Temelli: 31 Mart’ta Türkiye’yi değiştirdik

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli'nin Gazete Duvar'a verdiği röportaj:

31 Mart yerel seçim sonuçlarıyla ilgili ilk değerlendirmeler yapılmaya başlandı. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere batıda birçok büyükşehirin AK Parti’den muhalefete geçmesine aday çıkarmama kararı ile etki eden HDP, doğuda ise 4’ü il olmak üzere çok sayıda belediye başkanlığını kaybetti.

HDP Eş Başkanı Sezai Temelli’ye göre seçim sonuçları son 4 yılda yaşananlara karşı güçlü bir itirazdı. Türkiye siyasetinin aksını değiştirdiklerini söyleyen Temelli, “Bu itirazın ortaya konulması bir umudun açığa çıkması ile mümkündü. Stratejimizle, yaratmış olduğumuz seçenekle Türkiye halklarına bu olanağı sağlamış olmanın gururunu yaşıyoruz” dedi. Doğuda kaybedilen illerle ilgili ayrıntılı çalışma yaptıklarını anlatan Temelli, iktidar kanadından gelen HDP’nin güç kaybettiği eleştirileri için de “AKP teselliyi HDP’de aramasın” dedi.

Seçimin sonunda ortaya çıkan çoğulculuğa uygun siyaset yapılması gerektiğini belirten Temelli’nin çağrıları da var. Cumhurbaşkanının kendi alanına çekilmesi gerektiğini belirten Temelli, Kabine’nin Türkiye’nin yeni siyasetini okuyacak şekilde yapılandırılması gerektiğini Yasama’nın da yürütmenin boyunduruğundan kurtarılması gerektiğini söyledi. HDP Eş Başkanı Sezai Temelli’nin seçim sonuçlarıyla ilgili değerlendirmeleri şöyle oldu:

Aday çıkarmadığınız büyükşehirleri CHP kazanırsa buraları HDP’nin yöneteceğini söylediğiniz iddia edildi. İstanbul ve Ankara el değiştirdi. Ne olacak bu illerde?

Bu ifadeyi Hürriyet ve CNNTürk verdi. Böyle bir sözüm yok. Yalan olduğu da ortaya çıktı ama düzeltmediler. Böyle bir şey söz konusu olamaz, olmamalı da. Yerel yönetimlerde belediye başkanı seçildikten sonra artık o kentin belediye başkanıdır ve tüm kent halkına karşı sorumludur. Yönetim anlayışı da beraber yönetim olmalıdır. Şu parti, bu parti değil. Size 52 millet oy verdi, tüm siyasi görüşler oy verdi. Siz de artık herkesin belediye başkanısınız. Bizim kazandığımız yerlerde yönetim anlayışımız bu. Belediye binalarına astığımız “Çok dillilik” tabelasının anlamı herkesi kucaklamaya dönük anlayışın ifadesidir. Umarım sadece AKP’den alınan kentlerde değil, AKP’nin aldığı belediyelerde de yönetim anlayışı bu kulvara geçer. Yerel dinamikleri dikkate alan, yerel demokrasiyi önceleyen, iktidar ve vesayete karşı toplumla birlikte duran bir belediyecilik anlayışını hayata geçirmeliler. Çünkü bu sonuçlar halkların, toplumun değişim talebinin sandıklara yansımasıdır.

‘STRATEJİMİZİN GURURUNU YAŞIYORUZ’

Türkiye genelinde 31 Mart sonuçlarını nasıl değerlendirdiniz?

