Temelli: ABDye kendisini kurtarmaya gidiyor; gündeminde Kürtlerin fermanı ve kişisel mal varlığı var

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, partimizin haftalık grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Temelli, şöyle konuştu:

Bugün bir kez daha demokrasiye, hukuka, insan haklarına sahip çıkıyoruz. İktidarın ceberut anlayışına, faşizmin tüm şiddet saldırılarına karşı hukuk, adalet ve demokrasi mücadelesini kararlılıkla sürdürüyoruz.

Seyit Rıza’dan bize kalan ‘baş eğmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz’ şiarıdır

Bu hafta, 15 Kasım Seyit Rıza’nın idamının 82’inci yıl dönümü. Son isteği "Beni oğlumdan önce asın" olmuştu. Bu isteği yerine getirmeyen bu ceberut anlayış hala zulmüne devam ediyor. Ama Seyit Rıza’dan bize miras kalan da ‘baş eğmeyeceğiz diz çökmeyeceğiz’ şiarıdır. Baş eğmedik diz çökmeyeceğiz. 

OHAL’siz ülkeyi yönetemeyenler yine kayyımlara başvuruyor

Hukuksuzluğun, adaletsizliğin kol gezdiği bir ülkede yaşıyoruz. Hukuksuzluğun belki de en önemli göstergelerinden biri kayyımlardır. OHAL uygulamalarının başında kayyımlar gelmişti. OHAL’siz yapamayanlar, OHAL’siz bu ülkeyi yönetemeyenler, bu tükenmiş iktidar 31 Mart seçimlerinden sonra yine kayyımlara başvurmaya devam ediyor. Kayyım hukuksuzluktur, anayasa ihlalidir. Kayyım atanan belediyeler yolsuzluk ve hukuksuzluğun merkezi haline gelmişlerdir. Bu dönem ortaya çıkan Sayıştay raporları yolsuzluğun büyüklüğünü teşhir etti. Sayıştay Başkanı bunu açıkça dile getirdi.

Kayyım raporumuzu toplatan savcı Sayıştay raporunu da toplatsın

Bakın ne dedi; "31 müzekkerenin tamamına yakını kayyım atanan belediyelere ilişkin suç duyurusudur". Bunu bizzat Sayıştay Başkanı söyledi. Hatırlarsınız bir kayyım raporu hazırlamıştık. Bu raporu halkla toplumla buluşturduk ve savcı raporları toplatma kararı aldı. Ben o savcıya sesleniyorum şimdi; Sayıştay raporunu da toplayın.

Şu ana kadar kayyım atanan 16 belediyemiz var. 16 belediyemiz gasp edildi. En son Cuma sabahı İpekyolu Belediyemize de kayyım atanıp, belediye eşbaşkanlarımız Azim Yacan, Şehzade Kurt tutuklandı.

Bu kez kayyımlarla birlikte iktidarı da süpürüp atacağız

Kürt halkının iradesini kayyım atayarak yok saymak; siyaseten tükenmişliğin, aczin ve Kürt düşmanlığının AKP tarafından itirafından başka bir şey değildir. Kayyımları gönderdik, 31 Mart’ta kayyımları süpürüp atacağız dedik ve süpürüp attık. Ama ders almadılar. O zaman bu kez kayyımlarla birlikte bu iktidarı da süpürüp atacağız. 

Tecride zemin olan hukuksuzluk sorgulanmadıkça toplumsal barış inşa edilemez

Hukuksuzluk, adaletsizlik her geçen gün yükseliyor. Bunun nedeni tecrittir. Tecrit, hukuk devletini yok sayan bir uygulamadır. Tecrit demek hukukun askıya alınması yani OHAL'in süreklileşmiş olmasıdır. Yıllardır Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit, Türkiye’de yasaların askıya alınmış olmasındandır. Tecrit hak ihlallerinin, adaletsizliklerin hukuksuzluğun, savaş politikalarının normalleştirilmesinde iktidarın önemli enstrümanı haline gelmiştir. Tecride zemin olan hukuksuzluk sorgulanmadıkça bu ülkede adalet tesis edilemez, toplumsal barış inşa edilemez.

Tecrit hukukunda ısrar yargıyı bağımlı hale getirdi

Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı kalmadı, yok. Çünkü tecrit hukukunda ısrar yargıyı bağımlı hale getirmiştir. Talimatlı yargı marifetiyle tecrit olağanlaşmıştır. Yargı demokratik siyaseti tecrit altına almıştır. 

