Pervin Buldan: Hodri meydan, biz seçime de varız; AKP’yi defetmenin zamanıdır

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, partimizin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu:

Bildiğiniz gibi HDP olarak bir grup milletvekili arkadaşımla birlikte Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni ziyaret ettik geçen hafta. Ve bu ziyaretimizde eksi Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Sayın Mesut Barzani ve Başbakanı Nêçîrvan Barzanî başta olmak üzere oradaki Kürdistani partiler ve sivil toplum kuruluşlarıyla önemli görüşmeler gerçekleştirdik. 

Bu ziyaretin çok önemli olduğunu belirtmek isterim. Özellikle son dönemlerde Kürt halkına yapılan zulüm ortadayken, Kürt halkının tasfiye edilmeye çalışıldığı bir dönemde önemini bir kez daha ifade etmek isterim.

Kürt halkına en ufak bir müdahalede Kürtler birlik ve beraberliğini ortaya koyacaklar

Yaptığımız her görüşmede, her ziyarette bizi karşılayanlar Kürt halkının birlik ve beraberliğinin bu dönemde tarihsel anlam ve önemine dikkat çekti. Bizler de, bu dönemde Kürtlerin birlik ve beraberliğine ne kadar ihtiyaç duyulduğunu ve Kürtlerin ortak bir tutum alması gerektiğini belirttik. Umut ediyor ve diliyorum ki bundan sonra Kürt halkına yapılacak olan en ufak bir müdahalede, Kürt halkına yönelik zulümler karşısında Kürtler birlik ve beraberliğini ortaya koyacaklardır.

Kürtler güç birliği içinde olmalıdır

Bu anlamda Güney Kürdistan bölgesine ziyaretimizde bizlere ilgi ve alaka gösterenlere misafirperverliklerinden dolayı çok özel bir teşekkür etmek istiyorum. Kürtlerin geleceğine dair görüşmelerin mutlaka devam etmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.Çünkü Kürt halkı bugün Ortadoğu’da tarihi, kültürü, mücadelesiyle önemli bir stratejik güçtür. Kürtler bu dönemde güç birliği içinde olmalıdır. 

Kerkük'le başlayan Afrin'le devam eden risk ve tehlikelerin devam edeceğini hepimizin bilmesi ve anlaması gerekiyor. Dolayısıyla Kürt halkının kendi arasındaki ulusal birliği de tarihsel bir sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır. 

Ne hikmetse savaş karşıtlığına soyundular 

Suriye bu risklerin devam ettiği yerlerden birisidir. Özellikle bugün Afrin ve Suriye konusunda savaş ve işgal politikalarının çözüm olmamasını ifade etmemize rağmen savaş ve işgal ile çözüm aranmaya çalışılıyor. Haklılığımız bir kez daha ortaya çıktı. Çünkü Suriye üzerinde ABD ve Rusya kendi aralarındaki gerilimleri AKP’nin de sözcülüğünü yaptığı bir dönemde ortaya çıkmakta. Savaşa karşı çıkanları vatan hainliği ile suçlarken kendileri ne hikmetse savaş karşıtlığına soyundular. Oysa uluslararası güçlerin Suriye’ye yönelik savaş politikası başta Ortadoğu olmak üzere Türkiye açısından da istikrarsızlığın göstergesi olacaktır. 

Bir an önce siyasi çözüm ortaya koymak gerekmektedir

Biz, elbette ki Suriye’ye yapılan tüm müdahaleler karşısında, sorunların savaşla değil barışla çözüleceğine olan inancımızı ifade ettik, bugün de aynı noktayız. En son ABD; Fransa ve İngiltere’nin Suriye’ye füze atmasından etkilenen, zarar gören Suriye halklarıdır. Bugün yine bu noktada olduğumuzu belirtiyoruz. Çünkü oraya atılan her bir bombayı, atılan her bir füzeyi Suriye halklarının iradesine atılmış bir bomba olarak görüyoruz. Dolayısıyla bir an önce, bu çıkmazdan bir an önce çıkmak, bir masa etrafında toplanarak siyasi çözümleri ortaya koymak ve çözüm aramak gerekmektedir.

2011 yılından bu yana Suriye’de dış müdahaleler devam ederken orada yaşanan iç savaş bugün devletler arası çıkar savaşına dönüşmüştür. Türkiye de atılan her bir bombanın her bir füzenin arkasında durmuştur. 

