Oluç: AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan itirafta bulunuyor

Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç, TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek güncel gelişmeleri değerlendirdi. Oluç şöyle konuştu:

Dün Genel Kurul’da epey detaylı bir şekilde tartıştık ve önümüzdeki günlerde de tartışmaya devam edeceğiz. Geçmiş dönem MYK üyelerimizin tutuklanmasına sebep olan 6-8 Ekim Kobanî protestoları meselesi. Hatırlarsanız, bu konu gündeme geldiğinde de bu kararın hukuki değil siyasi bir karar olduğunu söylemiştik. 

'Neden 6 yıl beklediniz' sorusu meşru ve haklı bir sorudur

Neden 6 yıl beklediniz? sorusunu bugün herkes soruyor. Toplumda herkes bu soruyu soruyor. 5-6 yıl neden beklediniz de, bugün gündeme getirdiniz? sorusunu herkes soruyor. Çünkü o günlerde 43 ölüm yaşanmış, neden bu kadar yıl beklendi de, şimdi gündeme getirildi sorusu çok haklı ve meşru bir sorudur. 

AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan itirafta bulunuyor

Bugün AKP Grup Başkanvekili Sayın Cahit Özkan demiş ki, hukukçudur kendisi üstelik, ilginç bir hukukçu, ‘‘... Bazen öylesine delilleri karartılmış vakalarla karşı karşıya kalırsınız ki, bunların faillerine ulaşamayabilirsiniz. Turgut Özal'a düzenlenen hain suikastın failleri hala bulunamadı.’’ Özkan’ın, ‘‘Turgut Özal’a düzenlenen hain suikast’’ dediği olayın faili Kartal Demirağ, 5 dakika içinde orada derdest edildi. Kendisi bunu hatırlamamış olabilir. Fakat esas mesele başka.

Cahit Özkan, bu verdiği örnekle bir gerçeği itiraf etmiş. İyi oluyor böyle konuşmalar, Cahit Özkan’dan daha çok böyle açıklama bekliyoruz. Neyi itiraf etmiş? Turgut Özal'a düzenlenmiş olan suikastın faili yakalandı, ama o suikastın arkasındaki karanlık güçler, azmettirmiş olanlar, organize etmiş olanlar yakalanmadı. Neden? Çünkü onlar derin devlet içinde odaklanmışlardı. O suikastın verdiği bir mesaj vardı iktidara ve Turgut Özal'a. İşte o güçler açığa çıkartılmadı. Biz de zaten tam olarak bunu söylüyoruz. Onun itirafını anlatıyoruz. Dün de Genel Kurul’da bunu anlattık. 

Efkan Ala’nın 'kontrol edilemeyen güçler' dediği güçler kimlerdir?

6-8 Ekim Kobanî protestolarını kana bulayan, ortalığı yakıp yıkan provokatörler kimlerdi? diye sorduk. 43 ölüm oldu 8 Ekim'e kadar. Bu 43 ölümün failleri hakkında neden tek bir dava açıldı? Yasin Börü davası. Neden onun dışında yargı harekete geçmedi? diye sorduk. O kontrol edilemeyen güçler, o dönemin İçişleri Bakanı sayın Efkan Ala'nın ‘‘kontrol edilemeyen güçler var’’ dediği güçler kimlerdi? diye sorduk. Şunu da ilave ettik; bunlar acaba sizin devlete yerleştirdiğiniz kişiler mi? diye sorduk. Acaba bunlar çeşitli istihbarat örgütleri miydi?  diye sorduk. Sadece ulusal değil aynı zamanda uluslararası istihbarat örgütlerini de kast ederek sorduk, ki o dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala da kendi yaptığı konuşmalarda buna işaret etmişti. Yani Cahit Özkan, işin arka planını hala ortaya çıkaramadık diyor. İşin arka planında kimler olduğunu biz de biliyoruz, onlar da biliyor. 

Bu siyasi karar iktidarın çeşitli odakları tarafından alınmıştır

Bu soruşturmayı 6 yıldır bekletmiş olmalarının nedeni delil toplamak değildir. Bu soruşturma hukuki nedenlerle gündeme getirilmemiştir. Bu soruşturma tamamen siyasi nedenlerle gündeme getirilmiştir. Siyasi bir karardır bu karar ve iktidarın çeşitli odakları tarafından alınmıştır. Tekrarlıyoruz, o zaman çözüm sürecini bozmak, akamete uğratmak için, Türkiye’ye barış gelmesini ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünü engellemek için provokasyonu yapanlar kimlerdiyse, bugün bu siyasi kararı vermiş olanlar aynı odağın ve anlayışın temsilcileridir. Bu konuyu tartışmaya devam edeceğiz. Bu tür itirafların iktidar kanadından gelmesi bizleri sevindiriyor. 

