
Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan'ın Ocak Medya'da yayımlanan röportajı:
Öncelikle eşbaşkanlığınızı tebrik ederek başlamak istiyorum.
Hdp’nin kadın-erkek eşitliği en dikkat çeken olumlu noktalarından biri. Siz bir kadın eş-başkan olarak başta kadınlar olmak üzere öncelikle hangi alanlarda adım atmayı planlıyorsunuz?
Teşekkür ederim. Partimiz kadın erkek eşitliği noktasında gerek parti programında gerekse parti ilkelerinde bu konuyu öncelikli olarak ele alan, politikalar geliştiren ve bu temelde söylem ve siyasetini üreten bir yapıya sahiptir. Başta eş-başkanlık sistemi olmak üzere parti organlarımızın her kademesinde kadın-erkek eşitliğini sağlayan temsiliyet sistemi ve bunu takiben kadın hak ve özgürlüklerini koruma altına alan ve bu hak ve özgürlükleri geliştirecek kurumların oluşturulması ve bu yönlü çalışmaların üretilmesini esas alan bir partidir. Bu nokta bireysel olarak elbette benim de bir kadın olarak kendi deneyimlerim ve kadın cins bilincim ile önemle üzerinde durduğum bir alandır.
Kadınların cins olarak sahip oldukları haklar maalesef ki son derece geri bir noktadadır. Bu durumun son derece ağır sonuçları olmaktadır. Kadınlarımız gerek kadın cinayetleri, gerek kadına yönelik fiziksel şiddet gerek toplumsal ve ekonomik hayata katılım noktasında birçok şiddet türüne maruz kalmaktadırlar. Ve bu maruz kalma ve eşitsizlik durumu her geçen gün hızla büyümeye devam etmektedir. Bu nedenle kadınların cins özgürlük mücadelesi önemli bir gündem maddesi olarak önümüzde durmaktadır. Bu sorun diğer bütün toplumsal sorunlarımız gibi önceliğimizdir ve bizim için hak ve özgürlük mücadelesi alanında hiçbir alanın bir tık gerisinde ya da aşağısında değildir. Nitekim biz parti olarak kadın özgürlüğünü toplumsal özgürlüğün temeli olarak görmekteyiz. Bize göre kadınlar özgürleşmeden hiçbir toplum özgürleşemez.
Dolayısıyla benden önceki arkadaşlarım gibi ben de katkılarımı bu farkındalıkla sunmaya devam edeceğim. İnanıyorum ki şimdiye kadar parti pratiklerimizde de görüldüğü üzere kadın özgürlük mücadelesini çok daha ileri bir düzeye taşıyacağız ve çok büyük kazanımlar elde edeceğiz.
Ve tabii ki buna paralel toplumsal ekonomik ve yargı alanında herkes için ama herkes için adaletin sağlanması öncelikli hedeflerimizdir. Türkiye’nin asır zamandır çözüm bekleyen başta Kürt sorunu olmak üzere bütün sorunları bir bütün olarak gündemimizdedir. Cinsiyet, etnik, kültürel, mezhepsel ve dinsel olarak aidiyetlerinden dolayı öteki ilan edilmiş bütün kesimlerin hak ve özgürlük talepleri bizim için siyasetimizin kaynağını, gücünü ve hedeflerini oluşturmaktadır. Toplumsal, hukuki, ekonomik, ekolojik ve kültürel anlamda hiçbir sömürü çeşidini kabul etmiyoruz. Bu nedenle bütün bu sömürme çeşitlerine karşı ve aynı zamanda, savaş siyasetine, baskı ve zorbalık yöntemlerine karşı bir bütün olarak mücadelemizi yükselterek yolumuza devam edeceğiz.
Sizin de içinde bulunduğunuz çözüm sürecini geliştiren gruba karşı müdahaleler fark edilmektedir. Yeni politikalar daha ne kadar sürecektir?
