
Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, Diyarbakır İl Örgütümüz tarafından düzenlenen toplantıda sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ile derneklerin temsilcileriyle bir araya geldi:
Bu toplantıya katılan bütün sivil toplum örgütlerinin, siyasi yapıların, tüm kurumların önümüzdeki süreci değerlendirmesi ve bize katkı sağlaması büyük önem taşıyor. Siyasetimizi olabildiğince yerel dinamiklerin katkısıyla belirlemeye çalışıyoruz. Halkımızın ve yerellerdeki kurumların ortak görüşlerini oluşturmak bizim için büyük önem taşıyor.
İktidar iktisadi gerçekleri dikkate almadığı için ekonomi her gün krize sürükleniyor
Evet, Türkiye 24 Haziran’da bir seçime gidiyor. Biz buna “panik seçim” dedik. Evet, Türkiye bir erken seçim bekliyordu, ama bu kadar paniklemiş bir seçim beklemiyordu. Peki, ne oldu da bu kadar erkene alındı bu seçim? Topyekun bir kriz sarmalında bu ülke. Her şeyden önce bir yönetim kriziyle karşı karşıyayız. Yönetim krizleri iktisadi, sosyal ve siyasal krizler bir arada çıktığında kendini gösterir ve meşruiyet krizine doğru sürüklenir.
En son 16 Nisan’a dönüp baktığınızda, bu referandum sonucu ortaya çıkan bir maddenin nasıl derin bir krize sürüklediğini gördük: Partili cumhurbaşkanlığı. Partili cumhurbaşkanlığı modeli bu ülkenin ne siyasi geleneklerine, ne tarihine, ne kültürel dokusuna uyum gösteren zorlama bir sistem. Sonuçlarını da her geçen gün izliyoruz. Sadece son bir yılda iktisadi krizin ne kadar derinleştiğini izledik. Son 3 yıl boyunca da iktisadi krizlere yönelik hiçbir tedbir alınmamış, ama krizi körükleyecek her türlü adım atılmıştır.
Bakın en son örneği birkaç saat önce açılanan vergi affı. 6 yılda 6 defa vergi affı getirilmiş ülkeye. Bu afların maliyeti milyarlarca dolar. Bütçe açığı hızla artıyor. Hazine hızla borçlanıyor, faizler yükseliyor ve tabii kur yükseliyor. Fakat bu tekçi anlayış sürekli bir faiz ve kur lobisinden bahsediyor. İktisadi gerçekler başka şey söylüyor, iktidar başka şey söylüyor. İktidar iktisadi gerçekleri dikkate almadığı için ekonomi her gün daha büyük krize sürükleniyor.
İktidar vergi affı adı altında seçim rüşveti uygulayarak ekonomiyi krize sürükleyecek
Şimdi bir kez daha esnafa vergi affı getireceklerini söylediler. Bugün ülkede sadece KOBİ’lerin vergi borcu 22 milyar lira. Esnafın zaten durumu net bir şekilde ortada, fakat iktidar bir kez daha vergi affı adı altında seçim rüşveti uygulayarak ekonomiyi krize sürükleyecek bir yola girdi.
Ekonomik krizin önlenmesi iktisadi alanın demokratikleşmesiyle mümkün
Ciddi bir cari açık var, nasıl kapatılacağı belli değil. Bundan önce de sözde cari açığı kapatacak bir paket açıklanmıştı. Bu paket de sadece kendisine yakın 19 firmaya verilen bir seçim rüşvetiydi. Bırakın cari açığı kapatmasını, önümüzdeki dönem çok daha fazla büyümesine neden olabilir.
Bu türden uygulamalar yapısal sorunları çözmez. Cari açık kur baskısı yaratır, faizleri yukarı çeker. Bunun maliyetine de yoksullar, esnaf, çiftçi katlanır. Bunu sonlandırmanın yolu krize karşı sağlıklı ve adaletli bir politikadan geçiyor. Krizin önlenmesi iktisadi alanın da demokratikleşmesiyle mümkündür.
Bugün tüm kaynakları çekip götüren bu tekçi anlayış krizi beliyor. Yoksulluğu yaygınlaştırıyor, yolsuzluk ekonomisi yaratıyor. İktisadi kriz tabii politik krizle de bir arada hayata geçiyor.
Toplumu ayrıştırarak ayakta durmaya çalışıyorlar
Son 5 yıla bütünlüklü olarak baktığımızda, tutarsız bir siyaset ve son 3 yılda yoğun bir şekilde izlenen savaş politikalarını görüyoruz. Bu savaş politikalarıyla iktisadi kriz arasında güçlü bir ilişki var. Savaş politikalarını sürdürebilmenin yolu bu türden iktisat politikaları. Neden savaş politikası? Çünkü toplumu ayrıştırarak ayakta durmaya çalışıyorlar. Afrin’de, Irak Kürdistanı’nda, Kürt illeri konusunda da olan budur.