Bu iktidar sayesinde Türkiye AB’ye üyelik şansını kaybediyor

İkinci değinmek istediğim konu, AB Gerileme Raporu. Biliyorsunuz, AB Komisyonu, genişleme çerçevesinde ilerleme raporları açıklar. Türkiye ile ilgili bu sefer gerileme raporu açıklandı. Dedi ki AB Komisyonu bu açıkladığı gerileme raporunda; gerekli reformlar, demokrasi, temel haklar, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, ifade ve basın  özgürlüğü gibi alanlarda Türkiye geri adım atıyor. 

AB ile Türkiye ilişkileri her gün daha kötüye gidiyor. Yani üyelik şansı gittikçe azalıyor,  buharlaşıyor. Bu iktidarın sayesinde, bu iktidarın insan hakları uygulamaları sayesinde, iç ve dış politika uygulamaları sayesinde. AB’nin gerileme raporu olarak ortaya çıkan bu raporda işaret edilen temel vurgular nedir?

OHAL bitti, ama demokrasi ve temel hakları ciddi şekilde etkilemeyi sürdürmektedir. Bu rapor diyor ki, yasama, yürütme ve yargı arasında etkili, sağlıklı bir güçler ayrılığı sağlanmıyor. Tüm yetkiler tek kişide, başkanlık düzeyinde toplanıyor diyor. Bu rapor diyor ki, demokratik seçimle belirlenen 47 HDP’li belediye başkanının yerine merkezi hükümet tarafından kayyımların atanması yerel seçimlerdeki demokratik süreçleri sorgulanır hale getirir diyor. Yerel demokrasiye ciddi zarar veriyor diyor kayyımlar meselesi. 

AB’ye demokrasi kapısından girebilirsiniz, Doğu Akdeniz kapısından değil

Bu rapor diyor ki, Osman Kavala’nın salıverilmesine ilişkin kararın uygulanmaması ciddi zarar veriyor. Yargı bağımsızlığı yoktur diye ciddi endişeler belirtiyor. İnsan hakları konusunda kötüye gidiş devam etmektedir diyor. Gazeteciler, yazarlar, avukatlar, akademisyen, insan hakları savunucuları, eleştirel seslere, yani toplumsal ve siyasal seslere uygulanan büyük çaplı kısıtlamalar bu özgürlüklerin kullanılmasını olumsuz etkilemektedir diyor. İşkence ve kötü muamele uygulamaları rapor ediliyor diyor. İfade özgürlüğü alanında ciddi gerileme devam ediyor diyor. Türkiye’nin dış politikası ortak güvenlik politikası kapsamındaki AB öncelikleriyle gittikçe daha fazla zıt düşmektedir diyor bu rapor. Uzun bir rapor, ama bir gerileme raporu. İktidara bir kez daha söyleyelim. AB’ye demokrasi kapısından girebilirsiniz Doğu Akdeniz’den değil. Bunu anladınız, ama anladığınızı itiraf etmeniz uzun sürecek. 

Sosyal medya mecraları kullanılmaz hale getiriliyor

AB raporundan bahsederken bir konuya daha değinmek istiyorum. Birkaç gündür uluslararası medyada ve sosyal medyada yer alan haberlere göre facebook Türkiye’ye temsilci göndermeme kararında. Muhtemelen bunun arkasından twitter ve diğer sosyal medya mecralarını da buraya gelmekten uzaklaştıracaksınız. Bunun sonunda sosyal medya mecraları kullanılamaz hale gelecek. Türkiye’de toplumsal ve siyasal muhalefetin sesini yükselttiği,  önemli haberlerin ortaya çıktığı sosyal medya mecralarını kullanılmaz hale getireceksiniz diyorduk. Temel eleştirimiz buydu ve bu eleştiriler doğrultusunda gelişmeler oluyor, eğer haber doğruysa. Bu son derece vahimdir, çünkü onlar biliyor gelirlerse başlarına ne geleceğini.

