Krizin yarattığı ekonomik yıkım ve artan yoksulluğun önüne geçilmesine ilişkin araştırma önergemiz

Grup Başkanvekillerimiz Fatma Kurtulan ve Ayhan Bilgen, krizin yarattığı ekonomik yıkım ve toplumda artan yoksulluğun önüne geçilmesi amacıyla TBMM'ye araştırma önergesi verdi.

GENEL GEREKÇE

Türkiye ekonomisinin gün geçtikçe daha da kötüye gitmesi meseleyi içinden çıkılmaz bir hale sokmaktadır. Türkiye halkları her geçen gün artan enflasyon ve rekor seviyelere ulaşmış döviz kuru karşısında yoksullaşmaya devam etmektedir. Hükümetin ranta dayalı iktisadi ilişkileri ve savaş politikaları Türkiye halklarını her geçen gün biraz daha yoksullaştırmaktadır.

Türk lirasının dolar karşısında bu yılın başından bu yana yüzde 60 civarında değer kaybetmesi; cari açığın 57 milyar doları aşması; akaryakıt, ulaşım, köprü, otoyol, otomobil, su, elektrik, telefon, sebze, meyve, muayene ve ilaç zammı olarak vatandaşa yansıtılmıştır.Ağustos ayında gıda fiyatlarında ortalama yüzde 4.77 oranında, yılın ilk 8 ayında ise artış yüzde 25,58’i bulmuştur. Dolardaki artış işten çıkarmaları da beraberinde getirirken, TÜİK’in dar kapsamlı hesaplamasına göre, işsizlik 10,2 ile Haziran ayında tekrar çift haneli rakama ulaşmıştır. Türk-İş'in açıkladığı rakamlara göre, yoksulluk sınırı Ağustos ayında 5 bin 900 TL’ye çıkmıştır. Aynı rakam geçtiğimiz ağustos ayında 4 bin 900 lira olarak tespit edilmişti. DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin raporuna göre ise Ağustos yoksulluk sınırı 6 bin 50 TL’ye ulaşmıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kriz miriz yok, manipülasyon var” açıklamaları yaparken, söz konusu bu veriler dolardaki artışın, toplumun yaşamındaki yarattığı yoksulluğu göstermektedir.  TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verilerine göre tüketici enflasyonu (TÜFE) yüzde 17,90’a, üretici enflasyonu (Yİ-ÜFE) ise yüzde 32,13’e yükselmiştir. Son bir ayda TÜFE yüzde 2.30, Yİ-ÜFE ise yüzde 6,60 oranında artması, yeni zamların göstergesidir. Nitekim doğalgaza yüzde 9 ve elektriğe gelen yüzde 14 zam, krizin faturasının emekçilere çıkartılmak istenmesidir.

Milyonlarca yurttaşın yoksulluk sınırında yaşadığı bir ülke de, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen 30 Ağustos resepsiyonunda verilen lüks ikramlar gündem olmuştur. Kütahya Valisi, makam aracına 100 bin TL’yi bulan lüks harcama yapmaktan ve bunu sosyal medyada paylaşmaktan çekinmemektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “İtibardan tasarruf olmaz” sözleri halen akıllardayken, siyasi iktidar ekonomik krizle birlikte Türkiye toplumundan tasarruf beklemektedir.

Siyasi iktidarın Kürt sorununda çatışma konseptine döndüğü 24 Temmuz 2015 tarihinden önce dolar kuru 2.70 TL seviyesinde işlem görüyorken, dolar kuru aşırı dalgalı kur ile 7 TL’yi aşan seviyelere ulaştı. Demokrasi, hukuk devleti ve özgürlüklerden yana politikalar üretilmesi, ekonomik krizin önüne geçilmesi noktasındaki en önemli adım olduğu göz önünde tutulmalıdır.

Türkiye’nin dış borcu 450 milyar doları aşmış, bir yıl içinde ödemesi gereken tutar ise yaklaşık 180 milyar dolardır. AKP’nin 17 yıllık iktidarı boyunca, ülkeye giriş yapan sıcak paranın, sanayi üretimi ve istihdam yaratan alanlarda kullanılaması yerine, inşaat, enerji ve maden sektörlerinde kullanılması ve kamu-özel işbirliği yöntemiyle planlanan “mega projeler” yoluyla sermayeye verilen hazine garantileri, ülkenin dış borcunu arttırmış ve krizin başat etkeni olmuştur.

Öyle ki borçlarını ödeyemeyen siyasi iktidar adeta ekonomiye kayyım atamış, McKinsey adlı şirketle anlaşma yoluna gitmiştir. Bu anlaşma bir nevi IMF programı anlamına gelirken, vergi adaletsizliğinin devam edeceği, eğitim, sağlık ve sosyal haklarda kısıtlamaya gidileceği, yoksulluk ve işsizliğin artacağı görülmektedir.

Artan yoksulluk karşında hükümet önlem alma yoluna gideceğine, demokratik eylemlere polis ve yargı müdahalesinde bulunmaktadır. 3.havalimanı işçilerinin eylemlerine dönük müdahale bun konudaki en yakın örnektir.

Kürt sorununda demokratik çözümün reddedilmesi ve özellikle Suriye dış politikasında militarist ve yayılmacı politika tercihleri sonucu yapılan savaş harcamaları, ekonomik krizin derinleşmesine sebep olmaktadır. Türkiye halkların yoksulluğa mahkûm edildiği bu süreçte TBMM ortak akılla hareket etmeli ve toplum yararına bir yol haritası çıkarmalıdır. Krizin yarattığı ekonomik yıkım, alım gücündeki düşüş ve toplumda artan yoksulluğun önüne geçilmesi için Meclis Araştırması talep ediyoruz.

2 Ekim 2018