Saruhan Oluç: HDP’nin seçim stratejisine tepki gösteren iktidar korkmakta haklı çıktı

Parti Sözcümüz Saruhan Oluç, Radyo Sputnik'de yayınlanan Seyr-i Sabah programında Zafer Arapkirli'nin konuğu oldu. Oluç programda şöyle konuştu:

Zafer Arapkirli: Seçim döneminde sizin oylarınızın nereye gideceği çok konuşuldu ve çok tartışıldı. Varsayıyorum ki Pazar gününden beri siz de oylar nereye gitti, nerede kaybettik,  nerede kazandık gibi bir detaylı analiz yapma imkanına sahip oldunuz. Yaptığınız analizlerde,
seçim sonuçlarını değerlendirdiğinizde siz nasıl bir bilanço buldunuz önünüzde?
 
Saruhan Oluç: İki açıdan değerlendirdik, iki ayaklı bir seçim stratejimiz vardı. Bir tanesi batı illeri açısından baktığımızda, özellikle büyükşehirler açısından baktığımızda, bizim stratejimiz biliyorsunuz AKP-MHP ittifakına kaybettirmek üzerine kurulmuştu, bu şekilde ifade etmiştik stratejimizi. Yani onların egemenlik alanını daraltacak yönde oylarımız kullanılsın demiştik. Seçmenlerimiz gördüğümüz kadarıyla çok büyük oranda, bizim tahminimiz yüzde 90’ın üzerinde bir oranda, batıda bu yönde oy kullanmış durumdalar. Özellikle büyükşehir sonuçlarına baktığımızda bunu net bir şekilde görebiliyoruz. Akdeniz bölgesinden başlarsak, Hatay, Adana, Mersin, Antalya, Ege’de Aydın, İzmir, Marmara’da Bursa, İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde seçmenlerimiz çok büyük ölçüde bu doğrultuda oy kullanmışlar ve sonuçları etkileyecek bir şekilde davranmışlar ve etkilemişler de. Ortaya çıkan sonuç bunu gösteriyor. Yani oy kaymalarını 24 Haziran oranlarıyla karşılaştırdığımızda bunu çok net olarak görebildik. Bu elbette bizi sevindirdi, çünkü batı illerindeki stratejimiz bunun üzerine kuruluydu. Seçmenimiz demek ki, hem bizim stratejimizi benimsemiş hem de buna uygun davranmış; en önemlisi siyasal açıdan çok net bir mesaj vermiş. Biz demokrasi adına bir fedakarlık yaptığımızı söylemiştik. Türkiye’de demokrasinin gelişebilmesi için üzerlerine düşeni yapmışlar. Bu gerçekten bizim açımızdan da Türkiye açısından da çok sevindirici bir durumdur.
 
ZA: Özetlersek, sizin seçim stratejiniz iktidar bloğunun, yani AKP-MHP ittifakının oylarının azaltılması, onların durdurulması gibi bir stratejiniz vardı. Dolaylı olarak da bu muhalefet bloğuna, yani Millet İttifakı’na bir destek olarak da hayata geçmiş oldu. Fakat sizin partinizin oy kazanımı ya da kaybına baktığımızda Türkiye haritasındaki o malum renk bazında yapılan analizde, Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt, Şırnak, Hakkari, Van, Ağrı, Muş, Tunceli gibi illerde AKP-MHP bloğunun oylarını artırdığı görülüyor. Bu da dolaylı olarak sizin oylarınızın azaldığı anlamına geliyor gibi. Yani sizin doğal seçmen tabanınızın olduğu illerde önemli oy kaybına uğradığınız görülüyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
 
