Sancar: HDP’nin Eş Genel Başkanları olarak İmralı’da Öcalan ile görüşmek istiyoruz

Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar ve DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz’in katılımıyla Batman’da “Yoksulluğa, Savaşa ve Tecride Hayır” mitingimizi düzenledik. Aydeniz ve Sancar, şunları söyledi:

Saliha Aydeniz: Sizin gidişiniz Kürt halkının örgütlü mücadelesinden olacaktır


Gün geçmiyor ki Kürt halkının üzerinde baskı olmasın, Kürtler katledilmesin, gözaltına alınmasın. Buna rağmen Kürtler her yerde direnmeye, demokrasi inşa etmeye devam ediyorlar. Bu iktidar geleceğini Kürt düşmanlığı üzerinde kurgulamış, bu şekilde kendini iktidarda tutacağını zannediyor ama nafile. Kaybetmişler ve bundan dolayı saldırıyorlar, gözaltına alıyorlar, savaşa başvuruyorlar. Bu iktidar, yüzyıllık bu devletin geleneğinden olan, her yerde Kürtlere düşmanlığı kendine bir iş olarak almış. Kürtler her zaman mücadele edecek, bu baskılara karşı asla boyun eğmeyecektir. Sizin gidişiniz Kürt halkının örgütlü mücadelesinden olacaktır. Kürt halkının yan yana durmasından, Kürt kadınlarının mücadelesiyle olacak. Ondan dolayı bu kadar saldırgansınız.  Kürtlere karşı sınır tanımayan bir düşmanlık var.  2013’te Paris’te Sakine Cansızlar nasıl katledildi ise 23 Aralık’ta 3 yoldaşımız yine aynı elle, aynı zihniyet tarafından katledildi. Buradan Paris'teki katliamı şiddetle kınıyorum. Paris hükümetine buradan çağrı yapıyorum: 2013’te Paris’te Sakine Cansızların katliamının üstünü örterek bugün yolunu açtığınız katliamı aydınlatmanız gerekiyor, eğer aydınlatmazsanız bu katliamda sizin de rolünüz olduğunu buradan belirtmek istiyoruz. Eğer kendilerinin rolü yoksa bir an önce açığa çıkarmalılar.

DBP olarak HDP fikriyatı ile sizin kaybetmeniz için her yerde mücadele edeceğiz

DBP bu halkın meşru örgütlenmesinden gücünü alıyor ve bu güçle direnmeye devam edeceğiz. Arkadaşlarımız gözaltında, biz de her yerde direnmeye devam edeceğiz. Bu iktidar Kürt siyasetçileri cezaevine alarak, rehin tutarak kendilerine alan oluşturduğunu zannediyor. Kürt siyasetçileri rehin alarak bu seçim sürecini yürütmek derdindeler. Ama ant olsun ki Demokratik Bölgeler Partisi olarak HDP fikriyatı ile sizin kaybetmeniz için her yerde mücadele edeceğiz. Buradan cezaevinde direnen bütün yoldaşlara bin selam olsun. Bu iktidar yargı, hukuk eliyle bütün alanları cezaevine dönüştürmüş, cezaevindeki arkadaşlarımızın dört duvar arasında olmalarına rağmen sesleri her yerdedir.

Tecrit İmralı’da başladı ama bugün bütün Türkiye tecrit altındadır  

Başûr’a saldırıyor, gücü yetmiyor kimyasal silaha başvuruyor. Başûr’dan bir sonuç alamıyor, Rojava’ya saldırıyor. Bunları da kendi beka söylemleriyle yapıyorlar. Bu beka kendi bekalarıdır. Bugün bütün bütçelerini savaş, katliam ve Kürde düşmanlık üzerinden yapıyorlar. Biz ise onurlu barışı her yerden haykıracağız. Kürt halkının iradesini tanımayan kayyım politikasının, kadın katliamının bir sebebi de İmralı’da başlayan tecrit politikasıdır. Tecrit İmralı’da başladı ama bugün bütün Türkiye tecrit altındadır. Bu tecrit devam ettikçe Türkiye’nin demokratikleşmesi engelleniyor çünkü onlar da çok iyi biliyor ki Sayın Öcalan demokrasinin öncüsüdür. Tecride karşı mücadelemizi her yerde sürdüreceğiz. CPT eğer tarafsız ise İmralı’da ne gördüğünü açıklamak zorunda. Sayın Öcalan’a yaklaşım demokrasiye, özgürlüklere, birlikte yaşama yaklaşımdır. Bundan dolayı Sayın Öcalan özgür olmadan hiçbir alanın özgür olmayacağını bilen bir yerden özgürlük oluşana kadar her yerde mücadele edeceğiz. Kürt halkının sabrını, tahammül sınırlarını sınamayın. Savaş, kayyım ve tecrit politikalarıyla Kürt halkının öfkesi en üst düzeydedir ve tahammülleri kalmamıştır.  


