Kobanî Kumpas Davasındaki hukuk dışı uygulamaların tespiti ve hukuka aykırı unsurların araştırılması

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, çoğunluğunu HDP’li siyasetçilerin oluşturduğu 108 kişinin yargılandığı Kobanî Kumpas Davasında yargılama sürecinde yaşanan hukuk dışı uygulamaların tespiti ve hukuka aykırı unsurların genel hukuk düzenine verdiği zararların ortaya çıkarılması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi. İlgili önergede şu ifadeler yer aldı:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Çoğunluğunu HDP’li siyasetçilerin oluşturduğu, 108 kişinin yargılandığı ve kamuoyunda Kobane davası olarak bilinen davada soruşturmanın başlangıç evresinden duruşmaların seyrine kadar tüm aşamalarda bir hukuki yargılamadan ziyade siyasi bir yargılama yapıldığına dair ciddi emareler bulunmaktadır. Özellikle de duruşma periyotlarının savunma hakkını engelleyecek şekilde planlanması ve ara kararlar ile savunma süresinin sınırlanması, hukuk ilkeleri ile bağdaşmayan gelişmelerdir. Yargılama sürecinde yaşanan hukuk dışı uygulamaların tespiti ve hukuka aykırı unsurların genel hukuk düzenine verdiği zararların ortaya çıkarılması amacı ile Anayasa’nın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.  

GEREKÇE

IŞİD tarafından işlenen insanlık suçların kamuoyuna yansıması dünyanın her tarafında büyük endişe doğurmuştur. Özellikle de bu insanlık dışı saldırıların Kobane’ye sirayet etmesi Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken vahim bir hadise olarak kaydedilmiş;  Kobane’de vahşetin sona erdirilmesine, can kayıplarının ve bir toplu katliamın engellenmesine dönük olarak insani yardım koridorunun açılması talepleri ile yurttaşlar anayasal güvence altında olan demokratik protesto hakkı bağlamında 25 Eylül 2014’ten itibaren farkındalık yaratmaya çalışmıştır.

Konuyla ilgili olarak 2014 yılında ilk soruşturma başlatılmış, 2015-2016 yıllarında ifadelerin alınmasının ardından dosyada kayda değer bir gelişme yaşanmamıştır. Zira dosyada dava açılmasını gerektirecek herhangi bir delil yoktur, olması da hukuken mümkün değildir.

Olayların 2014 yılında gerçekleşmesine mukabil, iddianamenin 30 Aralık 2020’de hazırlanıp 7 Ocak 2021’de kabulüyle yargılamalara başlanılması ve soruşturma dosyasında unutulan 2018 tarihli Ankara TEM Şube belgesi bu yargılamanın hukuki değil siyasi saiklerle yürütüldüğünün açık izahı olmuştur. Kuşkusuz bu dosya için İzmir’den gelen savcı Ahmet Altun’un, bu hiç işlem yapılmayan dosyayı yeniden canlandırmış olması da dikkatlerden kaçmaması gereken bir diğer husustur.

Tüm duruşmalar mahkeme heyeti tarafından adil yargılanma hakkını zedeleyecek şekilde yönetilmiştir. Örneğin ilk duruşmada duruşma başlamadan mahkeme heyeti değiştirilmiştir. Duruşma günü salonun kolluk görevlileri ile doldurulmuş avukatlar için ayrılan bölümlerde dahi kolluk oturtulmuş ve avukatlar yer olmadığı bahanesi ile salondan çıkarılmıştır. Yer bulamayan avukatların durumu protesto ederek salondan çıkmasına rağmen duruşma avukatsız bir şekilde devam ettirilmiş, avukatlara söz hakkı verilmemiş, duruşmaya SEGBİS üzerinden katılanların sesleri kısılmıştır. Yargılama devam ederken mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak görevden alınmıştır. Mahkeme başkanının görevden alınmasından sonra hakkında çeşitli iddialar basına yansımış ve geçtiğimiz 23 Mart tarihinde kendilerini "derin devletin ticari istihbarat ayağı" olarak adlandıran 'Atadedeler' suç örgütüne düzenlenen operasyon kapsamında gözaltına alınmıştır.  

İktidar ortaklarının, sözcülerinin ve Yürütme mensuplarının yaptıkları açıklama ve konuşmalarla mahkeme üstünde ağır bir siyasi baskı yarattıkları ve Anayasa’yı çiğnedikleri çok açıktır. Yargılamanın hızla bir sonuca vardırılması amacıyla aralıksız devam ettirilmesi, avukatların neredeyse tüm taleplerinin reddedilmesi, mahkeme başkanının ani bir kararla değiştirilmesi de yargılamanın hukuki yöntemlerle ilerlemediğini gösteren hususlardır.

Mahkeme son duruşmada kurduğu ara karar ile dosyada yargılanan kişilerin savunma hakkını ve buna bağlı olarak adil yargılanma hakkını ortadan kaldıracak kararlar vermiştir. Bu denli ciddi suçlamalar karşısında yargılamayı bir an önce nihayete erdirme amacıyla kişilere savunma için süre kısıtlaması kararı alınmıştır. Mahkeme savunma süresini müdafi dahil bir gün olarak belirleyip yargılanan kişi ya da müdafilerinin belirlenen sıra ve süre koşullarına uygun olarak savunma yapacaklarını bildirmelerine, aksi halde tanık beyanları dinleme aşamasına geçileceğine karar vermiştir. Savunma hakkı adil bir yargılama için olmazsa olmaz bir husus iken bu karar, hem Anayasa’nın 36. Maddesine hem de Türkiye’nin de taraf olduğu AİHS’in 6. Maddesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Bunca ağır isnadın bulunduğu dosyada yargılamanın hızlıca sonlandırılması için savunma hakkını ortadan kaldıracak bir karar alınması, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı gibi yargılamanın, alınan bir talimat doğrultusunda gerçekleştirildiği şüphelerini pekiştirmektedir.

Soruşturmanın uzun bir süre sonra canlandırılması, olaylarla irtibatının kopuk olması, Kobani protestolarında yaşamını yitiren diğer yurttaşlarla ilgili yargı sürecinin başlatılmamış olması, davanın tek hedefinin partimiz ve yöneticilerimiz olması, yargılama esnasında hukuka aykırı uygulamaların dayatılması ile bu dava üzerinden hukuksuzluğun yarattığı/yaratacağı tahribatın yalnızca partimizin değil tüm ülke yurttaşlarının sorunu olduğu açıktır.  Bu davaya ilişkin yargı sürecindeki aksaklıkların ve hukuka aykırılıkların ortaya çıkarılması, parlamentonun sorumluluğundadır.

26 Mayıs 2022