Politik krizin üzerini örtmeye çalışan bir savaş politikası var. Politik kriz neden kaynaklanıyor? Politik alan demokratikleştirilmediği sürece politik kriz sonlanmaz. Politik krizin en temel nedeni temsiliyet krizidir. Türkiye’deki temsiliyet krizinin aşılması için önemli hamlelerden biri yerel demokrasi hamlesi olması gerekirken, bu iktidar tam tersini yaparak yerel yönetimlere kayyum atıyor. Yerelleri demokratikleştirerek güçlendirmek bir yana, bu alanı yok etmeye çalışıyor.
Toplumun her yerinden kriz fışkırıyor
Tekçi anlayış tüm demokratik mekanizmaları yok etmeye çalışan bir akılla çalışıyor. Bu da toplumsal krizi yaratıyor. Toplumsal kriz nedeniyle de toplumsal barış yok ediliyor. Toplum her alanda, her katmanda ayrıştırılıyor. Bu bazen mezhepçi politikalarla, bazen emek karşıtı politikalarla, bazen kadına yönelik şiddette karşımıza çıkıyor. Her katmanda bu ayrıştırıcı siyasetin yarattığı ciddi bir toplumsal kriz vardır. Bu toplumsal krizi örtmeye yönelik bir iktidar politikasını her alanda yaşıyoruz.
İşte eğitim sistemi. Okullar var, binalar var, ama içlerinde eğitim yok. Toplumun her yerinden kriz fışkırıyor. Siyasi, toplumsal, iktisadi kriz. Tüm bunlar yönetememe hali. İktidarın vaat edebileceği tek şey OHAL. OHAL ile ayakta durma çabası sonucunda demokratik hakların gasp edildiğini görüyoruz. OHAL’le kuvvetler ayrılığının yok edildiğini görüyoruz, basın özgürlüğünün yok edildiğini, meclisin hiçleştirildiğini görüyoruz. OHAL’le on binlerce insanın işinden edildiğini görüyoruz. Bu faşizmdir, uygulanan da faşizm ekonomisidir. AKP ile devam ederse ülkenin gideceği yer de bellidir.
Seçimler her şeyi çözmez, ama çözümleri güçlendiren uğraklardır
16 Nisan’dan bugüne kadar önümüzdeki dönemin ‘fragmanı’nı gördük. 5 yıl daha bu filmi izlemek istemiyorsak, ne yapmalı sorusuna birlikte cevap aramalıyız. 24 Haziran bu anlamda kritik bir eşik. Tüm Türkiye toplumu, sendikalar, emek meslek örgütleri, STK’lar, siyasette özne olamamış, ama büyük bedeller ödeyen kitleleri bu sürece katmalı, ne yapmalı sorusuna birlikte yanıt üretmeliyiz. HDP olarak uzun soluklu bir mücadeleyi sürdüregeliyoruz. Bu mücadele süreçlerinin en önemli uğraklarından biri de seçimler. Tabii ki seçimler her şeyi çözmez, ama çözümleri güçlendiren uğraklardır. 24 Haziran son yılların en önemli seçimi olacak bu anlamıyla.
Cumhurbaşkanı seçimlerini de, parlamento seçimlerini de güçlü bir program çerçevesinde düşünmeli; bu programı tüm kesimlerle, tüm öznelerle birlikte oluşturmalıyız. Bu süreci birlikte oluşturmak en başat amacımızdır.
Muhalefetin ayrı adaylarla girmesi, geniş muhalefet cephesi yaratması önemli
Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusundaki stratejimiz kendi adayımızla, güçlü bir adayla, Türkiye’nin adayıyla girmektir. Muhalefetin alabileceği azami oyu açığa çıkarmak çok önemli. Bugün uzun süredir devam eden ayrıştırıcı politikalar yan yana gelmelerin önündeki en önemli engeldir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde tüm muhalefetin ayrı adaylarla girmesi, geniş muhalefet cephesi yaratması önemlidir. Bu iddiamız diğer muhalefet partilerince de anlamlı bulunmuş görünüyor. Ortak aday çalışmasının handikapları konusundaki tezlerimizi de kamuoyuyla paylaştık. Evet, herkes kendi adayıyla gelmelidir. Adayın programı partisinin programıdır, bu anlamıyla da milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimi arasındaki bağ kendisini göstermelidir.
HDP’nin parlamentoda var olması temsiliyet krizinin aşılması açısından en önemli politik hamledir. Çünkü HDP, siyaseti olabildiğince toplumsallaştırmayı amaçlıyor. Parlamentoda yer bulma meselesini nicel hesaplara kilitleyen anlayışlar için niteliksel temsiliyet Türkiye demokrasisi açısından büyük anlam taşıyor. Bugün Türkiye’nin tüm farklılıkları parlamentoda temsil edilirse, Türkiye’nin kronik sorunu olan demokrasi sorunu ve bu sorunun en güçlü iç bağı Kürt sorunu çözüme kavuşabilecektir.
