
Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, Tatvan Büro açılışımıza katıldı. Temelli, burada yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisi hakkında söylediği, "Kürt bile değil" ifadesine yanıt verdi ve "utanmasa kafatasımızı ölçecek" dedi. Öğrencilerin Erdoğan'ın mitinglerine zorla götürülmesine de değinen Temelli, diyor ki "belediyecilik gönül işidir", kimsenin sende artık gönlü yok. Seni gönüllü olarak dinleyen de yok, mitingine gelen de yok" diye konuştu.
Temelli, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
Bugün burada bir aradayız. Bir araya gelmeyelim diye ellerinden geleni yaptılar ama biz bugün bir aradayız buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz.
Biliyorsunuz Sevgili Leyla Güven DTK Eşbaşkanımız ve Hakkari vekilimiz bugün açlık grevinin 119’uncu gününde. Tam 119 gündür sağır olmuş bu ülkede adalet, barış ve huzur istiyor. Bu zulüm iktidarına sesleniyor, “Tecride son verin” diyor. Tecride son verin ki bu savaş son bulsun bu zulüm sonlansın. Onunla birlikte bugün cezaevlerinde bulunan yüzlerce tutsak, Kandıra’da Selma Irmak ve Sebahat Tuncel, Hewler’de Nasır Yağız ve dünyanın da birçok yerinde, birçok arkadaşımız açlık grevinde. Neden? Tecrit son bulsun diye.
Tecrit son bulmadan ülkede hukuksuzluk son bulmayacak
Tecrit son bulmadan, bu ülkede bu hukuksuzluk son bulmayacak. Bu yüzden diyoruz ki bu tecride karşı herkes sesini yükseltmeli. Bu adaletsizliğe son vermeden, bu adaletsizliği bitirmeden, Türkiye'nin önü açılmıyor. 5 Nisan 2015'te başlayan mutlak tecrit koşulları, bugün ülkeyi içinden çıkılmaz bir hale soktu.
Her geçen gün adaletsizlik dalga dalga yayılıyor. Her geçen gün bu hukuksuzluk ülkenin her yerini kaplıyor. Bu tecride son verme çağrımız, hukuksuzluğa son verme çağrısıdır. O yüzden de diyoruz ki gelin hukuktan yana olanlar, gelin adaletten yana olanlar yan yana gelelim, omuz omuza verelim, bu adaletsizliğe, bu hukuksuzluğa son verelim.
Uydurma fezlekeleri geri çekin
Adaletsizlik her yeri kapladı dedik. Daha geçen gün Gezi iddianamesi açıklandı. İddianameye baktığınızda ne kadar uydurma sahte saçma sapan şey varsa iddianameye girmiş, bu kabul edilebilir değil. Aynı şeyi Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve bütün arkadaşlarımızda da yaptılar. FETÖ’cü savcıların uydurma fezlekelerini iddianamelere çevirdiler. O yüzden de diyoruz ki Adalet Bakanı; bir an önce görevini yap, bir an önce bu hukuksuzluğa son ver. Sayın Öcalan üzerindeki tecride son verin. Ailesi ve avukatları düzenli olarak görüşebilsin. Bu uydurma fezlekeleri geri çekin, arkadaşlarımızı özgür bırakın. Selahattin Demirtaş’ı, Figen Yüksekdağ’ı bugün tutsak olan tüm yoldaşlarımızı özgür bırakın.
Hakikatin sesini yükseltmeye devam edeceğiz
Sesimiz biraz gitti, çünkü her yerde bunlar sesimiz duysun diye bağıra bağıra konuşuyoruz. Herkes sesimizi duyuyor, bu hakikatin sesidir. Bu sesi her yerde yükselteceğiz. Onlar gibi yalanın, sahtenin sesi değildir. Onlar gibi halkı aldatmaya yönelik bir ses değildir. Doğru ne ise hakikat ne ise bizim de sesimiz odur. Bu sesi yükseltmeye devam edeceğiz.
