Nusaybinde taziye ziyaretinde bulunan Temelli: Türkiye halklarına sesleniyorum, Kürt halkını yalnız bırakmayın

Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli başkanlığındaki heyetimiz, günlerdir savaşın hedefi olan ve 12 sivil yurttaşın hayatını kaybettiği Nusaybin’de incelemelerde bulanarak hayatını kaybedenlerin ailesi ve yaralılarla görüştü. İncelemelerden sonra açıklama yapan Temelli şöyle konuştu: 

Bir ülkede o ülkenin milletvekilleri, seçilmişleri kendi kentine ve kasabasına giremiyor

Sevgili Mardin Belediyesi Eşbaşkanımız Ahmet Türk, Kadın Meclisi Sözcümüz ve Ağrı Milletvekilimiz Dilan Taşdemir, Kocaeli Milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu, Mardin Milletvekillerimiz Pero Dündar ve Ebru Günay, Batman Milletvekilimiz Necdet İpekyüz, Amed vekilimiz Semra Güzel aramızdalar. Bugün nihayet Nusaybin’e gelebildik. Heyetimizin buraya gelmesi engelleniyordu. Düşünebiliyor musunuz bir ülkede o ülkenin milletvekilleri, seçilmişleri kendi kentine, kasabasına giremiyor. Bu aslında başlı başına bir suç, bir anayasa suçu. Bu iktidar o denli acz içinde o denli tükenmiş ki Anayasayı ve yasaları ihlal etmek artık olağan bir hal almış durumda. Her türlü hakkı ve hukuku gasp eden bir iktidar var. Ama bunları bile konuşamayacak kadar çok daha büyük bir sorunumuz var. O sorunumuz savaştır. Bu iktidar savaştan besleniyor. Bu iktidar ancak savaşla ayakta durabiliyor o savaşı da Türkiye ve bölge halklarına dayatmaya devam ediyor. Neden savaş derseniz de bu iktidarın gerçek yüzü açığa çıkıyor. 

Kral çıplaktır; bu iktidar Kürt düşmanıdır

Savaş var çünkü bu iktidar Kürt düşmanıdır, evet Kürtlere düşmandır her ne kadar ara ara çıkıp “Kürtler benim kardeşimdir ben Kürtlere düşmanım değil” dese de her şey bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştır. Kral çıplaktır. Bu iktidar ve bu iktidarın başındaki zat olan AKP Genel Başkanı Kürt düşmanıdır. Kürtlere düşman olmasa bu topraklar tam 5 yıldır bunca acıyı görür mü? Evet çözüm için hiçbir adım atmayan, çözüme dair ne varsa yakıp yıkan bu iktidar Kürt düşmanıdır. Bugün de yaptığı budur. Çünkü Kürt düşmanlığından beslenmekte, savaş politikalarını bu düşmanlık üzerine kurmakta ve böylece yoluna devam edebileceği hissiyle devam etmektedir. 

Bu savaş yüzünden Nusaybin’de 12 can kaybettik

Artık buna son vermeliyiz, bu savaş bitmeli, burada Nusaybin’de bu savaş yüzünden 12 masum insanımızı kaybettik. 12 can kaybettik, onlara Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum. Ama aileleri şunu bilsin ki, bu ölümlerin sebebini araştıracağız. Ölümlerin müsebbiplerinden mutlaka hesap soracağız. Bu acı hepimizin ortak acısıdır. 45-50’ye yakın da yaralımız var, onlara da acil şifa diliyorum. Geçmiş olsun diyorum.

Türkiye’nin işgal girişimi nedeniyle yarım milyon insan yerinden yurdundan oldu

Nusaybin'de 12 insan yaşamından oldu, 45 insan yaralandı ama bütün bölgeye baktığımızda bu savaştan yüzlerce masum insan canından oldu. Binlerce insan yaralandı, şu an resmi rakamlara göre 275 bin insan yerinden yurdundan oldu. 175 bin insan da Afrin’de yerinden yurdundan olmuştu. Türkiye’nin saldırgan dış politikası, savaş ve işgal politikası nedeniyle Afrin’den buraya kadar baktığınızda yarım milyon insan yerinden yurdundan olmuş, binlerce insan hayatını kaybetmiş ya da yaralanmış ya da savaşın mağduru olmuş. Peki neden, neden bu savaş var? Bu savaş var çünkü az önce de söyledim, savaştan beslenen savaştan çıkar hesabı yapan bir iktidar senaryosu var karşımızda.

