Taşdemir: Eşbaşkanlığa saldırı ideolojiktir

Kadın Meclisi Sözcümüz Dilan Dirayet Taşdemir'in Mezopotamya Ajansı'na verdiği röportaj:

İktidar tarafından eşbaşkanlık sisteminin hedef haline getirilmesinin ideolojik bir saldırı olduğunu belirten HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dirayet Dilan Taşdemir, “Otoriteyi sarsan kadınlar var ve bu kadınlar bunun sistemini geliştirmiş, olanaklarını yaratmış” dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetiminde Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyelerine kayyum atanması ardından iktidar çevreleri tarafından eşbaşkanlık sistemini hedef tahtasına konuldu. 2014 yılında Siyasi Partiler Kanunu’nda eşbaşkanlığın tanınması ardından HDP’nin yerel yönetimlerde meşru olarak uyguladığı eşbaşkanlık sistemi bugün ise soruşturmalara ve görevden uzaklaştırmalara gerekçe olarak sunuluyor.

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dirayet Dilan Taşdemir, eşbaşkanlık sisteminin hedef gösterilmesi ve bu yönlü tartışmaları ajansımıza değerlendirdi. 

‘EŞİT TEMSİLİYETİ İFADE EDER’
 
Türkiye siyasal tarihi boyunca tüm farklılıkların, inançların, kimliklerin temsiliyet sorunu yaşadığını ve bu temsiliyet sorununda da en fazla kadınların yararlanamadığına dikkat çekerek, sözlerine başlayan Taşdemir, “Hala da bu sorun devam ediyor. Her ne kadar bizim eşbaşkanlık sistemimiz ile birlikte bir istatiksel artış sağlansa da kadınların hem parlamento da hem de siyasette katılımı az. Türkiye’de hala kadına yönelik şiddeti bu kadar derin tartışmamız, erkek egemen zihniyetin, muhafazakarlığın bu kadar keskin uçlaşmasının bu siyasi temsiliyetlerle ilgisi büyüktür. 1999’la beraber kadınların hem parlamenter sistemde hem de yerel yönetimlerde yer alması için büyük bedeller verildi. Çok uzun bir süreç değil ama bakıldığında kadın temsiliyetinin arttığı, dönüşen toplumsal yapı, demokrasi meselesi, kadınların bu süreçlere dahil olması, yer almasıyla sağlandı. Kadın perspektifi ile hizmet üretilmesi demokrasi algısında da ciddi anlamda değişimler yaşattı. 2014 yılını kadın katılımı açısından tam da bir devrim olarak nitelendirmek gerekir. Daha önce kadın kotası vardı ancak bu tarihte aldığımız radikal kararla eşit temsiliyet üzerinde bir hamle yaptık. Eşbaşkanlık eşit temsiliyet oldu. Bu sadece yerel yönetimlerde ya da belediye başkanlıklarında değildi bu mekanizma tüm siyaset yaptığımız mekanizmalar için geçerliydi.”

‘TOPLUMSAL BİR DÖNÜŞÜM SAĞLADI’

Yerel yönetimlerde kadınların yer almasının ve yetki paylaşımının çok önemli olduğuna dikkati çeken Taşdemir, “Yerel yönetim tamda toplumun birebir muhatap olduğu sorunu gördüğü yüzyüze karşılaştığı mekanlar ve durumlar. Kadınların yerel hizmette yer alması, karar aşamalarında yer alması. Yerel hizmetin kadın perspektifi ile sunulmaya başlanması. Buralarda kadın görünürlüğünün artması, kamusal yaşama katılım ciddi bir değişimi de yarattı. Bu sadece kadınlar açısında bir değişim değil. Aynı zamanda toplumsal değişimi de yarattı. Çünkü maalesef Türkiye gibi ülkelerde kadınlara sadece aitlik olarak ev uygun görülür. Dolaysıyla siz kadınları toplumsal yaşamda, sokakta, parkta hatta belediye gibi erkekle algılanan mekanlarda söz ve yetki sahibi olarak görmüyorsunuz. Dolayısıyla toplumsal roller çok keskin ve katı. Eşbaşkanlıkla birlikte kadın mücadelesi ve kadın hareketinin mücadelesiyle mekan algıları da yıkıldı. Biz kadınları daire başkanlıklarında, sokaklarda, parklarda, otobüs kullanırken görmeye başladık. Yani eşitlik, adalet ilkesi yeniden kurgulanmaya başladı. Dolayısıyla bu hem erkek egemen sistemde dönüşümü aynı zamanda kadınlarla birlikte toplumda yaşama algısını, kadın farklılığıyla birlikte topluma hizmet götürme anlayışını beraberinde getirdi. Kadınların yaşamında da ciddi dokunuşlar yarattı. Toplumun demokratikleşmesi açısından kadınların kendini var etmesi, toplumun kendini yeniden görmesi ile çok büyük değişimleri yarattı” diye belirtti.