Hiçbir yere gitmiyoruz, 31 Mart'ta sandığa gidiyoruz
Sürekli meydanlarda HDP’ye saldırıyor. Sürekli bizi düşmanlaştırıyor. Hatta o kadar ileri gitti ki bütün Kürt halkını düşmanlaştırdı. Bütün Kürt halkına defolun gidin dedi. Bu kabul edilebilir bir şey mi? Bir cumhurbaşkanı bir halka böyle hitap edebilir mi? Bir cumhurbaşkanı bir halka 'defolun gidin' diyor. Hiçbir yere gitmiyoruz. Buradayız, 31 Mart’ta sandığa gidiyoruz. Bütün halklar, sadece Kürt halkı değil bütün Türkiye halkları sandıkta sana en güzel cevabı verecek. Bakın burada bir aradayız. Kürdüyle Türküyle.
Ahlat'ta saray yaptıracağına Ahlat'ta 1000 yıldır bir arada yaşayan halklara bak
Gitmiş Ahlat’ta saray yaptırıyor. Ahlat’ta saray yaptırana kadar bir Ahlat’a bak bakalım, Ahlat nasıl bir yer? Ahlat, 1000 yıldır Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla bir arada yaşıyor. Sen kimi nereden kovuyorsun? O yüzden de bu topraklarda yaşayan Kürtler, Türkler, Lazlar, Gürcüler, Ermeniler bu ülkenin geleceğine sahip çıkarak bu ceberut iktidara o güzel yanıtını verecektir. Diyecektir ki "biz buradayız, sen gidiyorsun".
HDP Tatvan’da iktidara gelecek ve halkın yönetimini var edecek
Bu adaletsizliğe son vermek için olduğumuz her yerde kentimize sahip çıkmalıyız. Yaşadığımız yere sahip çıkmalıyız. Bakın, 96 belediyemize kayyım atadı. Kayyım adaletsizliktir. Kayyım siyasi irademizin gaspıdır. Kayyım yolsuzluktur, hırsızlıktır. Kayyım çöptür, çukurdur, çamurdur. İşte şimdi kayyımlardan kurtulma zamanı. Tatvan’da kayyım yok, ama kayyımdan beterdir Tatvan. Kayyımdan hep birlikte kurtulacağız. Tatvan bizimdir, Tatvan Ya Me Ye!
Tatvan’ı yönetemiyorlar, bakın yolları çamur, bakın trafik sorunu var. Bakın Van Gölü’nü - pardon Van Denizi’ni kirletmeye devam ediyorlar. Halka verdiği bir hizmet yok, yolsuzluk diz boyu. Bütün bunların hesabını soracağız. Ama önce Tatvan’da iktidara geleceğiz. HDP Tatvan’da iktidara gelecek ve burada halkın yönetimini var edecek.
Bu zulüm anlayışına karşı "doğduğumuz yerde doymak istiyoruz" diyerek, "kentimizi de kendimizi de biz yönetmek istiyoruz" diyerek iktidara geleceğiz. Bütün bu haksızlığa, bu zulme hep birlikte son vereceğiz. Bu yüzden de bugün HDP'ye saldıran bu zihniyete en güzel yanıtı siz veriyorsunuz.
Toplumu bölmesine izin vermeyeceğiz
Diyorlar ki, "Beka sorunu var". Bu ülkenin bir beka sorunu yok. Bu ülkenin, bu halkların bir beka sorunu yok. Bu iktidarın bir beka sorunu var. Kendi iktidarını devam ettirebilmek için halkları birbirine düşman etme peşinde. Ülkeyi, toplumu bölme peşinde. Buna izin vermeyeceğiz. Buna izin vermemek için şimdi dünden daha çok yan yana gelmeliyiz. Bir arada yaşamak için demokratik iktidarı var etmek için sesimiz daha gür çıkaracağız. Sandıklara sahip çıkacağız.
