
Milletvekilliği ve eş genel başkanlığı hukuksuzca düşürülen Figen Yüksekdağ’ın 4 Temmuz Salı günü görülecek duruşması öncesi Parlamento Kadın Grubumuz Mecliste kameraların karşısındaydı. Kadın milletvekilleri adına söz alan Grup Başkanvekilimiz ve Parlamento Kadın Grubu Sözcümüz Filiz Kerestecioğlu, ‘Türkiye’nin tüm renkleriyle adliyede olacağız’ diyerek, herkesi tüm kadın örgütleriyle dayanışmaya davet etti.
Kerestecioğlu konuşmasında şunları ifade etti:
Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ'ın tutuklu yargılandığı davanın ilk duruşması 4 Temmuz'da yani yarın, Ankara’da görülecek. Sayın Yüksekdağ, 242 günlük tutukluluğun ardından ilk kez fiziken de mahkemede bulunacak! Yüzlerce avukat, partililerimiz, kadınlar, uluslararası heyetler bu duruşma için yarın Figen Yüksekdağ’ın yanında olacaklar.
Barıştan vazgeçilince Yüksekdağ hedef olarak seçildi
Figen Yüksekdağ Türkiye’de çözüm ve müzakere sürecinde, barışın, çatışmasızlığın hakim olduğu bir süreçte HDP’de eşbaşkanlık görevini üstlenmişti. Barış niyetiyle çıkmıştı yola. Fakat ne yazık ki, barıştan vazgeçilip ülke içinde çok acı bir savaşın planları yapıldığı gün ilk hedef olarak Figen Yüksekdağ seçildi!
Kadınlarla nasıl kavga ediyorlarsa, Figen Yüksekdağ’ın siyasetteki kadın varlığıyla da öyle kavga ettiler… Hükümetin açık kontrolündeki havuz medyası, çıkar ve kar hırsıyla birbirinin üzerine basan siyasetçiler, hepsi Figen Yüksekdağ’ı hedef gösterdiler!
Yüksekdağ meydan okuyan bir kadındır
Çünkü Yüksekdağ, her şeyden önce inandıkları için meydan okuyan bir kadındır. Öğrencilik yıllarından beri YÖK'e karşı eylemlerde yer almış, öğrenci hareketinden gelen birisidir. Daha gencecik yaşta tekstil atölyelerinde çalışmaya başlamış, emek için verilen kavganın ortasında yer almış, güçlü, sözü olan bir kadındır. Figen Yüksekdağ Adanalı bir Türktür, ama bir o kadar da Sakaryalı bir Çerkes, İdilli bir Kürt, Hataylı bir Araptır. O, Türkiye’de savaşın yalnızca belli bir zümrenin yararına olduğuna, barışın ise tüm halkların baharı olduğuna inanmış bir siyasetçidir.
Bu inançlı ve güçlü kadına tahammül edecek olgunlukta siyasetçilerin ülkesi olamadık halen ne yazık ki. Bu nedenle, Türkiye’de fikirlerini çekinmeden ifade edebilen diğer dürüst siyasetçiler gibi onu da hapsettiler.
Bu süreç 7 Haziran’da başladı
Artık tüm dünya biliyor ki, Türkiye’de iktidar tamamen yargıya hükmediyor. Bağımsız demokrasi değerlendirme kuruluşları, artık Türkiye’nin demokratik bir ülke olmadığını, güçler ayrılığının bulunmadığını ifade ediyorlar.
Hepimiz bu sürecin barışın kendi mutlak iktidarını yıprattığını fark eden Erdoğan’ın, 7 Haziran seçimlerinin ardından, milletvekillerimizi hedef göstermesiyle başladığını biliyoruz.
Fezlekeler siyasi saiklerle hazırlanmıştır
Yüksekdağ hakkında hazırlanan fezlekelerin büyük bölümünde suç isnat edilen tarihler 2011, 2012 ve 2013 yılları iken, fezlekelerin hazırlanma tarihleri; çözüm sürecinin sonlandırılmasından sonra ve özellikle Cumhurbaşkanı ve Başbakanın "dokunulmazlıklar kaldırılmalı" açıklamalarını yaptıkları 2016 ayının ilk dört ayındadır. Sadece bu haliyle bile fezlekelerin siyasi saiklerle hazırlandığı anlaşılmaktadır.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasının hemen ardından, başta partimiz vekilleri olmak üzere, iktidarı rahatsız eden milletvekillerini hedef alan fezlekeler birbiri ardına hazırlanmaya başlandı.
