Temelli: Gençler işsiz, gençler yoksul, neyin evlenmesi!

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli Erciş'te yapılan halk buluşmasına katıldı. Burada yaptığı konuşmada gündemdeki gelişmeleri değerlendiren Temelli, şu ifadeleri kullandı:  

Bugün dönüp baktığımızda hem Erciş'te hem Türkiye'de hem Orta Doğu'da hakim olan nedir dediğimizde karşımıza çıkan adaletsizliktir. Çok büyük bir adaletsizlik girdabındayız. Bu adaletsizliğin en büyük bedelini de Kürt halkı ödüyor. Bu adaletsizliğe karşı verdiğimiz mücadele bu yüzden çok önemlidir. Tüm Türkiye halklarının, tüm Orta Doğu halklarının geleceğinin belirlenmesi açısından tarihsel öneme sahiptir. Bu adaletsizliğe karşı direnen tüm arkadaşlarımı, cezaevinde bulunan tüm yoldaşlarımı Yıldız Çetin şahsında selamlıyorum. Onların direnişi gücümüze güç katmaktadır. Bugün cezaevlerinde binlerce HDP'li var. Bugün cezaevlerinde eşbaşkanlarımız, milletvekillerimiz var. Bugün cezaevlerinde binlerce yoldaşım direniyor, baş eğmiyor. Bu adaletsizliği yıkmanın yolu işte bu kararlı mücadeleden ve direnişten geçiyor. 

Adalet için, hukuk için bu iktidar yıkılmalıdır

Neden var bunca adaletsizlik, bunca hukuksuzluk? Sadece yargıda değil, burada, Van'da, Türkiye'nin neresine giderseniz gidin her yerde büyük bir adaletsizlikle karşılaşıyorsunuz. Çünkü hukuk yok; hukuksuzluk, zorbalık var. Bunun nedeni de bu iktidardır. Bu iktidar bütün bu adaletsizliğin, hukuksuzluğun müsebbibidir. O yüzden adalet için, hukuk için bu iktidar yıkılmalıdır. Başka da seçenek yoktur. 

HDP'nin yaptığı işte budur. Bir seçenek yaratmaktır, üçüncü yol yaratmaktır. Adalet için, özgürlük için, demokratik bir cumhuriyet için, bir arada yaşamak için demokratik bir seçenek yaratmaktadır. O yüzden de bu iktidar elindeki bütün şiddet aygıtlarıyla, medyasıyla eline geçirdiği her şeyle HDP’ye saldırmakrtadır. 

Demirtaş 3 gün boyunca hukuksuzluğu teşhir etti

Arkadaşlarımızın cezaevinde olmalarının nedeni bir suçları olduğu için değil işte bu adaletsizliğe karşı çıktıkları içindir. Üç gün boyunca Selahattin Demirtaş Ankara’da yargılandı. Ama yargılanmadı aslında bütün adaletsizliği ve hukuksuzluğu teşhir etti. Tıpkı diğer arkadaşlarım gibi; Sebahat Tuncel, Figen Yüksekdağ gibi, Gültan Kışanak, İdris Baluken gibi. Saymakla bitmeyecek kadar yoldaşım bugün cezaevindeyse, bugün birçok HDP’li sürgünde yaşamak zorunda kalıyorsa ve bunca yıl boyunca birçok arkadaşımızı yitirmişsek nedeni bu adaletsizlik bu adaletsizliğin sebebi de işte bu iktidardır. 

HDP'ye saldırmak dışında seçenekleri yok

Bu iktidar ayakta kalabilmek için düşmanlık hukuku ile yol almaya çalışıyor. Kürt düşmanlığını siyaset yapma haline getirmiş. Sadece Kürt halkına mı? Aslında bütün halklara, insanlığa, doğaya düşman. Çünkü bu düşmanlık hukuku ile ayakta kalıyorlar. Ellerinde kalan yegane şey bu HDP’ye saldırmak dışında başka bir seçenekleri yok. 

