Oluç: Sosyal medyada sansürü büyütmenin faturası iktidar için çok ağır olacaktır

Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek güncel gelişmeleri değerlendirdi. Oluç, şunları söyledi:

Bugün, bu hafta içinde Meclis’te görüşülmesi beklenen sosyal medya teklifi üzerine bir şeyler söyleyecektim. Fakat öncesinde bir kaç konu var değinmek istediğim. Biraz evvel Mardin'in Nusaybin ilçesi Doğuş Köyü’nden bir mesaj aldım, çok kısa olduğu için okuyacağım: “Merhabalar Mardin Nusaybin Doğuş Köyü’nden size ulaşmaktayım. Köyde 30 tane hane var, her hane başına 300 tane hayvan var, küçükbaş. Üç gündür suyumuz yok ve köpekler telef olmak üzere; hayvanlar da yavaş yavaş hepsi telef olmak üzere. Mağduriyetimizi dile getirmek istiyoruz. Suyumuzu bırakın, suyumuza dokunmayın, Dicle DEDAŞ'a sesleniyoruz. Köyümüzün kuyusunun borcu yok, özel sektördeki 3 tane kuyunun borcu var onun için kapatıyorlar...”

Hem insanları hem ürünleri perişan ediyorsunuz

Haftalarca bu Meclis’te DEDAŞ’a seslendik. Fakat DEDAŞ sesimize kulak vermeyip insanlık dışı uygulamalarına devam ediyor. Sadece Mardin’de ve ilçelerinde değil Urfa’da, Harran’da, Akçakale’de de devam ediyor. Şu anda bu toplantıyı yaparken Akçakale Bulutlu Köyü’ne DEDAŞ zırhlı araçlarla giriyor, elektriği kesmek için. Şu anda oluyor bu iş.

Bu DEDAŞ’ın yaptıkları gerçekten kabul edilemez. Yazın sıcağında ve ürün zamanında su ve elektriğin kesilmesi insanlık dışı bir tutumdur. Hem insanları perişan ediyorsunuz, hem ürünleri perişan ediyorsunuz.

İktidar kendi seçmenine bile sahip çıkmıyor

Biz sadece seçmenlerimizin derdinde de değiliz. Mardin’in ilçelerini konuşurken, sadece seçmenlerimizi konuşmuyoruz. Seçmenimiz olmayanları da konuşuyoruz. Bakın Urfa Harran ve Akçakale’de yaşayanların çoğu HDP’nin seçmeni değildir. İktidar partisinin, AKP’nin seçmenidir. İktidara sesleniyoruz: Siz seçmenlerinize de sahip çıkmıyorsunuz. DEDAŞ’ı uyarmıyorsunuz. DEDAŞ’ın bu insanlık dışı tutumunu eleştirmiyorsunuz. Bundan vazgeçilmesini sağlamıyorsunuz.

Oradaki insanları sahipsiz zannetmeyin

DEDAŞ ayrıca başka yanlışlar da yapıyor. Bakım yapmıyor, altyapı yatırımlarını yapmıyor. Mesele sadece fatura meselesi de değil. Bir kez daha bu vicdansız DEDAŞ yöneticilerine sesleniyorum: Bu sıcakta insanları elektriksiz ve susuz bırakarak terbiye etmeye çalışıyorsunuz; size diyecek sözümüz yok, ama illa ki bunun hesabı demokratik yollarla ve hukuk yollarıyla sorulacaktır. Bu kadar vicdansız davranılmaz, siz oradaki insanları sahipsiz zannetmeyin. Bu tutumunuzu gelip İzmir’de, İstanbul’da,  Antalya’da, Bursa’da sürdüremezsiniz, ama Urfa’da, Mardin’de bu insanlık dışı tutumunuzu sürdürüyorsunuz. Böyle bir zamanda insanları elektriksiz ve susuz bırakma anlayışınız insanlık dışı bir tutumdur.

Halkın ve kadınların yararına işler yapan Diyadin Belediyesi ablukada

Yine biz basın toplantısı için hazırlık yaparken bir haber daha geldi. Diyadin’le ilgili. Diyadin Belediyesi Eşbaşkanımız Betül Yaşar şu anda gözaltında. Belediye ablukaya alınmış, belediye eşbaşkanı gözaltında. Öyle anlıyoruz ki, kayyım atama hazırlığı yapılıyor. Sürpriz değil, 11 belediyemiz kalmıştı,  onlara da peyderpey kayyım atanacağını biliyoruz.

