Oluç: Yarın seçim olsa kaybederler

Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç'un Artı Gerçek'e verdiği röportaj:

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın tutuklanmasının ardından 3 gün boyunca Meclis çalışmalarına katılmayan HDP, bu haftadan itibaren yeniden Meclis’te olacak. HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç’un verdiği bilgiye göre, bundan sonraki yol haritasını da Salı günü yapılacak MYK toplantısında belirleyecek. 

Meclis’e dönüşünün ardından aralarında Artı Gerçek’in de bulunduğu bir grup gazeteciyle bir araya gelen Oluç, belediye başkanlarının tutuklanması, kayyım atamaları, Kuzey Suriye harekatı ve güncel konulara dair değerlendirmelerde bulundu: 

-Belediyelere kayyım atamaların devamını bekliyor musunuz? 

KHK’lı oldukları için mazbata verilmeyen 6 belediye vardı. Sonra 3 büyükşehir, 1 şehir ve 8 ilçe olmak üzere toplam 12 belediyeye kayyım atandı. En son Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı tutuklandı. Tutukladıkları ilçe belediye eşbaşkanları, belediye meclis üyeleri var. Hiçbir gerekçesi yok, tümüyle mesnetsiz iddialar. Gizli tanıklar icat ediyorlar. Bunlar bizim için sürpriz değil aslında, bekliyorduk. Bu şekilde devam eder mi göreceğiz, ama tüm bunlar demokrasiye darbe. 

-Neden tutuklama kararı alındı?

Savaş ve işgal politikaları karşısında tutum aldı insanlar, kendilerince bunu gerekçe yapıyorlar, bunu bu şekilde açıklamıyorlar ama susup oturmasını bekliyorlar herkesin. Biraz da fırsat bildiler herkes Kuzeydoğu Suriye ile uğraşırken… Sandık hukuku, sandık adaleti, millet iradesini tamamen çiğniyorlar. Halkın iradesi gasp ediliyor. 

Ama bizi esas endişelendiren, 3 günlük Meclis'e uyarı eylemindeki tavır. Meclis'teki muhalefet partileri sanki böyle bir şey yaşanmamış gibi davranıyorlar, konuşmuyorlar. Ama hata yapıyorlar. Hukuksuzluklara sesinizi çıkarmadığınız zaman, bu hukuksuzluklar devam ediyor. Zannediyorlar ki sadece HDP'ye yapacaklar. Şimdi bir yerel yönetim yasası hazırlığı var. Daha önce büyükşehirlere verdikleri yetkileri tekrar merkeze, Saray’a alacaklar. Neden? İstanbul, Ankara ya da İzmir’e kayyım atamaya kalksalar, bunu açıklayamazlar. Çalışmaları bu yasa yoluyla engellemek istiyorlar. Kayyım atanmasına sesini çıkarmayan muhalefet, bu yasaya sesini yükseltse ne olacak ki? Bir kere bu tür hukuksuzluklara yol verildikten sonra her zaman karşımıza çıkacak. Zaten belediyelerin mali özerklikleri büyük ölçüde Saray’a bağlandı. Bizim muhalefete uyarımız bundandı. Ama hiç ses çıkmadı. İçler acısı bir durum.

-Bu durum tabanınızı nasıl etkiledi? CHP’li belediyelerin kazanılmasında HDP oylarının da etkisi vardı…

Rahatsızlık veriyor. Hem batıdaki seçmen açısından hem de bölgedeki seçmenlerimiz açısından bir burukluk yaratıyor. Herkes şunu düşünüyor; susuyorlar ama bunun sonu hiçkimse için iyi olmayacak. Yarın seçim olsa ne olur onu bilemiyoruz, ama şunu biliyoruz yarın seçim olsa cumhurbaşkanlığını da iktidarı da kaybederler. Sadece kayyımlar nedeniyle değil, bütün politikaları nedeniyle bu görülüyor.

