Taşdemir: Bu seçim süreci kadınlardan tek adama güçlü bir yanıt oldu

Kadın Meclisi SözcümüzDirayet Dilan Taşdemir, Genel Merkezimizde düzenlediği basın toplantısında 31 Mart seçimlerini ve gündemdeki diğer gelişmeleri değerlendirdi. Taşdemir, şöyle konuştu:

Bildiğiniz gibi Mardin’in Nusaybin ilçesinde 2016 yılında ilan edilen sokağa çıkma yasağında ilçede gazetecilik faaliyeti yapmasından ötürü tutuklanan Jinha editörü Zehra Doğan tam 2 yıl tutuklu kalmıştı. Diğer gazeteciler gibi iktidarın hedefi haline gelmişti. Tutuklandı ama yılmadı. Demir parmaklıklar arasında da üretmeye devam etti. Zehra tahliye edildiğinde ‘ben demir parmaklıklar arkasındayım ama özgürüm’ demişti. Zehra gibi özgürce düşünen tüm kadınlar elbette ki özgür olmaya devam ediyorlar. Zehra Doğan çok önemli bir ödül aldı Londra’da. Index on Censorship tarafından verilen Sansüre ve Baskıya Karşı ifade özgürlüğü ödülünü aldı. Biz HDP Kadın Meclisi olarak Zehra Doğan’ı tebrik ediyoruz. Özgür düşünen mücadele eden tüm kadınların mücadelelerinin takipçisi olacağız.

İran Hükümeti ve tüm yardım kuruluşları Loristan'a odaklanmalı

Birkaç gündür İran Kürdistanı'nın Loristan bölgesinde aşırı yağışlardan sonra meydana gelen sel felaketinde resmi rakamlara göre 70’e yakın insan yaşamını yitirdi. 800’e yakın insan da yaralandı. Bu sel felaketinde yaşamını yitiren herkese Allah’tan rahmet diliyorum yakınlarına sabır diliyorum. Bu felaket karşısında ne yazık ki İran hükümetinin gerekli duyarlılığı göstermediğini biliyoruz ve takip ediyoruz. Başta İran hükümeti olmak üzere tüm uluslararası insani yardım kuruluşları bölgeye acilen odaklanmalı, kadınların ve çocukların ihtiyacı olan yardımların yapılması gerekmektedir. Bizler de HDP Kadın Meclisi olarak bu insani felaketten dolayı çok üzgün olduğumuzu bütün dayanışma duygularımızla ordaki halkımızla birlikte olduğumuzu, bunun takipçisi olacağımızı belirtiyoruz.

Partimizin stratejisi AKP'nin hukuk tanımazlığını deşifre etti

Seçim süreci gerçekleşti, şüphesiz ülke tarihinin en kritik seçim sürecini yaşadık. AKP iktidarı seçim çalışmaları boyunca ortaya koyduğu baskı ve düşmanlaştırıcı politikalarda hala ısrar ediyor. Partimizin ortaya koyduğu strateji ile AKP'nin hukuk tanımazlığı bir kez daha deşifre oldu.

Kendi meşruluğunu sandığa dayandıran AKP bugün sandık sonuçlarını kabul etmiyor

17 yıl boyunca kendi politikasının meşruluğunu sandığa dayandıran AKP bugün sandık sonuçlarını kabul etmemekte diretiyor. Sandık iradesini yalnızca kendisi kazanınca meşru gören antidemokratik bir anlayışla karşı karşıyayız. Hile ile baskı ile bir kez daha halkın meşru iradesini gasp etme yolunu seçti. İstanbul'da bir türlü sonuçlandırılmayan mesele de Muş’ta halkın iradesinin gaspı da aslında budur. Dolayısıyla hukuk ve demokrasi tanımaz, halkın iradesini tanımaz bir siyaset aklıyla karşı karşıyayız. Partimiz bu politika karşısında son 3 yıldır ciddi bir mücadele yürüttü. Seçim stratejimiz de AKP’nin bu demokrasi karşıtı tutumunu deşifre etmiştir. Bunun mücadelesini de halklarla, kadınlarla birlikte yürütmeye devam ediyor.