Eşbaşkanlık sisteminin hedef alınması ve kayyum atanmasının hukuki bir mesele olmadığını, her iki eşbaşkanın da halkın oyları ile seçildiğinin altını çizen Taşdemir, “Özellikle manipülasyonlarla, yalanla, iftira ve algı operasyonları eşbaşkanlık üzerinden devreye konulmuş durumda. Gerçekten akla hayale gelmeyecek bu kadar yalanı tekrar etmeninin biçimi faşizm ile ilgili bir durum” dedi.

‘SALDIRI İDEOLOJİKTİR’

Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels’in “bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur”  sözlerinin AKP için de geçerli olduğunu ifade eden Taşdemir, “Eğer söyledikleri gibi kandil atıyorsa bu zamana kadar neredeydiniz, böylelikle kendi iktidarlarını da sorguluyorlar. Yalana ve manipülasyona dayalı bir söylem. Biri gasp yapıyor, hukuksuzluk yapıyor ve Türkiye’de bir anayasasızlaştırma durumu söz konusu. Buna da toplumu uyutacak, argümanlar arıyor. Toplumu düşünemeyen varlıklar olarak gördüğü için aptallaştırma siyaseti uyguluyor. Eşbaşkanlık hukuki bir mesele değil. Orada yetkinin bölünmesi yani demokratik muhtevaya sahip olunması korkutan şey. Çünkü AKP’nin eşbaşkanlığa karşı duyduğu panik hukuki değil. İdeolojik bir mesele. İdeolojik bir kaygı” ifadelerinde bulundu.

AKP’nin 17 yıldır yaratmak istediği rejime karşı en büyük tehdidin “eşbaşkanlık” sistemi olduğunu söyleyen Taşdemir, şöyle devam etti: “Bir tek adam rejimi inşa etmek istiyorlar. İtaat edeceksiniz, konuşmayacaksınız, sorgulamayacaksınız, bir hanedanlık usulü gelecek, bütün kaynakları kullanacak, istediğini yapacak ve kendisini bir baba figürü olarak görüyor. Geri kalan tüm toplumu da ailesi. Baba herkes hakkında konuşabilir, her kararı alabilir, kimse onun otoritesini sorgulayamaz. Böyle bir gelecek tahayyülü var. Bunun karşısında bu otoriteyi sarsan kadınlar var ve bu kadınlar bunun sistemini geliştirmiş, olanaklarını yaratmış. O tekçilik dedikçe onlar çoğulculuk, o diktatörlük dedikçe kadınlar demokrasi diyor. Tabi ki tehdit olarak algılıyor. Son 4 yılda faşizmin tüm keskinliğine rağmen en fazla kadınlar sokağa çıkıyor. Kadınlar 8 Martlardan Newrozlara, cezaevlerinde her zaman toplumsal muhalefetin öncülüğünü yaptı. Kadınlar daha dirençli, özgürlüğün anlamını kendi ile çok daha fazla örtüştürüyor. En karanlık dönemde bir araya gelebiliyor. Bunun olanaklarını yarattığı için kaygı, korku iktidarı daha fazla sarıyor.”

