Leyla Güven: Açlık grevini kutsamıyorum ama hiçbir muhalif sesin duyulmadığı bir ortamda benim için bu eylem bağırmak gibidir

Açlık grevindeki Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven'in Özgürüz'e verdiği röportaj:

Tutuklu bulunduğu Diyarbakır cezaevinde başlattığı açlık grevi eylemi 32 gündür devam eden HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, talebi kabul edilmeden eylemini sürdürmekte kararlı olduğunu söyledi.

Diyarbakır cezaevinde tutuklu buluna HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, Öcalan’a yönelik tecrit uygulamasını protesto etmek için 7 Kasım’dan bu yana başlattığı açlık grevi eylemini sürdürüyor. Güven 32  günü geride bırakan açlık grevi eylemi ile amacının Kürt ve Türk halklarının kardeşliğine hizmet etmek olduğunu ifade etti. Açlık grevini kutsal bir eylem olarak görmediğini ifade eden Güven, ancak cezaevi koşullarında sesini duyurmanın başka bir yolu olmadığının altınız çizdi.

Kürt siyasetinin önemli isimlerinden, DTK Eş Başkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven,  31 Ocak tarihinden bu yana tutuklu bulunduğu Diyarbakır cezaevinde 32 gündür sürdürdüğü açlık grevi eylemine ilişkin  #ÖZGÜRÜZ’ün sorularını yanıtladı.

“EYLEMİM TÜRK VE KÜRT HALKININ KARDEŞLİĞİNE DE HİZMET EDİYOR”

Başlattığınız açlık grevi eyleminin Kürtler dışında kalan kesimlere, Türkiye toplumuna mesajı nedir ?

Kapitalist modernist sistemin toplumların ihtiyaçlarını karşılayamadığı gün gibi ortadadır. Kapitalist sistem bırakalım toplumların yaşam ihtiyaçlarına cevap olmayı, toplumsal yaşamın var olan tüm kaynaklarını tüketmektedir.  Bu anlamda ulus devlet gerçekliği hangi ülkede olurda olsun yaşamı sürdürülemez noktaya getirmektedir. Örneğin, dünyanın yarısı açlıkla mücadele ederken diğer yarısı aşırı tüketim nedeniyle obezite ile yüz yüze kalmıştır.  İnsanlık bu anlamda büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Kapitalist sistemin kendisi sorun üreten, çelikileri derinleştiren, dolayısıyla toplumu çözümsüz ve  mutsuz bir noktaya taşıyan bir realiteye sahiptir.

21. yüzyıl da küresel gelişmeler karşısında tüm halklar kendi yönetim modellerini sorguluyor. Tekçi, milliyetçi, dinci, despot iktidarların halklar tarafından kabul görmediği, bu temelde yoğun bir özgürlük ve demokrasi mücadelesinin geliştiğini görmekteyiz. Kuşkusuz bu mücadeleler çok önemlidir ama mücadeleyi kalıcı kılacak olan, mevcut sistemin yerine inşaa edilecek sistemin kendisidir.  Demokratik özgürlükçü bir sistemin inşası günümüzün tüm yaşamsal sorunlarına çözüm olacaktır. Bu gerçeklik en çokta Türkiye toplumu için bir aciliyet arz etmektedir. Türkiye’de Kürt sorunu temel bir sorun olarak görülüyor. Bunun dışında Türkiye’nin yaşadığı çok ciddi bir yönetilme ve sistem sorunu vardır.   Kürt sorununun kalıcı ve demokratik çözümünün Türkiye’nin tüm toplumsal sorunlarına cevap olacağına inanıyoruz. Sayın Öcalan’ın demokratik ulus olarak belirlediği sistem, halkların kendilerini özgürce ve en doğal ihtiyaçları temelinde yöneteceği bir modeldir. Sayın Öcalan’ın çözüm perspektifleri sadece Kürt halkı için değil, tüm Türkiye halkları için hayati bir önem arz ediyor.  Dolayısıyla sayın Öcalan’a sahip çıkmak, üzerinde uygulanan. Ağırlaştırılmış tecrite karşı mücadele etmek Türkiye halkına büyük kazandıracaktır.  Sayın Öcalan, “ Kendi çözümünü geliştiremeyenler her zaman başkalarının çözümüne muhtaçtır” diye belirtiyor.   Ben, sayın Öcalan’ın fikirlerini hayata geçmesi durumunda çatışma ve savaş ortamının ortadan kalkacağına, Türkiye toplumunun rahat bir nefes alacağına inanıyorum.  Yaklaşık, 3 buçuk yıl süren çözüm süreci boyunca bu söylediklerimin nasıl pratikleştiğini gördük.  AKP maalesef bu sürecin sürdürülmesi için gereken cesareti ve çabayı göstermedi. Tam aksine, sorunların çözümünü kendisi için bir tehlike olarak gördü.  AKP şu anda kendi dar çıkarları için iktidardadır.  Dolayısıyla halkların ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir derdi yoktur. Tarihi fırsatlar AKP tarafından bertaraf edilmiştir.  Benim içerisine girdiğim eylem kişisel tercihimdir. Bir seçilmiş olarak tecrit karşısında üzerime düşen sorumluluğu yerine getirmek istedim.  Çünkü sayın Öcalan, milyonların “irademdir” dediği bir şahsiyettir. Yine milyonların, sağlığından ve güvenliğinden endişe duyduğu bir iradedir. Bu anlamda Kürt ve Türk halklarının ortak bir değeridir.

