Temelli: İktidar Kürt düşmanlığı üzerinden rejimini yapılandırırken emek sömürüsünü de olağanlaştırdı

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, DİSK Genel Merkezini ziyaret etti. Temelli, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Bu dönemde yaptığımız ziyaret önemli. Daha önce de bir araya gelmiştik, kendileri bizi ziyaret etmişlerdi. Önemli konuları ele alıp değerlendirmiştik. Hem iadeyi ziyaret yapalım dedik hem de güncel gelişmeleri birlikte değerlendirelim istedik. 

AKP’nin savaş ısrarı yıkımlara ve insanlık dramlarına neden olmaktadır

Türkiye gerçekten çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Özellikle iktidarın Türkiye’de dayatmış olduğu bu rejim, Türkiye halkları için şiddet ve baskıdan başka bir şey üretemez durumdadır. Sadece Türkiye halkları için değil, Orta Doğu halkları için de bu iktidarın ısrarla sürdürdüğü savaş politikaları çok ciddi anlamda yıkımlara neden olmakta, insanlık dramını yaygın hale getirmektedir. Hem Türkiye’de hem Suriye’de son dönemde yaşananlar kabul edilebilir değildir. Bu savaş politikalarının getirmiş olduğu tahribat çok büyük boyuttadır. Tabii ki bunun en büyük bedeline Kürt halkı katlanmaktadır. Son 5 yıla yani Kobanê’den bugüne baktığımızda bu iktidarın savaşta ne denli ısrarcı olduğu, Kürt düşmanlığında ne denli ısrarcı olduğunu görüyoruz. Bu ısrar hem Türkiye hem Orta Doğu’ya çok ciddi yükler getirmiştir, Kürt halkı çok ağır bedeller ödemiştir. 

İktidar Kürt düşmanlığı üzerinden rejimini yapılandırırken emek sömürüsünü de olağanlaştırdı

Ama bunun ötesinde Türkiye her geçen gün hukuktan demokrasiden çok çok uzaklaşmıştır. Türkiye’nin bütün halkları, tüm emekçileri, işçileri, kadınları büyük bir şiddet baskısı altında yaşamak zorunda kalmıştır. İktidar Kürt düşmanlığı üzerinden kendi rejimini yapılandırırken Türkiye’de adeta emek sömürüsü ve talanı olağanlaşmıştır. Savaş politikalarından beslenen, savaşın meşruiyetini aramak için her türlü şiddete başvuran bu iktidar tabii ki toplumsal barışı yok etmiştir. Türkiye’ye ayrımcılığı, şiddeti, baskıyı dayatan, sürekli olarak nefret söylemi ile hareket eden bir iktidar ve Erdoğan rejimi vardır karşımızda. 

Bu girdaptan kurtulmanın yolu demokrasi ittifakında buluşmaktır

Bugün Türkiye’deki tüm halklara, tüm emekçilere çağrımız birlikte bir demokrasi mücadelesidir. Çünkü biliyoruz ki Türkiye bu girdabın içinde daha fazla dayanamaz. Türkiye bu girdaptan bu savaş ve şiddet girdabından bir an önce kurtulmalıdır. Bunun için Türkiye emekçileri kadınları, halkları yan yana gelip bir demokrasi mücadelesini örgütlemeli hayata geçirmeli ve bu ceberut iktidardan kurtulmalıdır. Bunun yolunu mutlaka bulmak zorundayız. Bütün çabamız bu yönde. Bugün artık farklılıklarımızdan gerçek anlamda güç alma zamanıdır. Bugün artık dönüp geçmişin tartışmalarına sıkışmadan yarını konuşma zamanıdır. Biz özellikle bu konuda, demokrasi ittifakı konusunda ısrar ediyoruz, ısrarcı davranıyoruz. Bir demokrasi cephesinin yaratılması gerekliliğine vurgu yapıyoruz. Çünkü  bugün hem Orta Doğu’da hem Türkiye’de bu gelişmeleri ele alıp değerlendirdiğimizde Suriye’de bir siyasi çözümün Türkiye’de de demokratik çözümün acil bir ihtiyaç olarak kendisini dayattığını söyleyebiliriz. 

