
Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Eğitim Politikaları ve Kültür-Sanattan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Sevtap Akdağ Karahanlı, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve HDP Gençlik Meclisi Eş Sözcüsü Emine Kaya, Meclis’te ODTÜ öğrencileri ile bir araya geldi. Burada yaptığı konuşmada üniversitelerde yaşanan sorunlara değinen Temelli, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. Temelli, şöyle konuştu:
Üniversiteler açıldı. Bu vesileyle ODTÜ’den arkadaşlarla bir araya gelip sohbet etmek istedik. Üniversite sorunu, gençlik sorunu, pek çok sorunla boğuştuğumuz bir ülkede yaşıyoruz. Kürt sorunundan ekonomi sorununa, demokrasi sorununa kadar saymakla bitmeyecek sorunlar içinde yaşıyoruz. Bu sorunları ne kadınlar ne gençler ne emekçiler ne Kürtler yaratıyor. Bu sorunları iktidar yaratıyor, yaratırken de ülkeyi büyük bir felakete sürüklüyor. Suriye'den başlayan meseleleri Almanya’ya kadar takip ettiğinizde bu anlayışın hem Suriye’ye, hem Irak’a nasıl sorunlar taşıdığını biliyoruz. Sorun iktidarın çıkardığı bir sorun. Bunu net bir şekilde söyleyebiliriz.
12 Eylül’den miras aldıkları YÖK düzeni çok daha kötü bir yere sürükleniyor
12 Eylül’den miras aldıkları YÖK düzenini çok daha kötü bir yere sürükleyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Üniversitelerin sorunu 12 Eylül ile başlıyor, cunta ile başlıyor. 1981 yılında YÖK geldiğinde üniversite öğrencisiydim, o günden beri hala 'YÖK’e hayır' mücadelesinin içindeyim. O günden beri YÖK’ten kurtulamadığımız gibi her seferinde YÖK’ü kendi çıkarları için düzenleyen bir iktidar ile karşılaşıyoruz. Şimdi de sizlere çok fazla sorun yaratan bir iktidar ile karşı karşıyasınız.
Üniversiteleri çölleştiriyorlar
YÖK’ün yarattığı sorunların çok daha ötesinde sorun yaratan bir dönemdeyiz. Bu üniversitelerin en fazla çölleştiği dönemdir. Üniversiteleri çölleştiriyor, tıpkı ormanları yakıp, ağaçları kesip yol saray yaptığı gibi, güvenlik gerekçesi ile Dersim’i Kulp’u yaktığı gibi üniversiteleri de çölleştiriyor. Bazen binalarına saldırıyor, bazen arazilerini özelleştiriyor. Aynı şeyi İstanbul Üniversitesi’nde yaptı. Rantçı bir kafa ile esas çölleşmeyi üniversiteden bilim insanlarını uzaklaştırarak ya da üniversitelerde öğrencilerin özgür bir ortamda var olmalarını engelleyerek çölleştiriyor ki bu bir bütünen ülkenin çölleşmesi anlamına geliyor.
İktidar meczup bir akılla üniversitelere savaş açmıştır
Üniversite durduğunda bilimsel düşünce, toplumun bilim hakkı ortadan kalkar. Bu sadece teknolojik kapsamda değerlendirilecek bir durum değil. Toplumun bilim hakkı, eşitlikçi, özgürlükçü bir ülkeyi yaratma hakkıdır. Üniversite hakkı evrenseldir, doğaya insana barışıktır. Bütün bunları dışlayan hurafe bir akılla meczup bir akılla iktidar üniversitelere savaş açmıştır.
Yurt dışına giden gençleri çölleştirdiğin ülkeye mi çağırıyorsun?
Çok değerli hocalarımız tam da OHAL döneminde üniversitelerden uzaklaştırıldı, bunların boşluğunu doldurmak mümkün değil. Bir çoğu yurt dışına çıkmak zorunda kaldılar. Sadece 2017 yılında hocaları bir yana bırakalım 130 bin genç yurt dışına gitti. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı gençleri ve bilim insanlarını ülkeye geri çağırıyordu. O zaman sormak lazım, “nereye çağırıyorsun, çölleştirdiğin ülkeye mi?” Öncelikle hükümetin üniversitelerden elini çekmesini, özerk demokratik üniversitelerin önünün açılması için iktidarın gölge etmemesini istemeliyiz. Eğitim Sen’deki mücadele yıllarımızda da hep bunu şiar etmiştik. Özerk demokratik üniversite anlayışının hakim kılınacağı bir üniversite yaratılmadan özgür ve demokratik bir ülke mümkün değildir.