Tüm saldırılara rağmen bir aradayız, mücadelemizi büyütüyoruz

Peki bütün bu saldırılara rağmen geri adım attık mı, vazgeçtik mi? Aksine daha da güçlendik daha da büyüdük. İşte burada bir aradayız. 'Mücadelemizi nasıl büyütürüz'ü konuşuyoruz. 'Bu 3. yoldaki kararlı yürüyüşümüzü nasıl iktidara taşırız' bunun yolunu arıyoruz. Kimsenin kuşkusu olmasın ki bunun yolunu bulacağız. Çünkü biz onurlu bir barış istiyoruz. Çünkü biz demokratik cumhuriyette bir arada yaşamın mümkün olacağına inanıyoruz. O yüzden yan yanayız, bir aradayız. 

Bu iktidar gidebildiği her yere kötülük tohumlarını taşıyor

Bu iktidar barışa karşı. Toplumsal barışı yok etti. Toplumun bir arada yaşama iradesine saldırıyor. Ayrımcılığı adeta bir araç haline getirmiş. Herkesi birbirinin karşısına koyarak, kamplaştırarak, düşmanlaştırarak bu ülkeye en büyük kötülüğü yapıyor. Sadece bu ülkeye de değil. Orta Doğu’ya, Libya’ya da yapıyor. Gidebildiği her yere kötülük tohumlarını taşıyor, ayrımcılık tohumlarını ekmek istiyor. Bu ayrımcılık tohumlarını götürüp oralara ekmek istiyor. Halkların ekmeğine çöreklenmek istiyor. 

Afrîn’de zeytine, Girê Spî’de buğdaya çörekleniyor

Afrîn’de zeytine, Girê Spî’de buğdaya çörekleniyor. Bu ayrımcılığı ekme peşinde. Siyasi barışı yok ediyor. Siyasete tahammülü yok. Siyaseten tükendiği için siyasi barış onun için yok edilmesi gereken bir şey. Halkın iradesine saldırıyor. Bir ülkede seçme seçilme hakkını yok ediyorsanız siyasi barış yoktur. Siyasi barışı yok etmek için kayyımları atıyor, kayyım rejimi ile ayakta durmaya çalışıyor. Halkın seçme ve seçilme hakkını yok ederek iradesini elinden almaya çalışıyor. Halkın iradesini terörize ederek, Kürt halkını düşmanlaştırarak aklınca ayakta duracağını sanıyor. 

Bunların yaptığı halk düşmanlığıdır

Bunların yönetim anlayışı bu artık. Islahat Planından, Umumi Müfettişlik'ten, 12 Eylül'den geldikleri nokta kayyım rejimidir. Buraya kadar sürüklenerek geldiler. Bu siyaset yapamama halidir. Halktan kopma halidir. Açık söyleyeyim halk düşmanlığıdır. İşte siyasi barışın yok edildiği yer budur. 

TÜİK rakamları bile işsizliği saklayamıyor

Bunlar iktisadi barışı da yok ettiler. İşte yoksulluk her yerde. İktisadi barışı da yok ettiler. Rekor kırdılar. TÜİK'in -ki TÜİK onların talimatıyla çalışıyor- rakamları bile işsizliği saklayamıyor. Yüzde 13.4 çıkmış. Bu resmi rakam. Gayri resmi rakam nedir derseniz, Van’da bunun rakamlarını görürsünüz. Ağrı’da, Şırnak’ta, Mardin’de bunu görürsünüz. Bu iller göç veriyor. Bu iller yoksulluk girdabında, yoksulluk zulmü altında. Neden bunca yoksulluk var? Çünkü iktisadi şiddet var. Çünkü iktisadi barışı var etmek yerine ekonomiyi talan eden, halkın kaynaklarını yok sayan, bütçe hakkımızı elimizden alan bir iktidar var. Bu iktidar bütçe hakkımızı elimizden alarak esas ihtiyaçlarımız için kullanılacak bütçeyi savaş baronları ve yandaş müteahhitleri için kullananıyor. 