Çözüm kimyasal silah kullananları ortaya çıkarmaktır 

Biz kimyasal silahların elbette ki kullanılmasından yana değiliz. Ve bunun bir insanlık suçu olduğunu her zaman ifade ediyoruz. Ancak bağımsız heyetlerle bu silahları kullananları yargı önüne çıkarmak, onları cezalandırmaktır çözüm. Yoksa atılan bomba ve füzeler Suriye halklarına, insanların yüreğine atılmaktadır.

Suriye savaşının derinleşmesinde son derece olumsuz bir rol oynayan ve çözümsüzlüğü derinleştirerek büyüten AKP-MHP koalisyonu, izlediği yayılmacı politikayı derhal sonlandırmalıdır. Suriye’deki işgal girişimlerini sonlandırmalıdır. Çünkü Kürtlerin muhatap alınmadığı hiçbir yerde siyasi çözüm gelişmez. Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da Kürtlersiz başlatılacak olan her girişim sonuçsuz kalacak, hiçbir adım amacına ulaşmayacaktır.

AB Kürt halkının iradesini tanımalı 

Ayrıca AB’nin de buna dikkat etmesi gerek. Çözüm politikalarını Kürtleri muhatap alarak, Kürt halkının iradesini tanıyarak ele almak durumundadırlar. Yoksa bir halkın topraklarında savaş başlatarak siyasi çözüm üretmek çok zordur. 

Cumhurbaşkanı eğer Allah’a inanıyorsa savaştan yana olmaz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ÖSO’yu kast ederek ifade ettiği “Onlar teröristlere karşı, Allahsızlara karşı, inancı olmayanlara karşı savaşıyor” dedi. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, Müslüman olan bir ülkenin kendisine “Müslümanım” diyen Cumhurbaşkanı’nın, Afrin halkına “Allahsız, inançsız” demesini şiddetle kınıyoruz. Müslüman olan bir ülkenin Cumhurbaşkanı eğer Allah’a inanıyorsa savaştan yana olmaz. Allah’a inanan hiç kimse insanların ölümünden yana olmaz.

Ölümler üzerinden siyaset yapan bir Cumhurbaşkanı’nın Allah’a olan inancını sorgularız

Her gün “şu kadar insan öldü bu kadar insan öldü” diyerek, sayılar vererek,“inşallah 4000 olacak 5000 olacak” diyerek insan ölümleri üzerinden siyaset yapan bir ülkenin Cumhurbaşkanı’nın Allah’a olan inancını sorgularız. 

Onları Türkiye halklarının ve Kürt halkını vicdanına havale ediyoruz. Hiç kimse Kürt halkının inancından şüphe duymasın. En çok Allah’a güvenen ve inanan bir halktır Kürt halkı. Bunun üzerinden siyaset yapmak, bir halkı inançsız olarak göstermek, bir halkın Allah’a olan inancını sorgulayarak siyaset yapmak Cumhurbaşkanı’na yakışmaz. Buradan bir kez daha, Cumhurbaşkanı’nı bu sözlerinden dolayı kınadığımızı ve şiddetle eleştirdiğimizi belirtmek isteriz.

16 Nisan’da YSK darbesini gerçekleştirdiler

Dün meşru ve hukuki olmayan bir seçim sürecinin yıl dönümüydü. Eş Genel Başkanlarımızın milletvekillerinizin rehin olduğu bir dönemde referandum gerçekleşmişti. Belediye eşbaşkanlarımızın cezaevlerinde rehin olarak tutulduğu bir dönemde yapılmıştı. Referandum, il ve ilçe örgütlerimize yoğun baskıların ve gözaltı operasyonlarının olduğu bir dönemde gerçekleşmişti. Buna rağmen çıkan oylar hayır yönündeydi. Ancak YSK darbesi ile sonuçları değiştirenler, 1 buçuk milyon geçersiz oyu geçerli sayanlar, 4 Kasım yargı darbesini gerçekleştirenler; 16 Nisan’da da YSK darbesini gerçekleştirdiler. 

AKP o gün gerçekten kazansaydı bugün MHP ile koalisyona ihtiyaç duymayacaktı

Referandumun sonuçları meşru olmadığı gibi, AKP’nin  aslında o gün kaybettiğinin de göstergesiydi. AKP’nin aslında o gün kaybettiğini gösteren iki önemli göstergeyi paylaşmak isterim: AKP - MHP koalisyonu bunun bir göstergesi. Çünkü AKP o gün gerçekten kazansaydı bugün MHP ile koalisyona ihtiyaç duymayacaktı. 