SO: Sonuç açısından bir şey söyleyeyim önce: Bölgede 3 büyükşehir kazandık, Diyarbakır, Mardin ve Van’ı çok açık ara bir şekilde kazandık. 5 il 45 ilçe ve 11 belde. Yani toplamda 64-65 civarında bir il, ilçe, büyükşehir ve belde kazanımlarımız oldu. Kayıplarımız da var elbette,  bunu da değerlendirdik. Bu kayıpların bir kısmındaki sonuçlar çok bariz olarak bizim aslında seçim öncesinde defalarca vurguladığımız, YSK’ya itirazlarda bulunduğumuz ve bunu kamuoyuna açıkladığımız konularla ilgili. Biliyorsunuz kamuoyuna da yansıdı kısmen basın yoluyla, biz o zaman çok ciddi bir seçmen kaydırma yapıldığını saptamıştık ve bu seçmen kaydırmalarının da İçişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı organizasyonuyla gerçekleştirildiğini vurgulamıştık. Ve itirazlarda da bulunmuştuk. Toplamda 44 ilçe için ilçe seçim kurullarına başvurmuştuk ve bu sayı 40 bine yakındı. Hep vurguladık, belki 40 bin baktığımızda çok büyük bir sayı olarak görünmeyebilir, fakat küçük ilçeler açısından 100-200-500 gibi rakamlar sonucu doğrudan doğruya etkileyecek rakamlardır diyerek örnekleriyle de başvurmuştuk. Bu başvurularımızın yüzde 96’sına aşağı yukarı ret cevabı geldi o zaman. Biz sonucun buralarda çok ciddi bir şekilde etkileneceğini biliyorduk. Şırnak bu açıdan en belirgin olan yerdir. Kaydırılan seçmen açısından baktığımızda, oy kullananlar açısından da baktığımızda, Şırnak Merkez için söylüyorum bunu, çok belirgin bir şekilde kaydırılmış olan seçmenler var, ki bunlar asker-polis-özel harekat görevlileridir.
 
ZA: Anladım, peki bunu kasıtlı, yani sizin oylarınızı etkilemek üzere yapılan bir kaydırma olarak mı algılıyorsunuz? Çünkü orada güvenlik operasyonları sebebiyle asker, polis, özel timler vs. sürekli olarak oradan oraya güç kaydırması gerçekleşiyor. Operasyonlar nedeniyle yapılmış olamaz mı?
 
SO: Hayır, şu anda süren bir operasyon yok bölgede. Ve yani bunun tam seçim öncesinde yapılmış olması, daha doğrusu bu kaydırmalar Aralık sonu Ocak başında gerçekleştirildi, ikametgah belirleme tarihlerinin, seçmen belirleme tarihlerinin hemen arifesinde yapıldı, çok organize bir işti. O zaman da bu gerekçelerle itiraz edilmişti. Şırnak Merkez ve Şırnak’ın bazı ilçelerine bakıyoruz, o ilçelerde çok net olarak bunu görüyoruz: Uludere, Beytüşşebap. Sınır ilçelerinde Çukurca, Eruh, Şemdinli’de bunu görüyoruz Bunların hepsi bir masa başı çalışmasıyla, bir mühendislik çalışmasıyla hazırlanmış bir sonuç, bunu tespit ettik.
 
İkincisi, biliyorsunuz yine sandık birleştirme yapıldı çok büyük ölçüde. Biz buna da itiraz ettik. Sandık birleştirme ve taşıma 96 bin seçmeni etkileyen bir sonuçtu. 973 sandık için taşıma ve birleştirme gerçekleştirilmiş vaziyette. Hatta YSK ile görüştük ve gerekçelerinin ne kadar absürt gerekçeler olduğunu kendilerine aktardık ve YSK Başkanı itiraz bile edemedi söylediklerimize. Fakat yine de yapıldı. 96 bin seçmen açısından sandık taşıma ve birleştirme doğrudan doğruya seçim sonuçlarına müdahale etme anlamına geliyordu.
 
