Siyasal ve örgütsel seferberliği başlatıyoruz

Kuruluşunun 4. yılında, 15-16 Ekim tarihlerinde İl Eşbaşkanları ve Milletvekillerinin de katılımıyla toplanan genişletilmiş Parti Meclisimiz 2014 ve sonrasının siyasal-örgütsel gelişmelerini değerlendirdi. Bu toplantının amacı, 4. yılını dolduran partimizin önümüzdeki dönemi hangi politikalar ve örgütlenme adımları ile karşılayacağı sorularına da cevap bulmaktı. 

Seçim dönemlerinde ve geçirdiğimiz zorlu süreçlerde uyguladığımız politikalardaki eksik ve yanlışları tartışarak, yeterli-yetersiz bütün politikalarımız ele alındı. HDP’nin Türkiye halkları, emekçileri ve  ezilenlerininmücadelelerini birleştirecek, farklılıkları ve özgünlükleri ile yeni yaşamı inşa edecek politikaları Türkiye’nin batısında yaygınlaştırmakta;öte yandan Kürt coğrafyasında süregiden çatışmalara ve savaşa karşı kitleleri harekete geçirme ve muhalefeti örgütleme konusunda yetersiz kaldığı tespit edildi. Aynı şekilde 7 Haziran seçimlerinden sonraki süreçte siyasi inisiyatif geliştirme konusunda da eksikler ve yetmezlikler yaşandığı vurgulandı. Yine bu süreçte HDP’nin geleneksel erkek egemen ve hegemonik dili mahkum eden kapsayıcı, umudu yeşerten, kadın özgürlükçü dili geliştirmekte ve kadınlara yönelik saldırılar karşısında yetersiz kaldığı vurgulandı. 

Toplantıda, Türkiye ve Ortadoğu coğrafyasındaki yeni dönemve gelişmeler derinlemesine değerlendirildi. Somut önerilerin tavsiye niteliğinde MYK’ya iletildiği toplantı sonunda, aşağıdaki açıklamanın kamuoyu ile paylaşılması uygun bulundu:

- HDP umut olmuştur: HDP, toplumun bütün farklı halklarını, inançlarını, kimlik ve kültürlerini eşit ve bir arada yaşama ve ortak mücadeleye yöneltme anlayışıylave sürdürdüğü politikalarla 4 yıl boyunca sadece bir muhalefet partisi değil, aynı zamanda demokratik mücadelenin odağı, yeni yaşamın inşa edilmesinin de umudu olmuştur. 

HDP’nin son 2 yıldaki ciddi yükselişi,bir yandan toplumda bir umut dalgasını ve demokratikleşme duygusunu güçlendirmiş;diğer yandan siyasi iktidarın ve geleneksel baskıcı devletin ve anlayışın kimyasını bozmuş, geleneksel iktidar bloğu yapılanmasını sarsmıştır. HDP, egemenler hukukuna dayalı, ‘tekçi’ ve katı merkeziyetçi ulus-devlet yapılanmasının, halkların birlikteliği, ezilenlerin örgütlülüğü ve çoğulculuğuyla sarsılabileceğini ve değiştirilebileceğini göstermiştir.Çözüm süreci ve görüşme döneminin tüm olumlu sonuçları ve barış için beslenen umut, ‘bir şeylerin olumlu yönde değişebileceğine’ dair beklentilerin yükselmesi egemen çevreler tarafından kabullenilememiştir. HDP, adeta düşman ilan edilmiştir. 

- Kürt fobisi ve yayılmacı politikalar: Irkçı, mezhepçi ve cinsiyetçi bir siyaset ile HDP’yi yalnızlaştırmayı ve ardından tasfiye etmeyi amaçlayan, geleneksel devlet politikalarına dayanan bir ittifak, hem içerde hem de Ortadoğu’da savaş ve çatışma politikaları ile Türkiye’nin yeni dönemini şekillendirmeyi amaçlamaktadır. Bu ittifak, içerde tüm demokrasi ve barış güçlerini, Kürt halkını ve siyasal hareketini, kurumlarını, özgürlük mücadelesini ‘çökertmeyi’ hedeflemektedir. Türkiye halkları, 24 Temmuz 2015’te iktidarın başlattığı çatışma, savaş ve yıkım politikalarına mahkum edilmiştir. 

