
Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, seçim çalışmaları kapsamında Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nı ziyaret etti ve burada bir konuşma yaptı:
Gerçekten çok kritik bir seçime giriyoruz. 23 gün kaldı. 23 gün sonra Türkiye’nin kaderini değiştirebiliriz. Biz nereye gitsek gidelim, herkesin büyük bir sorun yumağına sürüklendiğini görüyoruz. Tüm Türkiye çözüm bekliyor. Tüm Türkiye sorunlardan çıkacak sorun arıyor.
Sorunlardan nasıl çıkabiliriz, üzerine uzun süredir yoğunlaştık. Bölgede daha önce de toplantılar yaptık. DTSO ile de yararlandık, diğer kurumlardan da önemli katkılar edindi ve bir program oluşturduk. Programımız iki ayaktan oluşuyor; biri siyasi demokrasi ayağı, diğeri iktisadi demokrasi ayağı.
Erdoğan "iktisatçıyım" diyor, mümkün olsa ben bırakacağım iktisatçılığı
Türkiye siyasi ve ekonomik anlamda ciddi bir yıkımla karşı karşıyadır. Erdoğan, “Ben iktisatçıyım” diyor. Mümkün olsa bu yaştan sonra iktisatçılığı bırakacağım. İktisatçılığa soyunan tüm liderleri davet ediyorum, gelsinler biraz iktisat konuşalım.
Tüm liderler bir araya gelsin, iktisat konuşalım
Tüm siyasi liderler bir iktisatçılığa bürünmüş durumda, Ben buradan tüm liderle seslenmek istiyorum. Gelin birlikte bir masa etrafında toplanalım, basın gelsin biraz iktisat konuşalım. Biraz iktisat konuşmaya ihtiyacı var bu ülkenin.
Çıkmış "döviz bozdurun" diyor, kimin yastığının altında döviz var ki
16 yıldır, iktidarda olan parti sanki her şeyin sorumlusu değilmiş gibi 2002 vaatleriyle halkın karşısına çıkıyor. Geçenlerde cumhurbaşkanı “dövizleri bozdurun” diyor. Kimin yastığın altında döviz var. Tüm Türkiye’de bu kadar çok işsizlik varken, tüm iş dünyası kan ağlıyorken yastığın altında döviz gelmesi beklentisindeler. Anlıyoruz ki durum vahim. Görünenden çok daha vahim bir tablo bizi bekliyor.
Gelir dağılımı adaletli olursa demokrasi çıtası da yüksek olur
İktisadi gidişat krize sürükleniyorsa, bunun yegane nedeni iktisat bilmemek değil. Bundan öte demokrasiyi de bilmiyorlar. Tek adam rejimini üretiyorlar. Oysa sorunları çözecek en önemli adım demokrasi. Bir ülkede gelir dağılımı adaletli olursa demokrasi çıtası da yüksek olur. Türkiye gelir dağılımı konusunda en adaletsiz 5 ülkeden biri. Bu adaletsizliğin yansımalarını da zaten sokakta görüyoruz. Yoksulluk olarak, Çiftçiye, esnafa gençlere, insanlarına bakıyoruz ki aynı tablo. Demek ki, genel olarak, bu sorun her yere sirayet etmiş, her eve her iş yerine sirayet etmiş.
HDP’ye uygulanan baraj, Türkiye demokrasisine, barışına uygulanan barajdır
Demokrasi meselesinin önünü açmak 24 Haziran’a bağlı. Seçimler kritik öneme sahip. HDP’ye uygulanan baraj, Türkiye demokrasisine, barışına uygulanan barajdır. Bu barajı hep birlikte, ortak vatandaki tüm yurttaşlarla Demokratik Cumhuriyet arzusu ile aşacağız. Nasıl ki, 7 Haziran’da nasıl barajı yıkmayı başardıysak, 24 Haziran’da da başarmak zorundayız. Bu barajı yıkmazsak iktisadi sorunların da sonu gelmez.