Üçüncüsü ise, yine YSK ile görüştüğümüz bir konu, sandık başında görevlendirilen kolluk güçleri var. Diğer söylediklerimin yanı sıra. Elimizde YSK’nın bize vermiş olduğu bir liste var, herhangi bir yerden bulmadık. Hangi sandıkta kaç kolluk kuvveti görevlendirilmiş onu gösteriyor, tek tek il, ilçe, köylere kadar gidiyor. İnanılmaz oranlar var. İstanbul’da ya da başka illerde de sandık başına kolluk görevlendiriliyor. Mesela İstanbul’da 31 bin civarı sandık vardır, ama İstanbul’daki toplam görevli kolluk kuvveti 542’dir ve nerdeyse 57 sandığa bir kolluk kuvveti düşmektedir. Tek tek bütün illerde bunu görebiliyoruz.
 
ZA: Ama Doğu ve Güneydoğu illerinin bir özelliği olduğunu kabul etmiyor musunuz? Yani oralarda oy kullanırken daha fazla güvenlik önlemi alınmasında feodal etkilerin ya da aşiretler arası, köylüler arası husumetlerin, terör tehdidini bir gerekçe olarak kabul etmiyor musunuz?
 
SO: Ben size birkaç sayı söyleyeyim, bu kadar olur mu der insan. Diyarbakır’da bir sandıkta 85 güvenlik görevlisi var, bir sandığı 85 kişi koruyor, olabilir mi böyle bir şey? Hazro’da bir sandığı 70 kişi koruyor. Biz bunun teker teker dökümünü yaptık.
 
ZA: Peki bu insanların tek tek kabine girip oy vermeleri sırasında oylarını etkileyecek bir şey mi sizce?
 
SO: Bir sandığın başında 85 tane kolluk kuvveti varsa, gelip orada oy kullanmak isteyenler psikolojik olarak etkilenmez mi? Bir odaya giriyorsunuz ve onlarca güvenlik görevlisi orada dolaşıyor ve siz orada oy kullanacaksınız. Bu çok ciddi bir etkileme ve hakikaten bu söylediğim sayılar uydurulmuş sayılar değil. Bunlar YSK’nın bize vermiş olduğu belgelerdir.
 
ZA: Oralarda ne olduğunu tam olarak biliyor gibi konuşmak istemiyorum, ama bence kabinde kullanılan oyu değil, etkilese etkilese sayım sürecinde bir şeyleri etkilemiş olabilir. Eğer bir itirazınız varsa, bence o noktada olabilir. Sayım sürecinde bir baskı oluşturmuş olabilir.
 
SO: Şöyle düşünmek gerek, bu normal bir durum değil. Oy verme sırasında da sayım sırasında da ortamı değiştiren bir durumla karşı karşıyayız. Normal demokratik bir seçim ortamı değil bu, dolayısıyla hangisi daha etkili olmuştur bilemiyoruz elbette. Tek tek her yerle ilgili konuşmak lazım, çünkü bütün sandıklar için geçerli, ama sonuçta seçim sürecinin demokratik bir seçim süreci olmasını engelleyen bir durumdur. Kimi görüntüler de var, oy kullanırken güvenlik görevlilerinin görüntüleri, çeşitli tatbikatlar yaparken güvenlik görevlilerinin görüntüleri, sosyal medyaya da düştü. Biz bunların hepsine itiraz ettik.
 
ZA: Seçmen iradesini etkilemiştir bu pratikler diyorsunuz.
 
SO: Tabii, kesinlikle. Bir de orada gidip oy da kullanıyorlar kendileri. Ama bütün bu sürece baktığımızda, bunu çok net bir biçimde basın toplantılarıyla, belgeleriyle ortaya koymamış olsaydık, belki diyecektiniz ki orda kayıplarınız oldu ve bahane arıyorsunuz. Fakat Ocak ayından itibaren itirazlarımızı yaptık.
 
ZA: Biz böyle olacağı uyarısını yapmıştık diyorsunuz.
 
