
Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli seçim çalışmalarımız kapsamında Ağrı’da düzenlenen halk buluşmasına katıldı. Temelli şu ifadeleri kullandı:
Bugün binlerce yoldaşımız, arkadaşımız tutsak. Halil Aksoy, Mukaddes Kubilay şahsında hepsine sevgilerimizi gönderelim. Onlar cezaevinde biz de olduğumuz her yerde bu ülkeye özgürlük, demokrasi, barış gelene kadar direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz. Asla vazgeçmeyeceğiz. Bugün bu ülke büyük bir adaletsizlik ve hukuksuzluk girdabında. Bu hukuksuzluğa ve adaletsizliğe son vermek bizim elimizde. Bizlerin mücadelesiyle bu adaletsizliğe bu hukuksuzluğa hep birlikte son vereceğiz. İşte bu adaletsizliğe son vermek için buradayız, bir aradayız, her yerdeyiz, hiçbir yere gitmiyoruz, 31 Mart’ta sandıklara gidiyoruz. Bu ülkede tecrit var, bu ülkede zulüm var, bu ülkede şiddet ve adaletsizlik var.
Bu ülkede tecrit olduğu sürece hukuk devleti tesis edilemez
Bu ülkede tecrit sonlanmadan bir hukuk devletinin, adaletin tesis edilmesi mümkün değildir. O yüzden de diyoruz ki bu tecrit son bulmalıdır. O yüzden de Leyla Güven diyor ki bu tecrit son bulmalıdır. Buradan Leyla Güven’e sevgilerimizi, saygılarımızı yollayalım. Tam 118 gündür Leyla Güven açlık grevinde. Bu tecrit son bulsun diye bedeniyle, sesiyle direniyor. Bu sese ses verilmesi gerekiyor. Herkes biliyor ki bu tecridin bitmeden, bu zulmün bitmesi mümkün değil. Çünkü tecrit sürdüğü sürece Kürt meselesi ve bu konuya bağlı olarak diğer meselelerin çözümü konusunda adım atmak mümkün değil.
Adalet Bakanına çağrı: Bu hukuksuzluğu bitirin
Bu yüzden de diyoruz ki açlık grevinde olan tüm arkadaşlarımızın sesine ses katın, mücadelesine omuz verin, destek olun. Gelin hep birlikte bu tecride son verelim. Buradan bir kez daha Adalet Bakanı’na çağrı yapıyorum: bu konu siyaset üstüdür, hukuka dair bir konudur. O yüzden de bir an önce Sayın Öcalan’ın avukatları Ada’ya gitsin, bu tecrit son bulsun. Ailesi ve avukatları kendisiyle düzenli olarak görüşebilsin. Mutlak tecride son vermeden ne barış ne demokrasi konusunda bu ülkenin önü açılacaktır. O yüzden diyoruz, hukukun ve yasaların gereği ne ise yapın.
Bu ülkenin sorunlarını çözmek için omuz omuza verelim
Bu yasa tanımaz, hukuk tanımaz anlayışına artık bir son verin. Bu yasa tanımaz, hukuk tanımaz anlayışınız devam ettiği sürece bu ülkede hiçbir sorunu çözemezsiniz. Gelin, bu ülkenin sorunlarını çözmek için hep birlikte toplumsal muhalefetiyle, aydınlarıyla, gazetecileriyle, sendikalarıyla, sivil toplum örgütleriyle, hukuktan, adaletten yana olanlar olarak omuz omuza verelim ve bu ceberrut iktidarın zulmüne hep birlikte son verelim. İşte 31 Mart’ta sandıklara gittiğimizde hep beraber bu iktidara karşı öyle bir ders vereceğiz ki bir daha asla bu tür adaletsizlik ve hukuksuzluklara yeltenemeyecekler. Bunu durdurmak bizim elimizde.
Gezi’yi 1960 darbesine bağlayacak kadar akıllarını yitirmişler
Adaletsizlik ve hukuksuzluk her yeri kaplıyor. Dün Gezi iddianamesi düştü. İddianameye baktım, saçma sapan iddianame, uyduruk. Gezi’yi, 1960 darbesine bağlayacak kadar akıllarını kaybetmişler. 1960 darbesinin nasıl gerçekleştiğini hepimiz biliyoruz. Ama Gezi’de yan yana gelenler, ülkesi için demokrasi ve barış isteyenler, orada hep birlikte omuz omuza faşizme karşı direnenler, onların yüzde 90’ı 1960’ta doğmamıştı bile.
