
Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Ahmet Hakan'ın 7 Nisan 2019 Pazar günü yazdığı yazıda Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli'ye yönelttiği sorulara cevapları içeren metin, aynı gün Ahmet Hakan'a iletilmiştir. Hakan, Eş Genel Başkanımız Temelli imzalı cevap metninin kısa bir bölümüne bugünkü yazısında yer vermiştir. Temelli'nin cevap metninin tamamı şöyledir:
Sayın Ahmet Hakan,
7 Nisan 2019 tarihli yazınızda sorduğunuz sorulara kısaca yanıt vermek istiyorum. Önce şunu belirteyim ki, söylediğim sözler bağlamından kopartılmaktadır. “Vaat edilmiş topraklar” sözü üzerinden yaratılmaya çalışılan tamamen bir algı operasyonudur. Öncelikle konuşmamda ne dediğimi hatırlatayım:
“Bugün Türkiye’nin en bereketli toprakları burası. Buralar vaat edilmiş topraklar. Musa, bütün ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi. Geldiler bu toprakları da kuruttular! Bütün Türkiye'ye yetecek bu bereketli topraklarda yanlış sulama, yanlış enerji politikaları, yanlış tarım politikaları nedeniyle bugün çiftçi mağdur, Türkiye mağdur. Ama sorsanız beka sorunu var. Sorsanız herkes terörist, çiftçiler de terörist.”
Bu konuşmanın mevcut iktidarın yanlış tarım politikalarına dönük bir eleştiri olduğu, sadece konuşmanın tamamından değil, bu pasajdan da anlaşılabilir.
Öte yandan hem bütün kavimlerin, hem de bütün dinlerin yüce bilge olarak kabul ettiği ve insanlık tarihinin ortak mirasının temsilcilerinden biri olan Musa’nın gezdiği topraklara kutsiyeti bağlamında “vaat edilmiş topraklar” (arz-ı mevud) denilir. “Vaat edilmiş topraklar” denildiğinde, akla Nil’den Fırat ve Dicle’ye kadar koca bir coğrafya gelir. Bu sınırlar, dinleri, kavimleri, renkleri ve kültürleri aşan sınırlardır. Bu toprakların tek bir kavim ve dine indirgenmesi doğru değildir. Musa’yı salt bir dine, kabileye yahut topluluğa ait gösterme çabası, onun öğretisiyle de uyuşmaz.
Siyonizmin modern ajandası ve yayılmacı politikalarıyla teolojik ve kültürel olarak ifade edilen “vaat edilmiş topraklar” bağlamları itibariyle birbirinden farklıdır. Siyonistlerin İsrail Devleti üzerinden tanımlamaya çalıştıkları bağlam ile insanlık ve medeniyet tarihindeki bağlam birbirinden tamamen farklıdır. Bu kavramın günümüzün siyasi çekişmeleri üzerinden izah edilmeye çalışılması büyük bir hatadır.
Özellikle dinler savaşının ortaya çıkışıyla birlikte başlayan fetih ve alan hakimiyetleri ile birlikte bu kavram negatif bir dönüşüme uğramıştır ve bugün kimi çevrelerde de o niyetle kullanılmaktadır. Ne yazık ki, hem siyonistlerin hem de selefi geleneğe bağlı olduğunu iddia edenlerin sıkça başvurdukları suistimal edici bir kavrama dönüşmüştür. 4 semavi dinin kutsal kabul ettiği bir peygamberin, bilgenin bugün siyasi çekişmelere malzeme edilmesi ve siyonizmin ajandası ile manipüle edilmesi de kabul edilemez.
“Vaat edilmiş topraklar”dan siyonistlerin yayılmacı ajandasını anlamak, farkında olmadan bu toprakları yalnızca bir dine aitmiş gibi görmek anlamına gelir. Oysa bu topraklar, medeniyet tarihinin üzerinde filizlendiği, tam bir halklar, kültürler ve dinler bahçesidir ve insanlığın ortak mirasıdır.
Çıkış noktası Musa’nın gezdiği topraklar anlamına gelen “vaat edilmiş topraklar” (arz-ı mevud), aynı zamanda bütün kavimlerin kapısı ve Harrani İbrahim’in sofrası anlamına da gelmektedir. Kızıltepe’de yaptığım konuşmada bahsettiğim bağlam budur. Halil İbrahim’in “bereket sofrası” olan bu toprakların yanlış tarım politikaları sonucunda kurutulduğuna vurgu yapma anlamındadır. Tarımın başladığı, buğdayın ilk ekildiği toprakların bugün patates ve soğana muhtaç kalması, esas olarak iktidarın yanlış tarım politikalarıyla ilgilidir. Kadim bir bereket coğrafyasını kendi kendine dahi yetecek üretimden mahrum bırakan yanlış uygulamalar söz konusu konuşmanın temel içeriği ve bağlamıdır.
Bilindiği gibi, Göbeklitepe ve Çayönü ile ilgili son zamanlarda çok fazla çalışma yapıldı. Özellikle Göbeklitepe ile ilgili ortaya çıkan yeni bilgiler, medeniyet tarihini yeniden yazacak bilgilerdir. Göbeklitepe, tarımın ilk yapıldığı, buğdayın ilk ekildiği bölgedir. Dünyada tarımın ilk yapıldığı toprakların bugün açlık, sefalet ve çatışmalarla çalkalanması büyük bir haksızlık, talihsizliktir.
Bizler, coğrafyamızı halkların, dinlerin, mezheplerin ve bütün insanlığın ortak mirası ve coğrafyası olarak gören bir anlayışa sahibiz. Bağlamından koparılarak yapılan polemiklerin bir parçası değiliz ve olmayız da. Umarım sorularınıza yanıt verebilmişimdir.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Sezai Temelli
HDP Eş Genel Başkanı
7 Nisan 2019