Açlık grevi ile sonuç almanın risk ve zorluklarına rağmen neden böyle bir yolu deniyorsunuz?

“AÇLIK GREVİNİ KUTSAMIYORUM AMA BAŞKA YOL YOK”

Açlık grevine başlamak, bedenini açlığa yatırmak kuşkusuz çok kolay alınan bir karar değildir ve kutsadığımız bir eylem biçimi de değildir.  Ancak bir tutuklu için sesini duyurmanın başka bir yol ve yöntemi de yok diye düşünüyorum. Tozun dumana karıştığı, hiçbir muhalif sesin duyulmadığı bir ortamda bağırmak gibidir adeta benim için bu eylem…

“SESİMİ SADECE CUMHURİYET SAVCILARI DUYDU”

Yaklaşık 10 ay önce dışarıda siyaset yaparkende tecrite dair çok şey söyledim. Fakat sesimi sadece cumhuriyet savcıları duydu. Hemen hemen her ilin savcısı hakkımda soruşturma dosyaları hazırladı. AKP medyası her açıklamamızı suç işleme tarzında servis etti.  Dava dosyalarımın içeriğinde bu haberler ve görüntüler  dışında bir şey yok. Demekki AKP medyasının çalışmaları boşa gitmemiş ve savcılara teslim edilmiş.  Türkiye’de düşünce özgürlüğünden bahsetmek çok gülünç olur.  Dolayısıyla Kürt siyasetçisi olunca içeride ve ya dışarıda olmanızın bir farkı yok. Dışarıda özgür çalışma yürütme ortamı olmadığı için şu anda içeride ya da dışarıda olmanın bir önemi yok.  Tutuklanmak için Kürt olmak, kadın olmak yetiyor.

Cezaevi idaresinin eyleminize ve size yönelik yaklaşımı nasıl ?

“CEZAEVİ İDARESİ OHAL UYGULAMASINI SÜRDÜRÜYOR”

Cezaevlerinde çok ciddi bir yoğunluk var. Politik tutuklu sayısı ülkede bir savaş halinin yaşandığının göstergesidir. Hak ihlalleri inanılır gibi değil. Tutsakların hakları OHAL bahanesi ile ile ellerinden alınmış ve şu anda buna karşın ciddi bir karşı çıkış var.  Yetkililerin bu konuda duyarlı olması gerekiyor, unutmasınlarki, cezaevleri bir ülkenin toplumsal vicdanına seslenir,  eğer politik tutsaklar sükunet içerisinde davranıyorsa bunun kıymeti bilinmelidir. Nam-ı diğer Amed zindanında 45 kadın tutsak iki ayrı koğuşta kalıyoruz. Aramızda çok sayıda çocuklu kadın var. Burada 4 yaşında Önder isimli bir çocuk var, iki kardeşi okula gidiyor ve dışarıda kendisine bakacak kimse olmadığı için annesi ile cezaevinde kalıyor. Bulunduğumuz cezaevinde geçmişten günümüze insanlık dışı uygulamalar yaşanmıştır. Esat Oktay’ın işkencelerinin izlerini her yerde görmeye devam ediyoruz.