SO: Bizim bölgedeki oy kayıplarımız da oldu çeşitli yerlerde, bazı yerlerde ilçe belediyelerini de kaybettik, fakat sadece bu söylediklerime bağlamıyoruz elbette. Bu nedenlerle hangi yerlerde kaybettiğimizi biliyoruz, bu çok belirgindir. Onun dışında halkın teveccüh göstermediği, oy vermediği ya da sandığa gitmediği yerler de var. Bizim beklemediğimiz sonuçlar gördüğümüz yerler de var. Burada bir mesaj verilmiş vaziyettedir, bunu da değerlendirdik. Elbette ki, eksiklerimiz ve yanlışlarımız olmuştur. Kimi yerlerde aday belirleme meselesinde hatalarımız olmuştur, kimi yerlerde derdimizi, projelerimizi ve politikalarımızı tam anlatamamış olabiliriz.
 
ZA: Örnek verebilir misiniz?
 
SO: Mesela Ağrı ve Bitlis, bunlar böyle yerler. Küçük ilçeler de var kimi illerde. Biz kendi eksiklerimizin olduğu yerleri de tespit ettik. Dediğim gibi aday belirleme sürecinde tepkiler olabilir. Bunlar zaten seçim döneminde bize gelen duyumlardı. Böyle eksiklerimiz de var.
 
ZA: Bardağın sadece dolu tarafına bakmıyoruz diyorsunuz.
 
SO: Bunu kamuoyuna da, bölgede halkımıza da gidip açık yüreklilikle konuşacağız.
 
ZA: Seçim sonuçları ortaya çıkmaya başladıktan sonra, başta İstanbul olmak üzere iktidar partisinin çok yoğun itirazları var, sayımda hile yapıldığı, yanlış sayım yapıldığı, aslında kendilerinin kazandığı şeklinde. Aynı benzer gerekçelerle Muş’ta sizin yaptığınız itiraza ret cevabı verildi, bu ret cevabının gerekçesi size nasıl açıklandı? Muş’ta demek ki sıkıntılı bir durum var. Dün Sayın Sırrı Sakık yine RS FM’e konuk olduğunda bunu anlattı, ama siz bu ret cevabının verilmesini neye bağlıyorsunuz?
 
SO: Muş bu örneklerden bir tanesi, sadece Muş değil ama. Malazgirt’te biz 3 oyla kaybetmiş durumdayız, çok sayıda geçersiz oy var, normal bir durum değil bu. Geçersiz oyların tekrar sayılması doğrultusunda itiraz ettik, 3 oy fark var yani. Herhangi bir gerekçe belirtilmeden reddedildi. Muş çok belirgin bir örnek, orada da çok sayıda geçersiz oy var, normalin üzerinde.
 
ZA: Muş’ta kaç oy farkla kaybettiniz?
 
SO:500 civarında bir oy farkı var.
 
ZA: O bile bir itiraz nedeni olabilir, çok büyük bir sayı değil.
 
SO: Tabii ki, çünkü çok ciddi sayıda geçersiz oy var. İtiraz ediyoruz, belgelerini, gerekçelerimizi sunuyoruz, sayılabilir. Bakın İstanbul’da AKP birçok ilçede itiraz etti ortada doğru dürüst bir belge de yok, ama kabul edildi ve tekrar sayılıyor.
 
ZA:Ne tür belgeler sunuyorsunuz böyle bir itiraz sürecinde?
 
SO: Bu itirazlarda belgelere ihtiyaç oluyor. Afaki bir şey söyleyemiyorsunuz, ‘ben öyle hissediyorum ki burada bir usulsüzlük var’ demeniz bir itiraz gerekçesi olarak sayılmıyor, ama oy kullanma sırasında bir usulsüzlük tespit ediyorsunuz. Tutanağa geçiyorsunuz. Dolayısıyla belge dediğimiz şeyler tutanak esas itibariyle. Bunlara bağlı itirazlarımız reddedildi.
 
ZA: Tutanaklarda düştüğünüz şerhler mi var?
 
