Sancar: Kimyasal silah meselesi yüzeysel açıklamalarla geçiştirilemez, mutlaka bağımsız heyetlerce incelenmelidir

İl Eşbaşkanlarımız siyasal gelişmeleri ve önümüzdeki dönem çalışma programını değerlendirmek üzere Eş Genel Başkanlarımız Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlığında bir araya geldi. Genel Merkezimizde yapılan toplantının açılış konuşmasını yapan Sancar şunları söyledi:

Seçim bizim için toplumsal mücadele ve örgütleme süreçleridir

Hûn hemû bi xêr hatin ser seran û ser çavan re hatin. Sevgili il eşbaşkanlarımız bu önemli toplantımıza hepiniz hoş geldiniz, önemli bir dönemeçteyiz, her zamanki gibi zor zamanlardayız diyeceğim. 2022 yılı final yılı olacak dedik, bu dönem bir yol ayrımıdır aynı zamanda. Özgürlüğe, demokrasiye, barışa giden yolu mu inşa edeceğiz yoksa otoriter, despotik yönetimin zemini daha mı güçlenecek. İşte bunu belirleyecek olan şey mücadeledir, toplumsal ve siyasal mücadeledir. Seçimler gündemde ve önemli. Hayati nitelikte ve kritik önemde. Seçim sadece oy kullanmaktan ibaret değildir. Seçimler aynı zamanda toplumsal ve siyasal mücadelelerin önemli bir mecrasıdır. Bizler seçimi toplumsal mücadelenin bir zemini ve mecrası olarak görüyoruz ama aynı zamanda halkla buluşmanın, örgütlülüğümüzü güçlendirmenin önemli bir imkanı olarak değerlendiriyoruz.  

Mücadeleyi yerelden güçlendirerek demokrasiyi inşa edeceğiz ve başarıya ulaşacağız

Bu nedenle seçime sadece oy verme, aday tartışması gibi konulara yoğunlaşmak doğru değildir. Oy vermek önemli, aday tartışmaları önemsiz değil ama asıl olan bütün bunları güçlü bir toplumsal mücadele, kararlı bir siyasal yürüyüşle yapabilmektir. İşte bu yürüyüşün ve mücadelenin en önemli emekçileri il eşbaşkanlarımızdır, yerel yöneticilerimiz ve emekçilerimizdir. Biliyoruz ki mücadele en alt birimden örülmeye başlayınca başarılı olabilir. Tıpkı demokrasi gibi, demokrasiyi de yerelde inşa etmeye başlarsak ülkenin tümüne yayabiliriz. Mücadelemiz de öyle. Mücadelemizi en alt birimlerden, mahallelerden, köylerden, ilçelerden, illerden başlayarak öreceğiz ve bunu ülkenin tamamında demokratik dönüşümün yolunu açacak büyük bir güç haline getireceğiz. 

Böyle bir dönemde bir araya gelişimiz oldukça değerli. Sizlerle bu konularda görüş alışverişinde bulunacağız, yolumuzu bundan sonraki yürüyüş hattımızı birlikte belirleyeceğiz. Bu istişareleri devam ettireceğiz. Demokrasi güçleriyle bir araya geleceğiz ve mücadele seçim denklemini en güçlü şekilde el alacak politikaları oluşturacağız.  

Savaş politikalarına karşı çıkmak demokrasiyi, barışı, emeği ve özgürlüğü savunmanın temel şartıdır

Karşımızda tekçi, yasakçı, sömürücü bir iktidar düzeni var. Bu düzenin inşa etmekte olduğu bir rejim gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Bu rejimi istersiniz otoriteliği yerleştirme hedefiyle hareket eden bir rejim olarak tanımlayın ya da bu rejimi isterseniz faşizmi yerleştirme planının hedefi olarak tanımlayın. Fark etmiyor, sonuçta rejimi Türkiye’nin bütün halklarına baskı, zulüm, talan, sömürü dışında vaadettiği hiçbir şey yoktur. Bu düzenin ve rejimin tepesindeki iktidarı ayakta tutan en önemli sütun hep vurguladığımız gibi çatışma ve savaş politikalarıdır. Sömürüyü de, baskıyı ve zulmü de bu politikalar üzerine kurmaktadır. Savaş politikalarına karşı çıkmak önümüzde demokrasiyi, barışı, emeği ve özgürlüğü  savunmanın temel şartıdır. 