Evet, aynen ifade ettiğiniz gibi çözüm sürecini geliştiren gruba çözüm masasına savrulan tekmeden sonra müdahaleler söz konusu oldu. Hatta müdahaleden daha fazlası oldu. Sayın Baluken 16 yıl hapis ile cezalandırıldı. Yani basit bir müdahale değil direk ağır bir şekilde cezalandırmaya ve işlevsiz bırakmaya dönük adımlar atıldı. Çözüm süreci mevcut sorunları aşamalı olarak çözüme kavuşturup onurlu bir barışın sağlanmasını ve ülkede kalıcı bir huzur ve refah ortamının sağlanmasını hedefliyordu. Bu amaçla çok çaba sarf ettiğimizi söyleyebilirim. Nitekim sizler de takip ediyordunuz. İmralı, kandil ve devlet temsilcileri arasında çok ciddi görüşmelerde bulunduk. Oldukça mesafe kat ettik. Yol, yöntem ve programımız netleşmişti. Bazı temel konularda uzlaşma noktasına varmıştık. Sıra sadece pratik adımların atılmasına gelmişti. Barış sadece birkaç adım ötemizdeydi. Ancak muhatap olduğumuz güç karar değiştirdi. Ve olgunluk aşamasına getirdiğimiz bu süreci tek seferde silip attı. Ülkenin geleceği basit siyasi hesaplar ve ne pahasına olursa olsun iktidarda kalma uğruna heba edildi. Silahların sustuğu, hukukun işlerlik kazandığı bir barış ve huzur ortamından bize oy çıkmıyorsa biz bu süreci savarız hesabına gidildi ve böylelikle bu süreç sonlandırıldı. Buna karşın her türlü baskı ve şiddet politikaları devreye sokuldu. Zaten ayakları yere basmayan hukuk sistemi tamamen rafa kaldırıldı. Savaş yöntemleri ve savaş savunuculuğu ile milliyetçilik dalgası yükseltilerek silinmekte olan bir iktidar gücüne can suyu verilmeye çalışıldı.
Ufukta bir çözüm görüyor musunuz?
Kısa zaman içerisinde olmasa dahi çözüm er ya da geç mutlaka olacak. İktidar gücü çözüm istiyorsa çözüm masası kurulur istemiyorsa bu masa kurulmaz diye bir şey yok. İktidarın ne istediği kadar bizlerin ne istediği de çok önemli! Bize oy vermiş, bizden çözüme dair beklentileri olan milyonların talepleri de önemli! Hatta bize oy veren milyonlar bir yana gidin sorun iktidarın kendi tabanında dahi ölümlerden yana olan, bunu arzulayan insanlar bulamazsınız. Bu insanlar manipüle ediliyor, farklı şekillerde tahakküm altına alınıyor. Barış ve huzur ortamı bunca acı yaşamış bütün Türkiye halklarının hayalidir. Biz bu hayalin mücadelesini yürütüyoruz ve HDP olarak biz bu nedenle varız. Çözüm en sonunda mutlaka olacak, bu kaçınılmazdır.,
HDP ve Kürtler için rakip parti, daha doğrusu iktidarın sürekli din vurgusu var. Sizler kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Sizin din ile aranız nasıl?
Evet mevcut partiler din ve aynı zamanda bayrak gibi, ulusal kimlik gibi birçok kutsal olarak gösterdikleri simge ve figürler üzerinden kendi siyasi duruşlarını inşa edip bu kutsalların altına sığınarak güç elde etmeye çalışıyorlar. Toplumu kutuplaştırmak ve düşman yaratarak kendini konumlandırmak ve var etmek bir siyaset biçimi haline gelmiş durumda. Ancak bu yöntemler bizim için geçerli değil. Bizler bir defa en başta toplumun kutuplaştırılmasına, toplum içerisinde öteki ve düşman yaratılmasına karşıyız. Biz toplumun bütün farklılıklarıyla bir arada çoğulcu bir şekilde var olmasından ve barış içerisinde yaşamasından yanayız. Bizim nazarımızda ve siyasi anlayışımızda hiçbir dinin bir başka dine, hiçbir kimliğin bir başka kimliğe, kısacası hiçbir aidiyetin bir başka aidiyete üstünlüğü yoktur olamaz da. Bu nedenle biz hiçbir dinin yahut ırkın, kimliğin partisi değiliz. Biz HDP olarak bu ülkede mevcudiyeti olan her rengin partisiyiz ve bu her rengin kendi aidiyetiyle var olma ve yaşama hakkını savunuruz.
Benim din ile aramın nasıl olduğuna gelince… Ben dini inancımı ve ibadetlerimi son derece özel sayarım. Dini inancım politikanın ya da basının konusu yahut aracı olamayacak kadar özel ve hassastır benim için. Bu konudaki yaşantım sadece yüce Allah’ın bilgisinde ve takdirindedir.
Türkiye’de 1 asırdır en çok konuşulan konuların başında Siyasal İslâm ve Kürt konuları gelir. Sizce bu iki konunun sonu gelmiş midir? Bu konuları daha ne kadar konuşuyor olacağız? Ülke için en önemli konular bunlar mıdır sizce?