Ekonomi konuşulmasın diye beka sorunu var diyor
Bu ülkede beka sorunu yok bu ülkede ne sorunu var biliyor musunuz? İşsizler elini kaldırsın. İşte bu ülkede işsizlik sorunu var. Sen işsizlik konuşulmasın diye ekonomideki bu sorunlar konuşulmasın diye beka sorunu var diyorsun. Miting yapıyor, her gün televizyonlarda yaptığı mitinglerde halka beka sorunu var diyor. Buna kimse inanmıyor.
Televizyonlar iflasın eşiğinde
Artık kimse televizyon seyretmiyor. Televizyonlar iflasın eşiğinde. Televizyonların hepsini aldı, Ziraat Bankası’ndan krediler aktardı. Kendisi televizyona çıkıyor, kimse izlemiyor. Battı televizyonlar. En son yapılan ölçümde 51. sıradaymış düşünün bir ülkenin cumhurbaşkanı televizyona çıkıyor, o sırada millet ne seyrediyor? Televizyonu kapatıyor. Dedim ki, sakın televizyonları camdan atmayın. Televizyonlar bize lazım. Bugünler geçer biz o televizyonları yine açarız. Hakikatin sesini yine dinleriz.
Bizim mitinglerimize kimse valinin, okul müdürünün izniyle gelmiyor
Miting yapıyor, mitinge giden yok. Almışlar öğrencileri mitinge taşımışlar. Çocuklar o soğukta derslerinden olmuş. O sanıyor ki onu dinlemeye gelmişler. Bak söylüyorum, yine seni aldatıyorlar. Onlar lise talebesi lise. Bak burada lise talebesi yok. Burada herkes dersinde. Buraya gelen gönlüyle, vicdanıyla, iradesiyle geliyor. Buraya valinin emriyle gelen var mı? Okul müdürünün emriyle gelen var mı? Buraya zorla gelen var mı? Sonra da diyor ki belediyecilik gönül işidir. Kimsenin sende artık gönlü yok. Seni gönüllü olarak dinleyen de yok, senin mitingine gönüllü olarak gelen de yok. Edi bese.
Zenginliğimizin yandaş müteahhitlere peşkeş çekilmesine izin vermeyeceğiz
Şimdi biz yapacaklarımıza bakalım. Şimdi biz 31 Mart’ta sandığa gideceğiz. Oyumuza irademize, sahip çıkacağız. Belediyelerimizi alacağız. Kentimizi biz yöneteceğiz. Tatvan’da da Bitlis’te de Norşin’de de her yerde iktidara geleceğiz. İktidara gelince, ilk yapacağımız şey işsizlikle, bu yoksullukla mücadele etmektir. Bunun için de kooperatifler kuracağız. Belediye iktisadi teşekkülleri kuracağız, tarım müdürlükleri kuracağız. Köylerimize, beldelerimize ulaşacağız. Üretim yapan çiftçilerin ürünlerini ücretsiz işleme merkezlerine taşıyacağız. Kooperatiflerimizde süt ve süt ürünlerini işleyeceğiz. Hayvancılığı, et ürünlerini geliştireceğiz. Bu sayede birlikte üreteceğiz, paylaşacağız. Hakça, adaletçe bir düzen kuracağız. Üreten biziz yöneten de biz olacağız. Biz bu zenginlikle sorunlarımızı çözeceğiz. Bu zenginlik bizim, elimizden alınıp yandaş müteahhitlere peşkeş çekilmesine izin vermeyeceğiz.
Bütün belediyeler halkın taşınmazlarını satıyorlar. Halkın hakkını gasp edip, yandaş müteahhitlere aktarıyorlar. Buna son vereceğiz. Bizim olana sahip çıkacağız. Katılımcı bütçe anlayışımızla, yerel demokrasi anlayışımızla, radikal demokrasi anlayışımızla kentimizi biz yöneteceğiz. Ücretsiz, anadilinde kreşler açacağız. Eğitim destek evleri açacağız. Kadınlar sosyal hayatın içinde olacak. Kadınlara istihdam olanağı yaratacağız. Kadınları yok sayan, kadına şiddete göz yuman, kadın cinayetlerini meşrulaştıran bu iktidara karşı kadınlar iktidara diyoruz! İktidara geldikleri her yerde kadın koruma evlerini, kadın dayanışma evlerini kapattılar. Kadını yok saydılar. Oysa diyoruz ki kadınlar vardır! İşte 8 Mart geliyor. 8 Mart’ta yine en güçlü ses kadınların partisinden yükselecek!