Bu ittifak Ortadoğu’da ise bölgedeki devletlerin Kürt halkının iradesini ve statüsünü engelleyen geleneksel ve tarihsel politikalarını yeniden hakim kılmak istemektedir. Hedeflenen, onlarca yılın mücadele kazanımlarının tahrip edilmesidir. Toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarda gerçekleştirilen topyekun saldırının; içeride ve dışarıda Kürt halkınave Kürt halkıyla dayanışmaya yönelik düşmanlığın yükseltilmesinin nedeni budur. 

Öte yandan Türkiye’nin Irak ve Suriye coğrafyasına işgalci bir amaçla yayılması ve bu yolla nüfuz alanını büyütmesi adımları; Cerablus hamlesi ve Musul pazarlıkları Erdoğan-AKPiktidarına geçici ve kısmi fırsatlar sağlıyor gibi anlatılsa da, devletin Ortadoğu politikası ciddi bir yapısal kriz içindedir. Türk-İslam sentezci yaklaşımın sınır ötesi macerası içeride beklenenden öte yıkıcı sonuçlara yol açmakta; bu ideoloji Ortadoğu’da da tahrip edici etkiler yaratmaktadır.İçeride OHAL, dışarıda İŞGAL politikası eş zamanlı olarak uygulanmakta ve dışarıda içine düşülen batağa, ülkenin tamamı sürüklenmektedir.2011 yılından bugüne kadar izlenen yanlış dış politikanın devam ettirilmesi ve ülkenin gittikçe Ortadoğu’daki savaşın içine sürüklenmesi asla kabul edilebilir bir durum değildir. 

- OHAL rejimi meşru değildir: Yeni dönemin ittifakı, geleneksel devlet–Erdoğan ve AKP üçlüsü,şimdikipolitik çizgiye 15 Temmuz darbe girişimi sayesinde oturabilmiştir.Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak tanımlaması ve bunu toplumsal muhalefeti tasfiye ederek ‘tek adam yönetimi’ni kurmak için kullanması tesadüf değildir, planlıdır, darbe girişiminin hazırlıklı karşılandığının göstergesidir.OHAL rejiminiparlamentoyu etkisiz kılarakKHK’lerle, hukuksuzlukla, Türkiye’nin imzaladığı demokratik uluslararası sözleşme ve anlaşmalaraaykırı bir şekildesürdürme gayreti Erdoğan-AKP iktidarınıntek çıkış yoludur. Siyasi iktidar varlığının devamı için artık OHAL rejimi dışında başka bir politik perspektif taşımamaktadır.

- ‘Tek adam yönetimi’ diktatörlüktür: Elindeki gücü ve iktidarı sonuna kadar kullanan, yolsuzluk ve zulme dayanan bu iktidarın hedefi ‘tek adam yönetimi’ne geçmektir. İktidar bu geçişikendi devamlılığı için tek çıkış yolu olarak görmektedir. Şu koşullarda AKP’nin en zayıf halkası, kendi içindeki Fethullah yanlısı ve Erdoğan muhalifi milletvekillerinin, diğer bir deyişle darbe girişiminin siyasi ayağının nasıl tasfiye edileceği meselesidir. ‘Türk tipi başkanlık sistemi’ne dayalı bir anayasa ve referandum bu işi kolaylaştıracak bir manivela olabilir mi? sorusu iktidarın bu dönemdeki arayışıdır. ‘Türk tipi başkanlık sistemi’ adlı ‘tek adam yönetimi’ bu nedenle bir kez daha ısıtılarak gündeme taşınmaktadır. ‘Türk tipi başkanlık sistemi’ni içeren bir AKP anayasa teklifinin gündeme getirilecek olması, önümüzdeki dönemde bir referandum ve erken seçim ihtimalini de içinde barındırmaktadır. 