SO: Evet, bunlar oluyor ve geçersiz oyların tekrar sayılması doğrultusunda itiraz ediyorsunuz. Viranşehir’de aynı şekilde itirazlarımız oldu. Buna karşılık yine şöyle bir şey oldu, bizim kazandığımız iki şehir belediyesi Kars ve Iğdır ve netleşti, mesela orada AKP ve MHP itiraz etti ortada gerekçe yokken. İtirazları kabul edildi, sayım yapıldı yeniden. Gün içinde Kars, Iğdır da dün gece sonuçlandı ve bizim oylarımız arttı. Yani aradaki fark kapanmadı, açılmış oldu. Dolayısıyla iktidardaki partilerin, ittifakın itirazları hemen kabul ediliyor, bizim itirazlarımız ise görmezden geliniyor. Bu söylediğim üç yer, hatta dört, Tatvan’da da böyle bir durum var, az farkla kaybetmiş durumdayız, çok fazla geçersiz oy var. Yani Muş başta olmak üzere Tatvan, Viranşehir gibi yerlerde bizim taleplerimiz gerekçesiz bir şekilde reddedildi.
 
ZA: Yani İstanbul’daki durumun tam tersi bir durum söz konusu. İstanbul’da gerekçesiz, kanıtsız bir yeniden sayım yapılıyorken, bölgede gerekçeyi sunduk, ama bize bu hak tanınmadı diyorsunuz. Bir de çok merak edilen bir şey var, geçtiğimiz dönemde çok sayıda HDP’li belediyeye kayyım atandı. Farklı gerekçelerle belediye başkanları görevden alındı. Ama bu seçimde 31 Mart gecesi herkesin gözleri tekrar oralara çevrildi. Kayyım atanmış belediyelerde HDP’nin performansı ne oldu diye bakıldı. Kayyım atanmış yerlerde halk tekrardan HDP’yi tercih etti mi yoksa HDP’den uzaklaştı mı diye. Bunun bilançosu var mı elinizde?
 
SO: Var elbette ki. Çalışmasını sürdürüyoruz bir taraftan, dün de bir toplantı yaptık, orada da sayılara baktık. Bizim gördüğümüz, büyükşehirler açısından baktığımızda, 3 büyükşehirle girmiştik 31 Mart’a ve 3 büyükşehirle çıktık. 5 il kazandık ve toplamda büyükşehir ve il sayımız 11 idi, orada 3 kaybımız var, 8’e düştü. Baktığımızda, kayyım atanmış büyükşehir, il ve ilçeler açısından, kayyım politikalarına önemli ölçüde cevap verilmiş vaziyette. Genel olarak şunu söyleyebiliriz: Kayyım politikaları halk tarafından reddedilmiş vaziyettedir, ama bazı yerlerde de bizim kayıplarımız olmuş. Bunun da nedenlerine bakıyoruz. Kayıplarımızın olduğu yerlerde kayyım politikalarının çok iyi olmasından kaynaklı bir kaybımızın olduğunu hiçbir yerde görmedik. Yani başka nedenleri var, dediğim gibi bir seçmen kaydırmalar, ikincisi bizim aday belirlemedeki eksiklerimiz var. Yani kayyım çok iyi çalışmış da, halk o nedenle bizi tercih etmemiş diyebileceğimiz yer neredeyse şimdiye kadar görmedik. Olursa kamuoyuna açıklarız. Yani şurada şöyle bir hizmet verilmiş, halk da bunu çok beğenmiş deriz, ama şimdiye kadar görmedik doğrusu.
 
