Parlamento Kadın Grubumuz: Çok olmaya çağırıyoruz


Parlamento Kadın Grubumuz, Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ hakkında istenen müebbet hapis cezası, Diyarbakır Milletvekilimiz Nursel Aydoğan'a verilen 4 yıl hapis cezası ve Anayasa değişiklik teklifi görüşmelerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Meclis'te yapılan açıklamada Parlamento Kadın Grubu adına, Kadın Grubu Sözcüsü ve Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu konuştu.

Kerestecioğlu şunları ifade etti:

Bugün tutuklu yargılanan 11 vekilimiz arasında 6 kadın vekilimiz bulunuyor. Nursel Aydoğan, Gülser Yıldırım, Selma Irmak, Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ, Partimizin Kadın Meclisi Sözcüsü Besime Konca ve Grup Başkanvekilimiz Çağlar Demirel.

Değerli arkadaşlar, bugün bırakın bu sayıda kadın milletvekilini, bu kadar kadın siyasetçinin hapiste olduğu bir başka ülke daha yok! Bugün Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Aysel Tuğluk gibi eski milletvekilleri, parti başkanları ve ismini sayamadığımız yüzlerce kadın siyasetçi tutuklu.

Özyönetim konuşması nedeniyle Yüksekdağ’a müebbet isteyen savcılar Avrupa Yerel Yönetimler Anlaşmasını imzalayan Avrupa Konseyi üyesi milletvekilleri hakkında da fezlekeler hazırlamaya başlayacak mı?

Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ hakkında yalnızca yaptığı konuşma nedeniyle, Van Cumhuriyet Başsavcılığı, "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" ve "terör örgütü propagandası yapmak" suçlamalarıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.

Konuşmasında neden bahsediyor? Özyönetimden, mutlaki tek adam rejiminden çok daha demokratik, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartında demokrasideki katılım ve irade sorununa çözüm olarak gösterilen bir yönetim biçiminden bahsettiği için, Yüksek Seçim Kurulu tarafından onaylanmış Parti Programımızda da yazan özerklikten bahsettiği için bugün Figen Yüksekdağ, müebbet hapis cezasıyla yargılanacak! Türkiye, Avrupa Yerel Yönetimler, Özerklik Şartını 1988 yılında imzalamıştı. Savcılar, sanıyoruz bu Anlaşmayı kaleme alan Avrupa Konseyi üyesi milletvekilleri hakkında da fezlekeler hazırlamaya başlayacaklar!

Nursel Aydoğan’ın “Artık Kimse Ölmesin” yazılı pankartın açıldığı basın açıklamasına katılması suç, “oluk oluk kan akacak” demek değil!

Maalesef kadın milletvekillerimizden biri dün hüküm giydi. Nursel Aydoğan, 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezasına çarptırıldı. Gerekçeler şöyle: “Artık Kimse Ölmesin” pankartının açıldığı bir basın açıklamasında bulunmak! Evet, “oluk oluk kan akacak” demek bu ülkede serbest, böylesi erkek egemen, şiddet dolu ifadeler önemsiz; ama yaşamı savunmak yasak!

Nursel Aydoğan’a yönelik suçlamalardan biri, bir basın açıklamasına katılması ve bu basın açıklamasında Mezopotamya Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma Derneği tarafından açılan pankartlarda “Artık Yeter Canlar Ölmesin Özgürlük Yeşersin" şeklinde ifadelerin bulunması ve cenaze törenlerine katılmak. Fakat katıldığı etkinliklerle örgüt açıklamaları arasında bir bağ kurmak mümkün değil. Kimse ölmesin dileğiyle cenazelere katılmak suç değil; “suç uydurmak” suçtur değerli arkadaşlar!

Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ’a uygulanan tecritle, tüm uluslararası anlaşmalar ihlal ediliyor

Bugün tüm tutuklu milletvekillerimiz tecrit altındalar. Eşbaşkanımız Figen Yüksekdağ’ın en temel savunma hakları ve avukat-müvekkil hakları askıya alınmış durumda. 16 Kasım'dan beri avukat görüşlerinde ne kendisinin ne de avukatların yazılı olarak not almasına izin verilmiyor. Ayrıca taraflar birbirine davalarla ilgili belge ve dosya dahi veremiyorlar. Bu da yetmezmiş gibi faks numarası gibi bilgileri koluna yazması dahi engelleniyor. Revire çıkarken ayakkabılarını çıkarması dayatılıyor. Sayın Yüksekdağ’ın kaldığı kat boşaltılmış durumda ve Eşbaşkanımız tek kişilik hücrede tecritte. Kimi milletvekillerimizin mektupları, içeriği uygun olmadığı gerekçesiyle iade ediliyor, mektuplar ellerine ulaşmıyor, kitap almaları engelleniyor ve hepsinin avukatlarıyla yaptıkları görüşmeler kayıt altında alınıyor ve görüşmelerde bir infaz memuru yanlarında bulunuyor.

Avrupa İşkence ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ya da Cezayı Önlenme Konvansiyonu’nun tüm maddeleri bugün ihlal ediliyor.

7 Haziran’da TBMM 98 kadın milletvekiliyle tarihinin en yüksek kadın temsil oranına ulaşmıştı. Şimdi ise 6 kadın milletvekili tutuklu! 

7 Haziran seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, 98 kadın milletvekiliyle tarihinin en yüksek kadın temsil oranına ulaşmıştı. Bu oranda, yine Türkiye tarihinde ilk defa eşit temsil ilkesiyle seçimlere giren ve 32 kadın milletvekiliyle parlamentoda temsil edilen Partimizin büyük payı vardı. Fakat bildiğiniz gibi, tek adam rejimini getirme niyeti baskın çıktı, 1 Kasım seçimlerine gidildi ve kadın milletvekili sayısı 98’den 81’e düştü. Bu da yetmedi, en önemli kadın siyasetçiler tutuklandı, birine resmen hüküm giydirildi.

BM Kadın Birimi ve İsveç Kalkınma Ajansı’ndan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi için 3.5 milyon dolar almış hükümet, kadın temsilini düşürmekle tarihe geçiyor!

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ve İsveç Kalkınma Ajansı’dan Türkiye’de Siyasi Liderlik ve Siyasi Katılımda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi için daha geçtiğimiz yıl tam 3.5 milyon dolar almış hükümet, kadın temsilini düşürmekle, kadın vekilleri yalnızca ifadelerinden ötürü, hiçbir suç ilişkisi kurmadan tutuklamakla tarihe geçiyor!

Partimiz Kadın Grubu ve tutuklanan her kadın vekilimiz, kadınların sorunlarını Meclis’e taşıyan, Kadın Bakanlığının kurulmasına dair kanun teklifleri veren, hangi partiden olursa olsun bir kadın milletvekiline yönelik bir saldırı olduğu zaman bunun önünde duran ve bu şiddeti eleştiren milletvekilleridir. Kadın kurtuluş mücadelesini, feminist mücadeleyi, Kürt kadınlarının, Alevi kadınlarının, başörtülü kadınların sorunlarını, taleplerini bu erkek parlamentonun erkek yapısına rağmen taşıyan ve bunun için mücadele eden milletvekilleridir. Vekillerimizin tutuklu olmalarının nedeni de aslında bu mücadeleleridir. Yine tutuklu olmalarının bir diğer nedeni de; kadınlara ve özellikle kadın siyasetçilere “Çok oluyorsun”, “Senin burada işin ne” gözüyle bakan, kadın düşmanı siyaset biçimidir.

Sürekli, “milletin kürsüsü” diyerek hamaset yaptıkları kürsüyü bile kırdılar!

Bugün arkadaşlarımızın yokluğunda Meclis’te utanç veren bir sefalet yaşanıyor. Kadınlara siyasette alan bırakmayan bir şiddet süregidiyor. El kol hareketleriyle, birbirinin üzerine yürümekle başlayan bu şiddet, CHP Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan’a şiddet uygulama noktasına geldi. Sürekli, “milletin kürsüsü” diyerek hamaset yaptıkları kürsüyü bile kırdılar!