Ülke bir tecrit girdabındadır

Bakın Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile ilgili son tutuklama kararları tam da tecrit hukukunun yeniden yeniden üretilmesidir. Osman Kavala’nın 742 gündür cezaevinde olması tecrit hukukunun yeniden yeniden üretilmesidir. En son Selçuk Mızraklı’nın Kayseri Cezaevine gönderilmesi tecrit hukukunun yeniden üretilmesidir. Anayasa 127’nci Maddenin ihlali tecrit hukukunun yeniden üretilmesidir. Ülke bir tecrit girdabındadır. Bugün tecrit tüm cezaevlerinde işkence olmuştur. Bütün siyasi tutuklu ve hükümlülere işkence uygulanmaktadır, kötü muamele söz konusudur. Gözaltındaki gençlere çıplak arama bahanesiyle açık bir işkence söz konusudur. Adalet yoksa barış da yok. 

Çözümü Amerika’da Rusya’da arama, çözümün adresi İmralı

Türkiye’de barışçıl çözümün gerçekleşmesine dair umutların yükseldiği bir dönemde bakın Sayın Öcalan ne diyor, hem de yüzlerine söylüyor; yani onunla görüşen devlete, iktidara söylüyor: "Bu masayı devirirseniz çözümü Washington’da, Moskova’da ararsınız". Bunu net, açıkça söyledi. Bu uyarı çok önemli bir tarihi belirlemeydi. İktidar şimdi çözümü Amerika’da, Rusya’da arıyor. Biz de diyoruz ki, Amerika’da, Rusya’da arama. Eğer çözüm arayacaksan bunun adresi İmralı’dır. 

AKP-MHP iktidarı başarısızlığının içinden çıkmak için Washington yolunda

Orta Doğu’da savaş tamtamları çalan AKP-MHP iktidarı başarısızlıklarının içinden çıkmak için Washington yolunda. Birkaç saat sonra orada olacak. Oradan bir başarı hikayesi üretme peşinde. Bir kez daha Washington’a gidiyor.

Trump'ın mektubuna ses etmeyenin kimseye tazminat davası açacak hali yok

Gitmeden önce dinledim, acaba mektubu yanına alacak mı almayacak mı diye. Almadı, alamadı, alamaz. Ama burada Cumhurbaşkanını her eleştirene bir tazminat davası açıyor. Bundan sonra tazminat davalarının da hükmü yok. Bu mektuptaki hakarete ses etmeyenin kimseye tazminat davası açacak hali de yoktur. 

ABD'ye kendisini kurtarmaya gidiyor; gündeminde Kürtlerin fermanı, Halkbank ve kişisel mal varlığı var

Elindeki dosyalarda Kürtlerin fermanı var, Halkbank var ve bir de kişisel mal varlığı var. Nedir gündem, aslında kendisini kurtarmaktır. Kendisini kurtarmaya çalışırken Türkiye halklarını büyük bir ekonomik ve siyasi krize sürüklüyor. Peki, Türkiye halklarını bu ekonomik ve siyasi krizden kim kurtaracak? Kuşkunuz olmasın HDP kurtaracak. 

Bütçe açığındaki büyüme halktan çalınan kaynaklardır

2020 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi tıpkı bundan önceki bütçelerde olduğu gibi halkın ihtiyaçlarından çok hükümetin, aile efradının, müteahhitlerin, silah tüccarlarının ihtiyaçlarına göre hazırlanmış. Bütçe 1 trilyonu geçti ve ilk defa böyle büyük bir rakama ulaştı. Türkiye’deki iktisadi ve yapısal sorunlar daha da derinleşti. 2019 yılında bütçe açığı 81 milyar olarak hesaplanmıştı. Şimdi bütçe açığı 139 Milyar TL olarak düşünülüyor. Hatta bunu 2022’ye kadar uzatırsak 160 milyar liraya kadar çıkıyor. Yani bütçe açığı büyüyor. Bakın bütçe açığındaki bu büyüme, halktan çalınan kaynakların grafiğidir. Bütçe açığındaki bu büyüme savaş bütçesinin itirafıdır.

Yediden yetmişe herkes borçlandı

Bütçe artık dikiş tutmuyor. Sadece bütçe açığı büyümüyor borçlar da büyüyor. Türkiye giderek daha çok borçlanıyor. Bu Türkiye’de ekonominin nereye sürüklendiğinin en açık göstergesidir. İktidar borçlanarak, açık vererek kendisini ayakta tutmaya çalışıyor. Ama tüm bu yapılanların bedelini de halka ödetiyorlar. Yediden yetmişe herkes borçlandı. Borçlulara şimdi bir de e-haciz başladı. Geçtiğimiz ay 1 buçuk milyon kişiye daha, ondan önceki ay 3 milyon 300 kişiydi, şimdi de 1,5 milyon kişiye e-haciz yoluyla haciz işlemi uygulandı. Bunun içinde öğrenciler, esnaf, işçiler var, geçinemeyenler yoksullar var. Neden saldırıyor halka? O bütçe açığı için, o borçlanma için. Neden saldırıyor, savaşı ve Saray’ı finanse etmek için. 

