Mültecilerin maruz kaldığı ırkçılığa karşı birlikte mücadele edelim

4 milyonu Türkiye’de olmak üzere dünya genelinde yaşamlarını zor şartlarda sürdüren 70 milyona yakın iç ve dış göç mağduru mültecinin temel haklarına dikkat çekmek amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde, mültecilerin maruz kaldıkları ayrımcı ve ırkçı uygulamalar giderek artmaktadır. 

Başta Suriye’de devam eden iç savaş nedeniyle iç ve dış göç mağdurlarının bir yandan politik pazarlıklara alet edildiklerine tanık olduğumuz bu süreçte özellikle AKP iktidarının askeri müdahaleciliği ve Batı’ya karşı yürüttüğü şantaj politikası dikkate alındığında artan bölgesel krizdeki rolü daha da belirginleşmektedir. 

Suriye’den ülkemize gelen 3,5 milyon sığınmacıya resmi “mülteci” statüsü vermeyerek temel haklardan yararlanmasını engelleyen AKP iktidarı, şeffaf olmayan bir biçimde yurt dışından ve yurt içinden milyarlarca dolarlık bağışların ve finansal yardımların nasıl kullanıldığını, kimlere nasıl aktarıldığını halen açıklamış değildir. Bir yandan kayıt dışı ve ucuz işgücü olarak sömürülen, diğer yandan suça itilen Suriyeli sığınmacıların Türkiye’deki can güvenliğinin giderek risk altına girdiği görülmektedir. AKP iktidarının bilinçli olarak arttırdığı yabancı düşmanlığının sığınmacılara yönelik kolektif şiddete dönüşmesinin sebep olduğu toplumsal kriz karşısında halen bir önleyici tutum alınmış değildir. Kısacası AKP iktidarı, sığınmacılar üzerinden ırkçılığı toplumun geneline empoze etmeyi hedeflemektedir. Bugün sığınmacılara yönelik yürütülen kolektif şiddetin ve ayrımcılığın, yakın tarihimizde olduğu gibi Sünni-Türk dışındaki toplumsal kimliklere de her an yönelebilmesi potansiyeli artmış ve son derece büyük bir risk oluşturmaktadır.

Bununla birlikte, İstanbul’da yenilenen seçimler vesilesiyle iki adayın birlikte çıktığı TV yayınında, AKP’nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Sayın Binali Yıldırım’ın Suriyeli mültecileri Afrin’de olduğu gibi Fırat’ın Doğusunda kalan Kuzey Suriye topraklarına taşınabileceğini ifade etmesi, Suriyeli Kürtlere yönelik yeni bir işgal ve kitlesel göç tehdidini gündeme getirmiştir. AKP İktidarı, Suriye’nin kuzeyini bir yandan mülteciler için toplama kampına dönüştürmeyi hedeflerken, bir yandan da Afrin ve Şehba’da olduğu gibi bölgenin Kürtsüzleştirilmesini planlamakta, yeni bir insani krize kapı aralamaktadır. Halep’ten, Hama’dan, Humus’tan ve dünyanın farklı bölgelerinden “cihat” adı altında savaşmaya gönderilen yabancı çetelerin ve ailelerinin Kürtlerin yoğun olduğu bölgelere taşınarak bölge demografisi planlı biçimde değiştirilmektedir. Bu uygulama başlı başına savaş suçudur. Kürtlerin ve farklı kesimlerin yaşam alanlarının ve mülklerinin yağmalanması da savaş suçu olduğu kadar, insanlığa karşı işlenen suçlar olarak kabul edilmektedir. 

AKP’li adayın itiraf ettiği üzere Suriyeli Kürtlere karşı sürdürülen savaşın yeni aşamasında, Suriyelilerin birbirleri ile savaştırılması amaçlanmaktadır. Türkiye’deki Suriyeli mültecileri de işgalciye dönüştüren bu politika, başta BM olmak üzere uluslararası aktörler tarafından doğru okunmalıdır ve bu yeni iç savaş tehdidine karşı somut önlemler alınmalıdır.

Yeni göç ve mülteci krizlerine zemin hazırlayacak her türlü girişime karşı uluslararası kamuoyunu daha duyarlı davranmaya ve mültecilerin maruz kaldıkları zorlukların üstesinden gelinmesi için uluslararası dayanışmanın daha güçlü hale getirilmesi gerekir. Mültecilere karşı geliştirilen sistematik nefret, ırkçılık ve ayrımcılığa karşı tüm sorumlu kurumları tutarlı ve şeffaf politikalar geliştirmeye çağırıyoruz. 

Gülsüm Ağaoğlu
Göçmen ve Mülteciler Komisyonu Sözcüsü
20 Haziran 2019