Özdoğan: İktidar yağma haberleriyle hukuk dışı süreçleri meşrulaştırmaya çalışmaktadır

Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcümüz Nuray Özdoğan, Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenledi. Özdoğan, şunları söyledi: 

Öncelikle tüm halklarımıza geçmiş olsun diliyoruz. 6 Şubat 2023 tarihinde sabaha karşı, AFAD verilerine göre Pazarcık-Maraş merkezli 7.7 şiddetinde, 9 saat sonra Elbistan merkezli 7.6 şiddetinde meydana gelen 2 büyük deprem Türkiye tarihine en büyük “doğal afet” olarak geçmiştir. Deprem, Türkiye’de  Maraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Elazığ, Antep, Urfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye ve  Kilis illerinde yüzlerce ilçe ve köylerde büyük yıkıma ve ağır kayıplara sebep olmuştur. Suriye'de de Afrin, Halep, İdlip gibi birçok kentte ağır yıkıma ve ölümlere sebep olmuştur.

Devlet, olanaklarını kurtarma için kullanmamıştır

Depremden hemen sonra; depremzedelerin yiyecek ve giyecek gibi temel ihtiyaçları Türkiye’nin her yerinden gönderilen yardımlarla karşılanmıştır. Uzak yakın demeden farklı şehirlerden deprem bölgesine giden insanlar ve depremden sağ çıkmayı başarmış yurttaşlarımız çabalarıyla yüzlerce kişi göçük altından çıkarmıştır. Devletin ve onu temsil eden siyasi iktidarın yapması gerekeni siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, dernek ve vakıfların, her bir insanımızın ayrı ayrı bütün Türkiye halklarının büyük çabası ve dayanışmasıyla gerçekleştirildiğine tanık olduk. Üzücüdür ki siyasi iktidar elindeki yetkileri devletin olanaklarını enkaz altındaki insanlarımızı kurtarma ve hayati önemdeki organizasyonu gerçekleştirme ve yönetme için kullanmamıştır 

Bu suçların takipçisi olacağız

Ne yazık ki binlerce insanımız da enkazların altında hayatını kaybetmiştir. Kriz merkezlerimize gelen bilgilere göre hala enkaz altında yaşam mücadelesi veren insanlarımız olduğu bilgisi gelmektedir. Siyasi iktidarın, bu ülkeyi yönetenlerin Hatay, Maraş, Adıyaman gibi birçok şehrin neredeyse tamamının yıkılması, binlerce insanın hayatını kaybetmesi ve binlercesinin fiziken ve psikolojik olarak ağır yaralanmasında büyük payı ve suç ortaklığı vardır. Büyük bir ranta dönüştürdüğü denetimsiz inşaatlar, imar afları, tarım arazilerinin imara açılması, depreme uygunluk denetimi yapmadan ruhsatlar dağıtması, denetimlerin yapılmaması ama yapılmış gibi gösterilmesi gibi doğrudan sorumluluğunun bulunduğu, dolayısıyla bu büyük katliamda, bu cinayetlerde bu binaların müteahhitleri ile birlikte ortak sorumluluğu olduğu bu büyük cinayetlerde bu büyük katliamda sorumluluğu olduğu açıktır. Halklarımız bilmelidir ki Hukuk Komisyonumuz dahil bu ülkenin onurlu tüm hukukçuları bu halklara karşı işlenen bu suçların takipçisi olacaktır.

İktidar suçunu gizlemek için OHAL ilan etmiştir

Arama kurtarma çalışmaları, depremzedelerin barınma, yiyecek, giyecek gibi temel ihtiyaçlarının tamamı halklarımız tarafından karşılanmaktadır. Siyasi iktidar ise suçunu gizlemek ve gerçek sorumluların ortaya çıkmasına engel olmak, böyle bir felaketi bile fırsata çevirmek amacıyla hukuk dışı bir şekilde OHAL ilan etmiştir. Vekillerin bir çoğunun kurtarma ve yardım faaliyeti için deprem alanında olduğu bir dönemde OHAL kararnamesini Meclis onayına sunmuştur. Suçunu ve suçlara ortaklığını, deprem ve sonrasında yaşanan yönetememe krizini gizlemeye, toplumda oluşan tepkileri sindirerek durdurmaya çalışan AKP-MHP iktidarı, dikkatleri farklı yöne çekmektedir. Tek adam rejiminin sonuçlarından biri olan OHAL ilanının gerekçesinin Cumhurbaşkanı tarafından bögledeki hırsızlık ve yağma olarak açıklanmıştır. Akabinde AKP sözcüsü de "yağmacılara karşı acımasız olacağız" demiştir. 

