Temelli: Çıkmış Sancaktepe’de Kürt kardeşlerim diyor, karar ver, bir karar ver!

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, seçim çalışmaları kapsamında Patnos mitingimizde konuştu. Temelli, şu ifadeleri kullandı: 

Bu coşkunuz daim olsun. Bu coşkuyla bu kararlılıkla faşizmin üstüne yürüyoruz, bu faşizmi hep birlikte yıkacağız. Biz kimiz? Biz sizin emrinizdeyiz, biz sizin için çalışanlarız, esas biz sizinle gurur duyuyoruz. İyi ki varsınız, iyi ki bu onurlu halk var.

DTK Eş Genel Başkanımız ve Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven 118 gündür açlık grevinde. Türkiye’nin birçok cezaevinde 300’den fazla yurttaş, Strazburg’da arkadaşlarımız, Hewler’de Nasır Yağız, Amed Milletvekilimiz Dersim Dağ açlık grevinde. Bu açlık greviyle sağır olmuş kulaklara, kör olmuş gözlere sesleniyoruz. Bu sesi duyun, bu adaletsizliğe bu hukuksuzluğa son verin. Açlık grevindeki arkadaşlarımız hukuksuzluğa son verilsin diye seslerini yükseltiyorlar. Biz de onların sesine ses olalım. 

Adalet Bakanı olmanın gereğini yap

Bu açlık grevleri bitmeli, çünkü açlık grevleri bir hukuksuzluğa, adaletsizliğe işaret ediyor. Bu hukuksuzluk, bu adaletsizlik bitmeli. Bu hukuksuzluğun adaletsizliğin nedeni tecrittir. O yüzden bu tecrit bitmeli. Açlık grevinde olan arkadaşlarımız bu konuya dikkat çekiyor, talepleri meşru ve haklıdır. Bütün hükümlülere uygulandığı gibi Sayın Öcalan da ailesi ve avukatlarıyla düzenli olarak görüşsün. Bu kadar açık, bu kadar haklı ve meşru bir talep. Adalet Bakanı’na buradan bir kez daha sesleniyorum. Geçen gün diyor ki, ben Kürtçe ninnilerle büyüdüm. Güzel, işe yaramış bak Adalet Bakanı olmuşsun. Şimdi Adalet Bakanı olmanın gereğini yap. Hukuku yasaları uygula. 

Tecrit konusunda atılacak bir adım hukuksuzluk sürecine son verecektir

Bu mutlak tecrit koşullarına son ver, bu talebin siyasetle seçimlerle ilgisi yoktur. Bunu siyaset ve seçim malzemesi yapmayın gelin hukukun gereğini yapın. Göreceksiniz,Türkiye'de bu konuda atılacak bir adım Türkiye'deki bu hukuksuzluk ve adaletsizlik sürecine son verecektir. 

Koca bir ülke çürüyor buna 'dur' demeliyiz

Bir yerde adaletsizlik başladığında, siz o adaletsizliğe sesinizi çıkarmıyorsanız, bilin ki adaletsizlik dalga dalga yayılır gelir sizi bulur. Yıllardır Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen bu adaletsizliğe duyarlı olun dedik. Olmazsanız bu adaletsizlik her yeri kaplar dedik. Öyle de oldu. Şimdi koca bir ülke adaletsizlik girdabında. Koca bir ülke hukuksuzluk çukurunda, koca bir ülke çürüyor. Buna dur demeliyiz, buna dur demek için tecride karşı çıkmalıyız, bu iktidara karşı çıkmalıyız. 