Neden şimdi Diyadin Belediyesi hedef alındı? Çünkü Diyadin Belediyesi’nde son haftalarda halkın ve kadınların yararına işler yapılıyor. Bakın geçen hafta Kadın Emek Pazarı açıldı, Kadın Dinlenme Evi açıldı. Kadın Danışma Merkezi projesi başlatıldı. Kadın çalışmalarına dönük, Diyadinli kadınların ihtiyaçlarına ve haklarına dönük adımlar atılıyordu. Ne oldu? Bugün Diyadin Belediyesi Eşbaşkanımız Betül Yaşar gözaltına alındı. Çünkü sadece HDP’li belediyelere düşman değil bu iktidar, aynı zamanda kadınlara yönelik çalışma yapan belediyelere de düşman. 65 belediyemizin çoğuna kayyım atandı, kayyım atanan belediyelerde ilk yaptıkları iş Kürtçe tabelaları indirmek, ikinci yaptıkları iş ise kadın çalışmalarını durdurmak.

Kanal İstanbul Projesi rant ve peşkeş çekme projesidir

Daha evvel Genel Kurul’da da dile getirdik. Kanal İstanbul'un çevresinde kurulacak yeni şehrin uygulama imar planları onaylandı. Katar Emiri’nin annesinin satın aldığı 44 dönümlük tarla, satın aldığında kayıtlarda tarla olarak gözüken yer, şimdi yeni planlara göre turizm ve ticaret alanı oldu. Bir kez daha gördük ki, bu Kanal İstanbul projesi bir rant projesidir, toprakları peşkeş çekme projesidir. Katar Emiri’nin annesinin arazilerinin turizm ve ticaret alanı olmasıyla beraber orada iş, alışveriş merkezi, otel, çok katlı mağazalar yapılmasının imkanı da sağlanmış oldu.

Sosyal medyada sansürü büyütmek için uğraşıyorlar

Esas değinmek istediğim konu ise Meclis’te bu hafta görüşülmesi beklenen sosyal medya düzenlemeleri. Daha önce bir torba yasa teklifinde yer almıştı. Fakat o zaman muhalefetin itirazları üzerine 4 madde çıkarılmıştı. Şimdi yeniden gündeme gelecek, öyle anlaşılıyor. Henüz AKP-MHP'nin teklifine dair bizlere bir not iletilmedi. Ama onların çalışma yaptıklarını biliyoruz. Bu hafta bu çalışmayı Meclis’e getirmek istediklerini de biliyoruz. Önceden hazırlanan kanun tekliflerine dayanarak, hem torbadan çıkarılan 4 maddeye hem de MHP milletvekilinin hazırladığı teklife dayanarak değerlendirme yapmak istiyoruz.

Sosyal medyayla uğraşmaya başlayan bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız. Önce yeşil topu denediler,  o tutmayınca ve dislike alınca Z kuşağından, şimdi nasıl yaparız da sosyal medyadaki sansürü iyice büyütürüz diye çalışıyorlar.

Sosyal medyada sansürü büyüterek yurttaşın sesini kesmek istiyorlar

Bu tartışma aslında dünyanın birçok ülkesinde yapılan bir tartışma. Ama bizden farklı olarak, konunun muhatapları olan bütün STKlar, hukuk kuruluşları ve bu alanda çalışan uzmanlarla tartışılan bir konudur. Hem Birleşmiş Milletler nezdinde hem de Avrupa Birliği nezdinde yapılan tartışmalar böyledir. Bizde nasıl oluyor? İktidar ortakları kendi aralarında tartıştıkları bir teklifi getirecekler toplumun önüne koyacaklar. Yani açık, demokratik bir tartışma kesinlikle yok.

Şimdi nedir yapılmak istenen? Yapılmak istenen, sosyal medyada toplumsal ve siyasal muhalefetin, genel olarak tek tek yurttaş muhalefetinin sesini kesmektir. Yapılmak istenen çok açık budur. 