Herkes yoksul çünkü mermi üretiliyor, düşmanlık büyütülüyor

Böyle bir iktidarın olduğu yerde de adalet olmaz, iktisadi barış olmaz. Gelir dağılımdaki adaletsizlik ortada, gelin bakın Van’daki çiftçinin haline gelin burada yaşayan insanın haline bakın. Herkes yoksul. Neden, mermi üretmek için. Ne yapıyorlar bu mermiyle, düşmanlığı büyütüyorlar. Kürt'e ölüm, zulüm, şiddet. Peki bundan diğer halklar da nasibini alıyor mu, alıyor. Savaş varsa ölüm herkesin kapısını çalar. 

Kürt’e savaş, Türk’e de intihar düşüyor

Asgari ücrete bakın açlık sınırının altında. Yoksulluk sınırına bakın. İşsizliğe bakın. Bütün bunlar bütün çıplaklığı ile ortadayken halka yalan söylemeye, halkı aldatmaya devam ediyorlar. O yüzden de Kürt’e savaş düşüyor, Türk’e de intihar düşüyor. Bunca ölüm neden? Bunca ölüm işte bu iktidarın zihniyetinden kaynaklanıyor. Bu iktidardan kurtulma zamanıdır. Bu şiddete son verme zamanıdır, savaşa son verme zamanıdır, toplumsal barışı, iktisadi barış birlikte var etme zamanıdır. Bunu başaracağız. 

Yargının kadına şiddete ilişkin bir kararını eleştirmiş, kadına şiddetin nedeni bu iktidar

Bunca hukuksuzluk ve adaletsizlik var. Cumhurbaşkanı çıkıyor herhangi bir dava üzerinden bir adalet konuşması yapıyor. Efendim o karar içine sinmemiş. Yargıçlara yine talimat veriyor. Böyle karar alamazsınız diyor. "Kanunda o yazıyor ama siz başka karar verebilirdiniz" diyor. Bir kadına yönelik şiddete dair konuşuyor. Aklınca yine toplumu kandıracak. Aklınca olan biteni o konuşması ile örtecek. 17 yıldır iktidardasınız, 17 yıldır her gün kadına şiddet arttı, 17 yıl boyunca kadın cinayetleri arttı. 2019’da 440 kadın öldürüldü. Kadına şiddetin nedeni bu iktidardır. 

Faşistler kadın düşmanıdır

Kalkıp yargıya bunu söyleyeceğine 17 yıldır Meclis'te çoğunluktunuz, neden gereken yasaları çıkarmadınız ve gereken adımları atmadınız. Atamazsınız çünkü faşistsiniz. Faşistler kadın düşmanıdır. Faşistler kadını siyasi yaşamda istemez, sosyal yaşamda istemez. Kadını eve hapsetmek ister. Niyeti de bu. Niyeti bu olduğu için herkesin yaşam hakkına saldırmaya çalışıyor. Irkçısınız, o denli ırkçısın ki saklayamıyorsunuz. 

Gençler işsiz, gençler yoksul, neyin evlenmesi!

Kadına, insanlara biçtiği role bakın. İnsanların hayatına karışmasına bakın. Diyor ki "Batıda çocuk sayısı azalıyor". Araya batıyı da koyuyor ırkçı çünkü. Kürt - Türk ayrımcılığı içine sindiği için batıda çocuk sayısı azalıyor daha çok çocuk yapmak lazım diyerek insanlara karışıyor.

'Evlenin' diyor gençlere. Neyle evlenecek gençler? Gençler işsiz, gençler yoksul, neyin evlenmesi. "Evlenin, çok çocuk yapın, yoksulluk işsizlik büyüsün ben de bunun üzerinden iktidarımızı devam ettireyim". 