Eş Genel Başkanımız Sancar şunları söyledi:

Batman’ın onurlu halkı, direngen halkı hepinizi yürekten selamlıyorum, hepiniz hoş geldiniz. Bu coşkunuz için hepinize teşekkür ediyorum. HDP’yi operasyonlarla, kumpas davalarıyla, yargılamalarla, gözaltılarla bitireceklerini zannedenlere en güçlü cevabı bu meydanlardan veriyoruz. Bu ses her yere ulaşıyor, bu ses ve coşku, bu inanç ve destek bizim en büyük gücümüzdür. Sizlerle ayaktayız, büyüyoruz, var olun.

Baş eğdirmeye çalışanlar en güçlü cevabı halkın mücadeleyi büyütmesiyle alıyor

HDP halktır, işte halk burada. Hiç kimse bu iradeyi kıramaz, halkı sindiremez. Bakın 2 gün önce yine operasyonlara başladılar. DBP Eş Genel Başkanı sevgili yoldaşımız Keskin Bayındır’ı ve yöneticileri gözaltına aldılar, hala gözaltındalar. Keskin yoldaşımızın boynunu eğmeye çalıştılar, ama zafer işareti gereken mesajı verdi, boyun eğmedi. Bundan önce yoldaşlarımız nasıl durduysa öyle durdu. 2 Mart 1994'te de aynı oyunu oynadılar, dokunulmazlıkları kaldırdılar, DEP milletvekillerini gözaltına almaya çalıştılar, Orhan Doğan'ın boynunu eğmeye çalıştılar ama boyun eğmedi. Geçen gün Semra Güzel vekilimizin vekilliğini düşürdüler. Bahane devamsızlık ama asıl gerekçe mücadele devamlılığıdır. Bu yüzden vekilliklerini düşürüyorlar. Onun  da boynunu eğmeye çalıştılar ama başaramadılar. En güçlü cevabı halkın mücadeleyi büyütmesiyle alıyorlar. Kararlılık ve mücadele büyüyor, yürüyüşümüz engel tanımadan devam ediyor.

Demokratik siyasete baskının nedeni Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarıdır

Burada Sason, Kozluk, Hasankeyf, Beşiri ve Gercüş’ten gelenler var. Hepiniz hoş geldiniz, sizleri selamlıyorum. Demokratik siyasette bu baskıların amacı ve sebebi de bellidir. Sebep Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarıdır, çözümsüzlüğün temeli de imha ve inkardır. İmha ve inkara dayalı çözümsüzlük politikalarını 3 şey üzerinden yürütüyor iktidar. Bundan önceki iktidarların çoğu da aynı şeyi yaptı. Biri demokratik siyaseti tasfiye çabalarıdır. Demokratik siyaseti bitirdiklerinde imha ve inkar siyasetini kalıcı hale getireceklerini sanıyorlar ama demokratik siyaset direniyor ve büyüyor.

HDP’nin büyük gücü onlara kaybettirecek

Buradan Manisa'ya, Antalya'ya, Van’a, İzmir’e, Mardin’e mücadele büyüyerek devam ediyor. Halkların umudu olmayı büyük bir başarıyla sürdürüyor. Başaramıyolar, başaramadıkça hırçınlaşıyorlar, daha çok saldırıyorlar. Saldırmalarının asıl nedeni, çözümsüzlük politikaları ve içinde bulundukları korkudur. Bu kararlılık ve inanç, HDP’nin demokratik siyasetteki bu ısrarı ve büyük gücü onlara kaybettirecek. Bunu biliyorlar, o nedenle daha çok saldırıyorlar. Saldırdıkça kendileri tükeniyor. Bundan önceki bütün iktidarlar gibi Kürt sorununa savaş politikaları ile yaklaşanlar tarihin çöplüğüne gitti, bu iktidar da tarihin çöplüğüne doğru hızla yol alıyor, onları da tarihin çöplüğüne göndereceğiz.