Dertleri sosyal medya etiği yaratmak değil

Sosyal medyayı etik olarak kullanılan bir mecra gibi düzenleme değildir bu. Bir sosyal medya etiği yaratmak da değildir. Bir sansürleme girişimidir esas itibariyle. Son bir kaç ayda İçişleri Bakanlığı ve Valiliklerin yaptığı açıklamalar hep şöyle başlıyor: “Sosyal medyada yayılan iddialara göre...” 

Sosyal medyada hak ihlallerinin duyurulmasından rahatsızlar. Muhalefetin sesini yükseltmesinden rahatsızlar. Tek tek yurttaşların yaşadıkları hak ihlallerini ifade etmelerinden rahatsızlar. TV’lere kapatma cezası veriyor iktidar, gazetelere ilan yasağı veriyor Basın İlan Kurumu aracılığıyla. Şimdi de sosyal medyayı nasıl engellerim, nasıl daha iyi sansürlerim çabası içinde.

Sosyal medya zaten Türkiye’de çok özgürce kullanılan bir alan değildir. Bu alanda düşünce ve ifade özgürlüğü, iletişim özgürlüğü alanlarında ciddi sıkıntılar var. Bakın İfade Özgürlüğü Derneği tarafından hazırlanan 2019 EngelliWeb raporu var. Bu rapora baktığımızda şöyle bir tablo var. Türkiye’de 2019 sonu itibariyle 408 bin 494 web sitesi ve alan adına erişim engellenmiş. Bu kadar yüksek bir rakam var. 2007 yılından 2019 yılına kadar bir çalışma yapılmış. Şu tablo bunu gösteriyor, engellenen web ve haber sitelerini. 2007’den başlıyor, sonraki yıllara bir bakın.

Veriler sosyal medyanın özgürce kullanılmadığını gösteriyor

İnanılmaz sayılarla karşı karşıyayız. Türkiye’de web sitesi ve sosyal medya zaten özgürce kullanılamıyor. Ciddi bir sansür olgusu şu tabloda zaten ortadadır.

Twitter'ın hazırladığı şeffaflık raporuna baktığımızda, o rapordaki Japonya, Rusya ve Türkiye karşılaştırmalarına baktığımızda, Türkiye'nin durumunun ne kadar vahim olduğunu görüyoruz.

Buradaki birinci bölüm Japonya, ikincisi Rusya, diğeri Türkiye’dir. Bakın, Türkiye’deki verilerin hepsi,  ki bunlar esas itibariyle mahkeme çıkarma kararları, çıkarılan hesaplar, silinen twitler ile ilgili verilerdir, inanılmaz yüksektir. Sadece twitter’da bile Türkiye’de bu alanın özgürce kullanılmadığı görülüyor.

 AYM, 2019’da kapatılan 17 web sitesi başvurusundan 13’üne ifade özgürlüğü ihlali dedi

Anayasa Mahkemesi çalışmalarına bakın. AYM, internet kararlarında çok yavaş davranıyor. 2 buçuk yılda wikipedia kararını verdiler. Ama buna rağmen, ağır işlemesine rağmen 2019 yılı içinde erişimin engellenmesiyle ilgili 17 başvuruyu karara bağlamış. Bu başvurulardan 17 tanesinden 13’ünde ihlal kararını vermiş. Durum vahim. 17’den 13’te ifade ve düşünce özgürlüğü ihlali var demesi vahimdir.

Şimdi AYM bu kararları veriyor da, sulh ceza mahkemeleri bu kararlara uygun mu davranıyor? Hayır,  davranmıyorlar. Baktığımızda 6200 karardan sadece 22 tanesinde ‘ilk bakışta ihlal’ görülüyor. Binde 11 sadece. Yaşanan ortam çok açık ortada. Bu alanda büyük bir özgürlük, rahatlık yok. İktidar bu duruma rağmen bu alanı daha da sansürlemek, daha da kısıtlamak için adım atıyor.

Netflix’le bile uğraşan bir iktidarla karşı karşıyayız. İktidar kendi çevirdiği organize işleri dizi yapsa, yeminle Netflix’teki birinci sıra dizisi haline gelir.

AKP Genel Başkanı’nın reytingleri gittikçe düşüyor

Şimdi TV ekranlarında bu iktidar ve AKP Genel Başkanı gittikçe daha az izleniyor. Reytingleri gittikçe düşüyor. Bunu görüyorlar, bunu biliyorlar. Tüm manipülasyonlara rağmen sosyal medyada en son Z kuşağının ‘oy moy yok’ ve dislike’larından sonra bu alanda da reytinglerinin düştüğünü gördüler. O zaman orayı kontrol altına alalım diyor bu iktidar.

