelemizi devam ettireceğiz. Biz gidip CHP’ye destek vermedik, biz kendi seçeneğimizi var ettik. Bunun sonuçları Türkiye için hayırlı olacaktır, buna inanıyoruz.

-Erken seçim bekliyor musunuz?

Seçimlerin ne zaman olacağını belirleyecek şey, siyasetin katedeceği yoldur. Hem parlamento hem yerel parlamentolar hem de yürütmenin katedeceği yola bağlı olarak 1,5 ile 4,5 yıl arasında herhangi bir noktada seçim olasılığı tabii ki var.

-Açlık grevlerinde son durum nedir? Seçim sonrası adım atılabileceği beklentisi vardı…

Bu adımı çok net bir şekilde tarif ettik, yasal bir hakkın kullanımına dair bir talep var ortada. Diğer hükümlüler gibi Sayın Öcalan da ailesi ve avukatları ile düzenli olarak görüşsün. Leyla Güven başta olmak üzere açlık grevindeki insanların talebi yasaldır, meşrudur, haklıdır. Bu konuda adım atması gereken başta Adalet Bakanlığıdır. Adalet Bakanlığı kendi yasasını ihlal ediyor ve gayet keyfi bir şekilde, hiçbir açıklama bile yapmıyor. Çok ağır bedeller ortaya çıkabilir. Binlerce insan açlık grevinde, yüzlercesi kritik aşamada. Ölümlerin olmasını istemiyoruz. Adalet Bakanlığı bir an önce gereğini yapmalıdır.

-Bakanlık ile yeni bir görüşme var mı?

Biz düzenli olarak kendilerine bilgi veriyoruz. Karşılıklı oturup görüş alışverişinde bulunma değil, kendilerine var olan durumun bilgisini veriyoruz ve gereğini yapmaya davet ediyoruz.

-Ne yanıt veriliyor?

Hiçbir yanıt alamıyoruz. “Değerlendireceğiz.” Nasıl bir değerlendirmedir, anlayabilmiş değiliz. Meclis Başkanı’na da, parti sorumlularına da aktardık. Bunun siyasete malzeme yapılamayacağını, hele hele seçim malzemesi hiç yapılamayacağını söyledik. 8 insan cezaevinde yaşamını yitirdi, cenazeleri bile defnedilemedi. İnsanlar daha ne kadar vicdanlarını karartabilir. İktidarın bir an önce adım atması çok önemlidir, başka ölümler olmaması bizim en büyük beklentimizdir. Bizim bu konuda çabalarımız sürüyor. İktidar kadar Türkiye kamuoyuna da seslenmek gerekiyor. Leyla Güven’in açlık grevi çok güçlü bir sestir. Bu sesi duymak, bu eylemi sahiplenmek ve iktidara seslenmek gerekir. Türkiye kamuoyunun daha duyarlı olması gerekir. Siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütlerinin ses çıkarmasını bekledik. Ama bu ses çok cılız kaldı. Bazen seçim atmosferi bahane edildi, bazen sosyal medyadaki açıklamalarla geçiştirildi. Ama bu duyarsızlık belki de iktidarın adım atmasını geciktiriyor. Uluslararası kamuoyunda da çok önemli girişimlerimiz oldu. Ama onlar da şaşı bakmaya başlıyor. Adalet, hukuk dediğiniz şey bir yerde gelip duvara tosluyor. Devletler arası ilişkilere, Ortadoğu meselesine… Yani birçok dolayımı olan meselelerin içinde bir bakıyorsunuz hukuk, adalet, insan hakları deforme oluyor. Bu anlamda Avrupa’yı da eleştiriyoruz.

AYNI DENEYİ YAPIP FARKLI SONUÇ BEKLEMEK APTALLIKTIR

-Peki Kürt meselesi ne olacak? Hükümet savaş politikalarına devam eder mi yoksa bir yumuşama olur mu?

Kürt meselesi eninde sonunda çözülecek. Her geciktiği gün Türkiye’nin zararınadır. Kürt meselesi küresel bir meseledir, bu küresel meseleyi Türkiye çözmelidir. Bu meseleyi çözerek aslında hem Türkiye kendi önünü açacaktır hem Ortadoğu’nun hapsolduğu girdabı parçalayacaktır. Kürt meselesinin çözümü Kürtlerle barışmaktan geçiyor. Çözümsüzlükten beslenerek ayakta kalacağım diyen iktidarlar ayakta kalamaz, eninde sonunda çöker, gider. Ama arkalarında çok tahrip edilmiş bir ülke bırakırlar. Bunu ‘80’lerde, ‘90’larda yaşadık. Bir daha yaşamayalım. Aklıma hep Einstein’ın sözü geliyor: ‘Aynı deneyi yapıp farklı sonuç beklemek aptallıktır.’ Türkiye’nin 80’de, 90’da bu yöntem ile çözemediği bu meseleyi son 4 yıldır uyguladığı mutlak tecritle, savaş politikası ile çözmeyi düşlüyor. Olmaz. Çözüm Kürtlerle barışmaktan geçiyor.

10 Nisan 2019