Erdoğan, “atı alan Üsküdar’ı geçti” demişti meğer atı da çalmışlar

Meclis’ten bir gecede geçirilen ittifak yasası da ikinci göstergedir. Bu yasa, sandığı ele geçirme operasyonu olarak da bilinmelidir. Mühürsüz oyları yasal hale getirdiler. AKP Genel Başkanı o gece “atı alan Üsküdar’ı geçti” demişti meğer atı da çalmışlar. İttifak yasası, atı çalma yasasıdır.

Referandumda AKP hükümetinin verdiği sözleri hatırlatmak isteriz. Kalıcı siyasi istikrardan bahsettiler. Bugün Türkiye istikrarsızlığın dibinde. İstikrar değil MHP ile koalisyon gerçekleştirdiler. 

Güçlü yasama dediler Meclisin iradesini tanımadılar. Milletvekillerini cezaevinde rehin olarak tuttular ve muhalefeti yok saydılar. 5 dakikalık konuşma sürelerini bile engellediler. Konuşma süreleri 20 dakika olan araştırma önergelerinde AKP konuşma sürelerini 5 dakikaya indirecek bir tahammülsüzlük içine girdiler. Milletvekillerinin, muhalefetin sesini kesme girişimine, milletvekillerimiz büyük bir çabayla karşı çıktılar, kabul etmediler; Meclis Başkanvekilimiz Mithat Sancar da onların önergesini kabul etmedi ve İsmail Kahraman onun yerine kayyum olarak atanmak zorunda kalındı.

Güvenli ve huzurlu bir Türkiye dediler ama ne yazık ki ülkede ne güven ne de huzur kaldı. Huzurlu tek bir insanın olmadığı bir Türkiye yarattılar. Tacizciler, tecavüzcüler, hırsızlar çeteler, “oluk oluk kan akıtacağız” diyenler yargılanmazken HDP milletvekilleri, DBP belediye başkanları yargılanıyor. İşte bu, AKP’nin Türkiye’deki yargı sistemine müdahale ettiğinin de bir göstergesidir. 

Eskiden makarna kömür dağıtırlardı, şimdi mermi dağıtıyorlar

Bunlar üniversitelere kadar müdahale etme yoluna gittiler. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin demokratik gösterisine bir terör faaliyeti olarak bakmaları bunların müdahalelerinin üniversitelere kadar yayıldığının göstergesidir. Bunlar her yerde silah ve mermi dağıtmaya başladılar. Eskiden makarna, kömür dağıtıyorlardı. Iğdır’da bütün köylere makarna kömür giderdi. Iğdır halkı kabul etmezdi. Kürt halkı kendi iradesi makarna ve kömüre satmazdı ama şimdi silah dağıtıyorlar, mermi dağıtıyorlar. Bu da, AKP-MHP koalisyonunu Türkiye’yi getirdiği nokta olarak görülmelidir.

Bölgesel barışa katkı sunacağız dediler, referandum sürecinde “Kürtlerin ekmeğini keseceğiz” dediler. Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne tehdit savurdular. Hewler ve Süleymaniye uçuşlarını iptal ettiler. Bugün Hewler Havaalanı açıldı ama Süleymaniye Havaalanı uçuşlara halen kapalı. Bu, oradaki Kürtler arasında, sizin Kürtlere yaklaşımınız olarak değerlendiriliyor.

Bölgesel barış yerine nerede barış varsa orada barışı bozmaya çalıştılar. Çünkü önlerine koydukları tek şey savaş politikalarıydı. 

Birleşik uzlaşma dediler, kendilerinden olmayan herkesi düşman ve vatan haini ilan ettiler.

Ekonomik istikrar dediler, bir işsiz kendini Meclis önünde yakarken olanlar seçimleri nasıl kazanırız hesabı yaptılar.

Dolar bugün 4’ün üzerinde. Afrin’e işgal başlamadan önce 3.50 olan dolar savaş politikalarıyla 4’ün üzerine çıktı. Yine, taşerona kadro dediler, bugün binlerce işçi güvenlik soruşturması bahanesiyle işten çıkarıldı ve sadece kendi yandaşlarını aldılar, işçileri kandırdılar.