Gezi iddianamesi üzerinden bu ülkeye yeni bir şiddet dayatıyorlar
İddianameyi hazırlayan savcı, tarih ve zaman bilgisinden de yoksun. Hiçbir tutarlılığı olmayan iddianame ile Gezi üzerinden bu ülkeye yeni bir şiddet kanalı açılıyor. Tıpkı bizim yoldaşlarımızın FETÖ’den yargılanan savcıların hazırladığı iddianameler ile yargılandığı gibi şimdi aynı şeyi Gezi’de görüyoruz. Bakın Figen Yüksekdağ, bakın Selahattin Demirtaş iddianamelerine, bu iddianamelerin hepsi uydurmadır, uydurma! FETÖ ile mücadele ettiklerini söylüyorlar, FETÖ’cülerin hazırladığı iddianamelerle bizim arkadaşlarımızı yargılıyorlar.
Tek amaçları, Kürt düşmanlığından beslenerek iktidarlarını sürdürmektir
Bunların aslında tek bir amacı var; Kürt düşmanlığından, savaş politikalarından beslenerek iktidarlarını devam ettirmek. Bu iktidarda kalabilmek adına, bu ülkeyi bu toplumu bölüyorlar. İnsanları karşı karşıya getiriyorlar. Kürt ile Türkü, Alevi ile Sunni’yi karşı karşıya getirerek toplumu ayrıştırarak, bu kötülükten beslenerek iktidarda kalmaya çalışıyorlar. Buna izin verecek miyiz? Asla izin vermeyeceğiz. İşte o yüzden de 31 Mart seçimleri hepimiz için, Türkiye için çok önemli. Biz HDP olarak Türkiye’nin önüne çok güçlü bir seçenek koyduk. Bir demokrasi seçeneği koyduk. İnsanları siyasetten uzaklaştıran, insanları çaresiz bırakan, insanların demokrasi mücadelesini yok etmeye çalışan bu iktidara karşı HDP çok güçlü bir seçeneği ortaya koymuştur. Demokrasi ve barış seçeneği koymuştur. Bu seçeneğin gereği olarak hep birlikte 7/24 çalışacağız dedik. Tam 96 belediyemize kayyım atadı bu zihniyet, kayyımcı bir zihniyettir, çünkü otoriterlikten beslenir.
Kayyımlar arkalarına bakmadan gidecekler
O yüzden de 31 Mart’ta bütün bu kayyımları süpürüp atacağız. Bir tanesi bile kalmayacak sokaklarımızda, kırıntısı bile kalmayacak. Arkalarına bakmadan gidecekler. Ama bu yaptıkları da yanlarına kar kalmayacak. Hepsinden hesap soracağız. Bu zulmün bu hırsızlığın bu yoksulluğun hesabını mutlaka soracağız. Kayyımlardan kurtulacağız ama çok daha fazla belediye ile yerellerde iktidara geleceğiz ki bu ülkeye demokrasi barış ve huzur gelsin.
Sen kimi kimin ülkesinden kovuyorsun
Şimdi HDP zamanıdır, demokrasi zamanıdır, barış zamanıdır. O yüzden de 31 Mart’ta HDP’yi iktidara taşıyacağız. Sadece bu coğrafyada değil Türkiye’nin her yerinde, belediye meclislerinde olacağız. Tek başımıza iktidara gelemediğimiz yerlerde, demokrasi güçlerinin iktidara gelmesi için tüm gücümüzle bu seçimlerde üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getireceğiz. Cesaretle getireceğiz, bunu bildikleri için sabah akşam HDP’ye saldırıyorlar. Bunu bildikleri için bizi düşmanlaştırıyorlar. Diyor ki “bu ülkeden gidin” - afedersiniz- “defolun gidin yallah gidin” diyor. Sen kimi nerden kovuyorsun? Sen kimi kimin memleketinden kovuyorsun? Ortaokul coğrafya ve tarih bilgisiyle kalkmış konuşuyor. Sen bilmiyor musun ki burası bizim ortak vatanımız. Yüzlerce yıldır buradayız. Bu ortak vatanımızda,demokratik cumhuriyeti var edene kadar da mücadelemize devam edeceğiz.