Gençliği, zihniyeti içine hapsetmeye çalışan bir anlayışla karşıyayız
Türkiye’de bugün ne üniversiteye ne de işe ulaşabilen 3 milyon genç var. Türkiye’deki en yoğun işsizlik oranları gençsizlik oranlarında karşımıza çıkıyor. İşsizliğin ortalama olarak 11-12 kabul ederseniz genç işsizlik yüzde 31-32. Üniversite mezunlarının iş bulanları da kendi alanları ile ilgili iş bulamıyor. Gençliği suçlayan, sosyal hayattan dışlayan ya da kendi zihniyeti içinde hapsetmeye çalışan bir anlayış ile karşıyayız. Bütün bunlara karşı söyleyecek sözümüz var. Demokratik ve özgür bir ülkede yaşamak istiyorsak, ortak vatanda ve demokratik cumhuriyet gibi bir anlayışla yan yana gelebiliyorsak bu bir sözümüz olduğunu bize gösteriyor.
Gençler siyasete katılmalı
HDP olarak toplumun bütün sorunlarının çözülebileceğini düşünüyoruz. Yeter ki toplumun bütün kesimleri bir araya gelsin. Gençlerin sorunlarına çözüm yolu olmasının yolu bizatihi gençlerin siyasete katılması, toplumsal sorunlara müdahil olmasıdır. Üniversitelerdeki faaliyetler önemli, bunun üniversite duvarlarını aşması önemli.
HDP gençlik siyaseti ile özeleştiri yapıp kendisini yeniden var etmeye çalışıyor
Gençlik bu anlamıyla toplumun beklentilerine en iyi yanıt verebilecek potansiyeli taşıyor. Bu yüzden iktidar sürekli gençlere yönelik bir siyaseti yükseltiyor ve gençleri olabildiğince toplumdan yalıtmaya ve ayrıştırmaya çalışıyor. Bütün bunların içinde ironik birçok sahne de yaşıyoruz. Genç vekillerimiz Meclis’e geldi ama bu sadece temsili olarak ve görsel olarak kalmamalı. HDP olarak biz gençlik siyaseti ile kendimizi bir özeleştiriye tabii tutup kendimizi yeniden var etmeye çalışıyoruz. Gençlik siyasetini sadece gençlerin siyasete gelmesi olarak değil siyasetin gençleştirilmesi olarak anlıyoruz. Statükoya karşı olmaktan ve bu anlayışı yıkmaktan geçiyor. Burada sizlerle beraber olmak beni mutlu etti. Bir kez daha heyecanımızı tazeledi umudumu yükseltti.
Soru: TBMM açılıyor, af yasa teklifi gelecek. Bu teklifi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdi yeni bir af karşımıza geliyor. Tamamıyla toplumun siyaset yapma hakkını engelleyen, özgürlükleri engelleyen bunu da adaletsiz bir sistemle sürdüren, yargıyı siyasallaştırmış bir zihniyet, şimdi bir af paketiyle bütün bu olan bitenleri görünmez kılmaya çalışıyor.
Binlerce arkadaşımız cezaevindeyken bu teklif nasıl görüşülecek merak ediyoruz
Türkiye’nin en büyük sorunu adalet ve yargı sorunudur ve bunu da yaratan bu iktidardır. Toplumla alay eder gibi yargıyı olabildiğince taraflı hale getirmiş iktidarın aldığı kararları iki yıl boyunca yaşadık. Eşbaşkanlarımız, milletvekillerimiz tutsak, binlerce arkadaşımız cezaevinde. Bütün bunlar karşımızda iken bu Meclis nasıl bir af tasarısı görüşecek merak içindeyiz. Sayın Leyla Güven cezaevinde iken, TMK ile paralel bütün bu tutsakları göz ardı ederek nasıl bir af tasarısı görüşebilir bunu şaşkınlıkla izliyoruz.