Böylesi bir ortamda kadın milletvekilleri olarak siyaset yapmanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Nüfusun yarısını oluşturan kadınların, kendilerini bağlayan yasaları kararlaştıran organlarda eşit bir sayısal temsile hakları vardır. Kadınlar politikaya katılmadıkları zaman, toplum, kadınların yapacağı katkıdan mahrum kalır. Ayrıca, erkek egemenliği nedeniyle, kadınların ve erkeklerin farklı politik çıkarları vardır. Kadınların politik etkinliklerden dışlanmaları, kadınların çıkarlarının yeterince temsil edilmediği anlamına gelir.

Bu Parlamentoda bulunan her kadın, önemli zorlukları aşarak geldiği bu sıralarda inandığı değerleri temsil etmeye çalışıyorlar.

Biz kadınlar,

Politikayı yabancı bir mesele olarak görmek üzere toplumsallaştırıldığımız için,

Annelik sorumlulukları; çocuk, hasta ve yaşlılara bakma yükümlülükleri, tam gün politikayı bizler için neredeyse imkansız bir seçim haline getirdiği için,

Çocuklarına bakmak için hiç toplantılara devamsızlık etmek zorunda kalmamış erkeklerin politik deneyimleriyle yarışamadığımız için,

Zaman zaman düşman bir medyanın bizleri hedef alan haberleri nedeniyle cesaretimiz kırıldığı için veya medyanın bizlere karşı ilgisizliği nedeniyle,

Politik yaşama açılan kapıları tutan erkekler tarafından dışlandığımız için,

Politikada erkekler kulübü, kadınlara müsaade etmediği için, bugün bizler, Meclis’te de siyasetin diğer alanlarında olduğu gibi çok daha büyük bir özveriyle bulunuyoruz.

Meclis'te sürekli erkek egemen bir dilin ve şiddetin kullanılmasını kadınlar olarak protesto ediyoruz

Bu nedenle, gücünü yetirebildiğini ezen, kendine benzemeyen herkesi ve her şeyi çıkarı için araç olarak gören erkek egemen siyaset anlayışını kınadığımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Bu anlayış, milletvekili arkadaşımız, bu toprakların kadim halklarından, Ermeni halkını temsilen Meclis’te bulunan Garo Paylan’ı linç etmeye kalkmaktan, insanın aksine doğayla ahenk içinde yaşayan hayvanları kendi kavgalarına alet etmeye ve kadınlara şiddet uygulamaya kadar uzanabiliyor. Öldürülmesinin 10. Yılında saygıyla andığımız Hrant Dink ve Tahir Elçi gibi bu ülkenin en barışçı diline sahip insanlarını katleden ve faillerini hala bulmayan zihniyet, kendine her türlü şiddeti halen hak görüyor.

Biz buraya da zorluklarla geliyoruz, biz birçok platformda da zorluklarla bulunuyoruz; bir daha bu Mecliste bu manzaraların yaşanmaması için bu Meclisteki bütün erkeklerin sorumlu olduğunu ifade ediyoruz ve kadınlara bu erkek egemen tarz-ı siyasete karşı ses yükseltmeleri için dayanışma çağrısı yapıyoruz.

Tekçiliğe baş eğmiyoruz!

11 milletvekilimizin ve tüm tutuklu siyasetçilerin de verdiğimiz mücadele neticesinde özgürlüklerine kavuşacaklarına inanıyoruz. Biz kadınlar, kadın mücadelesini nasıl yükselttiysek ezilen her kesimin sesi olmaya devam edeceğiz. Diğer Partilerden başta kadın vekiller olmak üzere tüm vekillerden de bu demokratik duyarlılığı yükseltmelerini bekliyoruz. Eşbaşkanımız Figen Yüksekdağ’ın cezaevinden gönderdiği mektubunda ifade ettiği gibi; “İddialı kadınlar genellikle erkek siyaset tarafından ‘çok olmakla’, ‘çok ileri gitmekle’ suçlanır bilirsiniz. Şimdi inadına ‘çok olma’ zamanıdır. Biz kadınlar tekçiliğe baş eğmiyoruz, çok oluyoruz.” Evet, bizler de bütün kadınları seslerini yükseltmeye ve tekçiliğe karşı “çok olmaya” çağırıyoruz.

14 Ocak 2017