Şimdi 3. yol zamanı
Çok zor ve kaotik günler yaşadık hep birlikte. Parlamento binasının bile bombalanmasına tanık olduk. Tankların sivilleri ezmesini, askerlerin sivilleri silahla vurduğunu gördük.

Polisle askerin silahlarla çatıştığına tanık olduk.

İnsanların tankların önüne siper olduğunu ama aynı zamanda askerlerin boğazının kesildiğini, tekbir sesleriyle Alevilerin yaşadığı mahallelere saldırıldığını da gördük.

Her türlü darbeye karşıyız. Darbeyle işimiz olmaz. Darbeciden ve darbelerden medet ummayız. Dahası darbelere karşı mücadele ederiz. Nokta.

Son tanık olduğumuz darbe girişimini kimler yaptı, neden yaptı, sadece Gülenciler mi vardı, Ergenekoncularla ittifak mı söz konusuydu, bir darbe koalisyonu mu vardı, yarı yolda mı bırakıldılar, bütün bu soruların cevabı önümüzdeki günlerde, hatta aylarda ve yıllarda yanıtlanacak sorular.

Biz şimdi hafızamızı tazeleyelim.

Şahsen ben, bu gazetede AKP’nin yıllar önce “askeri vesayete son verme” programına karşı çok sayıda yazı yazdım. Askeri vesayete son verme mücadelesinin Kürt sorununun çözümüyle birleşmediğinde başarıya ulaşamayacağını defalarca hatırlattım. Elbette başta Veysi  Sarısözen olmak üzere gazetemizin pek çok yazarı bunu yazdı. Dahası pek çok politik güç ve parti bu fikri temel bir çizgi olarak gündeme getirdi.

AKP ise vesayetten kurtulmak için askerleri tutuklatmaktan medet umdu ama elinde vesayete son verecek gerçekçi bir program olmadığı için tabii ki başaramadı.

Sonraki dönemde, Gülen Cemaati’nin MİT operasyonu üzerinden gerçekleştirmek istediği darbe, Sayın Öcalan’ın devreye girip çözüm önerisiyle ve başlayan görüşmelerle geriletildi. Öcalan, Türkiye’nin demokratikleşmesiyle iç içe geçirilen demokratik bir çözüm ve barışla sonlanacak bir yol öneriyordu.

Ancak, Öcalan’ın öneri ve uyarılarına rağmen Saray çözüm sürecinden vazgeçerek, orduyla ve Ergenekoncu güçlerle anlaşıp Kürt siyasi hareketini tasfiye etmeye çalıştı. Suriye’de güç olmak ve Kürtlerin kazanımlarını yok etmek için yanlış yollara saptı.

Bunu başarabilmek için, kendi kurucu kadrolarını bile tasfiye ederek, askerin her dediğini yaparak, her istediği yasayı çıkararak esasında darbe uygulayıcısı oldu.

Bugün ise, Sayın Öcalan’ın “çözüm süreci biterse darbe dinamiği devreye girer” sözünün ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı, kanıtlandı.

Bana sorarsanız, bir darbe girişimi yenildi ama darbe tehlikesi geçmedi. Devlet aygıtları içindeki güçler açısından baktığımızda büyük bir kapışma sürüyor. Sürecek de.

Öte yandan, AKP-Saray’ın büyük tasfiyesi de durmuyor, artarak devam ediyor. Yargıda, bürokraside, orduda, emniyette, muhtemelen yarın üniversitelerde, basında sürecek.

Belli ki, darbe girişimi bahane edilerek baskının ve şiddetin dozu arttırılmak istenecek.

Bu gidişatı durdurmak mümkün.

Bizler bu kapışmada, ya orada ya da burada olmak zorunda değiliz. Yakın tarihimiz bize yol gösteriyor.

Bugün tam da Rojava Devrimi’ni hatırlayacağımız gündür. Suriye’de “Ne ESAD, ne de ESAD’a muhalif olan güçlerle yan yana olmak zorundayız” diyerek, eşitlikçe, özgürlükçü bir çizgide 3. bir yol arayan ve bulan Rojava devrimcileri, imkansız gibi görüneni başararak halkların ve inançların demokrasi temelinde  bir arada yaşayabileceğini gösterdi.

Biz de, ne darbecilerle, ne de Kürdistan’daki darbenin ortağı olan ve bu darbe girişiminin açtığı zeminden hak ve özgürlükleri budayarak çıkmak isteyen AKP-Saray iktidarından yana olmak durumunda değiliz.

Bizim önümüzde de 3. bir yol var.

Demokrasi, özgürlük, çoğulcu bir Türkiye, çözüm ve barış programıyla 3. yolu örebiliriz.

Bu yol olası darbeleri önleyecek biricik yoldur. Bu yol aynı zamanda arkasındaki oy desteğine güvenerek despotik, tek adamcı, parlamentoyu hiçleştiren, toplumu ve bütün kurumları dizayn etmeye çalışan, yakan, yıkan, göç etmeye zorlayan AKP-Saray iktidarını da gerileten yol olacaktır.

Şimdi demokrasiyi bayrak yapma zamanı. Şimdi demokrasi güçlerinin hemen, derhal bir arada harekete geçme zamanı.