HDP TARİHİ FIRSATTIR

HDP, bu karmaşık ve tehlikeli gidiş karşısında ve demokratik muhalefetinönemli bir odağı olma özelliğiyle demokratik direnişin ve özgürlükler mücadelesininadresidir. Demokratik direnişi toplumsallaştırmak, yaygın ve dirençli bir demokrasi hattını örmek ve özgürlüklere yönelik her alanda gerçekleşen saldırılara karşı mücadeleyi büyütmek için tüm bileşenleriyle, tüm ittifaklarıyla, tüm demokratik politik yapılarla ve sivil toplum kuruluşlarıyla bütünlüklü bir siyasal mücadeleyi örme sorumluluğu vardır. Bu amaçla önümüzdeki günlerde sürdürülecek politik faaliyetlerimizde şu noktaları özellikle vurgulama kararlılığımız sürecektir:

1. OHAL rejimi ve darbenin siyasi ayağı: OHAL ve KHK’lerle ülkeyi yönetmek, ‘tek adam yönetimi’ni kalıcı hale getirmek için atılan adımlar karşısında, OHAL’in sona erdirilmesi ve KHK’lerle yaratılan toplumsal mağduriyetlerin giderilmesi konularındaki mücadelemizi sürdüreceğiz. OHAL-KHK rejiminin Türkiye’nin imzaladığı ve taahhütte bulunduğu uluslararası demokratik anlaşmalarla hukuki çelişki ve karşıtlık içinde olduğunu uluslararası alanda da anlatmayı sürdüreceğiz. KHK’ler aracılığıyla hiçbir yargı kararına dayanmayan kamu alanındaki işten atılmalar ve görevden uzaklaştırmalar sonucunda ortaya çıkan mağduriyetler; cezaevlerinde yaşanan ağır baskılarve insan hakları ihlallerikarşısında demokratik hak, hukuk ve özgürlükler mücadelesini sürdüreceğiz. 

15 Temmuz darbe girişiminin siyasal ayağının açığa çıkarılması konusunda, özellikle AKP’nin bu bağlantıların üstünü örtme tutumunu teşhir etmeye, sorumlulardan hukuk önünde hesap sorulması mücadelesine devam edeceğiz. 

2. Barış ve çözüm için müzakere: Barış sözümüz ve kararlılığımızdan asla taviz vermeyeceğiz. Barışa ulaşabilmek için, çözümün gerçekleşmesi için müzakerelere dönülmesi konusundaki ısrarımızı ve mücadelemizi sürdüreceğiz. Toplumsal ve tarihsel sorunlarımızın çözümü için konuşmanın, müzakere etmenin tek yol olduğunu düşünüyoruz. Bayramda İmralı’da yapılan görüşmede bir kez daha barış ve çözüm konusundaki iradesini vurgulayan Sayın Öcalan’a yönelik tecridin sona erdirilmesinin bu konuda atılacak önemli bir adım olacağını vurgulamayı sürdüreceğiz. 

Cizre’den Sur’a, birçok ilçede yaşanan devlet saldırılarının sonunda ortaya çıkan yıkım ve tahribatın yarattığı maddi ve insani sorunların tamir edilmesi, acıların paylaşılması için başlatılan dayanışma kampanyaları, toplumun tüm kesimleri açısından görünür hale getirerek geliştireceğiz. 

3. Yerel demokrasi ve yerinden yönetim evrensel modeldir: Bölgemizde yaşanan savaş ve var olan krizler, önümüzdeki dönemde farklı toplumların ve halkların, inançların, kültürlerin bir arada nasıl yaşayacakları sorusunu başat bir gündem haline getirmektedir. Hem Ortadoğu’da hem de Türkiye’de önümüzdeki dönemin en önemli konusu ‘birlikte ve eşit bir yaşam’ın nasıl sağlanacağıdır. Bu nedenle HDP, bugünün direniş odağı olduğu kadar yarının da kurucu öznelerinden birisidir.Yerel demokrasi, yerinden ve yerelden yönetim tartışmalarını, sınır kavramına sıkışmadan bu geniş alanda ele alarak halkların bir arada yaşayabilirliğine; bu modelin sadece Türkiye için değil, Ortadoğu’daki diğer devletler ve toplumlar için de geçerli olduğuna vurgu yapmayı ve aynı zamanda bölgesel barış için mücadeleyi sürdüreceğiz. 

4. Demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi: Toplumsal muhalefetin çok parçalı, kırılgan ve güçsüz bir yapı sergilemesini değiştirmek zorundayız. Demokrasi için güçbirliğinive ortak mücadeleyi yaratma çalışmalarında yaşanan sorunları aşmak için elimizden geleni yapacağız. Hiçbir koşul öne sürmeden bu alana güç yığmak, fikir üretmek hem merkezi hem de yerel alanda gereklidir. Toplumsal ve demokratik muhalefetin ortak davranışı ve tahkimatı, bir stratejik akla ihtiyaç duymaktadır. Bu alanda yaygın, genişlemeci bir kararlılıkla hareket edilecektir. 

Öte yandan çok kültürlülük perspektifi ile eşitlik ve barış içinde yaşayan çok inançlı toplum modelinin mümkün olduğunu göstermek en önemli görevlerimizden birisidir. Bu alanda geçmişin sıkışıklığının yeniden üretilmesine imkân vermeden, yeni bir siyaseti ve söylemi geliştirmek, farklı yaşam biçimleri ve inançların çeşitliliği çerçevesinde demokratik ve özgürlükçü laikliği gerçekleştirmek konusunda kararlı bir mücadele sürdürülecektir.

5. ‘Tek adam yönetimi’: Önümüzdeki günlerde ‘Türk tipi başkanlık sistemi’ adı altındaki ‘tek adam yönetimi’ne geçiş için anayasa değişikliği, ardından referandum ve erken seçimtartışmaları gündeme gelecektir. 7 Haziran seçimlerini yok sayanlar, 1 Kasım seçim iradesini de ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Yasaları, uluslararası demokratik anlaşmaları, hukukuyok sayanların yasal süreçler işleterek karşımıza çıkaracakları ‘tek adam yönetimi’ne geçiş referandumuna ve Meclis’i Saray’ın adeta bir komisyonu haline getirebilecek adımlara tüm toplumsal muhalefetle kapsamlı şekilde hazırlanma kararlılığındayız.

6. Emeğin hakları ve doğanınhakları mücadelesi: Küresel iktisadi koşulların değişmesi, bölgesel dinamiklerdeki farklılaşma, savaşın maliyeti, kaynak daralması, yapısal sorunların derinleşmesi ve bugüne kadar çözülememiş olması kriz habercisi olarak karşımızdadır. Bu gelişmeler yoksullaştırma ve emeğin güvencesizleştirilmesine karşı emek mücadelesinin ve siyasetinin örgütlenmesini önemli bir görev olarak karşımıza getirmektedir. 

Öte yandan doğanın haklarının yok sayılması, ekolojik yıkımın sürdürülmesi, yerellerdekiekoloji mücadelelerine kararlı ve örgütlü, istikrarlı bir katılımı gerekli kılmaktadır. Her iki alanda mücadelelerimizi büyütme ve ortaklaştırma kararlılığındayız.   

7. Kadın özgürlük mücadelesi: Kadın özgürlük hareketlerinin  yıllardır sürdürdükleri mücadeleler ile elde ettikleri kazanımlar da bu siyasi iktidarın ilk hedefidir. Kadınının en dinamik güç olarak öncülük ettiği her toplumsal hareket mutlaka başarıya ulaşır. HDP aynı zamanda bir kadın partisi olma iddiasını taşıdığı, topluma eşitlikçi ve özgürlükçü ‘Yeni Yaşam’ umudunu aşıladığı için mevcut iktidarın hedefindedir. Geleneksel kodları ve öğretilmişlikleri yeniden canlandırarak ve kadının şahsında toplumsal topyekun saldırıya dönüştüren kadın düşmanı politik anlayış saldırılarına her gün yenisini eklemektedir. Kadına sadece kamusal yaşamı zehir etmekle kalmamakta, ev içinde de ‘itaat et rahat et’ diyerek tehdit etmekten geri durmamaktadır. Belediyelere yönelen kayyumların ilk icraatlarından birisinin kadın birimlerinin kapatılması ve eşbaşkanlığın lağvedilmesi olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, sistemin baskı mekanizmalarını kadın düşmanlığı üzerinden şekillendirdiği görülmektedir. Kadınların tüm yönetim düzeylerinde, toplumsal ve siyasal alanlarda sürdürdükleri eşitlik ve özgürlük mücadelesi, siyasi iktidarın kadınlar için öngördüğü eşit olmayan ve özgürlükleri kullandırtmayan politikalarını engellemektedir. Kadına karşı işlenen çeşitli suçlardaki cezasızlık, kadın cinayetleri ve farklı cinsiyet kimliklerine yönelen vahşi şiddetteki artış da bu iktidar zihniyetinin bir ürünü olarak karşımızda durmaktadır. İktidarın erkek egemen kadın politikaları karşısında daha etkin ve kapsamlı bir mücadele gündemimizin en güçlü kararlarındandır.