71 kişi yola çıktılar 3 kişi kaldılar: Seçimden sonra tek başına kalacak
Sen bu tekçi anlayışınla tek başına kaldın. Bakın AKP’yi 71 kişi ile kurmuş, şu anda 3 kişiler. Bu seçimden sonra bir kişi kalacak; o da kendisi. Tek diye diye tek başına kalacak. Tekçiliğin sonu bu. Bu ülkenin tarihini, kültürünü, geleneğini, göreneğini bilmiyor. Bu ülkenin haklarını insanlarını tanımıyor. Tanısaydı hiç böyle konuşur muydu? Tanısaydı bir ülkenin Cumhurbaşkanı kendi vatandaşlarını ülkeden kovar mıydı? Tanımıyor, bilmiyor. Ama öğreteceğiz. Bu ülkenin tarihini de coğrafyasını da kültürünü de tıpkı bundan öncekilere de öğrettiğimiz gibi buna da öğreteceğiz.
Kayyımlar gidene bu ülke demokratikleşene kadar mücadelemiz sürecek
Evet kayyımlar gidecek, iktidara geleceğiz dedik. Ama iktidara gelmek büyük bir konu değil. Bütün bir ülkeyi demokratikleştirene, barış var edene kadar, tecridi kırıp savaşı sonlandırana kadar mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.
Bunun da ötesinde bugün Ağrı’nın, Kars’ın, Iğdır’ın, Van’ın, Hakkari’nin en büyük sorunu nedir? İşsizlik. İşsizler elini kaldırsın. Bu nasıl bir adaletsizlik bu nasıl bir yoksulluktur. Çıkmış diyor ki; işsizliği dilinize doladınız. İşsizlik bizim hayatımız olmuş. Herkesin işsiz olduğu bir yerde tabii ki bizim derdimiz iş olacak, aş olacak. Senin gibi tek derdimiz Saray mı olacak?
Sen, evladı için iş isteyen anneleri kovuyorsun
Sabahtan akşama kadar yok kışlık, yok yazlık saray, yok ahlata saray, yok uçan saray… Biz işimizin, aşımızın, eve götüreceğimiz ekmeğimizin peşindeyiz. Sen, evladı için iş isteyen anneleri kovuyorsun, aşağılıyorsun. Bu ülkede bunca işsizlik, yoksulluk varken anneleri aşağılıyor. Sınavdan sınava koşsun diyor. Zaten çocuklar sınavdan sınava koşuyor. KPSS’de birinci de olsa bile atanamıyor.
Yerel demokrasiyi hakim kılacağız
Çünkü rüşvet var, yoksulluk var, kayırmacılık var. Her türlü suç ve şaibe bunlarda mevcut. Oysa bu halkın öncelikli sorunu işsizliğe son vermek. Peki nasıl yapacağız bunu? Kendi kaynağımıza hakkımıza sahip çıkarak. O yüzden diyoruz ki; üreten biziz yöneten de biz olacağız. Ağrı’ya sahip çıkacağız. Öyle oradan buradan atanmışlarla değil, Abdurrahman Doğan’la, Yeliz Karaaslan’la Ağrı’ya sahip çıkacağız. Bize ait olana biz hükmedeceğiz. Demokratik bütçeyle, planlamayla, yerel demokrasiyle, radikal demokrasiyle kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz.
Kaynağı İHA’ya SİHA’ya, mermiye yatırıyor
Demokratik ulus anlayışımız ile demokratik cumhuriyet anlayışımızla, hiç kimseye ayrımcılık yapmadan biz yöneteceğiz. Evet bu ülke yoksul değil, kaynağımız var. Bu ülke kaynağını kendisi yönetirse, işsizliğe de açlığa da son verir. Ama kaynak burda kalmıyor ki. Kaynağı hortumlayıp götürüyorlar. Nereye? Saray yapmaya, İHA-SİHA yapmaya, mermi üretmeye. Biz mermi istemiyoruz, iş istiyoruz, aş istiyoruz. Düşmanlıktan beslenenin sofrasında tabii ki mermi olur. Ama barış diyenin, bir arada yaşayalım diyelim diyenin bu savaşa karşı çıkanın sofrasında aş olur, ekmek olur.