ZA: Seçimin öncesinde Eş Genel Başkanınız Sayın Sezai Temelli’nin yaptığı açıklama vardı, çok tartışıldı, hatta yandaş medyada çarpıtılarak, yalan bir başlıkla sunulmuştu. Özetlersek, Sezai Bey büyükşehirlerde özellikle İstanbul ve Ankara’da HDP seçmeninin verdiği oylarla kazanmış olacaklarını unutmasın örneğin Sayın İmamoğlu ve Sayın Yavaş. Dolayısıyla bunu da hatırlatırız. Bizsiz, bizi göz ardı ederek icraat yapmasınlar demişti. Seçim yapıldı, Ekrem İmamoğlu ‘mazbatayı verin ben kazandım’ dese de resmi olarak söyleyemiyoruz, ama Ankara’da Mansur Bey kazanmış oldu. Dolayısıyla bu seçim sonrasında siz bunu bir kez daha hatırlatacak mısınız? Bu hatırlatmadan kastınız ne olacak?
 
SO: Dediğiniz medyada, özellikle iktidara yakın olan medyada çok yanlış şekillerde yorumlandı kasıtlı olarak. Fakat orada Eş Genel Başkanımızın bir tespitiydi aslında söylediği. Yani buralarda büyük şehirlerde stratejimiz gereği seçmenimiz bu şekilde oy kullandığında ve sonuç alındığında, bizim de bu sonuçta oylarımızın olduğunu bilin demekti bu. Tehdit ediyor, İstanbul’u, Ankara’yı HDP yönetecek gibi saçmalığa varan yorumlar yapıldı.
 
ZA:Yalan başlık atıldı yorumun ötesinde.
 
SO: Evet, özellikle Hürriyet yaptı bunu. Sonra kaldırdılar ve özür de dilenmedi. Fakat seçim sonuçları bu tespiti doğruladı. Oy kaymalarına baktığımızda, önümüzdeki günlerde ciddiye alınan kamuoyu şirketleri de bunu açıklayacaktır zaten, oy kayması çok net bir biçimdedir. Hem büyükşehirler açısından baktığımızda, hem de büyükşehirlerin ilçeleri açısından baktığımızda, sonuçları önümüze koyduğumuzda gördük bunu bir kez daha. Dolayısıyla o zaman dediğim gibi, bu bir tespitti, ne bir tehdit ne de üstü kapalı bir şekilde bir şey istemek anlamına geliyordu. Hiçbiri değildi, sadece tespitti. Biz bunu böyle yapacağız ve seçildiğiniz zaman da bilin ki, bizim seçmenlerimizin de size verdiği oy var. Dolayısıyla da büyükşehirleri, ilçeleri yönetirken de hizmet anlamında bunu göz ardı etmeyin.
 
ZA: İcraatınızda bizi de gözetin demek yani.
 
SO: İcraatla ilgili tabii ki. Böyle bir şey olabilir mi? Seçildikten sonra şunu yapın falan gibi?
 
ZA: Örgütün elemanlarını işe alın gibi bir talep…
 
SO: Olur mu öyle bir şey? Hem demokratik siyasete aykırı bir şey, hem de ayıp zaten. Çıkıp kamuoyunun önünde böyle bir şey söylemek bizim hiç tarzımız da değil.
 
ZA: Yanlış anlaşılmalara meydan vermeyelim. Ben malum propaganda borazanlığı yapanların kullandığı tabiri kullandım, yoksa partinizle örgütün bir bağını ima etmek için söylemiyorum.
 
SO: Anladım, o tamamen kasıtlı bir yorumdu. O günün koşullarında yapılmak istenene uygun davrandılar. Ama biz o zaman da söyledik kastımızın o olmadığını. Bizim belirlediğimiz seçim taktiği özellikle iktidar tarafından çok ağır bir eleştiriye ve saldırıya uğradı. İşte bu strateji nedeniyle, ki onlar fark etmişti bu sonucun ortaya çıkacağını, o nedenle bunu engellemeye çalıştılar. Biz doğru bir taktik izlediğimizi biliyoruz demokrasi adına. Tepkiler ondandı ve tepki gösterenler korkularında haklı çıktılar, ama ‘korkunun ecele faydası yok’ diye bir laf var ya, işte o durum yaşanmış oldu.

5 Nisan 2019