Seçime yönelik tartışmalar partimizin ilgili kurullarında devam ediyor. Biz HDP Kadın Meclisi olarak çokça gözden kaçırılan, görünmez kılınan bir yere, kadınların bu seçim sürecinde yaşadıklarını, kadınların bu seçimlere ilişkin değerlendirmelerini sizlerle paylaşmak istiyoruz. 12 Nisan’da burada kadın meclisi olarak bir araya geleceğiz. Kadın arkadaşlarımızla birlikte bu sürecin detaylı sonuçlarını kamuoyuyla paylaşacağız.

AKP'nin hakaret ve tehditlere sarıldığı bir seçim oldu

Aslında bu seçim AKP iktidarının ülke tarihinin en ırkçı, cinsiyetçi, ötekileştirici söylemlerine, hakaret ve tehditlere sarıldığı bir seçim oldu. Kutuplaştırıcı ayrıştırıcı söylemler ve politikalar toplumsal krizi de derinleştirdi. Toplum karşı karşıya getirilerek bundan sonuç alınmaya çalışıldı.

AKP'nin seçim sürecinde kullandığı şiddet dili kadınlara şiddet ve baskı olarak döndü

Son 3 yıldır süregelen seçim süreçlerinde AKP'nin taktik olarak kullandığı kutuplaştıran, düşmanlaştıran, bir şekilde maniple eden bir siyasal söylem ve anlayış bu seçimde de kendini tekrar etti. Bu politikanın kendisi mücadele eden herkesi etkilediği gibi kadınları da etkiledi diyebiliriz. Özellikle kullanılan bu tehdit dili kadınlara baskı ve şiddet olarak geri döndü. Bu cinsiyetçi siyaset dili kadınların yaşadıklarını görünmez kıldı, kadınların taleplerinin öncelikli olmasını da engelledi. Diğer partilerin temsilcilerinin, erkek adayların fıkra gibi kadına yönelik şiddeti derinleştiren söylemlerle bir seçim stratejisi izlediğini söyleyebiliriz.

Dolayısıyla bu kadın düşmanı siyaset dili bir kez daha kadınların siyasetteki görünürlüğünü de etkilemiştir. Özellikle İçişleri Bakanı'nın Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan’ı hedef alan söylemleri de kadın iradesine yönelik saldırının da çok bariz bir örneğidir.

Kadınlar doğrudan şiddete maruz kaldı

Seçim sürecinde kadınları açıktan hedef alan bir politika izlendi. Kadın kazanımları ve mücadelesi kriminalize edilmek istendi. Bastırma yolu tercih edildi. Seçim çalışması yapan muhalif kadınlar, özellikle partimizle çalışan eş başkanlarımız, milletvekillerimiz doğrudan şiddete maruz kaldı.Yüzlerce kadın arkadaşımız gözaltına alındı, seçim çalışmalarına katıldıkları için. Daha dün Silopi’de ilçe eş başkanımız Fatma Gündüz tutuklandı. Silopi'de partimiz büyük bir farkla seçimi tüm baskı ve zorbalık politikalarına karşı seçimi kazandı ve halkın iradesi sandığa yansıdı. Dolayısıyla Fatma arkadaşımızın tutuklanmasını da halkın iradesini teslim alamayanların halkın temsilcilerini rehin alma mesajı olarak okuduğumuzu ifade etmek isteriz.

Devlet kurumları AKP'nin uzvuna dönüştü

AKP-MHP ittifakı devletin tüm olanaklarını partimizde siyaset yapan kadınları engellemek için pervasızca kullandı. Özellikle yerellerde kaymakamlıklardan valiliklere kadar devlet kurumlarının bir siyasi  partinin nasıl uzvu haline geldiğini görebiliyoruz. İleriki süreçlerde bunların detaylarını paylaşacağız.