-İktidar kendi seçmeninden de tepki almasına rağmen neden böyle tutum alıyor?

Birçok nedeni vardır. Kürt sorunu konusunda geleneksel devlet politikası var. Bu devlet politikasını aynen devam ettiriyorlar. Bu düzeyde ilçe, il, büyükşehir yönetmesine tahammülleri yok. Bir Kürt düşmanlığı var. Halbuki 1978'den beri yerel yönetimlerde oluşan bir yapı var. Şunu hep söylüyoruz; belediyede yolsuzluk, usulsüzlük varsa buyurun çıkarın ortaya. Ama buradaki böyle bir konu değil. 

İkincisi; Suriye, Irak, dış politikadaki gelişmeler de etkileyen bir faktör. Kürt sorununun bölgesel ve küresel bir sorun haline gelmiş olmasının da etkisi var. Anlamadıkları şey şu; bu yapılanlarla var olan gerçekliği ortadan kaldıramıyorlar. İşte 31 Mart'ta sonuçlar tekrar çıktı. Görevden alınan belediye başkanlarımız yüzde 60-70’lerle kazanmışlar.

-Meclis’te 3 günlük uyarı eylemi yaptınız. Başka neler yapacaksınız? 

Biz görüşmelerimizi dile getirmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki hafta yine mecliste olacağız, eleştirilerimizi dile getireceğiz. Diyarbakır'da milletvekilleriyle toplantı yaptık, önerileri topladık. Bu önerileri, Salı günü MYK’da değerlendireceğiz. 

-Toplantıda Meclis'ten çekilelim gibi bir tartışma oldu mu?

Hayır öyle bir tartışmamız yok. Halktan sorular geliyor aslında. Fakat konuşup anlatınca, hem demokratik siyaset açısından hem de halkın iradesinin çiğnenmesi açısından doğru olmayacağı konusunda insanlar ikna oluyor. Halkta bir öfke var. Şöyle düşünüyorlar; seçim oluyor oy veriyoruz, ama belediyelere kayyım atanıyor, vekillikler düşürülüyor… Ne işe yarıyor bu yaptığımız sorusunu doğal olarak insanlar soruyor. Ama konuşunca bu mevzilerin terk edilmemesi, mücadele edilmesi gerektiği konusunda fikir birliği oluşuyor. 

-Kesinleşen mahkumiyet kararları nedeniyle vekilliklerin düşmesini bekliyor musunuz?

Meclis Başkanı’nın elinde tamamen.

-Böyle bir durumda tutumunuz ne olur?

Sert bir tutum alırız tabii ki, çünkü çok haksızlık olduğunu düşünüyoruz. Özellikle Leyla Güven ve Musa Farisoğulları davası, KCK davaları kumpas davlarıydı. O yargılamalar hukuksuz, siyasi davalardı. 

-Olağan kongre takvimi belli oldu mu?

Bir taraftan il, ilçe kongreleri yapılıyor. Bir kısmı tamamlandı. 3 Kasım’da İstanbul kongresi var. Olağan kongre zamanı gelecek yıl şubat-mart ayında. 

-CHP’nin kayyım sürecindeki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Daha fazla seslerini yükseltmeleri lazım. Farklı partilerden tepkiler ortaya çıkması demokrasi açısından önemlidir. Yoksa mesele sadece HDP’li belediyelere kayyım atanması değil, demokratik kültür açısından vahim bir tablo.

-Bölgede sandık demokrasisi bitiyor mu?

Bitiyor tabii. Gidiyoruz oy veriyoruz da ne oluyor, diyor insanlar. Belediye başkanını alıyor, belediye meclis üyesini alıyor. Bir de kayyım ataması iyice tuhaf. Belediye başkanı görevden alındığı zaman usul bellidir, belediye meclisinden seçilir. Onu da yapmayıp kayyım atıyorlar. Çünkü tüm o belediye meclislerinde biz çoğunluktayız. Belediye meclisi seçimini de anlamsızlaştırıyor. Bu demokratik siyaset açısından kabul edilebilir bir şey değil. Biz tüm muhalefet partilerinden bunu bekliyoruz.