Memleketi betona gömdüler, betona gömenlere milyarlarca lira verdiler

Bugün 100 dolarlık gelire karşılık 62 dolar dış borç var. 2002’de iktidara geldiklerinde bu miktar 55 dolardı. Yani 2001 krizinin tahribatından daha büyük büyük bir tahribat yaratmış durumdalar. Kamu Özel İşbirliği yani müşteri garantili projelerde; 19 milyar liraya çıkan bir destek var müteahhitlere. Yani memleketi betona gömdüler. O betona gömenler bir de bu şekilde kamu-özel işbirliği diye işi başlatıp yükünü kamuya, kârını müteahhide verdiler. Buna daha 3.Havalimanı dahil değil. 

Bu iktidar müteahhitlerin iktidarı

2020 yılı bütçesinde 44.4 milyar liralık doğrudan teşvik veriliyor patronlara. 25.2 milyarlık doğrudan sosyal güvenlik primi veriliyor. Bu kaynakları aktarıyorlar ama ekonomi dikiş tutmuyor. Ekonomide işsizlik giderek büyüyor. Bu dönemde yapacağınız şey işsizliğe çözüm bulmaktadır. Bu kaynakları iş gücü yaratmaya, ülkenin yoksulluğunu çözmeye aktarmanız gerekiyor. Ama bu iktidar halkın iktidarı değildir. Bu iktidar müteahhitlerin iktidarıdır. O yüzden de işsizliğe çözüm bulmak yerine hala müteahhitlere kaynak aktarmaya devam ediyorlar.

2020 bütçesi savaş, kayyım ve tecrit bütçesidir

2020 bütçesi HDP için savaş, kayyım ve tecrit bütçesidir. Bu bütçeden sadece Kürtler değil ülkenin tüm yoksulları, emekçileri, kadınları, çocukları, yaşlıları, engellileri zarar görecektir. Savaşın toplumsal ve ekonomik maliyeti daha da artacaktır. 

AKP-MHP ittifakı ile halk arasında bir kavga var; ekmek kavgası

Geçtiğimiz hafta hepimiz çok büyük bir üzüntü yaşadık. İntihar vakaları yaşandı peş peşe. İstanbul’da 4 kardeş borçlarından dolayı intihar etti. Yine Antalya’da 2 ve 7 yaşında çocukların olduğu 4 kişilik bir aile yaşamlarına son verdi. Son 5 yılda geçim sıkıntısına bağlı olarak intihar vakaları % 300 artmış durumda. Eğer bir savaş arıyorsanız bakın işte savaş burada, her yerde. Savaş herkesin kapısını çalıyor, herkese eşit ölüm getiriyor. O yüzden savaşa karşı çıkmalıyız. Kavga burada. AKP-MHP ittifakı ile halk arasında bir kavga var. Bu ekmek kavgasıdır. Günün sonunda biz yoksulların, emekçilerin, işsizlerin, işçilerin evine giren tek şey borçlardır, zamlardır. Savaşın faturasını 2 küçük çocuğa ödeten bu zihniyetin karşısında durmak, insanım diyen herkesin sorumluluğudur.

Kabine değil yolsuzluk şebekesi

Bu krizin, bu yaşananların yegane sorumlusu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir, bu kabinedir. Size bir kabine fotoğrafı göstereceğim. AKP iktidarı ülkede kalan demokrasi kırıntılarını yok edip tek adam rejimine çevirdikçe adeta bir yolsuzluk şebekesine dönüştü. Karşı karşıya olduğumuz şey bir kabine değil, bunlar Daltonlar'dır.

Bizde boş konuşana zevzek denir, o yüzden zevzeksin

Ekonomiden Sorumlu Bakan benim şu sözüme alınmış. ‘Nasıl bir mucize ki o zevzek bakan enflasyon düşüyor diyor.’ Bu ağırına gitmiş, ona zevzek demiş olmam. Harçların, cezaların, vergilerin % 22,5 arttığı yerde, kamu çalışanlarına zam % 4 iken bu bakan çıkıyor diyor ki “Otoyol, köprülere yaptığımız şey dinamik fiyatlandırmadır”. Zam diyemiyor, dinamik fiyatlandırma diyor. Bizde boş konuşana zevzek denir, o yüzden zevzeksin.

