Kurtulan: Yerel seçimlere doğal müttefiklerimizle hazırlanıyoruz

Grup Başkanvekilimiz Fatma Kurtulan yeni yasama yılına ilişkin TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Açıklamada Kurtulan şu ifadeleri kullandı:

Hakkari milletvekili Leyla Güven arkadaşımızın tutukluluk durumunun son bulması ve Türkiye’nin bu ayıptan kurtulmasını istiyoruz. Ülkemizin içinde bulunduğu bu durum nedeniyle, partimizin demokratik mücadelesini geliştirmek, Meclis’i ne tümüyle mücadelenin merkezine oturtma ne de hiçleştirme tutumu önemli. Partimiz tüm baskılara rağmen 24 Haziran seçimlerini önemsemiş tüm Türkiye’nin dinamikleri içinden gelmiş bir grup ile Meclis’e gelmeyi bilmiştir. Grubumuzun şu anki durumu Türkiye’nin bir minyatürü gibidir. 

Türkiye’nin çok farklı kesimlerinin sesi olan bir grubuz

Grubumuz, tüm Türkiye’nin, çok farklı kesimlerinin sesi olma niteliğindedir. Bunun ana muhalefet partisi rolünü de bize yüklediğinin farkındayız. Diğer muhalefet partilerine baktığımızda yer yer AKP’nin güdümünde olma, koltuk değneği olma rolünü oynadıklarını görüyoruz. Bu durumun, partimizin ana muhalefet olma rolünü açığa çıkardığını görüyoruz. Bunun farkında ve bilincindeyiz, bunu unutmadan demokrasi mücadelemizi bu çatı altında sürdüreceğimizi söylemek isteriz. 

AKP, ekonomik krizin faturasını halka yüklüyor

Ekonomik kriz ile karşı karşıya olduğumuzu söyledik. Partimiz, ekonomik krizin, hepimizin, herkesin, kadınların ve emekçilerin yaşamına değen bir yerde durduğunu görüyor. Paramızın dolar karşısındaki değer kaybı, enflasyonun yüksekliği, kira ve diğer alanlardaki fiyat artışları, yaşamın her alanındaki hayat pahalılığı söz konusu ve ekonomik krizin faturasının AKP eliyle vatandaşa yüklendiğini görüyoruz. Bunu, ülkeyi yönetememe durumu olarak ifade ettik, bir kez daha ifade ediyoruz. Osmanlı dönemindeki Düyun-u Umumiye, şimdi damadın eliyle sürdürülüyor. Geçmişte de günümüzde de damatların eliyle ülkenin sürüklendiği yeri gösteriyor. Bir taraftan ABD’yi düşman ilan etmek, ABD karşıtıymış gibi politikalar yürütmek, bir tarafta da sözleşmenin çerçevesi nedir süresi nedir, kapsamı nedir, maliyeti nedir, bunu kamuoyu paylaşmadan, Türkiye’yi bilinmezliğe sürüklemek...

Meclis’e ilk iş olarak savaş tezkeresi getirecekler

HDP olarak, ülkemizin içinde bulunduğu yönetememe durumunun barış yolunun tıkalı olmasından kaynaklandığını hep söyledik. Ne yazık ki bu yasama yılının ilk gününde de Çarşamba günü savaş tezkeresi ile karşılaşacağız. Türkiye’nin barışa dair, çözüme dair, demokratikleşmeye dair barış projesinin olmadığı görülüyor. Bu, ‘ülkenin beka sorunu var’ diyerek kitlesini yanında, sağında ve solunda tutma çabası ve baskıcı politikaları sürdürme olarak  kendini gösteriyor. Savunma harcamaları ülkemizin belini kıran harcamalar olarak görülebilir. Bu harcamaları krizin tetikleyici gücü olarak görmek mümkün. Bir demokrasi krizi var ülkemizde, bunu hep söyledik. Kuvvetler ayrılığının olmaması, bunun bertaraf edilmesi, yargının iktidarın sopası haline getirilmesi, demokrasiyi darbeleyen bir durumdur. Ağır aksak işleyen 12 Eylül Anayasası bile bugün ihlal ediliyor. Bir darbe girişimi oldu, OHAL oldu, onunla birlikte bir çok alanda hak ihlalleri yaşandı. Ülkemiz şuan bir cezaevine dönüştü. Bu gidişata itiraz eden, “bu durumu kabullenmiyorum, geçit vermek istemiyorum” diyen herkesin cezaevine girdiği bir dönemi yaşıyoruz. 

Türkiye Orta Doğu’da kanlı bir kumar oynuyor

Dış politikada da krizi yaşıyoruz. Özellikle Orta Doğu politikasında Türkiye’nin bir kanlı kumar olduğunu söylemek mümkün. DAİŞ ile girdiği ilişkiler, oradaki Kürt halkının bir sistem kurup halklar ile yaşama talebini baskılamaya yönelik AKP politikası, ülkemizi Orta Doğu krizine sürüklüyor. Dış politika ve Orta Doğu’da bunları yaşarken, Avrupa Birliği özellikle Almanya ile yapılan görüşmelerin yapılması her ne kadar Kopenhag kriterlerine yaklaşımmış gibi görülüyorsa da Kürdü pazarlama, anti demokratik uygulamalara zemin sunma, içinde bulunulan krizi gölgeleme, arayışıdır. Bu görüşmeleri HDP olarak asla, AB uyum yasaları ile yakınlaşma olarak görmüyoruz. Tam tersine ülkemizin içinde bulunduğu krizi büyütmeye yöneliktir.  