Bu seçim süreci kadınlardan tek adama güçlü bir yanıt oldu

Tüm saldırılar ve şiddet politikaları karşısında kadınlar direndi, mücadele etti. Bu seçim sonuçlarında açığa çıkan durum aynı zamanda kadınların AKP-MHP iktidarına karşı verdiği güçlü bir cevap olarak okuyoruz. Yine bu seçim sürecinde kadınlar cephesinden tek adam rejimine karşı halkın gösterdiği tutumdu. Bu tutumun kendisi tek adam rejimine geçit vermediği mesajı olarak okumak gerekiyor. Kadınların verdiği mesaj bir umudun yükseltilmesi mesajıdır.

Kadınlar ve partimiz çok önemli bir rol oynadı. Türkiye’nin demokratikleşmesinin bir hamlesi gerçekleştiridi, bunun umudu yaratılmaya çalışıldı. Bir kez daha kadınlara emeklerinden dolayı teşekkür etmek istiyoruz.

Yüzde 45 kadın eşbaşkan ile diğer partilerin katbekat önündeyiz

HDP kendisini bütün kurumlarında eşit temsiliyeti esas alan, kendisini kadın partisi olarak tanımlayan bir partidir. Bu söylemin bir gerekliliğini biz bir kez daha onurla söyleyebiliriz ki bu seçim sürecinde de gösterdik. 319 adayın 172'si yani yüzde 45 kadın eşbaşkan adayı gösterdik. Bu rakam tüm partilerin oranını toplamından katbekat fazla. Kadın eşbaşkan adaylarımız çok ciddi bir performans gösterdiler, kadın stratejisine yönelik dil geliştirdiler. Alanda büyük bir emek verdiler. Eril erkek akıl ve düşüncesinin geliştiği siyaset biçimi dışında kadınlar kent yönetimine siyaset yapma biçimine ciddi bir nitelik de kazandırdılar. Dolayısıyla bu kazanılan başarıda kadın eşbaşkanlarımızın ciddi bir emeği olduğunu da söyleyebiliriz. Kazanılan 70’e yakın belediyelerimizin hemen hemen hepsinde kadınların eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık sistemini sağladığımızı söyleyebiliriz.

Kadın temsiliyetine ve siyasetine baktığımızda diğer siyasi partilerin sınıfta kaldığını söyleyebilirim. Elbette ki biz kadınlar açısından bu temsiliyet sıradan bir temsiliyet değildir. Burada kadınların büyük bir emek ve çaba sarf etmesine rağmen siyaset dışına itilmesi, emeğinin erkekler tarafından gasp edilmesi anlamına gelmektedir. Bu açıdan bizler tüm bu süreçlerde HDP olarak, HDP Kadın Meclisi olarak kadınların emeğinin görünür olması için ciddi bir mücadele yürüttük.

Muhtar oranındaki değişim bizi mutlu etti

Bu seçimin kadınlar açısından diğer bir özelliği de kadın muhtar oranında yaşanan değişimdir, bu bizi çok mutlu etti. Kentlerin önemli yönetim kademelerinden biri olan muhtarlığa kadınların elinin değmesi önemli. Ağrı’nın Doğubeyazıt’a bağlı Hasankeyf Mahallesi’nde 12 erkek adayla yarışan ve muhtar seçilen Mesmegül Özdemir, Batman’ın ilk kadın muhtarı Fatma Türkan, Diyarbakır Şehitlik mahallesinin muhtarı Sadiye Sebat, Elazığ merkez ilçenin ilk kadın muhtarı 28 yaşındaki Seda Gündoğan, Manisa Hafza Sultan Mahallesi muhtarlığını kazanan Zuhal Güneş, Edirne'nin tek kadın muhtarı Nesrin Çağlar ve daha onlarcası kent yönetiminde, mahalle yönetiminde kadınların etkin rol almasının birer örneğidir. Bizler de HDP kadın meclisi olarak 31 Mart’ta seçilen tüm kadın muhtarları tebrik ediyoruz ve yanlarında olduğumuzu ifade etmek isterim.