Çok laf yalansız çok mal haramsız olmaz. Bunların bir yanı yalan bir yanı haram. Einstein diyor ki “Bazıları için omurilik yeterliyken beyin sahibi olmaları ne büyük talihsizlik.” Lafı nereye getireceğimi anladınız.

Bir İçişleri Bakanı var adeta İç Savaş Bakanı

Bir İçişleri Bakanı var, HDP olmazsa yapacak işi yok. HDP ile yatıyor HDP ile kalkıyor. HDP düşmanı. Adeta bir İç Savaş Bakanı. Bakın güvenlik ve savaş harcamaları (grafik gösteriyor). Yani bu şu demek: Bu eğitimden, sağlıktan, sosyal barıştan, barıştan çalınanın grafiği demek. Militarist harcamalar. İşte bu harcamalar yoksulluğun nedenidir. Bu harcamalar bugün içinde bulunduğumuz sorunların nedenidir. Hala bu bakan çıkıyor sabah akşam HDP’ye saldırarak, toplumu ayrıştırarak, düşmanlık yaratarak adeta bu tabloyu meşrulaştırmaya çalışıyor.

Akar’a Bağdadi’nin Türkiye sınırının 5 km ötesinde olduğunu söylememişler

Bir başka  bakan, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar. CNN International’da bir demeç veriyor, soruyorlar, "Operasyondan önce Bağdadi'nin 5 km sınırın ötesinde olduğunu biliyor muydunuz", bakan yanıt veriyor: "En azından ben bilmiyordum". Ona söylememişler. En çoğundan kim biliyordu peki? Bu Savunma Bakanının aczinin fotoğrafıdır. Turizm Bakanı. Dedim ya Daltonlar; bakanın icraatına bakın, Bodrum’da Kisse Koyu’nu imara açıyor. Kimin için, kendi için. Kisse Koyu’nu imara açan bir Kültür ve Turizm Bakanımız var.

Eskiden patates, soğan teröristti şimdi ıspanağı da terörist yaptılar

Sağlık Bakanı’nın sağlık şirketine 220 milyon lira sağlık yatırım teşviki, 50 milyon lira da vergi indirimi sağlanıyor. Sağlık Bakanı çıkıyor diyor ki, "Halkımız sebzeleri otlardan iyi ayıklasın, iyi yıkasın". "Çünkü benim işim var. Hastaneye gelen teşvik ile yatırım yapacağım". Onun derdi yatırımları. Şimdi bu teröristler artmaya başladı. Bir ara patates soğandı, şimdi buna ıspanak da eklendi. Giderek terörist sayısı artıyor. Tarım Bakanı’nın bu konuyla ilgisi yok, o ıspanakla ilgilenmiyor. Onun için gıda güvenliği diye bir kavram yok. O dondurulmuş gıda ile ilgileniyor, biliyorsunuz patates firması temsilcisi. 

11 Milyon fidan dikerek Kazdağları’nı, Munzur’u örtbas etme peşindeler

11 Kasım’da 11 milyon fidan dikiyorlar. Bre cahil 21 Mart Ormancılık Günü. Ormancılık Günü niye 21 Mart diye sormuyor, fidan niye o zaman dikilir diye sormuyor. Bu milletin kaynağı ile şov peşindeler. Yaptıkları doğa katliamını örtme peşindeler. Yani Kazdağları’nı, Munzur’u örtbas etme peşindeler. 3. Havalimanı nedeniyle Kuzey Ormanlarını yok ettiler, onu gizleme peşindeler. Bu 11 milyon fidanın birçoğu tutmayacak ama olan yine toplumun kaynaklarına doğasına olacak.

Dışişleri Bakanı bir şeyler yaptığını itiraf etti

Dışişleri Bakanı… Geçtiğimiz gün araştırmacı gazetecilerin kurduğu “Organize suç ve yolsuzlukları haberleştirme projesi” bir takım e-mail yazışmalarını yayımladı. Mailler, ABD Başkanı Trump’ın seçim çalışmasını yürüten Paul Manafort’a ait. Şu anda cezaevinde. Bu yazışmalarda bizim Dışişleri Bakanının adı geçiyor. Bakanın cevabı “Hesabını veremeyeceğim hiçbir davranışta bulunmadım”. Yani bir davranışta bulunmuş, itiraf ediyor. 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir iflas sistemidir

Bu sistemde hukuk yok, özgürlük yok, denge denetleme ağları yok, ekonomik zenginlik yok, insan hakları yok, ifade özgürlüğü yok. Ne var; tek adam var, oyları düşmesin diye savaş çıkaranlar var. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bir iflas sistemidir. Bu sistem siyasetin ve ekonominin iflası demektir. Bu sistem toplumsal sorunların çözümünü reddeden, dışlayan bir sistemdir.