Bu sonuçlar Türkiye’nin 25 yıllık siyasi aksını değiştirdi. Daha önce 7 Haziran’da da önemli bir hamle yapmıştık. Tek adam anlayışına karşı Türkiye’nin çoğulcu karakterini anlatan, bunun siyasetini yapan bir anlayıştı. Ama 7 Haziran’ı Türkiye doğru okuyamadığı, ortaya çıkan sonuca yeterli toplumsal desteği vermediği ve iktidarın Türkiye’yi 7 Haziran’dan koparmasına sessiz kaldığı için sonrasında kabus gibi geçen bir 4 yıl yaşandı. Geçmiş dönem belediye eş başkanlarımız, milletvekillerimiz içeride. Birçok belediyeye kayyım atandı. Kendi belediye başkanlarını aldılar. Tekçilik her yeri kuşattı. Hukuksuzluk, adaletsizlik arttı. Bu aslında 7 Haziran’dan da önce mutlak tecridin başladığı 5 Nisan 2015’de başladı. Bu hukuksuzluk ve adaletsizlik domino etkisi yarattı. Bu tecrit başlamasa, Dolmabahçe mutabakatı üzerinde görüşmeler devam etse, parlamento tüm bileşenleri ile sahip çıksa bugün yerellerde belki başka bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık. Ama o gün çöktürme planına bağlı olarak masayı devirenler, mutlak tecridi başlatanlar ilk taşı devirerek bugüne kadar izlediğimiz bütün adaletsizlik ve hukuksuz süreci yarattılar. Ne varsa yıkarak geldiler.

4 yılın sonunda geldiğimiz yerde toplum çok önemli bir itirazı dile getirdi. Çok daha geniş tarihsel değerlendirme yapabiliriz ama seçim sonuçlarında bu 4 yıla yönelik çok güçlü bir itirazdır ortaya konulan. Bu itirazın ortaya konulması bir umudun açığa çıkması ile mümkündü. Stratejimizle, yaratmış olduğumuz seçenekle Türkiye halklarına bu olanağı sağlamış olmanın gururunu yaşıyoruz şu anda.

Çokça ifade edildi bu seçimi muhalefete siz mi kazandırdınız?

Kazandırmak veya kaybettirmek ya da bu işin sahibi biziz gibi bir dil kullanmadık. Biz Türkiye halklarına, demokrasi güçlerine bu 4 yılın mağduru olmuş, yok sayılmış insanlarına siyaset yapma anlayışımızdan, Kürt halkının mücadelesinden, HDP’nin radikal demokrasi anlayışından kaynaklanan bir seçenek sunduk. 16 Nisan referandumundan beri çağrımız böyle. O zaman da tekçi anlayışa karşı “herkes kendi hayırı ile gelsin” demiştik. Çünkü HDP’yi düşmanlaştıran, yok sayan, Kürtlere “def olun gidin” diyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Buradan çıkmazsak hepimiz bu felaketin içinde yok olup gideceğiz. Bu seçeneği sunduk, bunun sahibi olarak davranmıyoruz. Bu seçeneği var etmenin gururu ile diyoruz ki, Türkiye’yi değiştirebilirdik, üzerimize düşen sorumluluğu taşıdık, Türkiye değişti. Kimse bunu kabul etmese de değişti. Siyasetin aksı yeni bir hatta geçmiştir. Şimdi önemli olan bu ortaklaşmayı daha da zenginleştirmek, güçlendirmek. Bunu başarabiliriz. Bu aynı zamanda toplumsal barışın yeniden var edilmesine yönelik atılmış bir adımdır. Bunun birinci adımı birbirimizin hassasiyetlerine saygı, duyarlılık. Leyla Güven açlık grevinin 146. gününde. Binlerce kişi açlık grevinde. Bugün yasal bir talep olan Sayın Öcalan’ın avukatları ve ailesi ile görüşmesi önünde engel kalkmalı.

‘AKP TESELLİYİ HDP’DE ARAMASIN’

Seçim sonuçlarına bakıldığında 4 il belediyesini kaybettiniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sonuçları “Kürt kardeşlerimizin kendi iradelerini pazarlık masasına sürenlere verdiği önemli bir ders” olarak nitelendirdi.

AKP’nin kendine teselliyi HDP üzerinden aramasını kabul etmemiz mümkün değil. Bizim hiçbir oy üzerinde ipoteğimiz olamaz. O AKP yöntemidir, nasıl yapılır çok iyi biliyorlar. 2014 yerel seçimlerine göre oylarımız azalmadı, arttı. Bu 4 ili kaybetmek ikili bir değerlendirme gerektirir. Biri bize dair. Belediye başkanlıklarını kaybetmekte bizim de eksiklerimiz vardır. Bunları özeleştirel bir yaklaşımla değerlendirecek, eksikliklerimizi telafi etmeye çalışacağız.

