Kobanî Kumpas Davası sürüyor: Bu iddianame IŞİDi savunma iddianamesidir

Önceki dönem Eş Genel Başkanlarımızdan Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanî Davasının 2'nci duruşması 2'nci gününde devam ediyor. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden duruşmayı Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar ile milletvekillerimiz, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır’ın yanı sıra çok sayıda avukat takip ediyor.

Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada ilk sözü Ayla Akat Ata aldı. Akat, özetle şöyle konuştu: “Bu dosyada yaşamını yitirenlerin aileleri de var. Bu dosyanın hakikate hizmet etmesi açısından savunmalarımız önemli. Henüz failler açığa çıkarılmadı, ceza almadılar. Benim de yakın dostum Rosa Kadın Derneğinden Neslihan Çoban bu olaylarda oğlunu kaybetti, yargılanmadı failleri. Bu ailelere başsağlığı diliyorum. Acılarını paylaşıyorum.”

Zazaki savunma yapamadığım için halkımdan özür diliyorum

Anadilinde savunma hakkına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akat, “Ben Kürtçenin Zazaki lehçesi konuşuyorum. Anadilde savunma yapmak isterdim. Ancak bizler asimilasyon politikalarından dolayı savunma yapabilecek kadar anadilimizde kendimizi eğitemedik. Aile koşullarında verilen eğitimle bu mümkün olmadı. Anadili için mücadele etmiş bir milletvekili olarak halkımdan, halkımın her ferdinden özür dileyerek savunmama başlıyorum” dedi.

Bu iktidarı denetlemek mümkün değil, mesela Ruhsar Hanım nasıl soruşturulacak

Bugüne kadar Türkiye’de pek çok kez Anayasa değişikliği yapıldığını ifade eden Ata, “2010 referandumunda yapılan HSK’de yapılan değişikliklerle yargının yapısı değiştirildi. O dönem HSK üyelerinin değiştirilmesi bir kazadır. FETÖcüler sinsice yargıya sızarak yargıyı kirli emelleri için kullandı. 2017’de yapılan değişiklikler de OHAL döneminde yapıldı.” Anayasa değişikliği ile dünyada eşi benzeri görülmemiş Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiğini söyleyen Ata, Cumhurbaşkanından bakanlarına, denetlemenin mümkün olmadığı bir sistem kurulduğunu belirtti. Ata, “Bugün Türkiye’yi lağım kokusu sardı. Bir kadın olarak üzülerek söylüyorum; Ruhsar Hanım’ın yaptığı üzerinden parlamentoda nasıl soruşturma açılacak? Meclis’teki 5’te 3’ün soruşturma için oy kullanması lazım. Böyle bir çoğunluk nasıl oluşturulacak” diye konuştu.

Bu iktidar kendi koyduğu kurallarla yargılanacak  

2010-2017’de yapılan Anayasa değişiklikleri ile yargı üzerinde siyasetin tam tahakkümünün sağlandığını belirten Ata, “Bu iktidar gider bir başka iktidar gelir. Heyetler gider gelir. Bu salonlar dolar boşalır böyle devam ederse. İktidarların temel yanılgısı koydukları kuralların onlar istediğinde uygulanacağını sanmaları. Bu kurallar gidecek gelecek onları da vuracak. Bu iktidar gidecek, bu iktidar kendi koyduğu kurallarla yargılanacak” ifadelerini kullandı.

KCK operasyonları da bu salonlarda görüldü

Uygulanmayan bir anayasa olduğunu ve yargının bağımlı olduğunu belirten Ata, KCK operasyonlarını hatırlatarak, “Bugün burada oturan tüm devlet kurumları resmi ideolojiyi temsil ediyorlar. 2009 KCK operasyonları da bu salonlarda görüldü. Salondakilerin yarısı kadındı. Bugün burada farklı düşünen demokratlar, Kürtler çok sayıda kişi var” dedi.

Akat, mahkeme heyetinin her bir üyesi için reddi hakim talebinde bulundu.

Keşke sözümüzü dinleyecek, barışın kıymetini anlayacak bir muhatap bulabilseydik

Akat’ın ardından söz alan Gültan Kışanak, davanın Türkiye’ye barış, demokrasi, özgürlük, huzur getirmek isteyen partimizi siyaset dışına atma davası olduğunu söyledi ve mahkeme başkanına seslenerek şunları söyledi: “Bize demagoji yapıyorsunuz, ‘mecliste söyleseydiniz’ diye. Biz Meclis’te çok söyledik. Keşke sözümüzü dinleyecek, barışın kıymetini anlayacak bir muhatap bulabilseydik. Biz hala böyle bir muhatap arıyoruz. Bizi yargıya havale eden, tutuklayan, mikrofonumuzu kapatan değil, bize ‘gelin bu ülkenin sorunlarını beraber çözelim’ diyen bir muhatap arıyoruz. Bu olmadığı için Türkiye'nin sorunları kördüğüm oluyor ve biz sizin gibi emir erlerinin kapısına bırakılıyoruz.”

