
Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, Diyarbakır’da düzenlenen 1 Mayıs mitingine katıldı:
Kadim hakları bir arada yaşatan, tüm inançları bir arada tutan ve yaşatan bu güçlü kente merhaba. Ömer Ayna’nın kenti, Vedat Aydın’ın kenti, Tahir Elçi’nin kenti merhaba. Yaşasın 1 Mayıs, Bijî Yekê Gûlan...
Size İstanbul’dan sevgili Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan’ın selamlarını getirdim, bizler de İstanbul’u selamlıyoruz.
Bugün 1 Mayıs, ilk olarak 1 Mayıs 1977’de kaybettiklerimizi anarak başlamak istiyorum, unutmayalım, Taksim’in hesabı kapanmadı.
Bugün baskı, zulüm her yerde. Demokratik siyasetin dışlanmasını, demokrasinin önüne barajlar konmasını, tasfiye edilme çabasını en sıcak yaşayan kentlerden biri de Amed’dir. Buradan Gültan Kışanak’a, Fırat Anlı’ya da selam gönderelim.
Amed denilince akla Ahmed Arif gelir.
Bunlar engerekler, çıyanlardır.
Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır.
Tanı bunları, tanı da büyü.
Biz bunları çok iyi tanıyoruz. Zilan’dan, Dersim’den, Roboski’den, Soma’dan, Cizre’den, Sur’dan tanıyoruz. Bunların hesabını sormak için dün Newroz alanlarında buluştuk, bugün 1 Mayıs alanlarındayız.
Bundan sonra da 1 Mayıs alanlarının coşkusunu 24 Haziran’a taşıyacağız. Bunlar savaş politikalarıyla, yıkım politikalarıyla ayakta duruyorlar. Halklara, emekçilere, kadınlara zulüm ederek ayakta kalıyorlar.Tüm halkların arasına nefret tohumları ekerek, düşmanlık yaparak iktidarlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Bu durum Türkiye’nin tüm halklarına sefalet olarak, yoksulluk olarak, işsizlik olarak geri dönüyor.
Tüm savaş politikalarına hayır demek için, yolsuzluk ışığı yansın ama bütün ışıklar sönsün zihniyetine hayır demek için alanlardayız. Alanlarda olmaya devam edeceğiz.
Bakın, kentsel kırım politikalarıyla kentlerimizi yerle bir ettiler. O güzelim kentlerin üzerine TOKİ binaları dikiyorlar. Sanıyorlar ki, o binaları diktikçe suçlarını kapatacaklar. Ne sizin binalarınızı kabul ediyoruz, ne de zihniyetinize boyun eğiyoruz.
Bugün Sur’u yıkarak, bir beton zihniyetiyle kendilerini var etmeye çalışıyorlar. Bu beton zihniyetten kurtulmadan, kentlerimizi de kendimizi de biz yönetmeden bu ülkeye özgürlük gelmez. Sur’u da biz inşa edeceğiz. Kentlerimizi de biz inşa edeceğiz, yaşam alanlarımıza saldırıya dur diyeceğiz.
Bunlar ekolojik yıkımla da doğayı talan ediyorlar. Bütün ekilebilir alanları, bütün orman arazilerini yok ederek bu ülkenin bereketli topraklarına ayrı bir zulüm getiriyorlar. Bu ekolojik yıkımdır. Güvenlik bahanesiyle ormanları yakıyorlar. Barajlarla su havzalarını işgal ediyorlar. Çıkardıkları bütün yasalarla bu kör zihniyet kendi yandaş sermayesine, doğanın talan edilmesine olanak sağlıyor.
Çiftçiye, köylüye destek olmak varken çiftçiyi yoksullaştıran, işsizliği artıran bu zihniyet bir grup sermayedara olanak sağlıyor. Bu talanı önlemek için emekçiler, çiftçiler ve esnafla birlikte mücadele edeceğiz. Toprağımıza, doğamıza ve geleceğimize birlikte sahip çıkacağız.