‘BU SEÇİME 2014 KOŞULLARINDA GİRMEDİK’

Nedir bu eksikliklerle ilgili ilk tespitleriniz?

Ayrıntılı bir analiz yapılıyor. Muhakkak eksikliklerimiz olmuştur. Bu yadsınacak bir şey değil. Ama bizim eksikliklerimiz ötesinde AKP’nin izlemiş olduğu sözde seçim kampanyası, bu son 4 yılın etkisi de değerlendirilmeli. Bu seçimlere 2014 yılı koşullarında girmedik. 2019 koşullarında girdik. Ve 5 Nisan 2015’ten bu yana izlenen bir siyasi hatta girdik. Yerel seçimlerde özel dinamikler de dikkate alındığında birçok faktörün etkisi vardır, hepsini ayrıntılı değerlendireceğiz.

‘ŞIRNAK BELEDİYE BAŞKANININ MEŞRUİYETİ YOK’

Özellikle Şırnak çok konuşuldu. Neden kaybedildi?

Şırnak’ın kaybedilme nedeni garnizon etkisidir. 24 Haziran’da olduğu gibi bu kez daha fazla sayıda asker ve polisin kaydırılması sonucunda bu ortaya çıkmıştır. Şırnak Belediye başkanının hiçbir meşruiyeti yoktur. Çünkü kendi hemşehrilerinden, yerleşik olanlardan değil oraya kaydırılmış asker ve polislerin oyları ile seçilmiştir. Bu fotoğraflar, belgelerle açık ortadadır. Diğer iller içinse raporlar geldikçe kamuoyu ile paylaşacağız.

‘NE BİZ NE BELEDİYE BAŞKANI DERSİM’DEN VAZGEÇECEK’

Tunceli’de AK Parti’ye kaybetmediniz ama oradaki değişimin nedeni ne oldu?

Dersim’in sosyolojisini bilmeden yorumlamak gerçeklikle bağdaşmayabilir. 2014 seçimlerine de baktığınızda yerel dinamiklerde, siyasetlerin nasıl ortaklaşıp ayrıştığını görmek mümkün. Evet orada kayyımları süpürdük, belediye başkanlığını da kazanmayı çok isterdik. Bizim için çok özel ve anlamı bir yer ama olmadı. Olmadı diye ne biz Dersim’den vazgeçeceğiz ne de bugünkü belediye başkanı Dersim’den vazgeçecek. Hep birlikte Dersim’e sahip çıkılacak. Birlikte yönetim şekillenecek. AKP’nin alması ya da Dersim’deki sosyolojiyle barışık olmayan birinin kazanmasını istemezdik. Ben inanıyorum ki Dersim gerçek anlamda iyi bir yönetim sergileyecektir. Belediye Meclisi’nde çoğunluk bizdedir. Bu dayanışmayla seçim sürecini geride bırakıp önümüze bakacağız.

‘KAYIPLARDA SİYASİ İKLİMİN ETKİSİ VAR’

Kaybedilen 4 ilde de il meclislerinde çoğunluk HDP’de ama başkanlar farklı. Bu tabloyu nasıl yorumluyorsunuz?

Bunları araştıracağız ama yerel seçimlerde 2014’te de bu tabloyu yaşadık. Aslında HDP ilk defa yerel seçime girdi. Bölgede 65’e yakın belediye kazandık. 62 belediye kesinleşti. Muş, Tatvan ve Viranşehir’de ise itirazımız var. 102 belediyeden buraya geldik. Bu düşüşte içinde bulunduğumuz siyasal iklimin etkisi var. Ama bizim de eksikliklerimiz var. Kaybettiğimiz birçok yer küçük ölçekli, kontrol edilebilen, birçok manipülasyona açık yerler oldu. Yerel seçimlerin kendine has dinamikleri de var. Adaylar önemli. Göçün de etkisi var. Şırnak’ta bunu da görmek mümkün. Kendi eksikliklerimize bakmazsak bu gücümüzü koruyamayız. Daha önce de özeleştiriler yaptık. Buraya samimiyetle bakıp halkımızla paylaşacağız.

