Oluç: Prompterdan bal damlıyor ama kafasını uzaklaştırdı mı zehirli cümleler dökülüyor ağzından

Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Oluç, şöyle konuştu:

Sakın ola ki öğretmenlere soruşturma açmaya kalkışmayın

İki konu üzerinde duracağım; birincisi ekonomi, diğeri anayasa tartışmaları. Bugün 13 eğitim sendikası öğretmenlerin meslek kanununun değişmesi için bir iş bırakma eylemi yapıyor. Aynı zamanda kariyer sınavının iptalini ve yasanın yeniden düzenlenmesini istiyorlar. Eğitim sendikalarının bu eylemi ile dayanışma içindeyiz. İktidara hatırlatıyorum; öğretmenlerin sendika kararıyla iş bırakma eylemi AİHM, AYM ve Danıştay kararları ile güvence altına alınmış bir sendikal haktır. Sakın ola ki bundan dolayı soruşturma yapmaya, disiplin cezası vermeye kalkışmayın.

İTO’nun açıkladığı enflasyon son 27 yılın rekorudur

Biraz evvel AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, grup toplantısında yeni ekonomi modelinin büyük bir başarı ile icra edildiğini iddia etti. Birkaç veri sunarak bu konuyu değerlendirmek istiyorum. Dün İTO Ekim ayına ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. Ekim ayında yüzde 4, yıllık bazda 108,77 olarak bu rakamları verdi. Yani İstanbul Ticaret Odası’nın enflasyon oranı yüzde 109’a gelmişken, TÜİK’in enflasyonu yarın açıklanacak ki geçen ay açıkladığı enflasyon yüzde 83’te idi. Yarın nasıl açıklanacağını göreceğiz. Ama İTO’nun enflasyon açıklaması her zaman daha inandırıcı ve gerçekçi bir açıklama olmuştur. Yüzde 109’a ulaşmıştır. Bu oran son 27 yılın rekorudur. TÜİK de bütün çabalarına ve hormonlu oranlarına rağmen rekor enflasyon açıklamak zorunda kalıyor. Aşağıda tutmak için her türlü çabayı gösteriyor ama ona rağmen rekor üzerine rekor açıklıyor. 

Türkiye'deki enflasyon dünya ortalamasının en az 10 katı

Biliyorsunuz Ticaret Bakanı Mehmet Muş "Son yılları saymazsak AKP döneminde enflasyon oranı yüzde 8--9 civarındadır" dedi. Hayret verici gerçekten! Baktık 2017’de yüzde 12’ye yaklaşmış, 2018’de yüzde 20 olmuş enflasyon. Ortalamasından bahsediyorum. 2019’da yüzde 12’ye yaklaşmış, 2020’de yüzde 15’e, 2021’de yüzde 36'ya. 2022’yi şimdi tartışıyoruz her gün, her ay. Peki, hani son yılları saymazsak 8-9’du? Öyle değil ama velev ki öyle olsun. Madem 8-9 iyi bir enflasyon seviyesi, siz niye ABD'yi ve Avrupa ülkelerini sürekli eleştiriyorsunuz oralarda enflasyon yüzde 8-9 civarında diye? ABD’de yüzde 8,5 son 40 yılın rekoru, Almanya'da yüzde 8, Fransa’da yüzde 6,5. O zaman niye onları eleştiriyorsunuz oralarda da enflasyon yüksek diye? Bir söylediğiniz diğer söylediğinizi tutmuyor. Şimdi Nurettin Nebati, “Enflasyonu dünyadaki gibi algılamıyoruz” dedi. Doğru, çünkü en az dünyadaki ortalamanın 10 katı Türkiye’de. Dünyadaki gibi algılamıyoruz gerçekten en az 10 katını algılıyoruz. Durmadı Hazine ve Maliye Bakanı, “Tarım ürünleri düşüyor” dedi. Dün İTO açıkladı, gıda ürünleri enflasyonu yüzde 116. Şimdi Nurettin Nebati’den biliyorduk bunu, biraz evvel Erdoğan söyleyerek bunu pekiştirdi. 