Türklere, Türkiye halklarına ve bütün insanlara sesleniyorum: Bu yoz milliyetçilikten asla beslenmeyin, Kürt halkını yalnız bırakmayın

O yüzden de savaşa karşı çıkmalıyız. Her vicdan sahibi insan, her adalet arayan insan savaşa karşı çıkmalıdır. Kürt düşmanlığından beslenen, Kürtlere bu savaşı dayatanlar şunu bilsin ki bu savaş tüm halkların hakkını gasp eden, iktidarını ayakta tutabilmek için bütün halkların iradesini yok sayan bir anlayışın sonucudur. Kürt halkını yalnız bırakmayın, bütün Türkiye halklarına sesleniyorum, Türklere sesleniyorum, bütün vatandaşlara sesleniyorum: Bu yoz milliyetçiliğe karşı çıkın, Kürt halkını yalnız bırakmayın, bu düşmanlığa son verin. Bu düşmanlığa son vermek ancak sizin sesinizle mümkündür. Kürt halkının uzun yıllardır sürdürdüğü mücadele bir demokrasi ve bir arada yaşama mücadelesidir. Bu mücadeleye omuz verin. Eğer bugün bu düşmanlığa, bu savaşa son vermek için bir şey yapmazsanız, unutmayın bu savaş hepimizi ve her yeri yakar. Savaş her yere ulaşır, bu faşist iktidar dur durak bilmiyor. Tam 5 yıldır bu adaletsizliği ve bu hukuksuzluğu dayatıyor.

Bir yerde bir tecrit hukuku uygulanıyorsa, o bütün ülkeyi ele geçirir

Bu tecrit hukukudur. Adalet nerede, hukuk nerede, yargı nerede diyorlar. Hep söyledik, bir yerde bir tecrit hukuku uygulanıyorsa, o orada kalmaz, bütün ülkeyi ele geçirir dedik, öyle de oldu. Şimdi her yerde adaletsizlik ve hukuksuzluk var, peki Sayın Abdullah Öcalan ne diyordu. Bütün bu savaşı öngörerek diyordu ki “Savaşı durdurmanın yolu demokratik çözümden, demokratik müzakereden geçer. Herkes bu konuda inisiyatif almalıdır” diyordu. Orta Doğu sosyolojisine, tarihine bütün dinamiklerine bakarak oradan çıkardığı sonuçlarla bir arada yaşamanın yolunu bulmalıyız diyordu. Demokratik ulus seçeneği bunun formülüdür. “Ne Kürtler Türksüz ne Türkler Kürtsüz yapabilir.” 

Abdullah Öcalan “Bırakın bu sorunu 1 haftada çözeyim” dedi

Bir arada yaşayan halklardan bahsediyordu. 1920’ye gönderme yapıyordu, ilk Meclis’e gönderme yapıyordu. 1921 Anayasası’na gönderme yapıyordu, bir çözümün peşinde koşuyordu. “Bırakın 1 haftada bu meseleyi çözeyim” diye bir mesaj yolladı. Sonra ne oldu, o mesajdan bir hafta sonra bu savaş politikalarından beslenen iktidar, tecrit hukukunu her yere dayatan iktidar kalktı 3 büyükşehir belediyemize kayyım atadı. Çünkü bu rejim kayyım rejimidir. Daha sonra Kulp ve Karayazı'ya da kayyım atadı. En son iki gün önce Nusaybin, Hakkari, Yüksekova ve Erciş Belediye Eşbaşkanlarımızı, belediye meclis üyelerimizi gözaltına aldılar. Şimdi gözaltında da yasak getirilmiş. 