Siyasi çözümde ısrarcıyız, demokrasi ittifakını genişletmeliyiz

Türkiye halkları aslında çözüme hazırdır. Çözüm demokratik cumhuriyet mücadelesidir, demokratik cumhuriyet kaçınılmaz bir seçenektir. Biz HDP olarak Demokratik Cumhuriyet diyoruz. Cumhuriyetin demokratikleşmesi ve halklarla buluşması artık kaçınılmaz bir ödev olarak önümüzde duruyor. Yerel demokrasi ile güçlendirilmiş parlamenter demokratik rejim bugün içinde bulunduğumuz krizden çıkışın tek yoludur. Eşit yurttaşlığı esas alan, merkeze karşı yereli güçlendiren, hukukun üstünlüğüyle yaşayan bir ülke için şimdi demokrasi ittifakını güçlendirmeliyiz. Türkiye halkları 7 Haziran’da, 24 Haziran’da, 31 Mart’ta cumhuriyeti halkla buluşturmuştur, alternatifi halkla buluşturmuştur. Alternatifi Türkiye halkları yaratmıştır. HDP bu alternatifi 31 Mart’ta bir seçeneğe dönüştürmüştür. Siyasete düşen görev bu seçeneği hayata geçirmektir. Siyasi çözümde ısrarcıyız. Bu ülkenin demokratik siyasete esas alarak çözemeyeceği sorun yoktur. 

Kürtler olmadan, Rojava olmadan Suriye’de çözüm olmaz

Suriye’de de siyasi çözümde ısrarcıyız. Suriye’de anayasa görüşmelerinde Kürtler olmalıdır, Suriye Demokratik Meclisi olmalıdır, Rojava olmalıdır, Afrin olmalıdır. Onlar olmadıkça Suriye’de bir çözüm olmaz. Suriye’de siyasi çözüm Türkiye’de demokratik çözüm mümkündür. Bunun gereği neyse onu yapmalıyız. Demokratik bir anayasa için, demokratik çözüm için demokrasi ittifakını büyütmeliyiz. Bizler faşizmle mücadelemizi büyütüyoruz. Diz çökmedik baş eğmedik, bu mücadele büyüyecek ama bunlar yıkıldıktan sonra eğer demokratik bir cumhuriyeti var edeceksek yola çıkma zamanı gelmiştir.

31 Mart stratejimiz doğru yaptığımızı göstermiştir

Gelin HDP’nin bu çağrısına kulak verin, gelin HDP’nin bu çağrısına katılın. Faşizmi yıkmak ve Türkiye’yi demokratikleştirmek için ortak akıl ve duyguda mutlaka buluşmalıyız. 31 Mart stratejimiz bize doğru yaptığımızı göstermiştir. Stratejimize oy verdik ve biz kazandık. Halklar kazandı, emekçiler kazandı, kadınlar kazandı. Türkiye’de farklı farklı inançta olanlar, eşit yurttaşlık mücadelesi veren Aleviler kazandı. Kadınların, emekçilerin, ezilenlerin, yoksulların AKP MHP bloğuna karşı yükselen sesine hep birlikte ses verdi ve faşizmi gerilettik. Partimizin kapıları tüm demokrasi güçlerine açıktır. Demokrasi güçlerinin kuracağı her türlü kurumsal, yerel inisiyatifin içinde de seve seve yer almaya hazırız. 

Bu kavga ekmek ve hürriyet kavgasıdır

Bu süreçleri tek tek kişilerin, mahalle inisiyatiflerinin, demokratik kitle örgütlerinin kısaca tüm demokrasi yanlılarının yer alacağı bir süreç olarak ele alıyoruz. Bizler diyoruz ki; işçi, Kürt, Alevi, Türk, kadın, işsiz, yoksul hepimiz aynı kavgayı veriyoruz, verdiğimiz kavga ekmek ve hürriyet kavgasıdır. Şimdi, bu kavgayı kazanmak için yan yana gelelim. Demokrasi ittifakında buluşalım diyoruz. Buraya gelen, emek veren, güç katan herkese bir kez daha teşekkür ediyoruz. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Hepimizin yolu açık olsun. 

12 Kasım 2019