Ekonomi modeli ibret olsun diye dünyanın gündeminde

“Türkiye ekonomi modeli dünyanın gündeminde” dedi Nurettin Nebati. Evet, gerçekten dünyanın gündeminde ama “ibret model” olarak. Yani aman Türkiye’ye benzemesin diye dünyanın gündeminde. Belli ki Nebati, AKP Genel Başkanını da bu konuda etkilemiş. O da biraz evvel yeni ekonomi modellerinin başarı ile sürdüğünü söyledi. Nerede sürüyor başarıyla saydı; yatırım, istihdam, üretim ve cari fazlaya dayanan. Cari fazla mı var? İnsaf, daha geçen gün açıklandı dış ticaret verileri. İhracatımız arttı diye bas bas bağırılıyor, ithalatın ne olduğu konuşulmuyor. İhracat 2022 Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre 9.2 artmış. İthalat yüzde 38,1 artmış, 32 milyar doları aşmış ithalat. Dış ticaret açığı yıllık bazda yüzde 268 artmış Sayın Erdoğan, neden bahsediyorsunuz? Ocak - Eylül döneminde dış ticaret açığı yüzde 156 artmış. 83 milyar dolar yükselmiş 32 milyardan. Dış ticaret açığından bahsediyoruz. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ocak-Eylül döneminde yüzde 83 imiş. 2022 Ocak Eylül döneminde yüzde 69,4 olmuş. Neden bahsediyorsunuz siz Sayın Erdoğan? Halkı açıkça aldatıyorsunuz. 

Türkiye’de 30 milyonun üzerinde insan açlıkla mücadele ediyor

Bütçe açığı rekor kırıyor, carı açık rekor kırıyor, dış ticaret açığı rekor kırıyor. Siz bunlara dayanan yeni ekonomi modeli çok başarılı bir şekilde sürüyor diye anlatıyorsunuz. Doğru değil bu, halkı kandırıyorsunuz. Rakamlar ortada ya da sizi kandırıyorlar size yanlış bilgi veriyorlar. Yeni ekonomi modeli çökeli epey oldu, işlemiyor. Büyüme dediğiniz de bir hikayeye döndü. Kimin için büyüdüğü ortada. İşçi, emekçi, emekli ve orta gelir kuşağında olanlar için, düşük gelirliler için bir büyüme yok ortada. TÜRK-İŞ yeni açıkladı. 4 kişilik ailenin açlık sınırı 7 bin 425 lira, asgari ücretin üstüne çıktı. 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı 24 bin 185 lira TÜRK-İŞ'e göre. 4 tane tane asgari ücretle yoksulluk sınırına ulaşamıyorsunuz. Şimdi böyle bir durum söz konusu. 10 milyonun üzerinde asgari ücretli var. 10 milyon emekli ve işsizle birlikte Türkiye’de 30 milyonun üzerinde insan bugün açlıkla mücadele ediyor. Hangi büyümeden bahsediyorsunuz, hangi istihdam artışından bahsediyorsunuz? Bunların hepsi ama hepsi güzel bir masal. Seçim dönemine girdiğimiz için bu masalı anlatıyorsunuz. Bu konudaki verilere ve halkın sofrasındaki duruma, çarşı pazara gittiğinde karşı karşıya kaldığı felakete bakarak ekonomiyi değerlendirmeye devam edeceğiz, sizin masallarınızı dinleyerek değil. 

Türkiye en çok otoriterleşen 5 ülkeden biri

Masallar sadece ekonomide olmuyor, demokraside de var. Dünya genelinde en kapsamlı ve ayrıntılı demokrasi ölçümünü yapan V-DEM Enstitüsü var. İsveç Göteborg ve Notre Dame Üniversitesi’nin 200’den fazla ülkeyi kapsayan son araştırma raporu yayımlandı. Diyor ki 2022 raporunda "Türkiye, en çok otoriterleşen 5 ülkeden biri olmuştur demokrasi alanında". "Dünya demokrasi liginde Türkiye Ruanda ve Bangladeş gibi ülkelerin gerisine düşürerek son 10 yılda en fazla anti demokratik duruma düşen ülkelerin arasında yer almıştır. 179 ülke arasında ancak 147’nci olabilmiştir" diyor Türkiye ile ilgili tespitinde. "Türkiye’de kutuplaşma AKP’nin 2002'de seçilmesiyle başladı ve kutuplaşma demokrasiye karşı stratejik bir araç olarak kullanıldı. Kutuplaşma toksik hale geldiğinde farklı kamplar birbirlerini kendi yaşam tarzlarına ya da ülkelerinin varoluşuna karşı bir tehdit olarak algılamaya başlarlar” diyor. 

Prompterdan kafasını uzaklaştırdı mı zehirli cümleler ağzından dökülüyor

Türkiye’de toksik yani zehirli bir kutuplaşma olduğundan bahsediyor. Türkiye’de demokrasiye ilişkin alt açılımlar yapıldığı zaman, müzakereci demokrasiler sıralamasında Myanmar ve Sudan gibi ülkelerin bile gerisinde kalınıyor. Bu kutuplaşmayı kim yarattı? AKP iktidarı ve onun genel başkanı Tayyip Erdoğan. Şimdi bu kutuplaşmayı yaratmış ve körükleyen bir kişi olarak "Türkiye Yüzyılı" toplantısında pembe bir tablo çizdi. İnanılır gibi değil sanki bir rüya aleminde! Halkın da rüya aleminde olmasını istiyor. Böyle bir şey var mı? Prompterın camından bal damlıyor ama prompterdan kafasını uzaklaştırıp konuşmaya başladı mı Türkiye’deki muhalefet partileri hakkında zehirli cümleler teker teker ağzından dökülmeye başlıyor. 