Sosyal medya mecraları, paylaşımların hukuksuzca kaldırılması baskısından çekiniyorlar 

Onlar sadece cezalardan değil, paylaşımların hukuksuzca kaldırılması baskısından çekindikleri için de bu adımı atıyorlar. Bu vahim bir durumdur. Sosyal medya mecralarını kullanan herkese, toplumun bütün kesimlerine bir kez daha çağrı yapıyoruz: Bu konuda hassas davranın. İktidarın sizi sosyal medya mecralarını kullanmaktan alıkoymak, sosyal medya mecralarının Türkiye’de işlemesinden uzaklaştırmak için attığı adımların farkına varın ve iktidardan hesabını mutlaka sorun. 

TÜİK’in açıkladığı rakamlar hormonlu, sahte veriler

Enflasyon verileri açıklandı. Enflasyonun 2020 Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11,75 artış gösterdiği söylendi. Resmi veriler. Bu resmi verilerin, bu hormonlu verilerin gerçeği yansıtmadığını hep söyledik. Bakın endekste kapsanan 418 maddenin 314’ünde artış gerçekleşmiş, ama enflasyonda artış yok doğru dürüst.

Şunu Türkiye’de yaşayan herkes, çarşıya pazara giden herkes biliyor; tüketici biliyor, o malları tezgahlarında satanlar da biliyor. Bugün gerçek hayat pahalılığı yüzde 30-40 arasında değişiyor. Bunu evde yaşayanlara sorun, her gün filesini pazarda doldurmaya gidenlere sorun, çocuklara sorun; onlar bile biliyor. TÜİK’in açıkladığı bu rakamlar hormonlu, sahte veriler.

Bakın iki örnek vereceğim; bu enflasyon paketinde fiyatı en çok artan ve sürekli artışa sahip olan çarliston biberinin etkisi ne kadar biliyor musunuz? Binde 0,4. Bu hazırlanan verilerin ne kadar çarpıtıldığını gösteren önemli bir veri. Patlıcanın etki oranı binde 1,4. Örnekleri artırmak mümkün, ama şunu açık ve net söyleyelim; veriler yanlış, gerçekleri yansıtmıyor. TÜİK’in verilerinin hormonlu veriler olduğu açıktır. 

Halk borçlanıyor, esnaf kepenk kapatıyor

Peki yüzde 11,75 artış doğru ise bunu telafi edecek ücret, maaş artışı yapıyor musunuz? Hayır, onu da yapmıyorsunuz. Halkın borçlanma oranı korkunç düzeyde. Geçen yılın Ağustos ayında 409 milyar lira olan tüketici kredisi borçluluğu, bu yılın Ağustos ayında 657 milyar liraya çıkmış vaziyette. Bir yıllık borçlanma artış oranı yüzde 60 olmuş. Halk korkutucu düzeyde borçlanmış vaziyette. Halk borçlanıyor, esnaf kepenk kapatıyor. 1 Ocak-31 Ağustos arası dönemde 160 bin 209 esnaf kepenk kapatmış durumda. Ekonomide durum son derece vahim, milyarlarca borç yarattılar, bu iktidarın yanlış ekonomi politikalarının sonucu budur. 

Ekonominin pik yaptığı falan yok, dibe doğru gidiyor

TÜİK eski başkanı Birol Aydemir bir açıklama yaptı ve dedi ki, “... Benim de verilere güvenim yok. Bizde istihdam verisi de, enflasyon da, büyüme de şüphelidir”. Durum budur. Yani dolaylı müdahaleden bahsediyor. İnsanlar işsiz kalıyor, bizim işsizlik verilerimiz düşüyor. Şaka gibi. Ekonominin pik yaptığı falan yok, tam tersine dibe doğru gitmeye devam ediyor. Her geçen gün halkımız fakirleşiyor. 

Başvurularımızı niye değerlendirmiyorsunuz RTÜK, elektrikleriniz mi kesildi? 

Daha önce de gündeme getirmiştim, şimdi hatırlatmak için yeniden gündeme getiriyorum. Bakın biz RTÜK’e çok sayıda başvuruda bulunduk. Özellikle iktidarın yandaş medyasının, iktidarın yanında olan medyanın, HDP’nin yöneticileri, vekilleri ve seçmenleri hakkında yaptıkları yalan yayınlar, hakaretler, rencide edici yayınlar, tezvirat hakkında çeşitli başvurularda bulunduk.