İsrafkar bütçeye son vermeliyiz
Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz. 94, 2001 gibi çok derin bir krize sürüklendik. Dün hakça dağıtım programımızı tüm kamuoyu ile paylaştık. Özellikle gelir dağılımı adaletsizliğine, işsizliğe, yoksulluğa vurgu yaptık. Türkiye bugün aşırı israfkar bir ülke oldu. Bu israfkar bütçeye hızla son vermeliyiz. Bu savaş anlayışından kurtulmak gerekiyor. Elbette savunma harcamaları gerekir. Ama bunu savunmanın ötesinde bir anlayış. S400’lerde olduğu gibi İHAlarda olduğu gibi.
Gerçek anlamda üretim, gerçek anlamda hakça paylaşım söz konusu olmuyor. Bunları aşmak için yeni bir siyasete ihtiyaç var. Özellikle Hakça Dağıtım Programı'nda gelir dağılımı adaletsizliğine, yoksulluğa, adaletsizliğe içinde bulunduğumuz iktisadi krize vurgu yaptık, sergiledik. Türkiye bugün aşrı bir israfkar bir ülke olmuş, özellikle bütçesiyle. Hem sarayın masraflarıyla hem de savaş için harcanan bütçe ile. Bu savaş konseptinden kurtulmak gerekiyor. Damatlar zengin olsun diye İHA ve SİHA; Rusya’ya kaynak aktarılsın diye nükleer santraller.. Bu ülke böyle yoksulluk girdabından kurtulamaz.
Türkiye’yi çukura sürükleyen bu iktidarın ekonomi aklıdır
Bugün çarpık bir büyüme var. Bu ülkede bunun maliyetine hep birlikte katlanıyoruz. Kaynak israfı sadece bütçede yok. Teşvik politikası var bir de. 6 numaralı bölge bu bölgedir. Denir ki, bölgeler arası gelir uçurumunu, adaletsizliği ortadan kaldırmak. Ama her teşvikten sonra bölge teşvikten öncesinden daha kötü duruma gelmiştir. Kredi kullanımında sektörlerde de aynı şeyi görüyoruz. İnşaat sektöründeki çarpıklığın bedelini çiftçi, esnaf ödüyor. Tek ayak üzerinde giden ekonomi eninde sonunda bir ayağını çukura sokuyor. Türkiye’yi çukura sürükleyen bu iktidarın ekonomi aklıdır. Bu çukurdan çıkmanın yolu sosyal büyüme modeline uygun bir iktisadi yapılanmadan geçiyor. Hakça dağıtım programız çerçevesinde olsun, borçsuz yaşam politikamız olsun önce gelir adaletini düzelteceğiz ve insanlar kredi kartlarını değil, borçlarını değil gelirlerini harcayacak. Üretim de buna bağlı olarak iyileşecek. Tarım öncelikli sektörlerden biri olacak. Yatay ve dikey üretim organizasyonu sayesinde yeni bir üretim yapılanmasına, yeni bir büyüme modeline geçeceğiz. Bu büyüme modelimiz doğa dostu olacak, kadın eşitlikçi bir anlayışa sahip olacak. Her şeyden önce barış ve demokrasiyi bu iktisadi anlayışla yeniden yönetebileceğiz. Ülkenin kaynakları var, aslolan bu kaynakların nasıl yönetileceğine dair siyasi karar. Biz siyasi tercihimizi yandaş müteahhitlerden değil, ranttan değil, hep birlikte, gerçek ekonomiye geçiş programından yana koyuyoruz.
Bu program cumhurbaşkanı adayımızın programıyla, HDP programıyla bütünlükçü bir programdır. Kendisi de Saray'ı da kullanmayacağını söyleyerek büyük bir tasarrufta bulunacaktır. Sayın Selahattin Demiştaş’a, kendisine de buradan teşekkürlerimi sunuyorum. Çok büyük bir israf var, çok büyük bir yanlış iktisadi yönetim var, çok büyük bir yolsuzluk var. Tüm bunlara son verdiğimizde bu enkazı ortadan kaldıracak kaynaklarımız var.
Ya demokrasi ya Erdoğan rejimi
Bizim adayımızın ikinci tura kalması için olağanca gücümüzle çalışıyoruz. İkinci tura kalmak önceliğimizdir. HDP Parlamentoya dönemezse HDP’nin en az 80 vekili AKP’ye geçer, bu da tek adam demektir. Ya demokrasi ya Erdoğan rejimi. Herkes bunun kararını verecek. Ya barajı yıkacak ya da Erdoğan rejimine mahkum kalacak.
1 Haziran 2018