İnternete, matbaada basılan korsan yayın muamelesi yapıyorlar

Sosyal medyada sorunlar yok mu? Var. Bunun çözümü için sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde tartışmalar sürüyor. Çünkü yeni bir mecra bu ve bu mecradaki sorunların aşılması için tartışmalar sürüyor. Birleşmiş Milletler’de internet hakkı nedir tartışmaları yürütülüyor. AB’de özgürlükleri engellenmemesi için bir tartışma sürüyor. Almanya ve Fransa’da alınan önlemlerin özgürlükleri engellediği ortaya çıktı. Bu önlemler işlemediği için orada da bir tartışma sürüyor. Peki Türkiye’deki tartışma nasıl sürüyor? Şu anlayışla; sanki internet eski dönemde matbaada basılan bir korsan yayın muamelesiyle karşı karşıya kalıyor.

Özgürlüklerini engelleyerek çözüm üretmek mümkün değildir

Yani matbaa sahibini ve derginin genel yayın yönetmenini yakalarsak mesele kalmaz gibi yaklaşılıyor. İnanılır gibi değil. Bu mecra anlaşılmamış vaziyette. Durum hiçbir şekilde kavranmamış vaziyette. ‘Yeşil top’la ortaya atılan tutum da bu mecranın hiçbir şekilde anlaşılmadığını ortaya çıkardı. Yani ‘yeşil top’ fiyaskosu bunu gösterdi. Bu konuya böyle yaklaşırsanız, demokratik çözüm üretmek mümkün değildir. Sosyal medyadaki hakaretleri engelleyecek çözüm üretmek mümkün değildir.

Çocukları, hayattaki fenalıklara karşı korumak için evde mi tutuyorsunuz? Hayır uyarıyorsunuz,  eğitiyorsunuz, hayattaki fenalıklardan korumak için onları sokağa çıkmaktan alıkoymuyorsunuz.

Engellemek, boğmak sorunların çözümü değildir

İşte internet meselesi de, bu yeni mecra da böyle bir konudur. Sosyal medyada insanları alıkoyarak,  özgürlüklerini engelleyerek çözüm üretmek mümkün değildir. İnsanların soluk aldığı interneti sansürlemek ve orada nefesi kesmek, insanların kendilerini özgürce ifade etmelerinin önüne geçmek ve engellemek, nefes kesip boğmak bu alandaki sorunların çözümü değildir kesinlikle.

Neye ihtiyacımız var bu konuda? Kullanıcı eğitimlerine, katılımcı yöntemlere, dijital yatırımlara,  matematik bilimine ve algoritmalarla planlamaya, şifreleme ve blockchain yatırımlarına ihtiyaç var.  Ama iktidar bunların hiç biriyle uğraşmıyor.

Kararlı ve ilkeli duruşumuzu sergileyeceğiz, muhalefetimizi yapacağız

Sosyal medya alanındaki ifade ve düşünce özgürlüğünü kısıtlayan her türlü teklifin ve maddenin karşısında en kararlı ve ilkeli tutumumuzu sergileyecek, muhalefetimizi yürüteceğiz. 

İktidarı bir kez daha uyarıyoruz: Bu bütün dünyada yeni bir mecradır, bütün dünya bu sorunları nasıl aşarız tartışması yaparken, siz iktidarınızın bekası için, AKP iktidarının korunması için, sosyal medya ve dijital medyada size yönelik eleştirileri ortadan kaldırmak ve engellemek için bir çalışmayı sürdürmeyin daha fazla.

Bu alanda yaratacağınız nefes kesme operasyonu emin olun her gün tükenmekte olan iktidarınıza büyük bir darbe daha vuracaktır. Sadece Z kuşağı değil, ama onlar başta olmak üzere bugün sosyal medyayı ve dijital medyayı kullanan bütün toplum, hangi yaştan olursa olsun, sizin bu yasaklarınızın karşısında bunun hesabını size sandıkta ve demokratik muhalefette soracaktır. Bu fatura sizler açısından, AKP iktidarı açısından son derece ağır olacaktır. 

13 Temmuz 2020