Kurtulan: O kadar tutukladılar ki aday bulamayacağımızı sanıyorlardı, yanıldılar

Grup Başkanvekilimiz Fatma Kurtulan, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kurtulan, şöyle konuştu:

Bu toplantımızda da, her toplantımızda olduğu gibi gündemin ilk sırasına Leyla Güven'in durumunu alıyoruz. Leyla Güven bugün açlık grevinin 103. gününde. Açlık grevinin yayılacağını söylemiştik. Öyle de gelişiyor. Sebahat Tuncel ve Selma Irmak 35. gününde. Cezaevlerinde 65 gündür açlık grevleri devam ediyor. Cezaevlerinde 301 kişi açlık grevinde. Erbil Temsilcimiz Nasır Yağız 90. gününde. Strazburg'da da devam ediyor açlık grevleri. Yayılarak aynı taleple açlık grevleri büyüyor. Leyla Güven başlarken söyledi, biz de bunu dile getirdik. Leyla Güven de diğer tutuklular da Türkiye’nin yasalarının işlemesini talep ediyor. İmralı'daki ağır tecridin kaldırılmasını talep ediyorlar. Bu yasal bir talep, imkansız değil. Hükümetin yapması gereken bir durum tutuklular ve bir milletvekilinin omuzlarına yüklenmiş durumda. Bu talep kötü sonuçlar olmadan karşılanmalıdır. Bir an önce hayata geçirilmelidir. Çünkü artık istenmeyen sonuçlara yaklaşıyoruz. Herkes bu konuda elinden geleni yapmalıdır. 

İstinaf mahkemeleri hükümetin siyasi ihtiyaçları doğrultusunda kararlar verdi 

Bu hafta Meclis Genel Kurulu Cumartesi de dahil olmak üzere mesai yapacak gibi görünüyor. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair bir teklif komisyonda görüşüldü. Yargı belki de Türkiye’nin en sorunlu alanı olarak karşımızda duruyor. Her daim sorunluydu ama içinde bulunduğumuz süreçte sorunlu hal katlanarak devam ediyor. İstinaf mahkemelerine yönelik 3 yılda 3’üncü değişiklik bu. Bu mahkemeler aracılığıyla milletvekillerimizin vekillikleri düşürüldü. İstinaf mahkemeleri bu konuda aktif rol aldılar ve hükümetin siyasi ihtiyaçları doğrultusunda kararlar verdiler. Bunun en bariz örneğini Selahattin Demirtaş ile ilgili AİHM kararında gördük. Cumhurbaşkanı, AİHM kararından hemen sonra “Kararı tanımayız, işi bitiririz” demişti. Sayın Demirtaş, kendisi ve Sırrı Süreyya Önder hakkındaki 4 yıl 8 aylık cezanın bir an önce onanması için öne alındığını ve mahkemenin siyasi bir baskıya maruz kaldığını söylemişti. Bu beyandan tam 6 gün sonra dosya hızlıca öne alındı ve bu arkadaşlarımızın davaları onandı. Zaten Selahattin Demirtaş tutukluydu. Sayın Sırrı Süreyya Önder de bu onamadan sonra cezaevine girdi.

AKP'nin yargıda kadrolaşması tamamlandı

Bu düzenlemede hakim ve savcı adayları için daha önce kaldırılan 70 sınav barajının yeniden düzenlendiğini görüyoruz. Buradan da şunu anlıyoruz. Demek ki AKP'nin bu alandaki kadrolaşma ihtiyacı tamamlanmış. Yargıyı tümüyle denetim altına alma, tahakküm oluşturma süreci tamamlanmış. 

Üniversitelerin adının değişmesinden ziyade özerkliğine kafa yorsunlar 

Gelecek hafta Meclis'in tartışmayı öngördüğü Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilat Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklif var. Henüz komisyon gündemine gelmedi. Burada da kitap ve dergilerde KDV'nin kaldırılması, tarımsal kredi alacaklarının yapılandırılması, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nin adının Alparslan Türkeş Üniversitesi olarak değiştirilmesi, emeklilere bayramlarda 1000'er lira ikramiye verilmesi gibi düzenlemeler var. Komisyon aşamasında değil henüz bu düzenlemeler ama bu düzenlemeler komisyonda bir virgülüne dahi dokunulmadan geçiriliyor. Bir üniversitenin adının değişmesi seçim yatırımı olarak görülebilir, bir hükümet neden bununla uğraşır? İsminin değişmesinden ziyade üniversitelerin bağımsız, özerk ve parasız olmasına kafa yorsa çok daha faydalı olur. 

Emeklilerin maaşlarında iyileştirme yapılmalı

Emeklilere bayramdan bayrama ikramiye verme önemlidir. Ama bayramdan bayrama ikramiye yerine emeklilerin daha iyi yaşama kavuşması için maaşlarının iyileştirilmesi gerekir.

Yürüyüşümüze izin verilip verilmemesini adamlığı ile ölçen bir bakan karşımızda duruyor

Son zamanlarda partimize dönük İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı tarafından büyük bir saldırı var. Bunun karşılığında da yöneticilerimiz, üyelerimiz tutuklanıyor, gözaltına alınıyor. Bir süredir Leyla Güven’le ilgili etkinliklerimiz büyük bir saldırıya uğruyor. İstanbul'da bir yürüyüşümüze izin verilip verilmemesini yasal dayanaktan ziyade adamlığı ile ölçen bir İçişleri Bakanı profili karşımızda duruyor. 