Çözüme kavuşturulmamış hiçbir sorunun sonu gelmez. Dolayısıyla bir asırdır çözümsüz bırakılmış bir sorun bir sonraki asıra mecburen taşınır. Türkiye’nin en önemli gündem konusu olup olmadığına gelince, Kürt sorunu çok yakıcı bir sorun. Bu nedenle, değil şimdi bir asırdır en önemli gündem maddesi olma özelliğini hiç kaybetmedi aslında. Bir asırdır Kürt sorunun içerisinde türlü türlü insanlık suçları var. Kocaman bir şehitler mezarlığı, gaziler ordusu var. Kürt sorunu başta sadece kendini yönetme, hak ve hukukunu kullanabilme sorunu olabilirdi. Ama bu sorun çözümsüz bırakıldıkça derinleşti. Birçok kayıp ve acıyla beraber çetrefillendi ve yeni yeni başka sorunlar bu temel sorunun üzerine eklemlendi. Şu dönemde bir asırlık hatanın tekrarında olan bir hükümet var ve evet bu sorun hala Türkiye’nin en önemli, en yakıcı, en acil sorunu.
Sizin eşiniz de faili meçhule kurban giden vatandaşlarımızdan biri. O insanların yakınları yıllardır GS’da Cumartesi Anneleri çağrılarına bir cevap için oturmaya devam ediyorlar. Bu çağrılara hiç geri dönüş oldu mu?
HDP olarak bizler her zaman daha fazla olmaya, daha eksiksiz bir temsiliyet gücüne sahip olmaya yönelik olarak çalışma yürütürüz. Bu minvalde tartışmalar yürütür, bir bütün olarak Türkiye’nin tamamını en doğru ve en iyi şekilde temsil etmeye çalışırız. Bileşenlerden oluşan bir partiyiz. Hak ve özgürlük arayışı içerisinde olan, Türkiye’nin aydınlık geleceği için adaleti ve barışı savunan farklı farklı aidiyetlerden her kesimle işbirliği, güç birliği içerisindeyiz. Bu nedenle şunu söyleyebilirim: Gerçek anlamda Türkiye’yi temsil noktasında en iyi temsiliyet gücüne sahip parti biziz. HDP’dir.
OHAL süreci içinde bir seçimi mümkün görüyor musunuz? TÜSİAD başkanı Erol Bilecik de son konuşmasında OHAL’in kaldırılmasını istedi.
OHAL sürecinde bir seçim yapmanın koşulları çok zor. Önümüzdeki seçimler OHAL ortamında yapılacak gibi görünüyor. Fakat meşru mudur? Değildir! OHAL ortamında demokratik bir seçim gerçekleşmesini beklemek mümkün değildir. OHAL’in doğasına aykırıdır. Anti demokratik bir yönetme sisteminde demokratik ve meşru bir seçim gerçekleştirmek olanaksızdır.
Seçimler 2018 veya 2019 da yapılırsa Hdp nasıl bir strateji izleyecektir?
Bizim için seçimlerin 2018 ya da 2019 da yapılması stratejik açıdan bir fark yaratmıyor. Malum olduğu üzere devletin her türlü ama her türlü gücünü kullanarak seçimlere giden, kaide kural, hukuk tanımayan bir iktidar ile seçim yarışına giriyoruz. Biz ise aksine bu topyekûn devlet gücünün her türlü baskısı, engellemesi ve derdest eden uygulamaları ile oldukça dezavantajlı bir durumda seçimlere katılıyoruz. Bütün dayanağımız kendi öz gücümüzdür. Halk gücümüzdür. Mahalle mahalle, sokak sokak, ev ev gezerek halk gücümüzü örgütleyip birleştireceğiz. Seçimlerde oylarımıza kendi öz imkânlarımızla en üst düzeyde sahip çıkacağız.
HDP seçimde müstakil başkan adayı mı çıkaracak?
Evet
Günümüz Yeni Türkiye’sinde siyasetin dönüşen mimarisi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Yeni Türkiye’de siyaseten değişen nedir?
Evet var. Manipülasyonlara tamamen satın alınmış medyanın yalanlarına aldanmazsanız bu gerçeği görebilirsiniz. Kürtler, Aleviler, Lazlar, Çerkezler, Ermeniler, Müslümanlar, ekolojistler, anneler, babalar, gençler, çiftçiler, işçiler, esnaflar… Toplumun tüm kesimleri mevcut hükümetten, bu hükümetin söylem ve icraatlarından ve bu baskı rejiminden son derece usanmış durumda. Ve bütün bu kesimlerin özgürlüklerden, adaletten, yaşamdan, barıştan kısacası halkın çıkarlarından yana saf tutan politika üreten bir siyaset gücüne ihtiyacı var. İşte biz bu gücü karşılıyoruz. Halkların Demokratik Partisi olarak bizler sözümüze ve gücümüze çok inanıyoruz. Açıkçası şu yozlaşmış siyaset ortamında bu açıdan baktığınızda Türkiye halklarının tek çıkış yolu HDP’dir diyebilirim. Bunu eş-genel başkan olarak değil tüm inancımla söylüyorum. Mevcut siyasi ortamda dönüşümü sağlayacak tek güçtür HDP. HDP Türkiye halklarının tek şansıdır!
29 Mart 2018