Acilen tarafsız bir yargı, bir master plan gerekiyor
Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük sorunlardan biri adalet sorunudur. Bunun acilen demokratikleştirilmesi gerekiyor. Acilen tarafsız bir yargı gerekiyor, bir master plan gerekiyor. Bu gerçekleşmediği sürece hiçbir adaletsizliği ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu tür kanunlar sorunları daha da derinleştirecek.
Soru: Yerel seçimlerde büyük şehirlerde ittifak tartışmaları var. HDP nasıl bir aday belirleme süreci izleyecek?
Bu tür pazarlıkların, ittifak pazarlığının yapılması halkın iradesine ipotek koymaktır. Cumhur ittifakı bunu sürekli yapıyor.
Gelin nasıl bir yerel yönetim istediğimizi, nasıl adaylarla seçime gideceğimizi tartışalım
Biz, halkın iradesini açığa çıkaracak, tabanın görüşlerini ortaklaştıracağımız çalışmalar yapıyoruz. Gençler, kadınlar, halkımız kendilerini de kentlerini de nasıl yöneteceklerine karar verip adaylarını bize işaret edecektir. Bütün kentsel dinamiklere ve toplumsal dinamiklere çağrı yapıyoruz. “Gelin birlikte nasıl bir yerel yönetim istediğimizi, nasıl adaylarla gideceğimizi tartışalım” diyoruz. Bu anlamda toplantı dizileri başlatıyoruz. Demokratik siyaset buluşmaları gerçekleştireceğiz.
ODTÜ öğrencilerinin gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar:
Soru: Akademisyenlere ve öğrencilere yönelik baskılar hakkındaki değerlendirmeleriniz neler?
Üniversitelerde yaşananlar ülkede yaşananlardan bağımsız değil. İnsanların iradesine ipotek koyma bizde de oldu. Mezuniyet pankartları epey sorun olmuştu. Bizler iktidarın baskıcı politikalarını da protesto ediyorduk. Gözaltılar oldu, yönetmelikle bir sürü kişinin görevine son verdiler. Bu biraz da cezalandırma için, daha fazla ses çıkarılmasın diye yapıldı. Ne denirse he diyebilecek insanları atadılar. Dayanışmadan söz ediyoruz. Üniversitelere yönelik bir saldırı var. Çünkü orada eleştirel düşünce var. Kötü gidişata hayır diyor üniversiteler. Bu bütün toplumu da etkileyecek. Bu üniversitede baskı görüyoruz. Bizim savunduğumuz ilkeler çok bariz. Özerk bir üniversite istiyoruz. Bizler kararımızı kendisi verelim, hocalarımızla birlikte olalım. Bilimsel ve laik bir eğitim olsun istiyoruz, eleştirel düşüncenin savunabileceği bir eğitim. Bu sesi kırmak istediler. ODTÜ’ye daha farklı bir yönelim geliştiriyorlar ve adım adım geliyorlar. Biz de “ODTÜ savunulmalıdır” şiarı ile ortaya çıktık. Savunmaya çalıştığımız birkaç beton bina değil, oradaki ideadır. O yüzden de dayanışma içinde olmalıyız.
Soru: ODTÜ içinde 40 dönümlük araziye yurt yapılması planlanıyor. Bu konudaki düşünceleriniz neler?
ODTÜ’nün içine bambaşka bir kurum gelecek. Bu özerkliği sarsan bir durum ve hiçbirimizin haberi yok.
Öğrencilerin yaşam tarzına ciddi müdahaleler de hedefleniyor. Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarında özellikle kadın ve LGBTİ öğrencilere çok ciddi baskılar söz konusu. KYK yurtları hem daha fazla müdahaleyi hem de kadınları zapturapt altına almayı hedefliyor.
Bir de aslında itirazımız sınıfsal. Önemli olan yurtları kimin yöneteceği. ODTÜ’de yerel bir yönetim var. KYK’yı getirirlerse itirazlarımızı dile getirmemiz zorlaşacak. Bir de neredeyse ODTÜ’deki araziyi bedava KYK’ye verecekler ve ağaçlar kesilecek. En azından bu arazi dost kurumlara verilebilir, mücadelemiz bunun için.
28 Eylül 2018