Düşmanlık politikaları, nefret zihniyeti ülkeyi yoksullaştırıyor

Batman, bütün Kürt halkı, Türkiye halkları sizlerle gurur duyuyor, gençler, anneler, halkımız, bizler sizlerle gurur duyuyoruz. Çözümsüzlük politikalarının bir sütunu da savaş planlarıdır. Kürt sorununda imha ve inkar politikalarını sürdürmek için savaş politikalarını büyütüyorlar. Her türlü yöntemi kullanıyorlar, yetmiyor Kürtlerin bütün kazanımlarına nerede olursa olsun saldırıyorlar. Şimdi Rojava’ya yaptıkları gibi. Savaş politikaları, bu iktidarın temel sütunudur. İktidar kontaklarını bir arada tutan harç Kürt karşıtlığıdır. Kürde karşı savaş politikalarıdır. O nedenle biz de diyoruz ki savaşa hayır, savaşa hayır! Em li dijî şer in. Savaş politikaları ile kendi varlıklarını sürdürmek istiyorlar ama bu ülkeyi ve bölgeye karanlığa sürüklüyorlar. Her gün yeni acılar yaşanıyor, canlar gidiyor. Ülkenin insanları can veriyor, düşmanlık politikaları, nefret zihniyeti ülkeyi yoksullaştırıyor.

Paris’teki katliam aydınlatılmalı

2 gün önce Paris’te bu nefret ve düşmanlık ikliminin bir sonucu olarak 3 insan katledildi, onları rahmetle anıyorum. Bütün sevenlerine, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Bir kez daha Fransa yönetimine çağrıda bulunuyoruz. Ortada şüpheler ve soru işaretleri var. 10 yıl önce yaşananlar ortada. 3 kadının, Sakinelerin katledilmesinin aydınlatılmaması şüpheli soruları artırıyor. O nedenle Fransa yönetimi samimi ve kararlı bir şekilde bu cinayetleri aydınlatmalıdır. Çağrımız Fransa yönetimine budur. Arkasında ne var, hangi güçler var, nasıl gerçekleşti bu cinayetler, bir an önce aydınlatılsın! Aydınlatın ki karanlıktan beslenen böyle canice eylemlere başvuramasınlar. Bizler de bunun takipçisi olacağız. Arkasında kimlerin yer aldığını soruşturan Fransız makamlarına çağrılarımızı yineleyeceğiz, dünya kamuoyunda da gündemde tutacağız.

Yıllık 40 milyar Dolar savaşa harcanıyor


Savaş politikalarının yarattığı yıkımı, tahribatı her alanda yaşıyoruz. Bakın bugün savaş politikalarıyla canlarımız, ekmeğimiz gidiyor, ekmeğimiz çalınıyor. Biz söylemiyoruz, AKP’nin temsilcisi Meclis'te bütçe konuşması yaparken şu sözleri söylemişti: “Güvenlik harcamalarını da yapıyor arkadaşlarımız. Çok büyük paralar harcıyoruz. F-16’lardan atılan akıllı mühimmatın tanesi 400 bin Dolardan 1.2 milyon Dolara kadar çıkıyor. En son yeni geliştirdiğimiz nüfuz edici bombanın bir tanesinin maliyeti 1.2 milyon Dolar, fırtına obüslerinden sık sık atılan, çok namlulu roketatarlardan atılan bir mühimmatın maliyeti 5 bin Dolar. En ufak bir operasyonda binlercesi atılıyor. Bunu şunu için söylüyorum, bütün bu gelişmeler sağlanıyor, bu harcamalar yapılıyor” bunu söyleyen AKP temsilcisi Nurettin Canikli. 40 yılda savaş politikalarının parasal maliyeti araştırmalar göre 3 Trilyon Dolar. Yıllık 40 milyar Dolar savaşa harcanıyor. Kimin cebinden çıkıyor bu paralar, nasıl toplanıyor? Halkın cebinden çıkıyor. Savaş devam ettikçe yoksulluk derinleşiyor, halkın ekmeği küçülüyor.

Savaşa karşı mücadelede ısrarlı barış hedefimizde kararlıyız

Bugün 30 milyon açlık sınırında yaşıyor, savaşa harcanan bütün bu paralar halka adil bir şekilde harcansa bu ülkede refah olur, barış olur, barış refah ve adaleti de getirir. Bu yüzden savaşa karşıyız, savaşa karşı çözüm müzakeredir, siyaset ve diyalogdur. Biz bunda ısrarcıyız. O nedenle bıkmadan, usanmadan barış istiyoruz diyoruz. Bu, ülkeye barış, demokrasi, refahı ve demokrasiyi de getirir. Savaşa karşı mücadelede ısrarlı, barış hedefimizde kararlıyız. 

Ağırlaştırılmış tecrit ülkede çözümsüzlüğü, çatışmaları ve yoksulluğu derinleştiriyor

Savaş politikalarının Kürt sorununda çözümsüzlük zihniyetinin devamı temel sütunlarından biri de İmralı'da Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrittir. Tecrit ile savaş politikaları arasında kopmaz bir bağ vardır. Ne zaman tecrit derinleşirse savaş politikaları büyüyor. Ne zaman savaş planları genişletilirse İmralı’daki tecrit ağırlaştırılıyor. 21 aydır İmralı'dan haber alınamıyor, avukatların yaptığı açıklamaya göre CPT heyeti İmralı'ya gittiğinde Öcalan görüşmeye çıkmamış. Şüpheleri arttırıyor, bu ağırlaştırılmış tecrit ülkede çözümsüzlüğü derinleştiriyor, çatışmaları ve yoksulluğu derinleştiriyor, demokrasinin önünü tıkıyor. O yüzden diyoruz ki tecrit mutlaka ve bir an önce kalkmalıdır. Ne demişti bundan önce son görüşmesinde Abdullah Öcalan. “Bana imkan tanınsın bir haftada bu çatışmayı bitiririm” demişti.