Keşke ölen her bir canı kimin öldürdüğü, kimin demokratik haklarını savunanların arasına  provakatörleri saldığı soruşturulsaydı

6 - 8 Ekim’deki cinayetlerin sorumlularının hala soruşturulmadığını hatırlatan Kışanak, şöyle konuştu: “Keşke 6 - 8 Ekim’de ölen her bir canı kim, neden öldürdü, kim provakatörleri demokratik haklarını savunan insanların arasına saldı bu soruşturulsaydı. Bunu soruşturan bir yargı olsaydı, iş oradaydı burada değil. Bu salonda siyasetçiler var. Bu ülkenin sorunlarına çözüm bulmayı arzulayan, bedel ödemekten geri durmayan siyasetçiler var. Sizin iddianameniz bunu söylüyor. İddianameniz baştan aşağıya konuşmalarımız ve demeçlerimizdir. Bundan ibaret bir iddianameden nasıl sorumluları bulacaksınız?

Kolombiya’dan kokain gelir, marinaya çökülür üzeri örtülür; biri tweet atsa tutuklanır

Mahkeme başkanına seslenen Kışanak, hukuk devleti ile kanun devleti arasındaki farkı güncel örneklerle anlattı: “Hukukçu değilim ama sizin gibi hukuksuzlukla bizi yargılayanlar sayesinde mektepli hukukçu olduk. Sizinle bir hukuk tartışması yapmak istiyorum. Hukuk devleti ile kanun devleti arasındaki farkı biliyor musunuz? Aralarında dağlar kadar fark vardır. Biri otoriter rejimlerin yöntemidir. Egemenlerin koyduğu kuralları mazlumlara uygulanır. Bunun adı kanun devletidir. Egemen kimse kanunu o koyar. ‘Şunu as, bunu kes, bunu hapse at’ der ve buna bir hukuki kılıf budur. Kanun devleti bir toplumu faşizme, orman kanununa teslim eder. Ama hukuk devletinin içinde adalet vardır, insan hakları vardır, vicdan vardır. Biz hukuk devleti arıyoruz. Ağızlarından çıkan her söz kanun. Artık yasamaya da gerek yok. Kararname ile istediklerini yapıyorlar. Yargı yapısal büyük bir kriz içinde. Yargı siyasetin oyuncağı haline gelmiştir. Şunu yap bunu yap. Şunu soruştur bunu soruşturma. Bakın mafya konuşuyor bir soruşturma açılmıyor. Bugün bu ülkede yargı bağımsızlığı en büyük sorun haline geldi. Yolsuzlukların, arsızlıkların, mafyatik ilişkilerin üstü örtülür. Bütün hukuk dışı işlerin, Kolombiya’dan kokain mi gelir, marinanın üzerine mi oturulur. Bunun üzeri örtülür. ama birisi tweet mi attı aç içeriye”.

Yargının içinde bulunduğu durumun utanç verici olduğunu ifade eden Kışanak, “Bundan biz utanıyoruz. En çok da sizin bundan şikayet etmeniz gerekir. Yargı mensuplarının bundan utanması lazım. Bundan kurtulmak için bir çaba içinde olması lazım. Ama bunu görmüyoruz. Burada ilk günden bize güç gösterisi yaptınız. İlk günden taraf olduğunuzu, kimin adına orada oturduğunuzu, ne yapmak istediğinizi o kadar güzel hissettirdiniz ki patronlardan takdir alabilirsiniz”.

İddianamenin dörtte biri PKK tarihi, çok merak ediyorsanız kendiniz okuyun

İddianameye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kışanak, “Adaleti korumak istiyorsanız bu iddianameyi ilk günden reddetmeliydiniz. 3500 sayfa diye hava atıyorsunuz. Ortada iddianame yok. Şimdi oraya müşteki diye yazmışsınız, Milli Savunma Bakanlığı avukatları falan var. Sizi denetlemeye mi geliyorlar, size güvenmiyorlar mı? İddianamenin yarısı böyle. İddianamenin yarısı da PKK tarihi. Çok merak ediyorsanız siz kendiniz okuyun. Onu da çıkart iddianameden dörtte biri kalır. Kalanında da ‘ANF’nin şu gün şu tarihte yayınlanan haberi’ var. Onu da çıkarsan geriye elinizde 15 sayfa kalır. Ondan sonra da bu heyet adalet dağıtacak diyorsunuz.