Gezi'de sesini çıkaranlar adaletsizliğe dikkat çekiyordu

Adaletsizlik her yerde herkesin kapısını çaldı. Her yere bulaştı. O denli büyüdü ki artık bu girdaptan kimse kendisini kurtaramıyor. Dün Gezi ile ilgili bir iddianame ortaya çıktı. Savcılar oturmuşlar 1960 darbesinden bu yana ne kadar saçma sapan bir mevzu bulmuşlarsa bu iddianamenin içine sokmuşlar. Oysa herkes biliyor ki Gezi’de yan yana gelenler, Türkiye'nin her yerinde Gezi sürecinde sesini çıkaranlar büyük bir adaletsizliğe dikkat çekiyordu. 

Gezi’den bir suç yaratmaya çalışıyorlar

Gezi sürecinin bütün yaşanmışlıkları, bütün çıplaklığı ile ortada iken şimdi geziden bir suç yaratmaya bir komplo yaratmaya çalışıyorlar. Tıpkı diğer davalarda olduğu gibi tıpkı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ davasında olduğu gibi. FETÖ savcılarının hazırladığı iddianamelerle bizim arkadaşlarımızı yargılıyorlar. O süreçte darbe mekaniğini çalıştıran FETÖ’cüler ise neden bunların fezlekeleriyle bizim arkadaşlarımızı yargılıyorsunuz. Bunlar ikiyüzlü. 

Tek samimi oldukları şey kendi iktidarları

Tek samimi oldukları şey kendi iktidarları. Kendi iktidarları için her yol mübah. Gerektiğinde FETÖ’cülerle de kol kola giriyorlar. Gezi'de İstanbul Valisi olan kişi FETÖ'den yargılandı. İddianamede çağırdığı davete insanlar katılmadı diye vali aklanıyor; o davete gitmeyenler suçlanıyor. Bunu hangi akıl hangi vicdan kabul eder. İşte adaletsizlik her boyutu ile ortada buna son vereceğiz, bu adaletsizliği artık taşımak zorunda değil.

Şimdi HDP zamanı 

Türkiye’nin her yerindeki adaletsizlikten en fazla nasibini Kürt halkı aldı. Kayyımlarla aldı, baskıyla aldı, şiddetle aldı, yıkımla aldı. Ama asla direnmekten vazgeçmedi. Ne diz çöktü ne baş eğdi. Çünkü bu kararlı mücadele ile bu ülkeye demokrasi gelecek, barış ve adalet gelecek. Şimdi HDP zamanı. HDP ortaya koyduğu siyaseti ve stratejisi ile Türkiye’ye bir seçenek sunuyor diyor ki ya kayyım ya demokrasi, ya adaletsizlik ya demokrasi, ya faşizm ya demokrasi.  

HDP, bütün bu ülkeye bir seçenek sunuyor

HDP, bütün bu ülkeye bir seçenek sunuyor. Gelin demokraside buluşalım, gelin hukuktan adaletten yana omuz omuza verelim faşizme karşı mücadelemizi yükseltelim diyor. Öyle de  yapacağız.Türkiye ‘nin her yerinde omuz omuza vereceğiz, faşizme geçit yok diyeceğiz. Kayyım bu ülkenin utancıdır. Halkların iradesinin gaspıdır. Kayyım, insanları yok saymak, inkar etmektir. İşte bu utançtan bu ülkeyi kurtarma zamanıdır. Tüm kayyımları tarihin çöplüğüne süpürüp atacağız. Ve sadece kayyım atanmış yerlerde değil, çok daha ötesinde yerellerde iktidara geleceğiz. Yerel demokrasi radikal demokrasi için kentimizi de kendimizi de biz yönetmek için adaletsizliğe karşı iktidara geleceğiz. Tek başımıza iktidara gelemediğimiz yerlerde de demokrasi güçlerini iktidara taşıyacağız. 