Bir ilin tüm polisleri, tüm silahları iki milletvekilinin etrafındaydı

Bölge illerinin tüm vekilleri Diyarbakır'da Leyla Güven'in evinin önünde açıklama yapmak istedi ancak bu, çok yoğun bir baskı sarmalı ile durdurulmak istendi. Adeta o kentin bütün güvenlik görevlileri, tüm silahları, tüm zırhlı araçları iki milletvekili etrafında kuşandılar. 

20 günde toplam 180 partilimiz gözaltına alındı

Partimiz her daim kriminalize edilmek isteniyor. Son 20 günde toplam 180 partilimiz gözaltına alındı, bunların bazıları tutuklandı. Şu an bile Ankara Adliyesi’ne de MYK üyelerimiz, il yöneticilerimiz savcılığa çıkarıldı. 

Meclis tarihinde belki de ilk defa yaşanan bir şey de oldu geçen hafta. İlkler her zaman bize nasip oluyor maalesef. Grup toplantımıza katılmak üzere Ankara dışından gelen konuklarımız Ankara girişinde durduruldular. Genel Kurul’da da dile getirdiğimizde hiç kimse bunun anti demokratik olduğunu beyan eden bir açıklama yapmadı. Bu da İçişleri Bakanı marifeti ile gerçekleşen bir durum. 

İçişleri Bakanı'nın adamlığını test etme ihtiyacı doğmuş 

İçişleri Bakanı’nın Eş Genel Başkanlarımıza yönelik söylemleri de sürüyor. Sayın Pervin Buldan'ı daha önce tehdit etmişti. Şimdi de Sayın Temelli’ye saldırısı söz konusu. İçişleri Bakanı, bakanlığının ve adamlığının ölçüsünü HDP'ye küfretmek, saldırmak, baskılamak, gözaltına almakla sınıyor. Kendisi daha önce de AKP için “Ben sizi durdurmazsam adam değilim” demişti, şimdi AKP’nin bir bakanı olarak adamlığını test etme ihtiyacı doğmuş.  

Soylu işkencecilerden, tacizcilerden hesap sormak yerine HDP'ye saldırmakla meşgul 

Van'da 14,16,17 yaşlarında 3 çocuğun işkence görmesi, kafalarının klozete sokulması gene bu İçişleri Bakanı’nın denetiminde olan kurumlarda gerçekleşiyor. Ankara’da başı kapalı bir yurttaşın gözaltına alınırken bir polis tarafından taciz edildiğini de tüm medya işledi. Bu da İçişleri Bakanı’nın alanında gerçekleşen bir olay. Bakan, sorumlulardan hesap sormak yerine HDP'ye saldırmakla meşgul. Xerabê Bava köyünde yaşananlar da hafızalarda. Tüm köylülerin terör bağlantılı oldukları gerekçesiyle gözaltına alınıp yoğun işkenceye maruz kaldıklarını hatırlıyoruz. Yine gürlemişti o zaman İçişleri Bakanı ama bugün o köylüler beraat etti ve bakanlık tazminata mahkum edildi. 

O kadar tutukladılar ki aday bulamayacağımızı sanıyorlardı, yanıldılar

Tüm bunlar seçim yatırımı. Seçim sürecine Türkiye savaşa gider gibi gidiyor. Sürekli kutuplaştırma, baskılama, suçlama durumu oluyor. Aslında şunun şaşkınlığını yaşıyorlar; kayyum atanan tüm yerlerde HDP'nin aday yapacak kimse bulamayacağını düşünüyorlardı. Çünkü çok kişi tutukladılar. Orada çalışacak, aday olacak kimse bulamayacağımızı düşünüyorlardı ki her şeye rağmen HDP ön seçimle adaylarını belirledi. Bugün de YSK'ya teslimini yapacak. Tanıtımlarını yaptı, güçlü beyannamesini kamuoyuyla paylaştı. Bu yüzden bu kadar hırçınlaştılar. 

AKP-MHP ittifakının sona yaklaşmasının hırçınlığıdır

Bu yetmedi, HDP batıda kilit olma pozisyonunu belirleyip, demokrasiden yana olacağını beyan etti. Bu da AKP-MHP ittifakının sona yaklaşmasının hırçınlığıdır, son çırpınışlardır. 

Batıda dengeleri sarsacağız

Her şeye rağmen, yoğun baskılara rağmen partimiz kayyumların olduğu her yerde seçimi en güçlü oranlarla sonuçlandıracak. Batıda da dengeleri sarsacağız. Batıda mutlaka demokrasi güçlerinin, kadınların, emekçilerin daha rahat, daha özgürlükçü, daha demokrat, ranttan uzak belediyelerin inşasında rolümüzü oynayacağız. AKP-MHP ittifakına bu hırçınlıklarına, bu anti demokratik faşizan yaklaşımlarının hepsini bertaraf edeceğiz. 1 Nisan, demokrasi güçlerinin ve Kürtlerin zaferi ile sonuçlanacak bir tarih olacak. 

Seçim sürecini ekonomik krizi gölgeleyerek götürmek istiyor

Tüm bunlarla ve bizimle uğraşırken seçim sürecini ekonomik krizi gölgeleyerek de götürmek istiyorlar. İşsizlik oranı yüzde 12.3. Gerçek işsiz sayısı 7 buçuk milyona dayandı. Aralık ayı sanayi üretimi bir önceki aya göre yüzde 1.4, önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 9.8 azaldı. AKP ülkemizi, sanayiyi, ekonomiyi doğru yönetemiyor. TÜİK verilerine göre de sebze üretici fiyatları sadece Ocak ayında yüzde 32 arttı. Erdoğan çiftçiyi suçluyor ama esas sorumlu Erdoğan hükümeti ve AKP'dir. 

18 Şubat 2019