Kazandığınız yerler için ne söylersiniz?

Beklentinin altında belediye başkanlığı kazanmış olabiliriz ama şunu rahat söyleyebiliriz, kayyım kalmadı. Şimdi hiç kimse “kayyım gelsin” diye bir taleple ortaya çıkmaz, çıkmak istemez. Bölgede vesayet kabul edilmediği ortaya çıktı. Hele de kayyımcı bir vesayet asla kabul edilmiyor. Bu garnizon etkileri, şaibeleri bir tarafa bırakıp şöyle bir senaryo üzerinden baksak: Çok demokratik, adil bir ortamda bu seçimler yapılsa sonuçlar ne olurdu? Ne kadar sandık taşındı, ne kadar insanın kaydı silindi, ne kadar polis, asker kaydırıldı, ne kadar mükerrer oy kullanıldı? Bunlar olmasa nasıl sonuç çıkardı? Türkiye bunun hayalini kursun. İstanbul için düşünsün. Bunlar olmasa İstanbul’da sadece 25 bin mi, daha fazla bir farkı mı konuşurduk?

Seçim sonuçlarıyla ilgili nasıl bir değerlendirme süreci yaşanacak?

3 Nisan’da MYK, ardından MYK ile grup toplantısı, daha sonra da Parti Meclisi olacak. Ayın ortasına kadar bu toplantıları bitirip kapsamlı bir rapor açıklayıp yol haritasını kamuoyu ile paylaşacağız.

‘TÜRKİYE SİYASETİNİN AKSINI DEĞİŞTİRDİK’

Bu tartışmalar bir kurultaya götürür mü?

Kurultaya gideceğiz ama olağan kurultaya gideceğiz. İçeride böyle bir tartışma yok. Bu yılın ikinci yarısında ilçelerle kurultay süreci başlayacak. Ocak 2020’de kurultayı yapacağız. Türkiye siyasetinin aksını değiştirmiş bir parti olarak buradayız. 25 yıllık bir perspektiften değerlendirdiğinizde ne kadar önemli bir seçenek yarattığımız çok açık ortada. Bunu kimse yadsıyamaz. Başka tartışmaların içinde bunu gölgelemeye çalışmak anlamlı değildir ve büyük haksızlıktır.

HDP belediye sayısının düşmesi nedeniyle seçimin kaybedenleri arasında sayılıyor.

Bu Türkiye siyasetinin HDP’den kaçma siyaseti. Türkiye siyaseti, tüm dinamikleriyle HDP ile siyaset yapacağını içine sindirmelidir. Çünkü siyasetsizliğe mahkum edilmiş, siyaset yapamaz kılınmış bir toplumun önüne seçenek koyduk, siyasete yeniden davet ettik. HDP’den kaçma stratejilerinden kaçmaları gerek.

Tabii Kars’ı almanız da büyük başarı olarak değerlendiriliyor. Kars için ne söylersiniz?

Kars büyük başarı. Oradaki herkesi, özellikle çok özverili, örnek bir çalışma yapan Ayhan Bilgen’i kutlamak isterim. Tarihi, geleneği, siyaset yapma dünyasına baktığımızda Kars gerçekten HDP’ye yakıştı. Kentte insanın vicdanının kaldırmayacağı bir tahribat var. Bunları aşmak gerek. Yerel yönetim konusunda iddialıyız. Kars’ta fark yaratacağız.

‘BU GURUR HEPİMİZİN’

Bundan sonra ne olur?

HDP’den yoksun anlayışla siyasete bakılamaz. Şimdi demokrasi güçleri daha fazla dayanışma içinde olmalı. İktidarın bugüne kadar izlediği siyaset HDP’ye çok zarar verdi. HDP’yi düşmanlaştırdı, hedef haline getirdi. İnsan aklını zorlayacak saldırılarla karşılaştık. Kürt halkı büyük bedeller ödedi. Mağduriyetler yaşadı. Ama mücadeleden, demokrasi, barış anlayışından vazgeçmedik. Böyle de devam edecek. Bize dediler ki “Siz Türkiye partisi değilsiniz. Biz dedik ki, Türkiye partisiyiz. Türkiye’yi değiştiririz ve değiştirdik. Yani bu tekçi anlayışa mahkum kılınmış siyaseti değersizleştiren, siyaseti kovmaya çalışan anlayışa karşı şimdi Türkiye’nin her yerinde siyaset yapılıyor. En başta da söyledim bu gurur hepimizin. Başta tabii ki bize oy veren halkımız strateijimize öyle bir sahip çıktı ki iktidarın hali ortada.