Bir seçenek sunduk siyasetsizliğe son verdik

Bir seçenek sunduk, Türkiye'nin önünü açtık. Siyasetsizliğe son verdik. Gelin siyaset yapalım, gelin demokrasi zemininde buluşalım. Gelin, ülkeyi bu ceberrut iktidardan kurtaralım. Bu bizim kaderimiz değil, buna son verebiliriz. İşte seçenek budur. Demokrasi ve barış zemininde buluşmaktır. Toplumsal muhalefetin önünü açtık. Küskünlerin, siyasetten uzaklaşanların ve sandığa gitmeyenlerin bile umudu olduk. O yüzden HDP umuttur, umut iktidara yürüyor. Umut iktidara yürüyor. önce yerellerde iktidara geleceğiz. 

Batıda bütün kentlerde, belediye meclislerinde olacağız

Batıda bütün kentlerde, belediye meclislerinde olacağız. Temsil edeceğiz, fikrimizi, düşüncemizi anlatacağız. Nasıl bir yerel demokrasi onu anlatacağız. 1 Nisan’dan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine karşı Türkiye’yi demokratikleştirecek, demokrasiyi yükselteceğiz. İnsanların hukuk devletinden hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığından fikir özgürlüğüne ihtiyacı var. Basın özgürlüğüne ihtiyacı var gazeteciler cezaevine atılmasın diye. 

Önce yerel demokrasiyi sonra bütün ülkede demokrasiyi büyüteceğiz

İnsan haklarına ihtiyacımız var, işte bu yüzden bunun mücadelesini veriyor arkadaşlarımız. O yüzden Patnos Cezaevinde 4 arkadaşımız açlık grevinde. Bu bir demokrasi mücadelesidir. Bedenleri ile bu mücadeleyi büyütüyorlar. Biz de büyütüyoruz. Demokrasinin gereği budur. Önce yerel demokrasiyi sonra bütün ülkede demokrasiyi büyüteceğiz. Çünkü bugünkü iktidar bu halka hiçbir şey vaad etmiyor. Sadece düşmanlık, nefret ötekileştirme. 

Bir ülkenin Cumhurbaşkanı 20 milyon Kürde 'defolun gidin' der mi?

Ağzını her açtığında HDP’yi kötülüyor, düşmanlaştırıyor, hakaret ediyor, saygısızlık ediyor. Bu bir Cumhurbaşkanına yakışıyor mu? Bir Cumhurbaşkanı böyle mi konuşur? Bir ülkenin Cumhurbaşkanı kendi yurttaşlarına böyle mi hitap eder? Bir ülkenin Cumhurbaşkanı 20 milyon Kürde 'defolun gidin' der mi? Biz bize yakışanı yapacağız. Burası bizim ülkemiz. Buradan bir kez daha sesleniyorum burası bizim ülkemiz, buradayız hiçbir yere gitmiyoruz 31 Mart’ta sandığa gidiyoruz. 

Cumhurbaşkanlığı sistemi deve mi kuş mu belli değil

Bir Cumhurbaşkanı toplumu kutuplaştırır mı? Böler mi? İlan veriyor, tam ortadan bölmüş, yok şu ittifakı yok bu ittifakı. O yüzden dedik ki Cumhurbaşkanı hükümet sistemi olmaz. Devekuşu misali deve mi kuş mu? Bu rejim ona benziyor. Cumhurbaşkanı mı? Hükümet sistemi mi? Çıkıyor 'Cumhurbaşkanıyım' diyor 20 milyon Kürdü ülkeden kovuyor. Cevap veriyoruz Cumhurbaşkanı’na, hakaret edemezsin diyor. E sen 20 milyon yurttaşa hakaret ediyorsun. Ayrımcılık yapıyorsun. İşte bu sistem olmaz. Olmadı. 24 Haziran’dan bugüne ülke çok daha kötü bir yere sürüklendi. 

Tek parti döneminde bile cumhurbaşkanı hukuka uyardı

Buna dur dememiz lazım. Bu ülkede tek parti döneminde bile -ki bu ülkenin çok acılı ve demokrasi konusunda sorunlu yıllarıdır- cumhurbaşkanı, başbakan ayrı, kuvvetler ayrılığı vardı. Her şeye rağmen. O dönemde bu halk çok acılar yaşadı. Ama şunu biliyoruz ki cumhurbaşkanı, başbakan tek parti döneminde bile bu hukuka riayet etmiştir. 