Önce tek adam tahakkümüne son verin

"Kimlik siyaseti yerine birlik siyaseti" dedi. Olur, tabii ki öyle olmalı. Ama bütün kimlikleri ve kültürleri eşit ve özgür kıldığınız zaman olur bu. Saygın kıldığınız zaman olur. Siz bunu yapmıyorsunuz. "Kutuplaştırma yerine bütünleştirme" dedi. Çok güzel ama kutuplaştırma yerine bütünleştirme ancak herkesin birbirine saygı duymasıyla, demokratik siyasetin ve politik kültürün geliştirilmesiyle olur. Bunu yapmıyorsunuz. "Tahakküm yerine özgürlük siyaseti" dedi. Bravo, çok güzel! Önce yasama, sonra yargı üzerindeki tahakküme son verin. Ülkedeki bütün bağımsız olması gereken kurumlar üzerindeki tahakküme son verin. Tek adam tahakkümüne son verin. Elbette ki tahakküm yerine özgürlük siyaseti doğru bir iş olur. Ancak bu ucuz bir makyaj ve bu ucuz makyaj kısa zamanda döküldü. Yani siz konuşmayı bitirdiniz bu makyaj dökülmeye başladı. Sizin aslında Türkiye Yüzyılı dediğiniz maalesef daha fazla nasıl otoriter olabiliriz, daha fazla yetkiyi nasıl tek kişide toplarız arayışıdır. Bundan uzaklaşmadığınız sürece de Türkiye Yüzyılı dediğiniz şey demokrasi yüzyılı olmaz, demokratik cumhuriyetin inşa edildiği bir yüzyıl olmaz. Toplumu çoklu krizlerle, yasaklarla, baskı ve sefaletle baş başa bıraktınız. Şimdi de şefkati, barışı, birliği ve özgürlüğü hatırlıyorsunuz öyle mi? Sanki muhalefettesiniz de iktidara gelmeye çalışıyorsunuz öyle mi? Bunlar inandırıcı değil hiçbir şekilde ve bu inandırıcılığı da kolay kolay kazanamayacaksınız. 

Anayasa değişikliğinde bütün kimlikler, kültürler ve inançlar eşit olsun

Bugün grup toplantısında AKP Genel Başkanı, 2 maddelik bir anayasa değişikliği ile ilgili hazırlıkların son aşamaya geldiğini ve Meclis'e yakın zamanda getireceklerini söyledi. Bu tartışma ilk başladığı zaman pozisyonumuzu açıkladık ve bugün de henüz metni görmediğimiz için tutumumuzu sürdürüyoruz. Bizim başörtüsü ile ilgili yasaklayıcı herhangi bir hüküm varsa kaldırılmasına hiçbir itirazımız yok. Geçmişte de olmadı bugün de olmaz. Dolayısıyla eğer bunu bir yasa değişikliği ile değil de anayasa değişikliği ile yapmak istiyorsanız, her türlü inancın, kültürün, kimliğin ve anadilin eşit kabul göreceği kuvvetli ifadeleri Anayasaya yazmak zorundasınız. Aksi takdirde eksik olur. Eksik olan şey de toplumu tatmin etmez. Bugün toplumda ayrımcılık hissettiğini söyleyen kim varsa, ister inanç grubu olsun ister etnik kimliğe sahip olsun, hepsinin rahatlaması ve tatmin olabilmesi için tam bir eşitlik ilkesi üzerinde çalışmak gerekir. Bu olmadığı müddetçe yapılan iş inandırıcı olmaz. Yani bütün kimlikler, kültürler ve inançlar eşit olsun. Devlet onların kendilerini gerçekleştirmesini sağlasın, bununla yükümlü olsun. Yaklaşımımız budur. Eşitlik meselesini çok önemsediğimizi vurgulamış olalım.

Bir aileden söz ediyorsak da kadın ve erkeğin eşit olduğu bir kurumdan söz etmemiz gerekir. Bunun açıkça ifade edilmesi ve vurgulanması gerekir. Bütün bunlar yapılmadan siyasi manevra için anayasa teklifi getiriyoruz demenin inandırıcı olmadığını bir kez daha vurgulayalım. İnandırıcı olunması için birincisi kadın erkek eşitliği üzerinden yükselmeli, ikincisi de bütün farklı kimliklerin, kültürlerin, anadillerin eşitliği ve özgürlüğü üzerinden, karşılıklı saygısı üzerinden yükselen değişikliklere ihtiyaç vardır. 

2 Kasım 2022