İnsanlar bir ülkede refah ve huzur varsa dügün kurarlar

İnsanlar bir ülkede refah ve huzur varsa dügün kurarlar. Geçinebiliyorsa düğününü yapar. Neyle yapacak düğününü, neyle evlenecek, neyle geçinecek. Hele hele kadına yönelik şiddetin, ayrımcılığın böyle olduğu bir ülkede insanlar geleceğini nasıl görecek? O yüzden de diyoruz ki yaşam hakkımıza müdahale eden iktidara karşı herkes sesini çıkarmalı ve yan yana gelmeli. Çünkü bu müdahale bu sadece yön verme ve yol gösterme değildir. Bu yaşam hakkının gasp edilmesidir. Tıpkı iktisadi haklarımızın gasp edilmesi gibi. Tıpkı bunca adaletsizlik hukuksuzluk gibi yaşam hakkına doğrudan saldırıdır. Bunlar insana bunu yapıyorlar da doğaya farklı mı davranıyorlar? İşte ekolojik yıkım ve şiddet. Evet ekonomi ve iktisadi barış yok ama bunlar aynı şeyi doğaya da yapıyor. Yerin altını üstüne getirdiler maden ve enerji politikalarıyla. Yakmadıkları orman bırakmadılar. 

Avustralya'da develer ölmesin deyip Kanal İstanbul’u halkın önüne getirmeyin

Şimdi çıkmışlar Avustralya’daki develer ölmesin diyorlar. Evet, Avustralya’daki develer ölmesin ama siz ormanları yakmaya talana son verin. Siz de Kanal İstanbul’u halkın önüne getirmeyin. Avustralya’daki develer ölmesin ve yangın sönsün diye birlikte müdahale edelim ama Kanal İstanbul’u da halkın önüne getirmeyin. Madem bu kadar doğaya düşkünüz bu zulüm niye. Bu ülkede hayvancılık bitsin diye yapmadığınız bir şey kalmadı. Geçiminize yönelik bu şiddeti ve zulmü, hem doğaya ve tarıma yönelik bu yıkımı en iyisi siz biliyorsunuz. Neden çünkü bu bölge insanı tarımla geçiniyor. O zaman onun tarıma elverişli arazilerini yok edersem, yaylalarını yok edersem, yayla yasakları koyarsam, hayvancılığını engellersem, eti ithal edersem, onun geçim kaynaklarını elinden alırsam hem doğasını katletmiş hem onu köleleştirmiş hem de yerinden yurdundan etmiş olurum diyor. Zihniyeti budur. Faşist diktatörlük budur. Diktatöryal heveslerle her gün yatıp kalkıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Bu gidişata hep birlikte zor vereceğiz. 

Gittiğiniz her yer huzurun baskı ile dinamitlendiği bir yerdir

Diyor ki arabuluculuk yapacağız. 5 gün önce arabuluculuk mu yapacağız dedi Libya’da? 5 gün sonra diyor ki artık Putin’le ne konuştularsa arabuluculuk yapacağım diyor. Sizden arabulucu olmaz sizden arabozucu olur. Sizin gittiğiniz nerede huzur var. Gittiğiniz her yerde huzuru yok ettiniz. Ya siz bir eve girseniz karı kocayı boşarsınız, ne arabulucusu! Suriye iç savaşı boyunca tek huzurlu yer olan Afrîn’e gittiniz katliamlar ortada. Girê Sipî’de ne işiniz var, Serêkanîyê’de ne işiniz var. Ne arabulucusu. Başur’da ne işiniz var. Başur bir referandum yaptı, açlıkla tehdit ettiniz. Gittiğiniz her yer huzurun baskı ile dinamitlendiği bir yerdir. Bildiğiniz tek şey savaştır, beton dökmektir, o yüzden de bu iktidara son verme zamanıdır. Seçenek HDP’dir Üçüncü Yoldur, demokratik cumhuriyettir, demokratik Orta Doğu’dur. 

Rojava gibi Orta Doğu vahasının üzerine çullanıyorlarsa bilin ki ittifak halindeler

Radikal demokrasi mücadelemizle bunu büyütüp yükselteceğiz. Dünden bugüne çok daha kararlı mücadele edeceğiz. Olduğumuz her yerde verdiğimiz mücadele çok kıymetlidir. 