AKP açlık grevlerine sessiz kalarak zulüm politikası yürütüyor

Aylara varan bir açlık grevi süreci yaşanıyor. Seçim öncesi ve sonrasında da bizim temel gündemimiz açlık grevleriydi. Leyla Güven öncülüğünde başlayan Sayın Öcalan üzerinde yürütülen mutlak tecridin kırılması amacıyla devam ediyor. Leyla Güven DTK eşbaşkanı ve Hakkari milletvekilimizin açlık grevinin 152’nci günü. Nasır Yağız'ın 140’ıncı günü, cezaevlerindeki ilk grup ise 115’inci günündedir. Aylara varan bu açlık grevi karşısında hükümetin takındığı tutum ibretliktir. Görmeyen, duymayan, sessiz kalan bir siyaset izlenmektedir maalesef. Cezaevlerinde bu sessizliğe bu zulme karşı 7 genç yaşamına son verdi. Maalesef bu ölümler karşısında bu sessiz kalma politikası sürüyor. Bu haklı talebi görmek yerine, gereğini yerine getirmek yerine AKP iktidar bir kez daha zulüm politikası yürütmüştür.

Yas tutmayı yasaklayan bir zulüm iktidarı

Bu ölümleri engellemek yerine ölen insanların cenazesini gece yarısı operasyonlarıyla kaçırmış, ailelerin yas tutma haklarını engellemiştir. Yas tutmalarını suç haline getirmiştir. Dolayısıyla yası, cenaze törenini yasaklayan bir zulüm iktidarı olarak da tarihe geçmiştir. Bu politikalar toplum arasındaki kutuplaştırmayı da derinleştimiştir. Kürt sorununun demokratik çözümüne yönelik umutları kırmak amaçlanmaktadır. Haklı ve meşru olan bu talep karşısında artık sessiz kalmak mümkün değildir. Bu iktidar bu tavrıyla toplumsal kutuplaşmayı acıları derinleştirmeye devam etmektedir. Beraberinde krizleri de getirecek bir sürecin de devam edeceğini söylemek mümkün.

Açlık grevleri karşısında susmanın kendisi suçtur.

Dolayısıyla bundan sonra kritik aşamaya gelen açlık grevleri karşısında susmanın kendisi suçtur. Derin acılara yol açacak travmatik bir süreci yaşıyoruz. O açıdan da bu hükümetin bir an önce tecridi kırması, açlık grevlerinde olan arkadaşlarımızın cezaevlerinden yükselttiği bu çığlığı duyması ve gereğini yerine getirmesi gerekmektedir.

Adalet Bakanlığı kendisini Zulüm Bakanlığı olarak tanımlasın

Maalesef sizlerin de bildiği gibi Barış Anneleri 3-4 gündür burada bir itiraz yükseltiyorlar. Çocuklarının sağlığından endişeliler. Onun için de Ankara'ya gelmek istediler. Maalesef Barış Annelerinin Ankara'ya girmesi bile engellendi. Görüşme talepleri kabul edilmedi. Adında 'adalet' kavramı olan bir bakanlığın bu haklı talep karşısındaki tutumu utanç verici. Bizce Adalet Bakanlığı adındaki 'adalet' kavramını çıkarmalı Zulüm Bakanlığı olarak kendini tanımlamalıdır. Barış Annelerinin bu talebini duymayan, zulmü derinleştiren AKP iktidarının kendini gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bizler HDP Kadın Meclisi olarak Türkiye'nin bu krizden çıkmasının, derinleşen toplumsal sorunlar karşısında mutlak çözümün İmralı ile görüşmelerin başlaması olduğunu söylüyoruz. Bu; ülkenin, halkların, kadınların yararınadır. Bir kez daha bizler de açlık grevi direnişçilerinin direnişini selamladığımızı ve bu mücadelenin takipçisi olacağımızı bildiriyoruz.

8 nisan 2019