Beka sorunu yok işsizlik, yoksulluk sorunu var

Şimdi aradan bunca yıl geçmişken geldiğimiz yere bakın: Uydurulmuş bir cumhurbaşkanı hükümet sistemi. Bu sorunu demokrasi ile aşacağız. Sandıkla aşacağız. O yüzden de diyoruz ki, sandıkla geldiniz sandıkla gideceksiniz. Bunu içine sindiremediği için sürekli diyor ki bu ülkenin beka sorunu var. Hayır beka sorunu yok. Ne bu ülkenin beka sorunu var ne halkların beka sorunu var. O sorunları gizlemek için o sorunlar konuşulmasın diye bu ülkenin beka sorunu var diyorsun. Sen bu ülkenin gerçek sorununu görmek istiyor musun? İşsizler elini kaldırsın. İşte bu ülkenin gerçek sorunu bu. İşsizlik yoksulluk. Ne beka sorunu. Beka sorunu dediğin senin iktidar koltuğuna olan sevdan. Gerçek sorun burada. Nereye gitsek herkes işsiz, yoksulluk diz boyu. Bunları konuşamıyorsunuz. Bunları konuşanları kovuyor azarlıyor. Bir anne oğluna iş istiyor anneye hakaret ediyor. Bir anne tabii ki oğluna iş istiyerecek aş isteyecek. Ben buradan bütün annelere sesleniyorum işimizi de aşımızı da hep birlikte var edeceğiz. Asla bunlara muhtaç olmayacağız. İş de aş da bizimdir. Hep birlikte var edeceğiz. Kentimizi biz yöneteceğiz, doğduğumuz yerde doyacağız. Bu sayede kimseye muhtaç olmayacağız. İşimizi aşımızı çalanlar kendi ceplerini dolduruyorlar yandaş müteahhitlerin ceplerini dolduruyorlar. Gereksiz yollar, gereksiz köprüler, şehir hastaneleri... Hepsi bahane, halkın ihtiyacını karşılamak için değil müteahhitler zengin olsun diye

Mermiye değil işe, aşa ihtiyacımız var

Bir tezgah kurmuşlar, kamu ihalesi ile insanların ihtiyacı olmayanı yapıyorlar, halkın kaynaklarını müteahhide aktarıyorlar. Şimdi bir de silah sanayi çıktı. Mermi üreteceklermiş, bizim mermiye ihtiyacımız yok; bizim işe, aşa ihtiyacımız var. O mermiyi de savaşı da istemiyoruz. 

Her yerde barış diyeceğiz, inatla barış diyeceğiz. Onlar barıştan korkuyorlar. Barış diyenleri yargılıyorlar, barış akademisyenlerini cezalandırıyorlar. Bundan daha onurlu bir şey olabilir mi? Barışı talep etmek, barışı istemek. Ama barışı isteyenleri yargılıyorlar. Bunu tersine çevireceğiz, savaşa hayır diyeceğiz, barış isteyen herkes ile yan yana omuz omuza bu ceberrut iktidardan 31 Mart’ta hep birlikte kurtulacağız. 

Yerellerde iktidara geldiğimiz her yerde her şey hızla düzelecek

Göreceksiniz, yerellerde iktidara geldiğimiz her yerde her şey hızla düzelecek. İşsizlik sorunu, tarım sorunu, sağlık hayvancılık eğitim sorunu; nerede bir sorun varsa müdahale edeceğiz. Tarımı güçlendireceğiz.Tarım iş makinalarının depolarını oluşturacağız. Herkes ortaklaşa kullanacak. Kooperatifler kuracağız, insanlar kooperatiflere ürünlerini getirecek, hatta biz taşıyacağız. Birlikte işleyeceğiz, birlikte dağıtacağız. Bizler zenginliği üreteceğiz, hakça, adaletçe paylaşacağız. Kimse aç yatmayacak, çocuklarımız sütten, ekmekten, etten mahrum kalmayacak. Buzdolaplarımız boş kalmayacak. Tarım Bakanı diyor ki; buzdolapları boş. Aferin Tarım Bakanı’sın sen. Bunu söyleyecek en son insansın, hiç mi yüzün kızarmıyor? Buzdolapları sizin tarım politikalarınız yüzünden boş. 