Politik tutsaklara yönelik hak gaspları en ileri noktaya çıkartılmış durumda. Bugün OHAL uygulamaları cezaevinde yürürlükte. Cezaevi aramalarına cezaevi savcısı, cezaevinin 1. ve 2. müdürleri, iç güvenlikten sorumlu rütbeli asker ve onlarca gardiyan geliyor. Aramalar saatlerce sürüyor.  Özel eşyalarımız ve ranzalarımız darmadağın ediliyor. Biz itiraz edince de savcı “İyi niyetimizi suistimal etmeyin” diyebiliyor.

Sizin için dışarıda destek eylemleri başladı. Bu durum sizde nasıl bir duyguya yol açıyor ?

“EYLEMİME DESTEK OLAN HERKESE TEŞEKKÜR EDİYORUM”

Aslında sayın Öcalan üzerinde uygulana mutlak tecrite dair yapılan eylemler yeni değil. Başta Avrupa olmak üzere bir çok alanda eylemler yapıldı. Benim eylemim bu konuda zaten duyarlı ve hassas olan kesimleri daha çabuk mobilize etti diyebilirim. Kürtler ve dostları alanlarda ve basından izlediği kadarıyla AKP bu sahiplenmeyi kırmak için her alanda alarma geçmiş durumda.  Son 3 yıldır Kürt halkı ve kurumlarına, siyasetçilerine karşı  geliştirilen her konsept öncesi, kendi deyimleri ile “Yol temizliği” yapıyorlar. Tepki gösterme potansiyeli olan herkesi gözaltına alıyor ve ya tutukluyorlar.  Açlık grevlerinin yapıldığı il, ilçe binaları basılıyor, grevde olan arkadaşlarımız gözaltına alınıyor. AKP dışarıda kimseyi bırakmıyor ama  utanmadan  “Bunlara kimse sahip çıkmıyor” diye açıklama yapıyor. Bu saldırı dalgası yeni değil, halkımız operasyonların mimarı Mehmet Ağar’ın zulmünü bertaraf etti, onun öğrencisi Soylu’nun zulmünüde bertaraf edecektir.

Halkımızın dışarıda ortaya koyduğu çaba gerçekten çok değerli,  DTK,HDP, HDK ve bileşenlerinin bu haklı talep karşısında her kesimi açlık grevi eylemi etrafınca kenetlenmeye davet etmesi çok kıymetlidir. Sayın Öcalan, Kürt ve Türk halklarının kardeşliği için önemli bir imkan ortaya koymuştur. Bu temelde eyleme destek veren herkese selamlarımı gönderiyorum. Gaziantep cezaevinde tek başına açlık grevi eylemi yapan Gülistan Al arkadaşımıza da selamlarımın iletiyorum.

Eyleminizi hangi koşullarda sona erdirmeyi düşünüyorsunuz ?

“TALEBİM KARŞILANMADAN EYLEMİ BİTİRMEYECEĞİM”

Ben, hem sayın Öcalan’a uygulanan tecritin bir insanlık suçu olduğunu, hem de sayın Öcalan’ın Ortadoğu barışı içn önemli bir aktör olduğunu düşünüyorum. Eylemi bu nedenden ötürü başlattım. Ben, sayın Öcalan’ın yasalardan doğan haklarını kullanabilmesi için bu eyleme başladım. Talebim bu anlamda tek ve nettir.

Başta aile ve avukat görüşleri olmak üzere, yaşam hakkı ve özgürlüklerini elde edebilmesi için uygulanan tecritin kaldırılmasın gerekiyor.   Eylemimi talebim kabul edilinceye kadar sürdüreceğim.  Bu konudaki kararlılığımı daha önce de tekrar tekrar dile getirdim.

Röportaj: Sedat Sur

10 Aralık 2018