‘TÜM İKTİDARLARIN KORKUSU KADINLARDIR’

Taşdemir, eşbaşkanlık sistemine karşı mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceklerini vurguladı. “Tehlike olarak görülen nedir? Kadınların karar mekanizmalarına katılması mı? Şiddete karşı çıkması mı? Daha adil, eşitlikçi bir paylaşım mı?” sorularının AKP’ye sorulması gerektiğini belirten Taşdemir, AKP’nin aslında açıktan söyleyemediği “Biz kadınların siyaset yapmasına karşıyız” söylemini pratikte uyguladığını söyledi. AKP’nin kadınların toplumsal değişime öncülük etmesini engellemeyi hedeflediğini aktaran Taşdemir, bunun sadece bu dönem iktidarı ile sınırlı olmadığını her dönemin iktidarının ilk hedefinin kadınlar olduğunun altını çizdi. Kadınların ciddi tarihsel bir direniş mirasına sahip olduğunu ifade eden Taşdemir, “O açıdan da biz bu saldırı konsepti karşısında hakikati söylemeye, sistemimiz savunma üzerinden mücadelemizi yürüteceğiz. Eşbaşkanlığı bugün manipüle edebilir. Yarın manipüle edebilir ancak sonsuza kadar önüne geçemez. Emin olun ki Türkiye’de ileriki süreçlerde tüm siyasi partiler bunu uygulamaya başlayacak” dedi.

‘İÇERİDE SALDIRI, DIŞARIDA ÖVÜYORLAR’

Taşdemir, iktidar tarafından saldırı alanı haline gelen eşbaşkanlık sisteminin uluslararası alanda ve Avrupa’da ise övünülerek, iktidar tarafından anlatıldığını vurguladı. Taşdemir, “İçeride bizim kadın mücadelemize, perspektifimize saldırıp, manipüle ediyorlar. Sonrada uluslararası toplantılarda kadın kongrelerinde bizim yükselttiğimiz kadın oranlarıyla övünerek anlatıyorlar sanki kendileri yapmış gibi. Yereldeki kadın çalışmalarını, hizmetleri ve çalışmaları da kendi iktidarlarının yarattığı bir şeymiş gibi propaganda yapıyorlar” diye belirtti.

Eşbaşkanlık sistemine saldırının tüm kadınlara bir saldırı olarak ele alınması gerektiğini kaydeden Taşdemir, “Bu tüm kadın hareketinin deneyimidir. Kadınlar olarak nasıl İstanbul Sözleşmesine, Nafaka hakkına sahip çıkıyorsak eşbaşkanlığa da sahip çıkmak zorundayız. Dolayısıyla Türkiye ve dünyadaki tüm kadınlar, kadın kurumları bu konuda eşbaşkanlık ve eşit temsiliyeti de ortak bir kazanım ve deneyim olarak algılamalı. Daha fazla güçlendirme yapmalı ve savunmalıdır” diye ekledi.

‘KAYYUMLAR GİDENE KADAR ALANLARDAYIZ’

Taşdemir, kayyum politikaları ve kadına yönelik şiddete karşı sokakları bırakmayacaklarını ifade ederek 20 Eylül’de HDP Kadın Meclisi olarak bir araya geleceklerini vurguladı. Yapacakları toplantıda hem şimdiye kadar verdikleri kayyum mücadelesini hem de önümüzdeki süreçte yürütecekleri mücadeleyi konuşacaklarını söyleyen Taşdemir, “Daha önce kamuoyu ile paylaştığımız kayyum raporunu, kadınların ve çocukların yaşamlarında neler dönüştürdüğünü, kayyumun sadece belediyede oturan bir memur olmadığını, ötesinde ciddi anlamlar ve etkisi olduğunu ifade edeceğimiz bir rapor hazırlığındayız. Hazırladığımız raporu elçiliklere sunacağız. Özellikle yarattığımız kazanımlar hem de saldırılar sonrasında gelişen durumu uluslararası alanda da kadınlarla tartışma ve diplomasi faaliyetlerini hızlandırma politikamız var. Kadın meclisi olarak, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kayyumlara karşı ortak mücadele zemini ve planlamasını yapacağız” diyerek, sözlerini noktaladı.

Röportaj: Berivan Altan

17 Eylül 2019