Erdoğan’ın Almanya’daki anıt ziyareti riyakarlıktır

Cumhurbaşkanının Almanya’daki anıtı ziyaret etmesi çok tezat bir durum. Cumartesi Annelerine hükümetin yaklaşımını hep birlikte gördük. Evlatlarının kemiklerini yıllardır soluksuzca arayan annelerin bu insani, vicdani talebinin AKP-MHP ortaklığı ile bastırılması, annelerin yerlerde sürüklenmesi kabul edilecek bir durum değil. Bu riyakarlığın bilinmesi ve herkesin bunu haykırması gerekiyor. AKP döneminde de kayıpların olduğunu, insanların gömülme hakkının ellerinden alındığını biliyoruz. Sur’da ve Cizre’de bodrumlarda hala evlatlarının kemiklerine ulaşmayan anneler var. Bunu ele aldığımızda Erdoğan’ın Berlin’deki anıt ziyareti riyakarlıktan öte bir şey değildir.

Türkiye’nin güçlendirilmiş bir parlamenter sistem ve demokratik anayasaya ihtiyacı var

Türkiye’nin güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme kesinlikle ihtiyacı var. Her ne kadar yeni hükümet sistemine dayalı kanun yapım süreçleri ve Meclis'in işlevinin olmadığı argümanı güçlenmiş olsa da Meclis'in demokrasinin geliştirilme yeri olduğunu görmek durumundayız. Tam da Erdoğan’ın yaratmak istediği bu algıya karşı  mücadelemizi yükseltmek zorundayız. Demokrasi mücadelesini bütün grubumuzla birlikte güçlendirme, sokağın sesini talebi ve önceliklerini bize oy veren halkın mücadelesini ve önceliklerini de buraya taşıma kararlılığı içinde olduğumuzu söylemek isterim. Yapılması gereken güçlendirilmiş parlamenter sistem ve demokratik anayasadır, bu ülkenin en acil ihtiyacıdır. Meclis, herkesi kapsayan bir demokratik anayasayı hedeflemelidir. Kuvvetler ayrılığını tesis edilmeli ve yargı bağımlılıktan kurtarmalıdır. Bir an önce haksız yere cezaevinde tutulan seçilmişlerimiz başta olmak üzere muhalif tutuklular serbest bırakılmalıdır. 

FETÖ’cü savcılar kaçtı ama AKP onların iddianameleriyle ceza kesiyor

FETÖ savcıları kaçarken, adeta AKP’ye şunu söylediler: “Biz kaçıyoruz iddianamelerimiz size teslimdir.”  Onlarda bu iddianamelere bağlı olarak ceza vermeye devam ediyorlar. 

Bu baş aşağı gidişin tecritle başladığını görüyoruz

Barış yolunun yeniden tesis edilmesi gerekiyor. İmralı görüşmelerinin kesilmesi ve tecrit ile birlikte bu baş aşağı gidişin başladığını görüyoruz. Nasıl ki orada tecrit katmerleşti, abluka ile birlikte avukat ve aile görüşleri engellendi ve nasıl ki İmralı’nın sesi kısıldı, işte herkesin sesi kısıldı. AKP şimdi kendisi dışında herkesin sesini kısıyor. Savaş politikalarını terk etmek lazım. Barış ve demokrasiye dair adımları hep birlikte buradan tesis etmek için mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor. 

Krizlerin nedeni savaş politikalarıdır

Ekonomik krizin de mülteci krizi, insanlık krizi, demokrasi krizi ve birçok krizin de nedeni savaş politikalarıdır. Yeni dönemde savaş tezkeresi yerine demokrasi paketi ile, insanların önüne çıkmamız lazım. 

Doğal müttefikimiz halktır, toplumsal kesimlerdir

Soru: CHP Genel Başkanı yerel seçimlerde hem HDP hem de İyi Parti ile ittifaka gidilebileceğini söylemişti.  

Biz şunu söylemiştik yerel seçimlere dair. Kayyum atanan bütün belediyelerimizi öncekinden daha güçlü bir şekilde halka teslim etmeyi hedefleyen ve az bir fark ile kaybettiğimiz belediyeleri nasıl kazanacağımıza yönelik perspektif ile hazırlanacağız. Doğru ittifaklar ve güçlü adaylarla yerel seçimlere hazırlanacağımızı ifade ettik. Tüm demokrasi güçleri ile yaptığımız bir dizi toplantıda şunu söyledik ve şu sonuca vardık. Yerel halkımız, örgütlerimiz, tüm demokrasi güçleri, temel olarak kadın örgütleri bizim doğal müttefiklerimiz ve ortaklarımızdır. Dolayısıyla yapacağımız tartışmalar sonucu, doğru adaylar ve doğru ittifaklarla yerel seçimlere yükleneceğimizi söylemek isterim. 

1 Ekim 2018