Savaş derinleştikçe acılar büyüyor, yoksulluk ülkenin her tarafını sarıyor

Savaş politikalarının bu ülkede başta Kürt sorunu olmak üzere bütün toplumsal alanlarda nasıl büyük yaralar açtığına on yıllardır tanıklık ediyoruz. Bu yaralar savaş politikaları derinleştikçe büyüyor, acılar yaygınlaşıyor, yoksulluk ülkenin her tarafını sarıyor. Savaşla sömürü, savaşla acı, savaşla yara arasında doğrudan bağlantıyı göremezsek bu bütünlüğü esas alan bir mücadele hattı kuramazsak, bu iktidarı değiştirmek de bu rejimden kurtulmak da kolay olmayacaktır. 

Savaş bu ülkenin geleceğini yutan bir kara deliktir

Savaş politikaları bir kara delik gibidir. Kara delik insan canını, insanların enerjisini ülkenin kaynaklarını ve geleceğini yutan büyük bir tuzaktır. Aynı zamanda ülkenin devlet eliyle çeteleşmelere teslim edilmesinin zeminini güçlendiren bir alandır. Bu yüzden savaşa politikalarına karşı çıkmayı demokrasi ve barış, emek ve demokrasi mücadelesinin temeli olarak görüyoruz. 

Savaş politikaları yaygınlaştıkça her türlü kötülüğün yaygınlaştığını dünya tarihi bize sayısız örnekle göstermektedir. Savaş politikaları aynı zamanda ırkçılığı ve suçları da beraberinde getirir. Ayrışmayı, kutuplaşmayı, sömürüyü derinleştirir. Son zamanlarda yaşadığımız birkaç olay bunu açıkça gözler önüne sermektedir. 

Erdoğan’ın çocuk sayısıyla ilgili sözleri ırkçılıktır, Kürtleri nüfus olarak hedef almaktadır

AKP Genel Başkanı'nın geçen gün çocuk sayısıyla ilgili söylediği sözler bunun çarpıcı bir örneğidir. O sözler anlık bir ifade, boş bulunmanın sonucu dile gelmiş birkaç cümleden ibaret görülemez. Bu devletin inkarcı, asimilasyoncu politikalarının temelinde yatan bir anlayışı yansıtmaktadır. Bu anlayış en teknik ve hafif tabirle nüfus mühendisliği olarak adlandırılabilir. Nüfus mühendisliği ülkede asimilasyoncu politikaları, inkarı ve imhayı yerleştirmenin bir aracı olarak kullanılagelmiştir. Bu politikaların temelinde yatan da ırkçılıktır. Buduncuları hatırlayın. Kürtleri nüfus olarak, kitle olarak, toplum olarak nasıl ırkçı bir anlayışla hedef aldılarsa bugün ifade edilen sözler, AKP Genel Başkanı'nın ağzından dökülen cümleler de aynı anlama gelmektedir. Bizim mücadelemizin çok boyutlu olduğunu, bu anlayışı tüm Türkiye’deki demokrasi güçleriyle birlikte gözler önüne serip aşma sorumluluğuyla karşı karşıya olduğumuzu iyi bilmemiz gerekiyor. 

Kimyasal silah iddiaları yüzeysel açıklamalarla geçiştirilemez, mutlaka bağımsız heyetlerce incelenmelidir

Aynı zamanda savaş politikalarıyla oluşan kara deliğin yarattığı vahim sonuçlar başka bir tartışmada da gündeme geliyor. Bu da kimyasal silah kullanımı iddialarıdır. Ortada haberler ve önemli iddialar var. Bu iddialar yüzeysel açıklamalarla, tehditlerle geçiştirilemez. Bunların mutlaka bağımsız heyetlerce incelenmesi ve bu konudaki hakikatin ortaya çıkarılması gerekir. Eğer bunların da üstü örtülür, bunlar geçiştirilirse bu ülkede savaş politikaları daha da derinleşecek, toplumsal yaralar daha da büyüyecek, sömürü düzeni daha da kökleşecektir. Bu düzeni değiştirmenin en önemli mücadele araçlarından biri hakikatin peşinde koşmaktır. 