-İki yeni partinin daha kurulacak olması siyaseti nasıl şekillendirir? AK Parti’den gri bölgeye taşınan Kürt oylarından, o oyların yeni partilerin en büyük potansiyeli olduğundan bahsediliyor… Sizce nasıl olur?

Her halükarda iktidar blokunu zayıflatacak bir adım olacak. Bu hafta sonu seçim olsa başarılı olamazlar. Ama ne tür vaat ve politikalarla toplumun önüne çıkacaklar, bunları bilmiyoruz. Bölgede AKP’den uzaklaşan Kürt seçmen onlara oy verecek mi vermeyecek mi, onu göreceğiz. Ama biz şunu görmek istiyoruz; Türkiye’de kurulacak yeni parti demokrasi, hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü açısından çağdaş normlara ve evrensel ölçülere uygun bir hat izleyecek mi izlemeyecek mi? Bizim için kriter budur. Özgür bir siyaset anlayışına sahip olacaklar mı? Bunları görmek isteriz. Yok, iktidar içinden çıkıp iktidarın bir başka versiyonu gibi davranacak olurlarsa bunun toplum açısından çok etkili bir sonuç yaratacağını düşünmüyorum. Aslı varken neden yedeği ile uğraşsınlar. Tabi her halükarda daha hareketli bir dönem bekliyorum. İktidar bloğu içinden itirazların daha yüksek sesle dile getirileceği bir dönem bekliyorum. Zaten verdikleri tepkiler de bunu gösteriyor. Mesela MHP ne kadar çok tepki verirse bilin ki iktidar blokunda o kadar zayıflama var. Son günlerde yapılan konuşmalara bakarsanız bunu anlıyorsunuz. 

-Kürtler, Ahmet Davutoğlu’na nasıl bakıyor? Partisi Diyarbakır’da kurulacak deniliyordu…

Olmadı, Allahtan yapmaya kalkışmadı. Sokakta yürüyen bir Kürt vatandaşa Davutoğlu ismini sorduğunuzda vereceği cevap; Sur’un Toledo yapılması ve Cizre olacaktır. O unutulmadı. Kendisi de çıkıp herhangi bir açıklama yapmadı. Konuşursam iyi olmaz dedi ama konuşmadı. 

-Her iki ekipten de HDP ile herhangi bir temas oldu mu?

Hayır, herhangi bir görüşme olmadı.

-Kuzey Suriye harekatının sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İktidarın hedefi bir taşla bir kaç kuş vurmaktı. Her ne kadar şimdi ellerindeki gazeteler, televizyonlar, trolleriyle büyük bir zafer kazandık havası yaratmaya çalışıyorlarsa da durumun öyle olmadığı her geçen gün biraz daha anlaşılıyor. Bu iktidar Kuzeydoğu Suriye saldırısıyla kendi istediği tahkimatı yaratamamış oldu. İstedikleri kendi güçlerini arttırmak, sallanan koltuğu sağlamlaştırmaktı. Ama öyle olmadığını görecekler. 

Zaten şimdi gündeme savaş vergileri gelecek. Vergi oranları artacak, dolaylı vergiler artacak. Kurumlar vergisi azaltılacak, o da patronlara yarayacak. Orada atılan her kurşun ve bombanın faturasını emekçi halk, işçi, çiftçi, esnaf ödeyecek. Savaşın ekonomi ile doğrudan alakası var, bunun sonuçlarını herkes doğrudan yaşayacak. Her şeye yeniden zam gelecek. Savaş vergileri ve savaş zamlarını önümüzdeki günlerde yaşayacağız. Bu savaşın sonuçları var, olacaktır. Zaten yaptırımlar artmasın diye alelacele ateşkes ilan ettiler. ABD ile yapılan anlaşmanın 12. Maddesinde yaptırımlar durdurulacak ve yeni yaptırım kararları alınmayacak deniliyor. Mal varlığı araştırması olmayacak. 