Biz bu senaryoda aktör olmayacağız, bu iddianameyi size iade edeceğiz

İddianamenin bir kurgu, bir senaryo olduğunu belirten Kışanak, “Siz bu senaryoda bir aktör olmak isteyebilirsiniz ama biz olmayacağız. Biz barışı, demokrasiyi, insan haklarını, kadın haklarını savunmaya devam edeceğiz. Bu iddianameyi size iade edeceğiz”.

Bu iddianame IŞİD'i savunma iddianamesi

"Biz Meclis’te de söylemiştik daha ilk günden itibaren, Suriye’de ilk olaylar başladığından itibaren o dönemin bakanlarıyla saatlerce görüşmeler yaptık. ‘Türkiye oradaki halkları koruyacak bir yerde dursun, biz de onların arkasında duralım’ dedik. Ama gidip IŞİD’in yanında durdular, akladılar. Bu iddianame aynı zamanda IŞİD'i savunma iddianamesi."

Kürt sorununu okuyun, ezberlerinizle hareket etmeyin

Mahkeme başkanına seslenen Kışanak, “Siz gözü kapalı, bu davayı cengaverce savunuyor olabilirsiniz. Tarih boyunca Kürt - Türk ilişkilerini bir okuyun. Allah aşkına yapılmadık ne kaldı? Hangi dönemde bu insanlar barış içinde yaşamış, hangi dönemde devletle karşı karşıya kalmış. Lütfen kendi ezberlerinizle hareket etmeyin. Siz de bu ülkenin geleceğini barışta arayabilmek için biraz okuyun”.

Cumhuriyet tarihinden örneklerle devam eden Kışanak, davayı 49’lar davasına benzetti: “Bu dava 49’lar davasının devamıdır. Tıpkı 49 davası gibi bir davadır. 49’lardan sonra 60 darbesi oluyor. 60 darbesinde Menderes’in idam sehpasına götürülmesinin yanında 485 Kürt’ü Sivas’ta toplama kampına götürüyorlar. Bakıyorlar olacak gibi değil, bunların içinden 50 aydını Türkiye’nin dört bir yanına sürüyorlar. Bu da olmuyor. Bir iki yıl sonra Ankara’ya toplayıp genel bir dava yapmaya karar veriyorlar. Siz de önce bizi Türkiye’nin dört bir yanına sürdünüz, sonra buraya toplayıp ‘onların icabına bakacak bir heyet buluruz’ dediniz, Ankara’ya topladınız. Lütfen bu utanca ortak olmayın”.

İstediğiniz zaman terörist, istediğiniz zaman gerici diye yargılayamazsınız, ben Kürdüm Kürt

Kışanak şöyle devam etti: “Kürtleri yeri geldiğinde gerici diye, yeri geldiğinde terörist diye yargılayamazsınız, ben Kürd’üm Kürt. Bana yeni sıfatlar bulmayın. Ben bir Kürt kadınıyım. Bu sıfatların hepsini bize yakıştıranlara iade ediyorum. Ben insanım, kadınım, Kürdüm. Bunu kabul etseniz, insan haklarını kabul etseniz, kadın haklarını kabul etseniz ve benim Kürt olmaktan kaynaklı kültürel haklarımı kabul etseniz sorun çözülür. Lütfen gerçekler ortaya çıktığında başınızı öne eğeceğiniz bu durumdan kurtulmak için davadan çekilin.

Tıpkı marinaya çöküldüğü gibi Kars Belediyesine çökmek için Ayhan Bilgen’i tutukladınız

Partimizin kuruluş sürecinden de bahseden Kışanak şunları söyledi: “HDP’nin kuruluş sürecinde ben BDP Eş Genel Başkanıydım. HDP kuruluş sürecinde çok çalıştım. Türkiye’de ortak bir demokrasi mücadelesi hattının kurulmasının çok çok önemli olduğunu, gerçek bir demokratik cumhuriyet kurmak için yan yana durmamız gerektiğini savundum. 7 Haziran’da Türkiye’de bir umudun mümkün olduğunu, bu ülkede farklı kimliklerin yan yana durup siyaset yapabileceğini gösterdiler. Ne yazık ki bir siyasi darbe fitili ateşlendi. O gün bugün HDP ile uğraşıyorlar. Arkadaşlarımızı, eşbaşkanlarımızı tutukladınız. Belediye eşbaşkanlarını tutukladınız. Tıpkı marinaya çöküldüğü gibi Kars Belediyesine çökmek için Ayhan Bey’i tutukladınız”.