Manipülasyonun önüne geçmek ve barışın önünü açmak için İmralı’da açık görüşme yapmak istiyoruz

Bütün bunlar için Türkiye halklarını bu belalardan kurtarmak için ısrarla Kürt sorununda demokratik çözümü savunuyoruz. Demokratik çözümün yolu da müzakere ve diyalogdan geçer. Diyalog ve müzakere siyaset zemininden işleyecek en doğru çözüm yöntemidir. Bunu başarabilirsek ülkeyi bu beladan kurtarırız. HDP olarak üzerimize düşen sorumluluğu her alanda yerine getirmeye hazır olduğumuzu defalarca söyledik. Mücadelemizi de politikalarımızı da bu hedefe göre belirliyoruz. Yakın zamanda Eşbaşkanım Pervin Buldan’la beraber İmralı’da açık ziyaret ve görüşme talebinde bulunduk. Talebimiz açık arkadaşlar, bizler barışın ve çözümün yolunu açacak böyle bir görüşmenin savaş politikalarını durdurmak bakımından büyük önem taşıdığını düşünüyoruz, buna inanıyoruz. Bu talebimizin bir sebebi daha var. İktidar İmralı üzerinden çeşitli manipülasyonlar yapmak istiyor. Bu manipülasyonların çeşitli çevrelerde spekülasyon döngüsü yarattığını da görüyoruz. 

Bütün muhalefet partileri de İmralı ile görüşmek için başvuruda bulunmalıdır

HDP şeffaf politika yürütmeyi esas almış bir partidir. Bizler diyoruz ki bütün bu manipülasyonların ve spekülasyonların önünü almanın temel yolu tecridin sona ermesidir. Ayrıca bu hem evrensel hem iç hukukun bir gereğidir. Bizler çözüm için barışın yolunu açmak için bu dönemde her türlü manipülasyon ve spekülasyonun önüne geçmek için bu görüşme talebinde bulunduk. Şimdi Adalet Bakanlığından cevap bekliyoruz. Hatırlayacaksınız, aynı bundan birkaç hafta önce bütün muhalefet partilerine de çağrı yapmıştık. Onların da heyetler oluşturarak İmralı’da görüşme yapma talebinde bulunmalarının en doğru yol olduğunu belirtmiştik. Şimdi bizler bu talebi kendi kurullarımızda tartışarak bir başvuruya dönüştürdük. Savaş politikalarına karşı barışın ve çözümün yolunu açmak HDP’nin varoluş sebebidir. 

Emek ve Özgürlük İttifakını büyütmek bizlerin en temel görevidir

Seçimler yaklaşıyor ve seçimlerin hangi çerçevede önem taşıdığını da belirttim. Bizler parlamento seçimlerine ittifaklarımızla gireceğiz dedik. En geniş demokrasi ittifakını kurmak bizim kongre kararımızdır, partimizin en yüksek karar organının bize verdiği bir talimattır. Biz bu talimatın gereğini yerine getirmek için çalışmaları 2020’den beri sürdürüyoruz. Şimdi bunu Emek ve Özgürlük İttifakıyla somutlaştırdık. Bu ittifak demokrasi ittifakımızın önemli bir adımı ve çok değerli bir sonucudur. Bununla yetinemeyiz. Bu ittifakı genişletmemiz ve büyütmemiz gerekiyor. Türkiye’nin çözüm gücü haline getirmemiz gerekiyor. Bu ittifakı diğer bütün ezilenlerin, sömürülenlerin, dışlananların, mazlum ve mağdur edilenlerin birlikteliğine dönüşmek gibi bir yükümlülük ve sorumlulukla karşı karşıyayız. Bunu yapabilmemiz için de mahallelerden başlayarak her alanda bütün demokrasi güçleriyle ilişkilerimizi güçlendirmek ve bu ilişkileri geliştirecek yeni yöntemler yaratmak gibi bir görevimiz de var. Bu görev en çok sizlere düşüyor. İttifakları, demokratik mücadele ortaklığını ancak yerelde titiz ve yoğun bir çalışmayla etkili bir güç haline getirebiliriz. Bunu başarabilirsek geleceği, önümüzdeki dönemi yani geleceği, demokrasi, barış, emek ve özgürlük üzerine inşa edecek en önemli güç merkezini en etkili aktörü de yaratmış olacağız. 