8. Örgütlenme hamlesi: Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana halklar arası ayrılık temelinde kurulan ‘tekçi’ ulus devlet sistemine karşı, Halkların Demokratik Kongresi’nin öncülüğünde ve farklı halkların ve inançların eşit birlikteliğini esas alarak oluşturduğumuz HDP ve HDKile ‘bir arada yaşam’ mayası tutmuştur. ‘Bir arada yaşam’ anlayışının ve modelinin Ortadoğu ve Türkiye koşullarında ‘zamanın ruhu’ olduğu gerçeği her zamankinden daha fazla hissedilmektedir. ‘Bir arada yaşam’ umudu ve direncini,‘tekçi’ Cumhuriyeti demokratik Cumhuriyet, ‘tekçi’ ve inkarcı ulus anlayışını demokratik ulus anlayışı ile aşarak, etkin yol ve yöntemlerle toplumun bütün alanlarında örgütleme dönemine girdik. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ile birlikte mahallelerden başlayan meclislerinörgütlenmesini daha kararlı ve etkili bir şekilde geliştireceğiz. Gençlik çalışmalarını ve örgütlenmesini geliştirip, büyüteceğiz. 

Enerjimizibu sorumlulukla değerlendirmek,yarını bugünden kurmaya,yarının siyasetini örmeye ayırmak veyarına hazırlıklı olmak bugünün ihtiyacıdır. Radikal demokrasinin temel ayaklarını oluşturan katılımcı yerel demokrasi ve yerinden yönetim, ortak vatan demokratik cumhuriyet söylemimizi; barış, özgürlük ve eşitlik anlayışımızı yarının siyasetine umut olarak ve gerçekçi gündemlerle halklara ulaştıracağız. 

9. HDP yineumuttur: HDP, ona adını veren halkların ve coğrafyanın sınırlarını aşan bir umuttur. Savaşın karşısında barışı soyut ve anlaşılmaz olmaktan çıkararak, tüm halklara umut olabilecek ‘Yeni Yaşam’ önerisiyle gelecek hayalini ete kemiğe büründürmüştür. Sözlerimiz boş değildir, Rojava’da hayat bulan da işte bu umuttur. 

Ufkumuzda barış içinde bir arada ve eşit bir yaşam var. HDP, akıl, emek, vicdan ile yoğurduğumuz, emeği, halkları, inançları, kadın, erkek ve farklı cinsiyet yönelimlerini eşitlikle harmanladığımız;yaşadığı toprağa, doğa/eko sisteme ve insanlık birikimlerine saygı ile pişirdiğimiz; özgürlüğü kalkış noktamız, adaleti sürekliliğimizin güvencesi olarak benimsediğimiz bir yoldur. 

Radikal demokrasi anlayışımızla yeni bir hamle başlatıyoruz. Halklarımızı, dostlarımızı, toplumun tüm mağdurlarını, muhaliflerini, demokratlarını, vicdan sahibi yurttaşlarımızı bu yolu birlikte yürümeye ve büyütmeye çağırıyoruz. 

Hiçbir egemen gücün zorbalığı baki değildir. Tarih hepimize zorbalığa karşı direnme onurlu görevini hatırlatıyor; ‘Yeni Yaşam’ umudunu örgütle;‘Yeni Yaşam’ın kurucusu ol;‘Yeni Yaşam’ıinşa et diyor... Şimdi bulunduğumuz her il, ilçe, mahalle, köy, her ev, okul, atölye, işyeri bu umut ve çabayla doldurulacaktır. Eksiklerimizi aşarak geride bırakacak, tecrübelerimizi akılda tutacak ve bu zorbalık girdabından güçlenerek çıkacağız. 

17 Ekim 2016, Ankara