Bugün Astana’da masalar kuruyorlar, Cenevre’de masalar kuruyorlar, Berlin’de toplantılar yapıyorlar. Orta Doğu halklarının üzerine çullanmışlar. İran'ı, Rusya’sı, AB’si birbirlerinden hiçbir farkları yok. Bakmayın birbirleriyle savaşıyor gözüktüklerine aslında örtülü ittifaklarıyla halkların geleceği birlikte yaratma hakkını yok etme peşindeler. Rojava gibi Orta Doğu vahasının üzerine çullanıyorlarsa bilin ki bunlar ittifak halindeler. O yüzden İran ABD’yi, ABD İran’ı vuracakmış. Geçin bunları aslolan Orta Doğu halklarına karşı oluşturdukları savaş cephesidir. 3. Dünya savaşı vekalet savaşı diyoruz, bu vekelat savaşlarını neden yapıyorlar? Orada halklar kendi kaderlerini belirlemesin diye yapıyorlar. 

Topyekün demokrasi mücadelesi zamanıdır

Kürt halkı orada bir seçenek yaratmasın diye. Orada yaşayan sadece Kürtler değil, Türkmeni Süryanisi Arabıyla bir arada yaşama iradesi açığa çıkmasın diye. Halkları daha fazla zulmetmek, enerji hatlarını kontrol edebilmek yegane ortak dertleridir. Bu vekalet savaşlarıyla 3. Dünya Savaşı anlayışıyla Orta Doğu’da bir kan borsası vardır. Demokratik cumhuriyet ve Orta Doğu için vereceğimiz mücadelemizden geçiyor. Topyekün bir demokrasi mücadelesi zamanıdır. Orta Doğu’nun bütün ülkeleri için Türkiye için, Irak, İran, Suriye için. Toprak bütünlüğü konusunu sürekli önümüze getiriyorlar. 

Toprak bütünlüğüne saygıda kimsenin kusuru yok. Hiçbir ülkenin toprak bütünlüğüne saygı duymuyorlar. Sonra da halklar ne zaman kendi iradelerini kurmaya kalksalar. Bunları halkların önüne bir dayatma olarak koyuyorlar. O yüzden de diyoruz ki kapitalist modernitenin ulus devlet anlayışıyla değil yerinden yönetim anlayışıyla, yerel demokrasi anlayışıyla demokratik bir Orta Doğu mümkün. Bir konfederalist yaklaşımla bir arada yaşamak iradesini hep birlikte var edebiliriz. Türkiye’nin demokratikleşmesi için tüm Türkiye’nin demokrasi mücadelesini yükseltebiliriz. Bütün farklılıklarımıza rağmen bir arada ortak çözümleri var etmeliyiz, üretmeliyiz. 

Çözüm ancak bizim irademizle mümkündür

Çözüm ancak bizim irademizle mümkün olabilir. Halkların, emekçilerin, kadınların iradesi ile mümkün olabilir. O yüzden de herkesi siyasete davet ediyoruz. Herkesi demokratik çözüm, demokratik anayasa, demokratik cumhuriyet için harekete geçmeye davet ediyoruz. İttifaklar öyle partiler arasında sözleşmeyle yapılacak bir şey değil. İttifaklar öyle halkların fiili durum yaratmasıyla mümkün. O yüzden de diyoruz ki bütün toplumsal kesimler bu toplumsal mutabakatı kabul etmeli. Türkiye’nin de Orta Doğu’nun da önünü açmalı. Bu toplumsal mutabakat bir erken seçimle Türkiye’yi değiştirip dönüştürecektir. 

Onurlu barış ve demokratik cumhuriyet için hep birlikte adım atalım

Kelebek etkisi diye bir şey var. Dünyanın bir ucunda bir kelebek kanadını çırparsa öbür ucunda fırtına olur. Ben de diyorum ki ey Orta Doğu halkları çırpın kanadınızı da o dünyanın merkezlerinde bir fırtına kopsun. O Washington’da, Londra’da, Paris’te, Moskova’da fırtına kopsun artık. Gelin birlikte çırpalım kanatlarımızı. Kayaları delen damlaların gücü değil, damlaların istikrarı ve mücadelesidir. O yüzden atacağınız her adım kıymetlidir, önemlidir, büyüktür. Hep birlikte bu adımları atacağımıza inanıyorum. HDP’nin tüm halklarımıza, tüm emekçilere, tüm kadınlara çağrısı budur. Adalet, özgürlük ve onurlu bir barış ve demokratik cumhuriyet için gelin hep birlikte bu adımları atalım. 

10 Ocak 2020