İktidar zayıflıyor diye oturup bekleyecek değiliz, mücadeleyi büyüteceğiz

HDP bu hedefin başlıca aktörü olma görev ve sorumluluğunun bilincindedir. Kürt sorununda demokratik çözüm, Türkiye’nin bütününde demokrasi, emek, özgürlük ve barış mücadelesi bizlerin hiçbir şart altında taviz vermeyeceği, asla savsaklamayacağı bir hedeftir. Baskılar devam ediyor ve devam edecek. Bu iktidar zayıfladıkça, güç kaybettikçe, baskı ve zulüm yöntemlerini yoğunlaştıracaktır. Tarihteki bütün örnekler bize bunu anlatıyor. Hangi iktidar halk desteğini yitirmeye başlamışsa, baskıyı ve zulmü arttırır. Baskıyı ve zorbalığı yükseltmek güçlülüğün değil zayıflığın göstergesidir. Ama iktidar zayıflıyor diye oturup bekleyecek, kendi kendine kaybetmesini bir şekilde varsayacak naifliğe de hiç sahip değiliz. Güçlü bir tecrübemiz, büyük bir birikimimiz, mücadeleden, acılardan, bedellerden yoğrulmuş bir  temelimiz var. O nedenle her alanda mücadeleyi en geniş birlikteliklerle yürütmek en önemli görevdir diyoruz. Bugün bu başlıkların hepsini sizlerle tartışacağız. 

Dünyada benzeri az görülen bir partiyiz

Altını çizmek istediğim bir husus daha var. Parti mekanizmalarımız işliyor. Eksiklerimiz olabilir ama bu parti kendi hukukunu, iç işleyişini titizlikle gözeten, bu hukuku çoğulculuk, katılımcılık üzerine kurmuş bir partidir. Farklı bileşenler ve bireylerden oluşan dünyada örneği az görülecek bir partiyiz. Görüş farklılıklarımız olabilir, farklı fikirler taşıyabiliriz belirli konularda ama tartışmalarla bunu bir mutabakata dönüştürmeyi becerecek birikime ve tecrübeye sahibiz. Bu kadar farklı kesimi, bileşeni ve fikri bir araya getiren bir parti, bu kadar büyük saldırılara rağmen ayakta durmakla kalmayıp güçleniyor ise bu yöntemler sayesindedir. Yani her türlü tartışmayı yürütürüz kendi içimizde ve bu tartışmalardan bir mutabakat ortaya çıkarırız. Bu mutabakata sadakat partimizi bir arada tutan, büyüten ve şimdi çözüm adresi haline getiren en önemli  erdemimiz ve özelliğimizdir. Mutabakata bağlılık kadar mekanizmaların işleyişini gözetmek mekanizmaları partinin seçilmiş organlarını ve temsili iradesini her şart altında sahiplenmek partimizin en önemli özelliğidir. Bu konularda sizlerin yerelde yapacağı çalışmalar, bu özelliklerimizi, bu avantajlı ve erdemli yanımızı daha da görünür kılacak ve güçlendirecektir. Birliğimiz en büyük servetimizdir. Farklılıklarımız ise zenginliğimizdir. Bu ikisini bir arada yürüttüğümüz taktirde gelecek dönemi inşa edecek temel güç haline gelmemiz önünde hiçbir engel yoktur 

Kürt şair Cegerxwîn’in dediği gibi "bijî yekîtî"

Konuşmamın sonunda Kürt dilinin büyük emekçisi, emek ve özgürlük mücadelesinin sembol isimlerinden, enternasyonalizmi şiar edinmiş büyük bir ismi anacağım. Cegerxwîn. Bugün 38’inci ölüm yıl dönümü. Pek çok şiiri var bunlar şarkı da yapıldı. Bana sorarsanız mesela onun divanları ve onun şiirlerinden yapılan şarkılar anadilim Arapçanın yanı sıra Kürtçeyi çocukken öğrenmeme çok büyük katkı sağlamıştır. Ama Cegerxwîn aynı zamanda emek ve özgürlük şairidir. Kısaca kimlik ve haysiyet, emek ve özgürlük, barış ve birlik mücadelesinin büyük sembolü çok değerli bir ozandır. Ondan sadece bir dize aktaracağım. Bu dizeyle konuşmamı sonlandıracağım. 

Bi çepik û lûlandin

Bi devken û xweditî 

Hemû bijên bi hev re 

Bijî bijî yekîtî. 

Alkış ve sevinç sesleriyle hep beraber haykırın deyin yaşasın birlik. Bu olursa mutlaka kazanacağız. Kazandığımızdan kimsenin şüphesi olması. Bu inancı bütün yerellere yaymak ve yerleştirmek en başta siz emekçi kardeşlerimizin görevidir. 

22 Ekim 2022