Kentlerimizde anıtlarımızı, heykellerimizi yıkıyorlar. Uğur Kaymaz’ın, Roboski’nin anıtını yıkıyorlar. Sanıyorlar ki, unutacağız. Biz de fil hafızası var, fil; unutmadık, unutmayacağız. Bir gün bağımsız ve tarafsız yargı önünde bu yıkımın sorumlularından bir bir hesap soracağız. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Arkadaşlarımızı suçları olduğu için değil sevdaları olduğu için cezaevindeler
Bir büyük yıkım da demokratik siyaset alanında. Demokratik siyasetin önünü tıkayarak bu ülkeyi savaş politikalarıyla yönetmeye çalışanlar, Türkiye’nin de önünü tıkamaktadır. Tekçi adam rejimi, bu iktidarın demokratik siyasete tahammülü olmadığını göstermiştir. Dokunulmazlıkları kaldırarak darbe mekaniğini işletmeye davam etmiştir.
Bugün İdris Baluken, Çağlar Demirel, Leyla Güven, Sabahat Tuncel ve Mehmet Aslan neden cezaevinde? Bir suçları olduğu için değil, bir sevdaları olduğu için cezaevindeler. Onlar içeride biz de var olduğumuz her yerde mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz. Arkadaşlarımızın onurlu direnişi bize güç katıyor. Tüm tutsak arkadaşlarımıza, binlerce yoldaşımıza Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş şahsında selamlarımızı yolluyoruz. Onlar özgür olmadan bize durmak haram olsun.
Kayyumlar valizini toplamış AKP’den aday olmaya gidiyor
Bugün demokratik siyasete tahammülsüzlüğün en önemli örneği kayyumlardır. Bir kayyum coğrafyası yarattılar. Kayyum atamaya dair hiçbir gerekçeleri yok. Halkın iradesini gasp edenler halkın seçilmişlerini görevden alarak oraya kayyum atadılar. İlk işleri de yolsuzluk oldu. Hırsız huyundan vazgeçmez. Burayı yıllarca izleyip tek bir kuruş yolsuzluk bulamayanlar, atandıklarından beri yolsuzluk yapıyorlar. Şimdi hepsi valizini toplamış AKP’den aday olmaya gidiyor. 24 Haziran’da AKP’ye buradan oy çıkmasın. Bakın onlar burada Kürt Ankara’ya gidince kurt oluyorlar. Bizim kurda verecek oyumuz yok. Biz 24 Haziran’da bu halkın temsilcilerini Ankara’ya yollayacağız.
Bu rejime dur demezsek sonrasında diktatörlük gelir
Bu ülkeyi OHAL olmadan yönetemiyorlar. OHAL olmadan yönetemeyeceklerini anladılar ki, bir kez daha uzattılar. OHAL rejimi ile KHK’lerle ayakta durmaya çalışıyorlar. Meclis’i bypass ettiler, kafalarına göre KHK çıkararak yüz binlerce insanı işinden, aşından ediyorlar. Kamuda çalışanları işinden etmenin kolay yolu KHK. Bu rejime dur deme zamanıdır. Bugün bu rejime dur demezsek, OHAL’den sonra sıkıyönetim, sonrasında da diktatörlük gelir.
Cizre’den Silopi’ye giderken 4 defa gümrükten geçtik
Biz iki ilçe arasında yolculuk ederken, Cizre’den Silopi’ye giderken 4 defa gümrükten geçtik. Habire GBT yapıyorlar. Ne arıyorsunuz dedim, suçlu arıyoruz dediler. Dedim ki, “bizden suçlu çıkmaz, insan çıkar.” Ne suçu olacak? Ne çalmış, nereyi yıkmış, kime kıymış? Her yerde gümrükler var. İnanın Yunanistan’a daha kolay gidersiniz, iki ilçe arasında 4 defa gümrükten geçiyorsunuz.
Bu darbe mekaniğini biz kıracağız
5 Nisan 2015’te başlayan tecrit kırılmadan, bu ülkeye demokrasi gelmez. Kaldırın bu tecridi, İmralı’ya tecridi kaldırın. 2013 Newrozu’nda Sayın Öcalan diyordu ki, “barış mücadelesi çok güç bir mücadeledir.” Evet biliyoruz, bu ülkeye demokrasi ve barış gelmesi için bu mücadeleyi sürdürmeye kararlıyız. Ne kadar baraj koyarlarsa koysunlar, biz bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu darbe mekaniğini biz kıracağız.