Susmayacağız, işte buradayız, her yerde olacağız, her yerde savaşa karşı olan mücadelemizi yükselteceğiz

Dosyaya yasak koymuşlar. Öyle bir hikaye anlatıyorlar ki memlekete, tüm HDP’lileri suçlu göstererek, terörist ilan ederek HDP’ye karşı bir saldırı, düşmanca bir tablo ortaya koyuyorlar. Neden, çünkü HDP’liler bu ülkede savaşa karşıdır. Savaşa karşı olan herkesi suçlayarak, yok sayarak onların sesinin duyulmasını engelleyerek susturabileceklerini sanıyorlar. Susmayacağız, işte buradayız, her yerde olacağız, her yerde savaşa karşı olan mücadelemizi, sesimizi yükselteceğiz. Eğer bu ülkede onurlu bir barışın var olmasını istiyorsak savaşa karşı mücadeleyi büyütmeliyiz. Bütün Türkiye halklarına sesleniyorum: Bugün bu savaşa karşı çıkın. 

Evet bu bir savaştır, bu savaşı durdurun, Türkiye bir an önce Suriye ve Afrin’den çekilsin

Bu savaştır. Çıkıyor “Bu savaştır diyenler suç işliyor” diyor. Ordunun yarısını sınıra getirmiş, ordunun üçte biri Suriye’ye girmiş, tanklar, uçaklar, en modern silahlarla kıyamet kopuyor, o “Bu savaş değil diyor”. Ne diyeceğiz buna, bu savaş değilse savaş nasıl olur? Bu kadar insanın öldüğü bu kadar büyük bir ateşin ortaya çıktığı bir yerde savaş demeyeceğiz de ne diyeceğiz? Evet bu savaştır ve bir an önce bu savaşı durdurun bir an önce Türkiye Suriye ve Afrin’den de çekilsin. Bir an önce Suriye’de siyasi çözümün önü açılsın. 

Kürtlerin olmadığı bir yerde siz hiçbir çözüm çıkaramaz, hiçbir anayasayı da yazamazsınız

Bakın Suriye anayasası ile ilgili yakında görüşmeler başlayacak. O görüşmelerin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesinin sağlıklı yolu o masada SDG’nin de olmasıdır. Eğer bu yoksa o masadan da çözüm çıkmaz. Kürt meselesinin çözümü bir demokrasi meselesinin çözümüdür. Bu meselenin çözümünde Kürtler olmalıdır, Kürtlerin olmadığı bir yerden siz hiçbir çözüm çıkaramazsınız hiçbir anayasayı da yazamazsınız. Suriye’de Hafız Esad döneminden bugüne rejimin hatası buydu, yok sayıyordu Kürtleri, bu bir BAAS aklıdır, İttihatçı aklıdır bu. Bugün Türkiye'de gördüğümüz akılla aynı akıldır. 

“Arap Kemeri yapacağım” diyen bir Esad rejimi bunun çözüm olmadığını yeni idrak ediyor

Ne oldu Suriye 10 yıldır ateşler içinde, 6 milyon Suriyeli yerinden yurdundan edildi, bunun 4 milyonu Türkiye’de. Arap Kemeri yapacağım diye Kürtlere olmadık zulmü yapmış bir Esad rejimi bugün Kürtlerle birlikte bir çözüm aramak zorunda olduğunu yeni yeni idrak ediyor. Hala direniyor hala tam bir çözüme kavuşmuş değil ama eninde sonunda demokratik bir ülke istiyorsanız o ülkede yaşayan bütün halkların ortak iradesi ile yol katedebilirsiniz. Suriye bu çözümü bulmalı, Türkiye buna engel olmamalı, Türkiye bir çözümsüzlük dayatmamalıdır. Bu iktidar Suriye’den elini çekmelidir ama Suriye barışına ve çözümüne katkı sağlayacaksak hep birlikte katkı sağlamalıyız. 

Bu iktidar selefi bir kuşak yaratma peşinde

İkinci bir mesele IŞİD meselesidir. Bu konu önemlidir. Bu konu hafife alınacak bir konu değildir. AKP Genel Başkanı diyor ki abartmayın bu sayıyı. 12 bin IŞİD’li bugün neredeyse serbest kalmıştır. 800’ünün izi kaybedilmiş durumda, nerede oldukları bilinmiyor, aileleri ile beraber 10 binlerce IŞİD’liden bahsediyoruz. İdlib başlı başına bir sorun, tüm bunların çözümü bu güruhun ne olacağına dair bir karar, uluslararası kurumların ortak çalışması ile mümkün olabilir. Yoksa selefi bir kuşak yaratma peşinde olan bu iktidarın IŞİD’lilere göz kırpması bölgeye de Türkiye’ye de yeni bir felaket getirir.

