Milletvekillerimizden tek soruluk önerge: Türkiye Cumhuriyeti, AİHM kararına uymak zorunda değil midir?

Milletvekillerimiz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nin, önceki dönem Eş Genel Başkanlarımızdan Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karara ilişkin, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. AİHM kararının bağlayıcılığının hatırlatıldığı önergelerde Oktay, Gül ve Çavuşoğlu'na yöneltilen tek soru, “Türkiye Cumhuriyeti, AİHM kararına uymak zorunda değil midir” oldu. Önergelerde şu ifadeler yer aldı:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA

Aşağıda belirtilen soruların Dışişleri Bakanı Mevlüt ÇAVUŞOĞLU / Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat OKTAY / Adalet Bakanı Abdülhamit GÜL tarafından Anayasanın 98. ve TBMM İçtüzüğü’nün 96. ve 99. Maddeleri uyarınca yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 4 Kasım 1950'de İnsan Hakları Bildirisinde bulunan hakları topluca güvence altına almak için Avrupa Konseyi üyelerinin üzerinde anlaştıkları metindir. Avrupa Konseyi’nin bu anlamda ilk adımı 4 Kasım 1950’de Roma’da imzalanan ve 3 Eylül 1953’te yürürlüğe giren ‘İnsan Hakları ve Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (AİHS)’dir. AİHS 59 maddeden ve ek protokollerden oluşur. AİHS ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan çok sivil ve politik hakların korunmasına öncelik vermiş; demokratik rejimlerin devam ettirilmesi açısından gerekli olan asgari hak ve özgürlükleri güvenceye altına almayı hedeflemiştir. Türkiye 18 Mayıs 1954’te sözleşmeyi onaylamış, 28 Ocak 1987’de de bireysel başvuru hakkını tanımıştır. Mahkemenin zorunlu yargı yetkisini ise 28 Ocak 1990’da kabul etmiştir. AİHS, Avrupa Konseyi üyesi 47 devlet tarafından onaylanmıştır. Anayasa’nın, “Milletlerarası antlaşmaları uygun bulma” başlığı altında düzenlenen 90’ıncı maddesine göre, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası anTlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004- 5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü amirdir.
Selahattin Demirtaş, halihazırda tutuklu bulunduğu yargılamaya ilişkin olarak AİHM’e başvurmuştur. Başvuruya dair Büyük Daire kararında; oybirliğiyle, sözleşmenin 35. maddesi 2. fıkrası b bendine ilişkin hükümet ön itirazlarını, AYM’ye başvuru yapılmadığına dair ön itirazı, iç hukuk yollarının tüketilmediğine dair ön itirazı, tazminat talebi için hukuki başvuru olmadığı itirazını; oy çokluğu ile Demirtaş’ın mağdur statüsünde olmadığı ön itirazını reddetmiştir. Oybirliği ile başvuruyu kabul ederken, Sözleşme’nin 10. Maddesi, Sözleşmenin 5/1,3 fıkraları, Ek Protokolün 3. Maddesi, 18. Maddenin 5. Madde ile bağlantılı olarak ihlal edildiğine ve Demirtaş’ın serbest bırakılmasına dair önlemlerin alınmasına karar vermiştir. Büyük Daire kararları ise kesin olup başkaca bir itiraz yolu yoktur. Yine AİHS’in “kararların bağlayıcılığı ve uygulanması” başlıklı 46’ıncı maddesi ise “Yüksek Taraf Devletler, taraf oldukları davalarda Mahkemenin nihai kararlarına uymayı taahhüt ederler. 2. Mahkemenin nihai kararı, kararın uygulanmasını denetleyecek olan Bakanlar Komitesine gönderilir.” hükmü ile bağlayıcılığı ifade etmektedir. AİHM tarafından Demirtaş başvurusuna dair kararın verilmesinin üzerinden 29 gün geçmiş olmasına mukabil henüz tahliye yönünde bir gelişme yaşanmamıştır.

Bu bağlamda

1- Türkiye Cumhuriyeti, AİHM kararına uymak zorunda değil midir?

20 Ocak 2021