İktidar yağma haberleriyle hukuk dışı süreçleri meşrulaştırmaya çalışmaktadır

İlk andan itibaren ırkçı bir milletvekili, iktidar yanlısı sosyal medya kullanıcıları, troller ve yine iktidara yakın basın yayın organları tarafından Suriyeli mülteciler “hırsız ve yağmacı” olarak gösterilmiştir. Yağma haberleri ile algı ırkçı bir zamine çekilmeye çalışılmaktadır. Kriz masamıza gelen bilgiler yağma haberlerinin abartıldığını, şu anda bir çok insanımızın enkaz altında olduğunu, çıkarılan cenazelerin defin işlemlerinin yapılamadığını, cenazelerin hayvanlar tarafından parçalandığını ve hala yardım faaliyetlerinin gerçekleştirilmediğini, çadırlarının olmadığını belirtmektedir. Öncelik halkımızın kurtarılması ve güvenliğidir. Ancak iktidar yağma haberleriyle yürüttüğü tüm hukuk dışı süreçleri meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

Bölgeden kayıtsız gözaltı ve işkence vakaları tarafımıza iletillmektedir

Hukuki güvenliği ortadan kaldıran, yargısal süreçleri ikincil hale getiren açıklamalar saldırganları cesaretlendirmiştir. Türkiye’de uzun bir süredir yabancı düşmanlığı üzerine inşa edilen ırkçı politikanın da etkisiyle, bir kesim tarafından hedef gösterilen mülteci ve sığınmacılara karşı, kamu gücünü elinde bulunduran, aslında can ve mal güvenliğini sağlamakla yükümlü kolluk ve sırtları sıvazlanan ırkçılar tarafından işkence ve eziyet suçları işlenmektedir. Halkımızın kurtarılması için, yardım için kolluk güçlerini kullanmayan iktidar işkence ve eziyet suçları için halkımızı sindirmek ve baskı uygulamak için kolluk güçlerinin kullanmaktadır. Kriz merkezlerimize gelen görüntü video ve fotoğraflar bu suçları ispat eder şekildedir. Bu suçları işleyenler, işledikleri suçların görüntülerini pervasızca sosyal medyada yayınlamaktadırlar. “Makbul suçlu” olarak kabul edilen mültecilerin can güvenliği siyasi iktidar eliyle ortadan kaldırılmakta, herkese ve her kesime karşı da korkutma ve sindirme yöntemi olarak kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Bölgeden iletilen bilgilerde kayıtsız gözaltı ve işkence vakaları tarafımıza iletillmektedir. Afet nedeniyle toplumda oluşan tepkiyi bastırma,sindirme ve dayanışma ruhunu yıpratmanın amaçlandığı açıktır. 

Yardım TIR’larımızın engellendiğine dair bilgiler gelmektedir

Başına düşen görüntüler münferit olaylar olarak değerlendirilemez. Bu yaşananlar izlenen politikaların, desteklenen ve cezasız bırakılan suçların sonucudur. Hala halkımızın büyük bir yardıma ihtiyacı varken yardım TIR’larımızın engellendiğine dair bilgiler gelmektedir. Alanda çalışan kurtarma ve yardım faaliyetlerinde bulunan sivil toplum kuruluşlarının taciz edilmeye başlandığına dair bilgiler gelmektedir. Yardımları engelleyici her türlü tutum ve davranış hasarın artmasına ve insanların yaralarının derinleşmesine yol açmaktadır. Türkiye siyasi tarihine kara leke olarak geçen kanlı katliamlar tıpkı bugün tanık olduğumuz siyasi provokasyonlarla gerçekleştirilmiştir. Bugün mültecilere karşı gerçekleştirilen, siyasi iktidarın söylemleri ve OHAL bahanesi ile desteklenen, ırkçı kişi ve grupların siyasi provokasyonları ile tetiklenen, kimi kolluk kuvvetlerinin de dahil olduğu suçlar, Türkiye halklarına hiç kimsenin güvende olmadığının mesajını verme çabasıdır. 

Enkaz altında bıraktıklarınızın ve bu cinayetlerin hesabını verin

Afet sonrası oluşan dayanışma ve birlik ruhu yıpratılmaya çalışılmaktadır. Korku ve sindirime politikalarıyla oluşan tepkinin yansımaması sağlanmaya çalışılmaktadır. Bizler ve halklarımız bu yaşanan felaketin suçlularını biliyoruz. Bu yaşanan felaketin sadece bir doğal felaket olmadığını biliyoruz. İşkence görüntüleri üzücü ve endişe vericidir. İşkence ve ırkçılığın insanlık suçu olduğunu biliyoruz. Hiçbir koşulda işkenceye sessiz kalınamaz, işkence kabul edilemez, cezasız bırakılamaz. Irkçılığı bu ülkenin politikası haline getirenler önce sebep olduğunuz bu ölümlerin, enkaz altında bıraktıklarınızın ve bu cinayetlerin hesabını verin. Bu ülkenin savcıları; basına yansıyan görüntüler ve ihbar edilen işkence suçları için hızlıca soruşturma başlatmalı, bu halka karşı sorumlular. Bu afetin sonuçlarından sorumlu olanlar hakkında soruşturma başlatılmadı. Suç işleyen kolluk veya kamu görevlileri acilen açığa alınmalıdır. İşkence ve kötü muamele uygulamalarına müdahale edilmelidir. Halklarımız bilmelidir ki bu hukuk tanımaz, kanun tanımaz düzenin yarattığı enkazı her birlikte ellerimizle kaldırdığımız gibi ve yine aynı o birleşen ellerimiz ile insanlarımızın hak ettiği düzeni birlikte kuracağız.

12 Şubat 2023

Etiketler: #deprem , #maraş depremi