Avrupa’ya çağrı yapıyoruz: Hem IŞİD meselesine, hem Suriye meselesine müdahil olmalısınız

Bu felaketin önüne bir an önce geçmek zorundayız. Buradan Avrupa’ya sesleniyorum. Evet kınama mesajları yayınlanıyor, yetmez kınama mesajları ancak ve ancak sizin gününüzü kurtarır. Bugün bir an önce hem IŞİD meselesine, hem Suriye meselesine müdahil olmalısınız. Bu konuda savaşı dayatan Türkiye iktidarına net sözünüzü söylemelisiniz ve gereken yaptırımları uygulamalısınız. Bu hep birlikte demokrasi ve barış arayışımızdır. Bu konuda kimse çıkar hesapları peşinde olmasın. IŞİD meselesi Türkiye için de çok büyük bir sorundur. 

Esad rejimine de sesleniyoruz: Kuzey Doğu Suriye’yi ciddiye alma zamanıdır

Başta Kürtler olmak üzere Alevi yurttaşlarımız risk altındadır. Bu konuda herkesi duyarlı olmaya çağırıyoruz. Esad rejimine de sesleniyoruz: Artık geçmişin düşmanlıkları ile yol alma zamanı değildir. Artık Kuzey Doğu Suriye’yi ciddiye alma zamanıdır. Ciddi ciddi bu meseleleri Suriye meselesi olarak ele alıp çözüm arama zamanıdır. İktidara bir kez daha sesleniyoruz. Bir an önce Suriye’den çekilin. Bu kayyım rejimine son verin, arkadaşlarımızı görevlerine iade edin, kayyımları bu belediyelerinden bir an önce uzaklaştırın. Ve hatta haklarında soruşturma başlatın. Bunu yapmayan direnen kabinenizi de tekrar gözden geçirin. 

Bu adaletsizliğin, bu yoksulluğun nedeni savaş politikalarıdır

Bu tecrit hukukuna son verin, başta avukatları olmak üzere bir an önce Sayın Öcalan ile görüşmeler başlasın. Bu tecrit sonlanmadan Türkiye bir çok sorununu çözemediği gibi demokratik çözüm konusunda da yol kat edilemiyor. Ama biz biliyoruz bu iktidarın böyle bir niyeti yok. Bu iktidar tükenmiş acze düşmüş. O yüzden de tecrit hukukunu dayatıyor, kayyım rejimini dayatıyor, savaştan başta bir şey ağızlarından çıkmıyor. O zaman ne yapmalı? Türkiye’de emekçilere sesleniyoruz, savaş sizin hakkınızın gaspıdır. Bu zamların, vergilerin nedeni budur, bu adaletsizliğin, bu yoksulluğun nedeni savaş politikalarıdır. Kendileri zengin olsun, kendileri silah satsın, mermi alsın diye bu yoksulluğu size dayatıyor. O yüzden bu yoksulluğa hayır demek için bütün emekçileri, çiftçileri, esnafları savaşa karşı tavır almaya çağırıyoruz.

Her savaş önce kadınları ve çocukları vurur

Bütün anneleri, bütün kadınları savaşa karşı mücadeleye davet ediyoruz. Evlatlarımız ölmesin istiyoruz. Türk annelerini de Kürt annelerini de bu coğrafyada yaşayan bütün anneleri bu iktidarın karşısında savaşa karşı yan yana durmaya çağırıyoruz. Çünkü her savaş önce kadınları çocukları vurur. Evlatlarımızı bizden alır. Bu aslında itibarsız bir dış politikanın bütün ülkeyi sürüklediği yerdir. Bu utancı istemiyoruz. Bu ülkenin haysiyetli, onurlu yurttaşları olarak bu utancı yaşamak istemiyoruz. Bu iktidarın utancıdır, bu utançla birlikte bunlardan kurtulacağız. Bir kez daha yitirdiklerimizden dolayı başsağlığı diliyorum. Acımız büyük uzun süredir büyük acılar yaşıyoruz.

Ama inanıyoruz ki tüm bunlara rağmen bu mücadelemizle hem bu acılara son vereceğiz hem de hak ettiğimiz yaşama o onurlu barışa hep birlikte ulaşacağız. 

16 Ekim 2019