Şimdi çıkmışlar bütün bu sorunlara dokunmadan beka sorunu var diyorlar. Hadi oradan. Ne beka sorunu var. Bu halkın bir tek sorunu var o da AKP - MHP bloğu ondan da 31 Mart’ta hep birlikte kurtulacağız. Bu ayrımcılıktan, bu nefretten, bu kötü dilden hepimiz birlikte kurtulacağız. 

Oylarınız Ankara’da haram da, Van’da helal mi?

Biri çıkmış diyor ki haram oy istemiyormuş. Bak bak bak! Ağzına aldığı lafın neye karşılık geldiği bile düşünemeyecek halde. Kaybediyorlar ya panik halinde ne dediklerini bilmiyorlar. Sizin oylarınıza haram diyecek kadar seviye düştü. Oylarınız Ankara’da haram da, Van’da helal mi? Senin arkadaşlarını bu oyları istiyor. Sen gel bu arkadaşlarınla bir konuş bakalım niye bu oyları istiyor? Bu iki yüzlülük. Kürt halkına hakaret ediyor. Bu erdemli halka kim ki hakaret ediyor cevabını çok yakında alacak. 

Bunların Patnos adayı burada Çince mi konuşuyor? 

Bunların hepsini nereye göndereceğiz biliyor musunuz? Kayyımların yanına, tarihin çöplüğüne, bir daha oradan çıkmasınlar. Bunların adayları Patnos’ta hangi dilde konuşuyor. İngilizce mi konuşuyor sizinle, Çince mi konuşuyor? Burada Kürtçe konuşacaksın, Ankara’ya gideceksin Kürt’e düşmanlık yapacaksın. Seninle kardeş mardeş olmak istemiyoruz

Biz seçimden önce de seçimden sonra da Kürdüz

Çıkmış Sancaktepe’de diyor ki; 'Kürt kardeşlerim'. Karar ver, bir karar ver. Bu kardeşlik hikayesi sandığa gelirken aklına geliyor. Sandığa giderken Kürt, seçim bitiyor hepsi kurt oluyor. Biz seçimden önce de seçimden sonra da Kürdüz. Bunu böyle bil. Seninle de kardeş mardeş olmak istemiyoruz. Biz eşit yurttaşlar olarak hukuk devletinde yaşamak istiyoruz. Hukukun, yasaların herkese eşit uygulandığı bir memleket istiyoruz. Özlemimiz bu, bunu da var edeceğiz. 

Sandıklarımıza sahip çıkacağız

31 Mart’ta kadar sandıklarımıza sahip çıkmak için müşahit olacağız,herkesin sandığa gitmesi için çalışacağız. Patnos’ta olmayan bütün evlatlarımızı, kardeşlerimizi Patnos’a çağıracağız. Patnos’lu olup da başka bir kentte yaşayanlar, mutlaka sandığa gidecek. Patnos için, Van için, Hakkari için demokrasi için barış için oy kullanacak. 

Sandıklardan umut çıkacak demokrasi, barış ve HDP çıkacak. Unutmayın yoldaşlarım, HDP umudun partisidir. Biz yürüdükçe demokrasinin barışın yolu açılır. Biz yürüdükçe bu ülkeye bahar huzur gelir, barış gelir. Hepinizin yolu açık olsun. Serkeftin hevalno…

5 Mart 2019