Bağımsız yargı dediler. Bağımsız yargının ne halde olduğunun birçok örneği var. Hakimler savcılar AKP-MHP koalisyonu önünde düğmelerini iliklediler, HDP’yi demokratik siyasetin dışına itmek istediler. 

Tweet atanlar, 78 yaşındaki Sise Ana, çocuklar ölmesin diyen Ayşe öğretmen, belediye başkanları cezaevinde; hırsızlık yapanlar, tecavüz edenleri zırhlı araçlarla çocukları öldüren polisler, “oluk oluk kan akacak” diyenler dışarıda; barış diyenler, bu ülkeye özgürlük gelsin diyenler cezaevinde rehin olarak tutulmakta.

Güçlü ülke dediler. Fakat bugün Türkiye’yi Suriye’nin silah tüccarı haline getirdiler. Suriye’nin silah tüccarı haline gelen bir ülkenin güçlü bir ülke olma vaadi olabilir mi? 

Tek bir sözlerini tuttular; OHAL’i  uzatacağız dediler, uzatmaya devam ediyorlar

Tek bir sözlerini tuttular; OHAL’i  uzatacağız dediler, uzatmaya devam ediyorlar. Yarın Genel Kurul’a gelecek olan OHAL 7. kez uzatılacak. AKP’nin Meclis’te yeterli sayısı var. Burada istedikleri yasaları oylarıyla çıkarıyorlar. OHAL de genel kuruldan geçecek. Ancak HDP, olarak yarın Genel Kurulda OHAL’in uzatılmaması için her türlü muhalefeti yapacağız.

AKP’li bir bakan “seçim savaşına hazırlanın” diye bir çağrı yaptı. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı, Bay Damat. Bay Damat’ın olası bir seçimde halkın sandık başında kullanacağı oylara müdahale edileceğinin sinyalini verdi. 

Devlet Bahçeli Erdoğan’dan habersiz böyle bir kararı açıklamaz,  açıklayamaz

Ve 1 saat önce burada konuşma yapan Devlet Bahçeli’nin 26 Ağustos’ta bir erken seçim yapılmasının artık kaçınılmaz olduğunu ifade eden sözlerine tanıklık ettik. Ben iki hafta önce burada ne demiştim. “AKP-MHP koalisyonu 2019’u bekleyemez” demiştim. Kimse Bahçeli’nin bugünkü açıklamasını kendi açıklaması olarak görmesin. Devlet Bahçeli bağımsız olarak söylemedi bu sözü. Devlet Bahçeli Erdoğan’dan habersiz böyle bir kararı açıklamaz, açıklayamaz.

Yapmak istemediği şeyleri kankası Devlet Bahçeli’ye söyletiyor

Erdoğan seçimler zamanında yapılacak diyordu, tükürdüğünü yalamak istemiyor ve kendisinin yapmak istemediği şeyleri kankası Devlet Bahçeli’ye söyletiyor, yaptırıyor. 

Bugün yine buna tanıklık ettik. Devlet Bahçeli bir erken seçimden bahsetti. Peki OHAL devam ederken bir seçim sürecini bu ülke nasıl kaldıracak? Çıkardığınız antidemokratik yasalar, seçim yasaları varken bu ülke demokratik bir şekilde nasıl seçime gidecek? 

Hodri meydan, biz seçime de varız; AKP’yi defetmenin zamanı geldi

Ancak bir karar aldıysanız HDP olarak size hodri meydan diyoruz! Biz seçime de varız. İşte il eşbaşkanlarımız burada. Bütün il eş başkanlarımıza çağrı yapıyorum; erken seçime herkes hazırlıklı olsun. 

Demokrasi güçlerine, kadınlara, sol ve sosyalist kesimlere çağrı yapıyorum: Bu ülkede AKP’yi defetmenin, AKP’yi iktidardan devirmenin zamanı gelmiştir. O da yapılacak olan erken seçimlerdir.

Kumpasçı hakimlerin hazırladığı dosyalarla milletvekillerimizi yargılamak istiyorlar

Seçim sürecinden bahsederken cezaevinde olan milletvekili ve belediye eşbaşkanlarından bir kez daha bahsetmek isterim. Geçen hafta İstanbul Milletvekilimiz Sayın Demirtaş’ın davası vardı ve bu hukuk rezaletiydi. FETÖ’cü savcı ve polislerin hazırladığı kumpas dosyalar üzerinde yapılan bir yargılamaya tanıklık ettik.Özellikle Meclis Darbe Araştırma Komisyonu raporunda “FETÖ’cühakimler kumpas kurdular” ifadesi olduğunu hatırlatmak isterim. Şimdi o kumpasçı hakimlerin hazırladığı dosyalarla milletvekillerimizi yargılamak istiyorlar. 