Borcu olmayan bir sen varsın bir de halka küfreden müteahhitlerin
Herkes borçlu, herkesi borçlandırmışlar. Borçlu olmayan var mı? Herkesin borcu var. Kişi başına borç 6 bin dolar olmuş. Kişi başına gelir 8 bin dolar, net gelir ise 2 bin, 2 bin 500 dolar. Diyorlar ki ülkede kişi başına geliri biz yükselttik. Borçla yükseltmişsin. Herkes borçlu. Kime ne hayrı var bu gelirin. Borcu olmayan çiftçi yok esnaf yok. Borcu olmayan kim var? Sen varsın, bir de senin halka küfreden müteahhitlerin var.
Utanmasa kafatasımızı ölçecek
Diyor ki "Biz bu halka refah getirdik". Siz bu halka zulüm, işsizlik borç getirdiniz. Bunları söyleyince diyor ki, o adam Kürt bile değil. Yahu hakaret ederken bile “Kürt bile” diyor. Yani bu ülkenin Kürt vatandaşlarını ikinci sınıf vatandaş yapma peşinde. Biz bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıyız. Biz Kürdüz,Türküz, Ermeniyiz. Biz ülkenin asıl sahipleriyiz. Sen kim oluyorsun? Sen daha bu ülkeyi anlayamamışsın. Sen ayrımcılıkla yol alacağını sanıyorsun. Utanmasa kafatasımızı ölçecek. Biz çok gördük bu zihniyette olanları ama tarih hiçbirinin adını hatırlamıyor. Tarih, bu halk için mücadele edenleri hatırlıyor. Tarih, bu ülke için mücadele edenleri hatırlıyor. O yüzden de sen bu ülkede büyük bir suç işliyorsun. halkı birbirinin karşısına getiriyorsun. Buna son ver. Bu, bu halka bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.
Türk-Kürt ayrımı, Türk-Ermeni ayrımı bu ülkeye acıdan zulümden başka bir şey getirmez. Biz bir aradayız, bizim böyle dertlerimiz yok. Biz, ortak vatanımızda bunun mücadelesini veriyoruz. Tıpkı Kemal Pir’ler gibi tıpkı Mahir Çayan’lar gibi Denizi Gezmiş’ler gibi. Sen bunları anlayamazsın. Bunları anlayamadığın için de ağzını her açtığında düşmanlıktan bahsedersin, ağzını her açtığında ayrımcılıktan bahsedersin.
Hiç olmazsa 3 gün sus
Sana tavsiyem bir sus. Hiç olmazsa 3 gün sus. Bırak halk konuşsun. Bırak insanlar konuşsun. Bırak dertlerini, çözüm taleplerini dile getirsinler. İşte o zaman bu ülkenin önü açılır. ama sen konuştukça bu ülkeye nefret tohumları ekiliyor, düşmanlık tohumları ekiliyor. Biz bu tohumları söküp atmasını biliriz.
Biz bu ülkenin geleceğiyiz
Biz fabrikalarda üreteniz, biz tarlalarda ekeniz. Biz bu ülkenin geleceğiyiz. Bunu da hep birlikte var edeceğiz. Unutmayın biz HDP'yiz. Biz kara deryalarda feneriz, biz bu ülkenin geleceğiz. Biz yürüdükçe bu ülkeye barış, demokrasi gelir. Umudun partisi, umudun yoldaşları. Hepinizin yolu açık olsun. Serkeftin hevalno.
6 Mart 2019