Lice Katliam Davasının düşürülmesi Kürtlere karşı suçların aklanmasıdır

Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcülerimizin açıklaması:

Lice Katliam Davasının düşürülmüş olması bir kez daha Kürtlere karşı devlet eliyle işlenen suçlar ve cinayetleri cezasız bırakan politikaların sonucudur.

Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesini bahane eden devlet güçleri 22 Ekim 1993 tarihinde Lice ilçesinde yaşayanlara yönelik tek taraflı bir askeri saldırı başlatmıştır. Bir gün boyunca ateş altına alınan Lice'de aralarında 2 yaşında bir çocuğun da bulunduğu 16 yurttaş katledilmiş, 35 kişi yaralanmış, 402 ev 242 işyeri yakılarak yağmalanmıştır.

Yaklaşık 20 yıldır tozlu raflara bırakılan dosya, Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca raflardan indirilerek bir kısım deliller toplanmış, bir kısım tanıklar dinlenmiştir. Lice'deki katliamın mağdurları ve vekilleri tarafından toplanılması talep edilen deliller toplanmamış, insanlığa karşı suç işleyen sanıkların tutuklanması talebi kabul edilmemiş, yargılama sürüncemede bırakılmıştır.

Yargılama, olayı ve failleri tespit etmekten ziyade katillerin korunması amacına hizmet etmiş; mahkeme sanıkları mağdur, mağdurları sanık olarak gören bir pratik izlemiştir. Katliama karar veren komutanları, askeri ve siyasi failleri, katliama doğrudan katılan diğer failleri görmeyen yargı makamları tek sanık üzerinden davayı sürdürmekte ısrar etmişlerdir.

Dosyada yer alan olay yeri arama ve el koyma tutanakları, bilirkişi raporları ve dönemin kaymakamı başta olmak üzere diğer kamu görevlilerinin müdahale gerektirecek herhangi bir çatışma olmadığına ilişkin beyanları ile mahkeme tarafından dinlenen yüzlerce Liceli yurttaşın insanları öldürüp yaralayan, ev ve işyerlerini yakıp yıkan, yağmalayan kişilerin asker ve polis olduğuna ilişkin tüm beyanlarına rağmen mahkeme sanığı aklamış ve beraat kararı vermiştir.

Temyiz mahkemesinin bozması sonrasında sanık Eşref Hatipoğlu’nun ölmesi üzerine mahkeme davanın düşürülmesine karar vermiştir. Devletin fail olduğu suçların yargılamalarında, beraat ve zaman aşımı kararları ile uygulanan cezasızlık politikası, davaların düşürülmesi ile başka bir boyut kazanmıştır.

İktidarlar değişse bile değişmeyen cezasızlık politikasındaki ısrar Türkiye’nin demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması önündeki en büyük engeldir. Evrensel hukuk normları içinde hareket ederek faillerin cezalandırılması lütuf değil zorunluluktur. Bu sözde yargılamalar ve ardı ardına ortaya çıkan hukuk felaketleri de gösteriyor ki 90’lı yılların karanlığı hiç bitmedi, sadece konsept değiştirdi.

1990’lı yıllardaki etnik ve politik soykırım ürünü ağır insan hakları ihlalleri ile yüzleşilmedikçe ve katliamların failleri etkili bir yargılama ile cezalandırılmadıkça demokratik barışçıl bir düzenin kurulması mümkün olmayacaktır.

İlgili makamlara bir kez daha sesleniyoruz. İnsanlığa karşı suç niteliğinde olan Lice Katliamının tüm failleri üzerindeki siyasi koruma kalkanının kaldırılıp sanıkların yargılanması zorunludur. Yüzleşilmeyen ve cezasız bırakılan her katliam, korunan ve/veya ödüllendirilen her fail ülkeyi ayrı bir karanlığa sürüklemektedir.

Nuray Özdoğan - Serhat Eren
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüleri
22 Haziran 2023