Demirtaş yargılanmıyor, Demirtaş AKP hükümetini yargılıyor

Sevgili Demirtaş’ın savunmaları hukuk derslerinde okutulacak, Türkiye’nin tarihine önemli katkıları olacak bu savunmaları basının görmediğini de biliyoruz.Çünkü orada Demirtaş yargılanmıyor, orada Demirtaş AKP hükümetini yargılıyor aslında. 

“FETÖ’cülerin hepsini içimizden temizledik” diyorsunuz ya ancak onların hazırladığı dosyalarımızla milletvekillerimiz yargılanıyor. Madem temizlediniz o dosyaları neden bertaraf etmiyorsunuz? Neden milletvekillerimizin o dosyalarla karşı karşıya kalmasına olanak sağlıyorsunuz. 

Başınız dik çıkacaksınız, sizleri halaylarla karşılayacağız

Sevgili Demirtaş savunmasında,“ben cezaevinde ölürsem tabutumu cezaevinden yatay değil dik çıkarın” demişti. Buradan Sevgili Demirtaş ve diğer milletvekili arkadaşlarımıza sesleniyoruz: Siz oraya girerken başınız dik girdiniz, AKP’ye boyun eğmediniz. Oradan çıkarken de başı dik çıkacaksınız. Bizler sizi halaylarla karşılayacağız. Esas içeriye girmesi gerekenler sizin yerinize o cezaevlerine girecek. Dünya devrandır. Bu böyle gitmeyecek AKP-MHP koalisyonu, bugün işlediği suçların hesabını verecek, cezasını çekecek.

Figen Yüksekdağ bizim onurumuzdur

Sevgili Figen Yüksekdağ, geçen hafta 6 ay ceza aldı. Kadınlara öncülük eden, kadın özgürlük mücadelesi veren arkadaşımıza her ay yeni bir ceza veriliyor. Ve dün AKP sözcüsü Mahir Ünal, Figen Yüksekdağ’ın CHP’nin çıkardığı bir aday olduğunu söyledi. CHP ile ne alakası var! Figen Yüksekdağ bizim onurumuzdur, onurumuz! Figen Yüksekdağ bizim vekilimizdir; Van halkının iradesidir, kadınların irademdir dediği siyasetçidir. Hiç kimsenin bu konu üzerinde söz söylemeye hakkı yoktur, haddi de olmamalıdır.

Yine İdris Baluken arkadaşımız bu ülkenin barışı için 3 yıl boyunca çaba sarf eden, tek bir insan yaşamını yitirmesin diye mücadele eden Genel Kurul’da mücadele eden ve sizin kirli yüzünüzü ortaya çıkaran bir milletvekili olduğu için mi cezaevinde? İdris Baluken hangi suçu işledi. Konuşmaktan başka ne suçu var. Ona verdiğiniz 16 yıllık cezayı biz tanımıyoruz. İdris Baluken Diyarbakır milletvekilidir ve Türkiye halklarının güven duyduğu ve sevdiği saydığı bir siyasetçidir.

Abdullah Zeydan’ın, Ferhat Encü’nün ne suçu var? Bu arkadaşlarımız herhangi bir şiddet olayına karıştılar mı, birini öldürdüler mi? Hayır tek yaptıkları siyaset yapmak ve konuşmak. İfade özgürlüğü çerçevesinde halkımızın kendi seçim bölgelerinde siyaset yapmaktan başka ne suçları var? Selma Irmak kimi öldürdü? Burcu Çelik geçen hafta 7 buçuk yıl ceza aldı. 3 yaşındaki kızından kopardınız onu. 3 yaşındaki kızını evde bırakarak cezaevine giden Burcu Çelik’in siyaset yapmaktan başka ne suçu var? Çağlar Demirel, grup başkanvekilimiz iken rehin alındı. Gülser Yıldırım’ın hiçbir suçu yok. 