Elde ettiğimiz kazanç hepimizindir
Şimdi hep birlikte omuz omuza faşizme karşı mücadelemizi yükselteceğiz. Yeniden hayvancılığı kalkındıracağız. Yayla yasaklarına son vereceğiz. Kooperatiflerimizi kuracağız. Süt ve süt ürünlerini ücretsiz işleme merkezlerine, belediye iktisadi teşekküllerinin oluşturduğu işleme merkezlerine taşıyacağız. Orada ürettiğimiz ürünün dağıtımını, satışını gerçekleştireceğiz. Elde ettiğimiz kazanç hepimizindir. Bu kazançla sorunlarımıza çözüm üreteceğiz. Bütün ekilebilir arazileri hep birlikte ekeceğiz. İşte radikal yerel demokrasi dediğimiz şey ekonomide de aslında demokrasidir, katılımcılıktır.
Köprü sözleşmesi Deli Dumrul sözleşmesinden beter
Soruyorum, Osmangazi Köprüsü’nden geçen var mı aranızda? 3. köprüden geçen var mı? Ama siz her gün o köprüden geçenlerin de geçmeyenlerin de parasını ödüyorsunuz. Çünkü öyle bir sözleşme yapmışlar ki Deli Dumrul gelse buna akıl erdiremez. Araçlar geçiyor, araçlar geçerken devlet de müteahhite o kadar para veriyor. Geçmeyenden de iki katını alıyor. Nereden alıyor bu parayı? Senden alıyor, kendi müteahhitlerini zengin ediyor.
Halkın bütün kaynaklarını betona gömmüş
Ağrı’da iyi bir hastane var mı? Dün Iğdır’daydık orda da yok, Kars’a gittik orda da yok. Hastane yok. Hastane olsa, doktor yok. İnsanlar Erzurum’a yetişse şanslı. İnsanların çoğu yolda vefat ediyor. Böyle şey olabilir mi? Ağrı gibi yerde hastane yok. Yeterli doktor yok. Ama şehir hastaneleri yapıyoruz diye övünüyor. Tıpkı köprü gibi bütün sizin kaynaklarınızı almış betona gömmüş. Halka işsizlik, müteahhite de zenginlik. Bu hangi vicdana sığar? Hangi vicdan sahibi bunu kabul eder? İşte buna son vermek için, doğduğumuz yerde doymak için haklarımıza sahip çıkacağız.
Bizler umudun partisiyiz
Bunları konuşmayalım diye bu gerçekleri dile getirmeyelim diye bu haksızlığa adaletsizliğe dikkat çekmeyelim diye sabah akşam HDP’ye saldırıyor. HDP’ye terörist diyor, HDP’yi düşmanlaştırmaya çalışıyor. Bizi bulamazsa soğanlara saldırıyor. O ne kadar saldırırsa saldırsın, ne söylerse söylesin bunca yıldır bu mücadeleyi büyüte büyüte geldik. Şimdi iktidar olma zamanı. Önce yerellerde iktidar olacağız sonra tüm ülkede iktidara geleceğiz. Unutmayın biz umudun partisiyiz. Biz yürüdükçe biz mücadelemizi yükselttikçe demokrasi ve barışın yolu açılır o yüzden mücadelemizi büyütmeye devam ediyoruz.
Herkesi kendi ilinde oy kullanmaya davet ediyoruz
Şimdi 31 Mart’ta sandıklarımıza,irademize sahip çıkacağız. Hakkımıza, hukukumuza sahip çıkacağız. Geleceği hep birlikte var edeceğiz. O yüzden de 31 Mart’ta sandığa gidiyoruz, oyumuza geleceğimize sahip çıkıyoruz. Biliyorsunuz Ağrılı’ların çoğu İzmir’de, İstanbul’da yaşıyor. Orada da tüm hemşerilerimiz sandığa gidiyor, geleceğine sahip çıkıyor. Evlatlarımız, kardeşlerimiz eğer Ağrı dışındaysa, buraya gelip 31 Mart’ta oy kullanması için çağrımızı yapıyoruz. Hepimiz müşahit oluyoruz. Biliyorsunuz, bunlar oy çalar. Huylu huyundan vazgeçmez. Oyumuzu çaldırmayacağız. Oyumuza sahip çıkacağız. Böylece de 31 Mart’ta Ağrı’yı değiştireceğiz, Türkiye’yi değiştireceğiz. Bir kez daha söylüyoruz: Ağrı Ya Me Ye. Hepimizin yolu açık olsun. Serkeftin hevalno.
5 Mart 2019