Parlamento aritmetiğini aşmanın yolu bu toplumsal temsiliyeti genişletmekten geçer
Kürt temsiliyeti ihmal edilemez biricik temsiliyettir. Ama toplumda var olan ve ihmal edilen temsiliyetlerin parlamentoya taşınması da çok önemlidir. Ankara kulislerine sıkışmış siyaset anlayışı temsiliyet meselesinden çok aday tartışmasına kilitleniyor, parlamento aritmetiği üzerinden hesaplar yapılıyor. Parlamento aritmetiğini aşmanın yolu işte bu toplumsal temsiliyeti genişletmekten geçiyor.
HDP’siz çözüm arayışı iktidarın değirmenine su taşır
HDP’siz çözüm arayışı mevcut iktidar anlayışının yeniden üretilmesine katkı sağlar. Bu iktidarın değirmenine su taşır. Bunu engellemenin yolu, olabildiğince güçlü bir programdır. Bu amaçla bir araya geldik, bu zenginliği nasıl parlamentoya taşıyabiliriz konusunu sizlerle tartışmak istiyoruz.
Ortak vatanda demokratik cumhuriyet inşası yol göstericidir
Türkiye 24 Haziran’dan sonra yoluna devam edecekse, bu, ne idüğü belirsiz partili cumhurbaşkanlığı sistemi ile değil yerel demokrasi ile güçlendirilmiş bir parlamenter sistemle olmalıdır. Ortak vatanda demokratik cumhuriyet inşası yol göstericidir. Demokratik cumhuriyeti var edecek olan da yeni bir toplum sözleşmesidir. Biz bugün 24 Haziran sonrası yapacağımız yeni toplum sözleşmesinin ilk krokisi üzerinde çalışacağız. Herkesi kapsayan, dışlamayan, ortak vatanda demokratik cumhuriyetin nasıl var edilebileceğini tartışan, çoğulculuğu barındıran yeni bir toplumsal sözleşme. Parlamentoya bu iddia ile gitmek büyük önem taşıyor.
Soru: Selahattin Demirtaş’ın adaylığı ile ilgili son gelişmeler neler? Bugünkü davanın 8 Haziran’a ertelenmesi, olumsuz bir duruma ilişkin b planı var mı?
Bugüne kadarki çalışmalarımızda adayı Türkiye’nin adayı olarak tanımladık. Bir havuz oluşturduk. Aday önerileri aldık. 4 Mayıs’ta adayımızı açıklayacağız. Gelen önerilerde Selahattin Beyin adı önde. Selahattin Beyin adının öne çıkması kimseyi şaşırtmamalı. Sayın Demirtaş 2014’te de Türkiye’nin adayı olarak çıktı. Bugün de Türkiye’nin adayı olarak çıkacak. Biz 2014’te yeni yaşamı anlatırken, bu yeni toplum sözleşmesini de anlattık. Toplumun tüm kesimlerinin bir araya gelmesini anlattık. Hukukun üstünlüğünü anlattık. Ama maalesef bugün sayın Demirtaş’ın yargılandığı davada bir mahkeme salonu bile yoktu, bırakın hukuku ve adaleti. Sarayın talimatı ile sözde bir yargılama gerçekleşiyor. Dolayısıyla orada alınacak karar bizim için yok hükmünde. Biz kararımızı FETÖ’cü mahkemelerin kararına göre vermeyeceğiz. Bu konuda da çalışmalarımız sürüyor.
Soru: Anketlerde ikinci tur için Abdüllatif Şener adı öne çıkıyor, size geldi mi böyle bir öneri? Gelirse ne yaparsınız?
Bize böyle bir öneri gelmedi. Bizim hem programımız, hem çalışmalarımız, hem de adayımız en güçlü olandır. Aslolan programdır. Aslolan 24 Haziran’dan sonra nasıl bir Türkiye olacağına dair beklentidir. Bizim iddiamız güçlüdür. Birinci turda da, ikinci turda da kazanacağımıza inanıyoruz. Birinci turu hedeflemeden, ikinci turu konuşmanın da ciddi sakıncaları var. Eğer diğer muhalefet partileri de birinci tur konusunda net bir adım atmaksızın, ikinci tur pazarlıkları üzerinden birinci tur ve milletvekili pazarlıklarına odaklanırlarsa, bu tek adam anlayışına hizmet eder. Aslolan muhalefet cephesini büyütmektir. Birinci turda toplumun, halklarımızın tercihi ikinci tur için yol gösterici olacaktır.
Soru: Meral Akşener’in iddiası vardı seçimlerin AYM tarafından iptal edilebileceği yönünde. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anayasa Mahkemesi seçimleri iptal etmeden önce tutuklu vekillerle ilgili kararını açıklasaydı çok daha iyi olurdu. AYM’nin bu anlamıyla toplum nezdinde meşruiyeti tartışılır hale gelmiştir
1 Mayıs 2018