Milletvekili arkadaşlarımızın şiddete bulaştığını kimse iddia edemez. Dosyaları bomboş. Dosyalarda yüz kızartıcı ya da onları suçlu gösterecek herhangi bir şey yok. Usulen planlanmış, siyasi bir karar verilmiş. “HDP’li milletvekilleri tutuklanacak” denmiş o kadar. 

 Halkımız size dersinizi verecek 

Belediye eşbaşkanlarımız Gültan Kışanak, Bekir Kaya, Tuncer Bakırhan hangi suçu işlediler? Ama yerel seçimler geliyor. Sizin onların yerine atadığınız kayyumlara karşı halkımız bunu bir namus meselesi olarak görüyor. Gültan Kışanak, Bekir Kaya, Tuncer Bakırhan belediye başkanlığı koltuğuna yeniden oturacak.

Seçimle alamadığınız, kayyumlarla elimizden almaya çalıştığınız yerlerde halkımız sizlere ders verecek. Sizi o seçimlerde sandığın dibine gömecek.

Doları bu hale getiren AKP-MHP ve OHAL lobisidir

Doların 4 liranın üzerinde olmasını ve Erdoğan’ın “dövizle bize operasyon yapılıyor” demesini esefle karşılıyoruz. Doların 4 liranın üzerine çıkmasının tek sebebi sizin MHP ile kurduğunuz koalisyon ve Suriye’ye dönük savaş politikasıdır. 

Afrin öncesinde dolar kuru 3,50. Bugün 4’ün üzerinde ve gittikçe de artıyor. Biraz önce Bahçeli’nin seçim tarihini açıklamasının ardından doların fırladığını hepimiz gördük. Daha önce ne diyorlardı? Gezi lobisi, döviz lobisi. Şimdi doları bu hale getiren AKP-MHP ve OHAL lobisidir. Bu üç lobi üzerinden ekonominin geldiği nokta ortadadır. Demokrasi dibe vurdukça ekonomik kriz ülkenin gündeminde olmaya devam edecektir. 

Siz demokrasiye, insan haklarına, hukuka adalete, yargıya bu kadar müdahale ederseniz ekonomi hep böyle olacaktır.

Örtülü ödenekten 3 milyar harcayacaksınız ama atama yapmayacaksınız

Aydın’da Merve Çavdar isimli atanamayan bir öğretmen ne yazık ki intihar etti, hayatına son verdi. Kendisine rahmet diliyoruz, kederli ailesine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Bir evlat kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Elbette ki bu öğretmen arkadaşımız intihara götüren, Hükümetin politikalarıdır. Örtülü ödenekten 3 milyar harcayacaksınız ama bir kardeşimizin atamasını yapmayacaksınız ve ölümüne sebep olacaksınız. 

Medya ihalesine kredi kullandırmak hangi zirai faaliyete giriyor?

Ankara Haymana’da borcu nedeniyle bir çiftçinin ineklerine varıncaya kadar tüm malına haciz konduğunu da gördük. Çiftçi bankanın önüne gelerek feryat figan ediyor, sütü yere dökerek de protesto ediyor. AKP, holdinglerin borçlarını sıfırlarken çiftçiye haciz götürülüyor.

Haciz koyan Ziraat Bankası. Çiftçiye kredi vermesi gereken banka Doğan Medya’nın satışı için AKP yandaşı patrona 700 milyon kredi kullandırıyor. Peki, soruyoruz: Medya ihalesine kredi kullandırmak hangi zirai faaliyete giriyor?

Tarım ve hayvancılığı bitirenler şimdi şeker fabrikalarını satışa çıkarıyor. Şeker fabrikalarında çalışan işçilerin yanındayız. Şeker fabrikalarını kapattırmayacağız sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz!

Seçimlerde Kürt tokadı yemeye hazır olun

Onlar Afrin türküleri söylemeye devam etsinler. Afrin’e giderken “Osmanlı tokadı atacağız” dediler ya şimdi onlara buradan cevap veriyoruz: Seçimlerde Kürt tokadı yemeye hazır olun. Öyle bir tokat yiyeceksiniz, Afrin’e giderken söylediğiniz türküler boğazınıza takılacak. Kürtler size seçimlerde tokat atmaya hazırlanıyor. Kürtlerin tokadı feleğinizi şaşırtacak. Bunun için il ilçe yöneticilerimizi, tüm halkımızı demokrasinin etrafında kenetlenmeye ve özgürlük mücadelesi vermeye çağırıyoruz. 

17 Nisan 2018