Emekçiler bu iktidardan kurtulmak için tüm güçlerini birleştirmelidir
Savaş politikaları, yıkım politikaları devam ettikçe Türkiye’nin hiçbir yerinde huzur olmaz. Türkiye huzursuz, Türkiye gergin, Türkiye barışını arıyor. Çünkü bu politikalar devam ettiği sürece yolsuzluk ekonomisi de buna eşlik ediyor. Türkiye’ye demokrasi ve barış gelmesi için bu politikalardan kurtulmalıyız. En başta da emekçiler bu iktidardan kurtulmak için tüm güçlerini birleştirmelidir.
Beştepe boşalmadığı sürece bu ülkeye adalet gelmez
Bugün bu iktidarın izlemiş olduğu politikaların en büyük yükünü çekenler emekçilerdir. İktidara geldikleri günden beri, 16 yıl boyunca neo liberal politikaların şampiyonu oldular. IMF bunlara ödül verdi, çünkü halkın tüm kaynaklarını 3 kuruşa sattılar. İşte şeker fabrikaları bunun son örneği. 1 milyon aile geçiniyordu. Şeker pancarı da en sağlıklı şeker üretimiydi. Ama bunlar çağırdılar müteahhitlerini ve “senin vergi borcunu sildim, bir de kredi verdim git şu şeker fabrikasını al” dediler. Özelleştirme demek işsizlik, yoksulluk demek. Buna dur demek için bu iktidardan kurtulmamız lazım.
Bu iktidar IMF’ye bir söz vermişti. Demişti ki, “bu ülkede ücretleri 400 doların altına çekeceğiz.” Evet çektiler. Bugün bu ülkede emekçilerin yüzde 65’i asgari ücretle çalışıyor. Yani 400 doların altı. İşte dünyanın en adaletsiz ücret politikası. Bu ülkede güvencesiz çalışma var, bir de Beştepe var. Beştepe boşalmadığı sürece bu ülkeye adalet gelmez.
Güvencesiz çalışma o kadar yaygın ki, neredeyse başka bir yöntem yokmuş gibi konuşuyorlar. Şimdi bir grup taşeronu güvenceli hale getirdiklerini söylüyorlar. Sözlü sınavla orada bile ayrımcılık yaptılar. Ne sosyal hakları tam olarak verildi, ne de tümüyle taşeron ortadan kalktı. Sadece bir seçim rüşvetiydi. Oysa güvencesiz çalışma iş cinayetidir. Güvenceli çalışmayı sağlayacağız. Herkes bugününe de geleceğine de güvenecek. Bunu sağlamak HDP’nin boynunun borcu.
Bugün çalışma hayatının en büyük mağdurları gene kadınlar. Kadın emekçilere çok daha düşük ücret veriliyor, sosyal güvenceden yoksun bırakılıyorlar, sosyal yaşamdan dışlanıyorlar. Kadın cinayetleri politiktir. Kadına yönelik şiddet çalışma hayatından kadının dışlanmasının aracıdır. Bu mücadeleyi kadınlarla beraber yükseltmeliyiz. Eşit işe eşit ücret istiyoruz!
Çalışma hayatının en ciddi sorunlarından biri de çocuk işçiliğidir. Eğitim sistemine getirdikleri 4+4 sistemi sonucunda bugün 2 milyon çocuk işçidir. 2 milyon çocuk eğitim hakkından yoksundur. Bunların çocuk anlayışı bu. Çocuğa yönelik bir yasa çıkarmaya kalktıklarında bile zihniyetleri ortaya çıkıyor. Mağdur çocuklara bile 12 yaş sınırını getiriyorlar. Bunların sınırı 12. 4+4+4 de bu istismar yasasındaki zihniyet de aynı. Çocuklarımızdan elinizi çekin. Çocuklarımız okullarına dönsünler. Her çocuğumuzun eşit, nitelikli, parasız eğitim hakkı mutlaka sağlanacak.