Çözüm Kürtlerle birlikte siyaset yapmaktan, Kürtlerle barışmaktan geçiyor

Bakın dün Suriye’de anayasa görüşmeleri çerçevesinde bir masa oluşturuldu. 50, 50, 50 şeklinde kontenjanlara ayrılmış 150 kişilik bir yapı üzerinden Suriye anayasası konuşuluyor. Fakat Suriye’nin 3’te 1’inde demokrasiyi bir fiil hayata geçirmiş Suriye Demokratik Meclisi’nin temsiliyeti yok orada. Kürtlerin temsiliyeti  yok. Yani Suriye’nin 3’te 1’inin temsiliyetinin olmadığı bir yerde Suriye’de anayasa çalışmalarının başlatıldığı dünyaya duyuruluyor. BM içine sürüklendiği bu darlıktan bir an önce kurtulmak zorunda. Suriye gerçekliğine vakıf olmak zorunda. Siyasi çözümün gerçek anlamda önünün açılması için o masanın etrafında herkesin, özellikle Suriye ‘de, Kobanê’de IŞİD’i durdurmuş olan ve Suriye’de bir demokrasi vahası yaratmış olan Suriye Demokratik Güçlerinin ve Kürtlerin olması kaçınılmaz. Çözüm tam da buradan geçiyor. Yani Kürtlerle birlikte siyaset yapmaktan geçiyor. Kürtlerle barışmaktan geçiyor. 

Kürtlere rağmen, Kürtleri inkar ederek siyaset üretilemez

Bu Türkiye’deki demokratik çözüm için de gerekli  bir şey. Kürtlere rağmen, Kürtleri yok sayarak inkar ederek siyaset üretilemez hale geldi. Bugün iktidarın içine düştüğü  acz budur, iktidarın içine sürüklendiği tükenmişlik budur. Son 5 yılda bundan çıkaracağımız çok önemli  dersler vardır. Bu tecrit anlayışından, bu kayyım anlayışından, bu savaş politikalarından Türkiye kurtulmalıdır. Bugün 13 belediyemizde kayyım vardır fakat ilk günden beri söylüyoruz ki kayyım bir rejimdir. Kayyım faşizmin kurumsallaşmasıdır. Buna hep birlikte dur demezsek kayyım her yere sirayet edecektir, kaplayacaktır. İşte bakın daha dün İstanbul Boğazı’na kayyım atanması çabası ortaya çıkmıştır. Zihniyet budur. İstanbul’daki 4 ilçenin belli haklarını gasp edecek, bizatihi halkın iradesini gasp edecek olan bir  anlayış her yeri kaplamaktadır. 

Gelen bütçe emekçilerin bütçesi değil, savaş ve güvenlik bütçesidir

Diğer taraftan Meclis'te bütçe görüşmeleri başlıyor komisyonda. Yeni gelen 2020 bütçesine baktığımızda yine son 5 yılda olduğu gibi bir savaş ve güvenlik bütçesini görüyoruz ama emekçilerin bütçesini göremiyoruz. Ciddi bir bütçe açığa var bu bütçe açığı nasıl kapatılacak diye dönüp baktığımızda dün sevgili başkanın bir demeci vardı, bir iktisatçı olarak söyleyeyim çok doğru bir tespitti. Vergiyi tabana yaymak diye bir şey tutturmuşlar aslında bu bütçe açığını herkesin üzerine boca etmeye çalışıyorlar. Aslında vergiyi tavana yaymak lazım. Bu denli gelir adaletsizliğinin olduğu, bu denli iktisadi şiddetin olduğu bir yerde bütçe açığa deyip savaşı ve Saray'ı finanse eden bir anlayıştan kurtulmak lazım. Çünkü verginin tabana  yayılması demek işçinin, emekçinin, köylünün, esnafın sırtına daha çok yük binmesi  demek. İşsizliğin yoksulluğun artması demektir. Bu bütçe bir işsizlik, yoksulluk, yıkım bütçesi. Bütçenin hangi kalemine baksanız bunu net bir şekilde görürsünüz. Emek sömürüsüne, doğa talanına, bu savaşa, Kürt düşmanlığına son vermek için daha çok dayanışma içinde olmalıyız. Kabulleri için bir kez daha DİSK’e teşekkür ediyorum, bu buluşmalarımızın Türkiye demokrasisi için çok kıymetli olduğunu vurgulamak istiyorum. 

1 Kasım 2019