Seçim sonuçlarının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın balkon konuşmasını nasıl değerlendirdiniz. Seçmenin mesajı alınmış görünüyor mu?

Bu tabloyu doğru okumak gerek. Tabloya baktığınızda Türkiye bizim sunduğumuz seçeneğe sahip çıkmıştır. Çoğulculuk “buradayım” demiştir. Tüm halklar, siyasetler “buradayız” demiştir. Bu tekçi anlayışa karşı çoğulculuğun, laikliğin, demokratik cumhuriyetin sahiplenildiği görülmüştür. İktidara karşı güçlü bir itiraz var. Bunu hep birlikte değerlendirmeliyiz. Mevcut açıklamalarla yorumlamak mümkün değil. Erken açıklamalar. Bu çoğulculuğa uygun siyaseti hep birlikte üretmemiz lazım. Parlamentoya çok fazla görev ve sorumluluk düşüyor. Yerel parlamentolara, belediye meclislerine sorumluluk düşüyor. Bu Meclis hukuku oluşmalı, yoksa her yerde bir Erdoğan ile karşılaşabiliriz. Her yerde Meclislerin karar aldığı bunu uygulayıcıların hayata geçirdiği bir yönetim istiyoruz. O nedenle Cumhurbaşkanına da çağrı yapıyoruz. Cumhurbaşkanı sorumluluğu ile kendi alanına çekilmelidir. Bu Kabine ile yürünemeyeceği bellidir. Kabine Türkiye’nin yeni siyasetini okuyacak şekilde yapılandırılmalıdır. Yasama yetkisi, yürütmenin boyunduruğundan kurtarılmalı ve Meclis inisiyatif almalıdır. Türkiye değişecektir. Değişim başlamıştır ama bunu olabildiğince düşük bir toplumsal maliyetle sonlandırma sorumluluğumuz vardır. Önce toplumsal barışı, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını koruyan, gözeten adımlar atmalıyız. Çok kıymetli bir ders ortaya çıkmıştır. Bunun değerini vermek gerek. Belediye başkanlıklarını kaybetmenin telaşı ile yıkıp dökme zamanı değil. Bunun sonuçlarını iyi değerlendirmek önemli. İktidarda henüz böyle bir şey görmüyoruz ama bir an önce bu 4 yıllık sürecin özeleştirisini vermesini bekliyoruz. Bu da mutlak tecridin sonlandırılması adımıyla olabilir.

‘FAŞİZM SANDIK MÜCADELESİ İLE DURDURULABİLİR’

Bu seçimlerde HDP olarak ortaya koyduğumuz strateji, ortaya koyduğumuz demokrasi seçeneği ile faşizmin, otoriter rejimlerin demokrasi mücadelesi içinde, sandık mücadelesi içinde durdurulabileceğini de göstermiş olduk. Bu nasıl bir sandık ve demokrasi mücadelesi yaptığınıza bağlı. Faşizme karşı mücadele ile sandık mücadelesini buluşturabileceğimizi gösterdik. Benim bildiğim kadarıyla belki de ilk defa gerçekleşen bir şey. Durdurmak yetmez geriletmek de lazım. Bundan sonraki mücadele demokrasi güçlerinin biraradalığına bağlı olacak.

Erken seçim bekliyor musunuz?

Şu an için acil sorunların çözümü öncelik olmalı. Türkiye’nin gündeminde şu an erken seçim yok, erken seçim beklentisi de yok. Ama bu seçimler 4.5 yıl sonra olacak diye bir dayatmanın karşılığı olarak anlaşılmasın. Seçimlerin tarihine Türkiye’deki siyasi gelişmeler karar verecek.

3 Nisan 2019