Eşbaşkanlarımız ve milletvekillerimiz gözaltına alınırken yolsuzluktan, ihaleye fesat karıştırmaktan fezlekesi olan hiçbir milletvekili hakkında zorla getirilme ya da yakalama kararı çıkartılmadı!
Adalet sözcüğü anlamını tamamen yitirdi
Yargı, prensiplerini ancak herkese eşit olarak uygularsa adil ve tarafsızdır. Adalet ise herkes için adalet varsa bir anlam ifade eder! İşte bugün Türkiye'de bu sözcük artık tamamen anlamını yitirmiştir!
Dokunulmazlıklarla ilgili değişikliğin yürürlüğe girmesinden 5 ay sonra, 4 kentteki başsavcılıklarca eş zamanlı yürütülen soruşturmalar kapsamında, Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile 13 milletvekilimizin evlerine gece yarısı polisler tarafından yine eş zamanlı baskınlar yapıldı. Yüksekdağ'ın kapısı kırılarak içeri girildi.
Yüksekdağ’ın milletvekilliği AKP nezdinde düştü
4 Kasım darbesi olarak tarihe geçen gözaltıların ardından Yüksekdağ ve Demirtaş'ın da içinde olduğu 10 milletvekilimiz tutuklandı. Bugün itibariyle 11 milletvekilimiz cezaevinde.
Tutuklamaları milletvekilliklerinin düşürülmesi süreci izledi.
Figen Yüksekdağ’ın AKP nezdinde, milletvekilliğini düşürdüler. "AKP nezdinde” diyoruz çünkü; karar Anayasa'ya açıkça aykırı olmasına rağmen, Meclis’te çoğunluk olan, yargıyı tamamen kontrol eden iktidar partisi ne derse o oldu! Halkın gözünde Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliği düşmedi.
Figen Yüksekdağ’ın fotoğraflarından bile korkuldu
Tüm bunlarla yetinmeyen iktidar, Figen Yüksekdağ'ın fotoğraflarını dahi yasakladı. Referandum sürecinde, fotoğrafının olduğu tüm afiş ve pankartlar sokaklardan söküldü! Yani Figen Yüksekdağ’ın fotoğraflarından bile korkuldu adeta!
Yüksekdağ’ın sözleri sizi neden bu kadar korkutuyor
Gerçekten sormak isteriz! Yüksekdağ’ın yargılanmasına neden olan sözleri, yaptığı demokrasi ve barış çağrısı sizi neden bu kadar korkutuyor? Örneğin Yüksekdağ’ın “baharı müjdeleyen kadınlara bin selam olsun” sözü sizin için nasıl bir suç teşkil ediyor da 83 yılla yargılanmasına neden olan bir davanın iddianamesinde bu sözlere yer veriliyor?
Yüksekdağ hakkındaki tüm davalar, diğer milletvekillerimizde olduğu gibi, milletvekilliği döneminde yaptığı konuşmaları kapsamaktadır. Bu davaların tümü Anayasa’nın 83. maddesine harfi harfine aykırıdır. Anayasanın 83. maddesi, vekillerin yaptığı konuşmalardan dolayı kürsü sorumsuzluğunu düzenler. Bir milletvekili, milletvekilliği bittikten sonra dahi konuşmalarından dolayı yargılanamaz.
Ancak Figen Yüksekdağ’a, milletvekili olduktan sonra hakkında açılan dosyalardan, ayrı ayrı 1 yıl, 1 yıl 6 ay, para cezasına çevrilen 11 ay ve yine 1 yıl olmak üzere 4 dosyadan ceza verildi.
Bir KHK çıkarılmalı ve ‘Türkiye’de ifade özgürlüğü kaldırılmıştır’ denmeli
Hala cezaevinde olmasına neden olan davada ise; Yüksekdağ'ın, özellikle sokağa çıkma yasakları uygulanan Kürt illerindeki zulme tepki gösterdiği konuşmaları ve parti programımızda da yer alan özyönetime ilişkin tüm konuşmaları nedeniyle 83 yıl hapsi isteniyor.