Bu başvurulara cevap olarak Temmuz ayında RTÜK dedi ki, “biz sizin başvurularınızı değerlendiriyoruz”. Temmuz ayından bugüne kadar bu değerlendirme sürüyor. Ne hikmetse bu değerlendirme sonuçlanmadı. Şimdi RTÜK Başkanı’na soruyoruz, size değil de Fahrettin Altun’a mı gönderelim bu başvuruları. Ya da Saray’da başka bir yer mi var? Korkuyorsanız bu başvuruları incelemeye, oraya mı gönderelim? Kaçıncı okuma ve izleme işini yapıyorsunuz? Kaç aydır nasıl oldu da bir tanesini bile değerlendiremediniz? Temmuz’dan bu yana bekliyoruz. Elektrikleriniz mi kesildi RTÜK? Niye bizim başvurularımızı değerlendirmiyorsunuz? 

RTÜK yandaş medyaya ceza vermeyerek ‘orantısız cezasızlık’ politikası uyguluyor

Bir de utanmadan açıklama yapıyor RTÜK, ‘‘... Yayın kuruluşları arasında ayrım yapmadan adil bir yaklaşım sergiliyoruz” diyor RTÜK. Siz nasıl ayrım yapmıyorsunuz yayın kuruluşlarına? Siz orantısız cezasızlık politikası uyguluyorsunuz. “Orantısız ceza özlemiyle ayrımcılık yapıldığını iddia edenlere cevap veriyoruz” demişler. Bizim öyle bir iddiamız yok. Biz diyoruz ki, siz orantısız cezasızlık politikası uyguluyorsunuz. Yandaş medyaya hiçbir şekilde ceza vermiyorsunuz. RTÜK’ün bir an önce bu değerlendirmeleri sonuçlandırmasını ve başvurularımıza cevap vermesini istiyoruz.

Kerbela’yı biz unutmadık, siz de unutmayın 

Son söz de İçişleri Bakanı Soylu’ya. 6-8 Ekim Kobanî protestoları soruşturmasıyla ilgili, “niye 6 yıldır beklediniz” diyenlere demiş ki, “Kerbela’yı unuttuk mu?” Evet, biz de Kerbela’yı unutmadık. Bizler 100 yıllardır Yezid zulmüne direnen bir geleneğin temsilcileriyiz. Hakikat aşkıyla yanıyoruz. Ve Kerbela’yı unutmadık. Siz de unutmayın.

2020 Türkiyesi’nde halklara Kerbela’yı yaşatan bu iktidardır. Yavuz hırsız ev sahibini kovarmış havasında bu lafı edeceksiniz. Hem iktidardasınız, hem araştırma yapmayacaksınız, üzerini örteceksiniz, Yasin Börü davası dışında tek bir dava açmayacaksınız, sonra siyasi bir karar verip bu konuyu gündeme getireceksiniz. Siz unutmayın Kerbela’yı, çünkü biz unutmadık, asla unutmayacağız. 

Soru: Bugün TBMM’ye bugün gelecek olan Irak ve Suriye tezkereleri konusunda partinizin tutumu ne olacaktır? 

Irak ve Suriye'deki sorunların çözümü askeri yöntemlerle olmaz

Her sene olduğu gibi bu sene de bizim oyumuz aynı yönde olacak, hayır oyu kullanacağız. Çünkü Irak ve Suriye'deki sorunların çözümünün askeri yöntemlerle olmadığını biliyoruz. Bu tür yöntemlerin uygulanmasının her koşulda hem Irak ve Suriye’de yaşayan halklara yönelik hem de Türkiye’de yaşayan halklara yönelik olumsuz sonuçlar doğurduğunu biliyoruz. O nedenle bir kez daha hayır oyu kullanacağız. 

Soru: Kobanî protestolarıyla ilgili verdiğiniz araştırma önergesi reddedildi. Bundan sonra bu önergeyi verecek misiniz? Bu önerge ne anlama geliyor? 

Kobanî protestolarıyla ilgili önerge vermeye devam edeceğiz, bu işin peşini bırakmayacağız

Biz daha önce de 6-8 Ekim Kobanî protestolarının ve o dönemde yaşanan büyük provokasyonun araştırılması konusunda önergeler verdik ve bunlar her seferinde iktidar tarafından reddedildi. Dün de verdik, yine reddedildi. Biz bu konunun araştırılması için önerge vermeye devam edeceğiz. Bu konuyu tartışmaya devam edeceğiz. Bu konuda  elimizdeki verileri açıklamaya devam edeceğiz. İktidar mensubu olanların, bugün hala Meclis’te milletvekili olanların da, o dönemde yetkili pozisyonda olanların da, bugün  halen yetkili konumda olanların da konuşmaları, gerçekleri açıklamaları konusunda tutumumuzu sürdüreceğiz. Bu işin peşini bırakmayacağız.