HDP Türkiye’dir, siz bu davayla Türkiye’yi yargılıyorsunuz

Kışanak, şöyle devam etti: HDP Türkiye’dir. Siz HDP’yi değil Türkiyelileşmeyi yargılıyorsunuz. Diyorsunuz ki ayrımcı olun, kutuplaşın, yan yana durmayın. Dindarla laik yan yana durmasın, Kürt’le Türk yan yana durmasın. Siz Türkiye’yi, Türkiyelileşmeyi yargılıyorsunuz .HDP toplumsal cinsiyet eşitliği bayrağının taşıyıcısıdır. Siz ‘kadınla erkek eşit değildir’ diyorsunuz. Kadınları siyaset dışına itiyorsunuz bu davayla. HDP talancılara karşı ekoloji hareketinin bayraktarlığını yapıyor, siz onu yargılıyorsunuz. Siz HDP’yi siyaset dışına atarak faşizmin önünde hiçbir engel kalmasın istiyorsunuz”.

HDP’ye sahip çıkın, barışa giden yolun son köprülerini de kesip atmalarına izin vermeyin

Reddi hakim talebini ileten Kışanak, sözlerinin sonunda Türkiye’ye seslendi: “Bu dava Sarayın talimatıyla hazırlanmıştır. Buradan Türkiye toplumuna, halklarımıza, gençlere eşitliğe ve özgürlüğe inanan herkese sesleniyorum. HDP’ye sahip çıkın, barışa sahip çıkın. Barışa giden yolun son köprülerini de kesip atmalarına izin vermeyin”.

Sağlam Ağrı Dağı'na sırtınızı dayamış olabilirsiniz, size Zekeriya Öz’ü hatırlatırım

Kışanak’ın ardından söz alan önceki dönem Parti Sözcümüz Günay Kubilay, davanın siyasi bir dava olduğunu hatırlatarak şöyle konuştu: “Mahkemeleriniz sadece bu kritik davalardaki AİHM kararlarını değil, AYM kararlarını da tanımıyor. AYM de herkesi uyardı (Kapatma davasının iadesi ile). AİHM  kararını beğenmeyebilirsiniz, iktidarın da hoşuna gitmiyor ama bunu uygulamak zorundasınız. Uygulamadığınızda anayasal suç işlemiş olursunuz. Şimdi sağlam Ağrı Dağı'na sırtınızı dayamış olabilirsiniz, size Zekeriya Öz’ü hatırlatayım. Altına zırhlı araç verilmişti. Siyaset arenası her zaman oynaktır”.

Davadan çekilin demekle size iyilik yapıyoruz

Kubilay, şöyle devam etti: “Anayasaya, AİHM’e uymuyorsunuz. Sadece siyasi direktiflerle yürüyen bir mekanizmada size neden güvenelim? Burada bir mahkeme sürecinin işlemesi belli kriterlere uygun olur. Ölçüleri kaldırdığınız zaman geriye keyfiyet kalır. Devletin siyasi çıkarları var. Geçen gün avukat arkadaşlardan birisi bu AİHM kararıyla ilgili Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesinin yazısını size gönderdiğini söyledi ama siz buna rağmen kararı uygulamıyorsunuz. Bu kararlar uygulanacak ama bu sefer siz orada olmayacaksınız. Biz size çekilin derken iyilik yapıyoruz. Ben sizin üzerinizdeki siyasi baskıyı da anlıyorum. Bu üzerinizdeki siyasi baskıyı ya bertaraf edin, belli normları olan kendisini uluslararası belgelere bağlı sayan bir mahkeme sürecini işletin. Ayıp değil bunu yapmak”.

Partimizin kurucu üyelerinden olduğunu söyleyen Kubilay, “Bir yeni yaşamın inşası için uğraşıyoruz. Dosyayı eğer incelediyseniz benimle ilgili tek şey HDP MYK üyesi olarak yaptığımız çağrı. Hepsi bu kadar. Yıllar önce yasaklanan bir dergi benim evimden çıkmış. Bunlar için mi hapisteyim. Üstelik çağrımızı AİHM siyasi ifade sınırları içinde bulmuş. Geçelim bunu bizim anayasamız da ifade özgürlüğü kapsamına alıyor. Biz burada oyun oynamıyoruz. Bizim hayatımız, siyasi prestijimiz söz konusu” dedi.

Duruşma, tutukluluk değerlenmesine ilişkin yapılan konuşmalarla devam ediyor.

20 Mayıs 2021