Eğer Figen Yüksekdağ’ın ifadeleri suçsa Bakanlar Kurulu bir KHK daha çıkarmalı ve açıkça yazmalı: Türkiye’de ifade özgürlüğü kaldırılmıştır!
Bakınız Figen Yüksekdağ hakkında hangi sözleri nedeniyle davalar açılmış? Hakkında dava açılan bir konuşmasını aynen okuyayım sizlere: “8 Mart baharın müjdesidir, 8 Mart yarının ve geleceğin müjdesidir. Baharı müjdeleyen kadınlara bin selam olsun. Biz yaşama adadık kendimizi. Yaşamın ve özgürlüğün tam orta yerinde dimdik ayaktayız. Bu kadınlar onların önünde eğilmedi, asla da eğilmeyecek". Bu sözler, “örgüt propagandası” sayıldı.
Bir diğer fezleke, Yüksekdağ'ın 13 Aralık 2015 tarihinde Diyarbakır Dağkapı Meydanı'nda düzenlenen basın açıklamasındaki konuşmasıyla ilgili. Yüksekdağ'ın "örgüt propagandası" ve "suç işlemeye alenen tahrik" suçlamasına konu edilen konuşmasından bazı bölümler şöyle: “Sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, ölümlerin ve vahşetin son bulmasını, demokrasinin ve siyasetin konuşmasını istiyoruz.” “Gözümüzün önünde yeni bir katliam yaşanmasına izin vermeyeceğiz. Bakın, bugün Sur'da tanklarla, toplarla, askeri birliklerle bir darbe operasyonu hazırlıkları yapılırken, Cizre’de ve Silopi'de bütün devlet memurlarını izne ayırdılar ve kentin dışına gönderdiler, yurtları boşalttılar. Soruyorum bu uygulamaların sahibi siyasi iktidara, bu topraklar hani sizin topraklarınızdı, hani bu halk sizin yurttaşlarınızdı? Niye bu halka, bu topraklara düşman askeri muamelesi yapıyorsunuz?"
İnsanların ölmemesi için çağrı yapmak suç değildir
Evet, Yüksekdağ’ın tutuklu olmasına neden olan sözleri bunlar. Bu konuşmaların sadece milletvekilleri için değil, kim için olursa olsun bir davaya konu edilmemesi gerekir. İnsanların ölmemesi için çağrı yapmak, baskılara karşı kadınları mücadeleye çağırmak, suç değildir! Suç değildir elbet; ama totaliter yani, tüm toplumu her hücresine kadar kontrol etmeye çalışan yönetimler için barış da, kadınlar da, böyle cesur sözler de çok tehlikelidir.
Yüksekdağ’ın özel olarak hedef alınmasının nedeni kadın düşmanlığıdır
HDP'nin bu kadar kadın sesinin çıktığı bir parti olmasına, bu kadar çok kadın sesinin özgürlük amacıyla, eşitlik amacıyla yükselmesine tahammülleri yok! Sevgili Figen Yüksekdağ’ın özel olarak hedef alınmasının bir nedeni de budur, kadın düşmanlığıdır; kadın sesinin, kadınların bir arada olma iradesinin yok edilmek istenmesidir.
Bugün Sayın Yüksekdağ'ın yargılanmasının önemli nedenlerinden biri, kadınlara ve özellikle kadın siyasetçilere "Çok oluyorsun, senin burada işin ne?" gözüyle bakan kadın düşmanı siyaset biçimidir.
Duvarlar seslerimizin buluşmasını engelleyemez
Ama bilinmelidir ki duvarlar; ne onun sesini, ne bizim sesimizi, ne de bu seslerin buluşmasını engelleyemez! Hukuksuzluklarınıza inat, gülmeye, üretmeye, direnmeye devam edeceğiz...
Baharı, barışı, demokrasi, eşitlik ve özgürlüğü müjdeleyen tüm kadınlara selam olsun...
Türkiye’nin tüm renkleriyle Adliye’de olacağız
Yarın, Türkiye’nin tüm renkleriyle Adliye’de olacağız. Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ hakkında yürütülen bu siyasi linç kampanyasına karşı, adalet isteyen herkesi ve tüm kadın örgütlerini 4 Temmuz’da Ankara’da görülecek olan duruşmaya, Yüksekdağ ile dayanışmaya çağırıyoruz.
3 Temmuz 2017