-Asıl mesele bu mu?

Çok açık bence. Çok ciddi bir kaygı oluşturdu. Halbuki maaşı belli, maaşı ile geçinen bir kişi. ABD’de, Malezya’da, İsviçre’de paraları yoktur diye düşünüyor vatandaş, var olduğu ortaya çıkarsa sıkıntı olur. Malvarlığıyla ilgili bütün dosyalar sanıyoruz ki ellerinde. Araştırma yapacağız demeleri, yaptığımız araştırmaları açıklayacağız, anlamına geliyor. Halbuki şeffaf olması gerekir malvarlığının. Mesela bizim bilmemiz gerekir, dünyanın kaçınca zengin cumhurbaşkanına sahibiz. 

-HDP’nin kapatılacağı söylentilerine ne diyorsunuz?

Bizim bildiğimiz bir şey yok ama yargı ellerinde olduğu için istedikleri zaman böyle bir dava açabilirler. Ama bunun bir çözüm olmadığını da bilmeleri gerekiyor. Daha evvel 7 parti kapatıldı, her seferinde daha güçlü bir şekilde demokratik siyaset sahnesinde yer alındı. Vazgeçip çekilecek değiliz. Mücadeleye devam edeceğiz. Bizim aldığımız bir bilgi yok, zaman zaman duyuyoruz; Kuzeydoğu Suriye’de başarısız oldu, bunu örtmek için yine HDP’lileri dövecekler, diye. Zaten başarılı olsa da olmasa da her koşulda yaptıkları HDP’ye saldırmak. Ama gerçekten başarısız oldular, ne anlatırlarsa anlatsınlar hedeflerine ulaşamadılar. Şimdi tüm dünya Suriye’deki, Ortadoğu’daki Kürtleri konuşuyor. Bu, artık küresel bir sorun ve küresel bir çözüm bulunacak. Geleneksel bölge devletlerinin politikası ile bu sorun aşılamaz. İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de devletlerin politikası, Kürtleri baskı altına almak, elde ettiği hakları yok etmeye çalışmaktı. Artık geçti o dönem. Ne tek tek ülkelerdeki Kürt halkı eski dönemdeki gibi bir halk ne de konjonktür öyle. Daha örgütlü, daha bilinçli, kendi haklarının farkına varmış ve bunlar için mücadeleyi sürdüren bir halk var. Suriye’de Kürtlerin eskiden kimlikleri yoktu, şimdi dünya politikasında yer alan bir halktan bahsediyoruz. 21. yüzyıl koşulları eski geleneksel politikaların sürmesine imkan vermez, yeni döneme uygun politikalar mutlaka hayata geçirilmeli. Bu ülkelerin çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı yapıları var. Dolayısıyla anayasal hakları tanıyan ve demokratik koşullarda, birlikte yaşamı mümkün kılan yönetimler olması gerekir. 

-Kuzey Suriye harekatına ilişkin “Türkiye’nin imajı” sözleriniz epey tepki çekti… 

Bu ülkede toplumsal muhalefet, siyasal muhalefet var ve toplumun yarısından çoğu bizim inancımıza göre AKP-MHP iktidarının karşısında. Atılan adımlar bütün Türkiye’yi temsil ediyor. Haliyle bizim esas önemsediğimiz yer toplumsal muhalefet, siyasal muhalefetin gücüdür. Dünya kamuoyuna onların görüşlerinin, yaptıklarının nasıl yansıdığıdır. Esas derdimiz budur. Bunu anlatmaya çalıştım fakat bunu iyi ifade edemeyince çeşitli eleştirilerle karşılaştık. Eleştirilerin bir kısmını doğru buldum, değerlendirdim de. Yanlış bir şey ifade edebiliriz bazen, ama düzeltiriz.

Röportaj: Derya Okatan

Etiketler: #saruhan oluç