HDP’nin Eş  Genel Başkanları olarak İmralı’da Öcalan ile görüşmek istiyoruz

İşte tecridin asıl nedeni bu. Çatışmanın bitmesini istemek ki onlar savaş politikalarıyla ayakta kalmaya çalışıyorlar. O nedenle çözüm ve barış için çok önemli rol oynayacağını herkesin bildiği Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi ağırlaştırıyorlar. Biz de diyoruz ki tecrit kalkmalıdır. Bizler de başvurduk, görüşmek istiyoruz. Abdullah Öcalan ile İmralı’da HDP’nin Eş Genel Başkanları olarak görüşmek istiyoruz. Avukatlarıyla görüşmek hakkıdır. Bu tecrit büyük hukuksuzluktur. Tecrit üzerinden, savaş politikaları üzerinden bu iktidar siyaseti ve seçim sürecini de dizayn etmek istiyor. O nedenle tecrit sadece bizim meselemiz olarak görülemez. Tecrit bu ülkenin tümünün meselesidir. Bu ülkede adaletten yana, demokrasinin gelmesini isteyenlerin hepsinin tecride karşı çıkması lazım. Bu nedenle bütün siyasi partilere çağrı yapıyoruz. İktidarın savaş politikalarındaki ısrarına karşı ve siyaseti seçim sürecini yönlendirme ve dizayn etme girişimlerine karşı sizler de bir heyet oluşturarak İmralı'da görüşme talebinde bulunun. Kimse bundan çekinmesin. Hukuksuzluktur tecrit, çözümsüzlüğün temelidir. O nedenle siyasete ve toplumsal demokrasi güçlerine düşen sorumluluk, bütün bunlara karşı birlikte ses çıkarmaktır. Gelin hep birlikte savaşa hayır dediğimiz gibi çözüm ve barış istediğimiz gibi tecride de hayır diyelim.

Yeni bir yaşam yaratacağız, eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış bizlerle gelecek

Seçim yaklaşıyor, davalar sürüyor, operasyon yürütülüyor. Savaş politikaları sürdürülüyor. Böyle hazırlanıyor seçime iktidar partileri, AKP ve MHP. Bizlerse halklarımızla buluşarak ev ev, sokak sokak, şehir şehir gezerek seçime hazırlanıyoruz. Biliyoruz ki bizim bu ülkeyi değiştirecek gücümüz var. Güçlü demokrasiyi, özgürlüğü, adalet ve eşit yurttaşlığı ve büyük barışı bizler getireceğiz. Yeni bir yaşam mümkündür. Bunu bizler kuracağız, ittifaklarımızla sizlerin büyük gücü ve desteği ile yeni bir Türkiye yaratacağız. Yeni bir yaşam yaratacağız. Eşitlik, özgürlük ve demokrasi ve barış bizlerle gelecek.

Bu ülkeye Demokratik Cumhuriyetin yolunu açacağız

Onun için Meclis'e en güçlü şekilde gireceğiz. Bunu mutlaka yapacağız. Çünkü gelecek dönemi bizler inşa edeceğiz. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de sahip olduğumuz belirleyici gücü demokratik sorumluluk ile çözüm için kullanacağız. Ülkeyi karanlığa mahkum olmaktan çıkaracağız. O kararlılık ve inanç var bizde. Halkın desteği de arkamızda. Bu yürüyüş mutlaka ama mutlaka başarıyı da getirecektir. Sizler burada duruşunuzla, sesinizle, iradenizle Türkiye'de çözümün adresini gösteriyorsunuz, çözümün adresi burada halkların kalbinde ve gözlerindedir. Sizlerin bizlere yüklediği sorumluluğun farkındayız. Bu sorumluluğu yerine getirmek ve size layık olmak için her şeyi yapacağız. Söz veriyoruz, bu gidişatı durduracağız, bu sömürü talan ve zulüm iktidarını da düzenin de değiştireceğiz. Bu ülkeye Demokratik Cumhuriyetin yolunu açacağız. Hep birlikte kazanacağız, herkes bunu iyi bilsin. Serkeftin hevalino, Rêya we vekirî be.

25 Aralık 2022