Bu vicdansızlara karşı hakikatin sesi olmaya devam edeceğiz
Bakın bir sürü okul yaptık diye övünüyorlar. Okullar karakol mu, okul mu belli değil. İçinde eğitim yok. Atanmayı bekleyen 400 bin öğretmen var. Öğretmenler canına kıyıyor, bir de kalkıp onları suçluyorlar. Bu vicdansızlara karşı hakikatin sesi olmaya devam edeceğiz.
Mevsimlik tarım işçileri belki de bu ülkenin en büyük mağdurlarıdır. Topraksız, yurtsuz, çok düşük ücretlerle çalışıyorlar. Yollarda yaşadıkları riskler ayrı, maruz kaldıkları saldırılar ayrı. Mevsimlik tarım işçilerini bu zulümden kurtarmalıyız. Toprak işleyenin olmalı. Ancak bu şekilde yurdumuza da, kentimize de, toprağımıza da sahip çıkarız. Hiçbir insan bu köle koşullarını hak etmiyor.
Emekçilerin sorunlarını çözmek demokrasi sorununu, Kürt sorununu çözmektir
Emekçilerin sorunlarını çözmek demokrasi sorununu, Kürt sorununu çözmektir. Bütün sorunlar ortaktır, çözümümüz de ortaktır. İşte halklar, emekçiler, kadınlar bu yüzden alanlarda bir aradalar. Bundan daha güçlü ittifak var mı? İşte ittifak burada. İttifak Ankara’nın sokaklarında değil.
Bizler Türkiye’nin demokrasi, özgürlük, barış yolunu açanlarız, bu yüzden yan yanayız. İşçi cinayetlerine, kadın cinayetlerine son vermek için yan yanayız.
Emekçinin hakkını yandaş şirketlere aktarıyorlar
Onlar ne yapıyor? Dün ne yapacaklarını bir kez daha gösterdiler. Ne mevsimlik tarım işçisinin toprak sorunu, ne emekçinin iş sorunu onların derdi değil. Onların bir tek derdi teşvik ve vergi affı. 6 yılda 6 yapılandırma çıkardılar. Dün bir tane daha çıkardılar. 24 milyar liralık. Ondan önce de 19 şirkete 135 milyar liralık teşvik açıklamışlardı. Emekçinin hakkını yandaş şirketlere aktarıyorlar. Bu yandaş şirketler sözde istihdamı arttıracaklarmış. 16 yıl boyunca verdiğiniz teşvikler neye mal oldu, işsizlik arttı, yolsuzluk arttı.
İstanbul’da gördüğünüz rezidanslar size verilen teşviklerdir
Onlar “Doğu ve Güneydoğu illerinin eşitsiz gelişimini telafi etmek için teşvik veriyoruz” diyorlar. Geçmişte Amed, Van, Dersim’e verilen teşviklerin hepsi İstanbul’dan çıktı. İstanbul’da gördüğünüz rezidanslar size verilen teşviklerdir. Bu teşvik sistemi ile Hazine soygunu geçekleştikçe, Türkiye toplumunun düzelmesi mümkün değil.
Bir ülkede vergi adaleti sağlayamıyorsanız, o ülkede hiçbir adaleti var edemezsiniz. Eğer adaleti var etmek istiyorsanız, vergi adaletinden başlamalısınız. Tüm vergileri emekçilerden, esnaftan, çiftçiden alarak, onları borçlandırarak topladıklarını yandaş şirketlerine aktarıyorlar. Ziraat Bankası bile krediyi medya patronlarına veriyor. Senin kuruluş amacın bu ülkede zirai alanın geliştirilmesi iken, sen medya patronlarına kredi veriyorsun. Tek adam rejimi tek medya oluşturup tüm toplumu yalan haberlerle kuşatıyor.
Onlar dolarda 4-0 biz vekilde 4-0 yapacağız
Çıkmış diyor ki, “Şırnak’tan yüzde 99.9 oy alacağız.” Dün dediler ki, buradan 4 vekil çıkartıyoruz. Onlar dolarda 4.0, biz vekilde 4-0 yapacağız. Amed’de ise 12-0 yaparız o zaman.
Bunların içine yalan yuva yapmış. Yalan söylemeden duramıyorlar. Şaşkın, Şırnak’ta yüzde 99 oy alacağını söylüyor. Öbürü Tarım Bakanı, tarım kalmamış, çiftçi kan ağlıyor, o hiçbir şey olmamış gibi biz geçmişte hata yaptık şimdi düzelteceğiz diyor. Senin geçmiş dediğin 16 yıl. 16 yıl boyunca aklın başına gelmedi de şimdi mi gelecek? Tabii bunlar Cumhurbaşkanı’ndan feyz alıyorlar. Bakın ne demiş partili Cumhurbaşkanı: 15 yılda emekçilerin hakkını gözettik. Nereden gözettin? Bunca hak ihlali olmuş. Emekçilerin durumu ortada. Evet gözettiniz, bütün hakları gasp etmek için gözettiniz. Bu ülkede işsizlik sigortası fonunu bile yandaşlarınız için kullandınız. Bu ülkenin yegane sektörü inşaat oldu. Her yere beton döktünüz. Çünkü beton akıllısınız, beton.
Sen ne bizi gözet ne de başımızda kal
Bakın iş insanlarıyla konuştuğunda, “daha ne olsun, OHAL’de grev yasakları var” diyor. İşte gözetmek bu. Grev yasağı, açlık sınırı altında asgari ücretler, işsizlik… Sen ne bizi gözet ne de başımızda kal. Bunları not alın. Biz kendi hakkımızı kendi mücadelemizle gözetiriz.
Saray’ın ışığı sönene kadar evlerimizde ışıklar sönmeyecek
Yoksulluk her yere yayılırken, bunun karşılığında söyleyecek sözümüz de var. Bunun şifresi 7/24. 7 gün 24 saat çalışacağız. Evlerimizde ışıklarımız sönmeyecek, Saray’ın ışığı sönene kadar. 7 Haziran’da yarım bıraktığımız işi 24 Haziran’da tamamlayacağız. Bunun için sandıklarımıza sahip çıkacağız. Bugün tüm halklar birer müşahit. Herkes iradesine, geleceğine sahip çıkacak. Bunların hilesine de zulmüne de, şiddetine de karşı yan yana geleceğiz; oyumuza, geleceğimize ve irademize sahip çıkacağız.
Bunun yolu seçim süreci boyunca mücadelemizi örgütlemek, büyütmek, 24 Haziran’dan sonra güçlü bir şekilde yola devam etmektir. Seçimler önemli duraklardır. Bunun gereğini yerine getireceğiz, kimsenin kuşkusu olmasın.
Artık irademizi, kimliğimizi, geleceğimizi kimseye vermeyeceğiz, kimsenin bizim yerimize söz söyleme hakkı olmayacak. Halklar kendi sözünü söyleyecek. Yerel demokrasi ile güçlendirilmiş parlamenter demokrasi için mücadele edeceğiz. Bizi güçlü kılan bu anlayışımızdır. Ortak vatanımızda demokratik cumhuriyet inadımızdır.
HDP ile beraber siyaset yapmayı öğreneceksiniz ya da bu çözümsüzlük içinde siz de çürüyeceksiniz
Şimdi 80 vekil hesabı yapıyorlar. Bu 80 vekil hesabı buralardan döner. Böyle bir hesap yok. Bakın Einstein ne demiş “aynı deneyi yapa yapa farklı sonuçlara ulaşamazsınız.” Bunlar da aynı hesabı yaparak farklı sonuçlara ulaşmaya çalışıyorlar. Ya HDP ile beraber siyaset yapmayı öğreneceksiniz ya da bu çözümsüzlük içinde siz de çürüyeceksiniz. O yüzden en güçlü adayımızla, programımızdan aldığımız güçle seçime gideceğiz.
En güçlü adayımız olarak bizim adayımız çıkacak, hepsinin başına taş düşecek. Çünkü bizim programımız, demokrasinin ve umudun programıdır. Bizler yürüdükçe demokrasinin, barışın yolu açılır. HDP ile bu ülkeye barış da, demokrasi de, huzur da gelir. Dönen dönsün yolundan biz dönmeyiz.
1 Mayıs 2018