Kerestecioğludan, Yüksekdağın vekilliğinin düşürülmesindeki aykırılıkların incelenmesi için araştırma önergesi

Grup Başkanvekilimiz Filiz Kerestecioğlu'nun Eş genel başkanımız Figen Yüksekdağ'ın vekilliğinin düşürülmesindeki aykırılıkları incelemek amacıyla bir meclis araştırması istedi. Araştırma önergesinde şöyle denildi:

HDP Eş Genel Başkanı ve Van Milletvekili Sayın Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliği 21 Şubat 2017  günü,  Meclis Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı yönetimindeki Meclis oturumunda, Başbakan Yrd. Nurettin Canikli tarafından 08 Şubat 2017 tarihinde Meclis'e gönderilen yazının okunmasıyla düşürülmüştür. Anayasa'nın 84. maddesinin ikinci fıkrasına göre, Sayın Yüksekdağ'ın milletvekilliği kesin hüküm giyme sonucu düşürülmüştür. Ancak Yüksekdağ'ın milletvekilliğinin düşürülmesi ve buraya varana dek yaşanan süreç, Anayasaya, Meclis iç tüzüğüne, uluslararası mevzuata, teamüllere, TBMM tarihindeki benzer deneyimlere ve kamu vicdanına aykırılıklarla doludur. Bu kapsamda söz konusu aykırılıkları incelemek amacıyla Anayasa’nın 98’inci İç Tüzüğün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz.

GEREKÇE

HDP Eşgenel Başkanı ve Van Milletvekili Sayın Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliği 21 Şubat 2017  günü, Meclis oturumunda, Başbakan Yrd. Nurettin Canikli tarafından 08 Şubat 2017 tarihinde Meclis'e gönderilen yazının okunmasıyla düşürülmüştür.
HDP Eşgenel Başkanı Sayın Yüksekdağ, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27 Kasım 2013 tarihli kararıyla katıldığı bir cenaze töreninde örgüt propagandası yaptığı suçlamasıyla 10 ay hapis cezasına mahkum edilmiştir. Karar Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından 22 Eylül 2016 tarihinde onanmıştır. Ancak suçlamanın konusu, yapılan bir konuşma ya da atılan bir slogan değildir. Sayın Yüksekdağ'a sadece slogan atanların yanında bulunmaktan propaganda cezası verilmiştir. Kaldı ki, bu tür sloganların propaganda sayılamayacağı gerekçesiyle Türkiye AİHM önünde defalarca mahkum edilmiştir. Dolayısıyla bu karar ne hukuk ilkeleriyle ne de kamu vicdanıyla bağdaşmaktadır.
Sayın Yüksekdağ'a bu cezayı veren mahkeme heyetinin tamamının ve savcının Darbe Girişimi dolayısıyla ihraç edildikleri ve üyelerden 2 kişi ile beraber savcının aynı soruşturma kapsamında tutuklu olduğu gerçeği göz önüne alındığında bu suçlamanın hükümsüz olması gerektiği ortadadır.

Sayın Yüksekdağ'ın 10 ay hapis cezası aldığı dosya, 20 Mayıs 2016 günü TBMM'de kabul edilen ve dokunulmazlığın kaldırıldığı dosyalardan biri değildir. Yargılama, Sayın Yüksekdağ milletvekiliyken, Anayasa'nın 83/2 amir hükmüne aykırı bir biçimde devam etmiştir. Mahkeme, yargılamanın devam etmesinin gerekçesi olarak, yine 83/2'de yer alan ve dokunulmazlığın uygulanmayacağı Anayasa'nın 14. maddesi gösterilmiştir. Bu madde, "Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz" şeklindedir. Yargıtay bu hükmü uygulayarak yargılamaya devam etmiştir. Sayın Yüksekdağ'ın başkalarınca atılan ve AİHM’in suç saymadığı sloganlardan dolayı böyle bir suçlamaya maruz kalması, dokunulmazlık kurumunu tamamen anlamsızlaştırmaktadır.

Bunların yanında 76. madde uyarınca, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis cezasına hüküm giyenler ile süre sınırlaması olmaksızın terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar milletvekili seçilemezler. Bu hüküm aynı zamanda Anayasa'nın 84/2. maddesi uyarınca milletvekilliğinin düşürülmesi için de, İçtüzüğün 135. maddesinin göndermesiyle aranan şartlardır. Ancak Yüksekdağ'ın milletvekilliğinin düşürülebilmesi için, katıldığı bir cenazeden dolayı aldığı örgüt propagandası cezasının terör eylemlerini tahrik ve teşvik suçları kapsamında değerlendirilemeyeceği, zira tarihsel olarak baktığımızda bunların ayrı olarak düzenlenen suç kategorileri olduğu bilinmektedir.

Yine, 1998’de Mahkeme’nin Recep Tayyip Erdoğan’ı, TCK’nın 312/2 maddesinden “Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçundan bir yıl cezasına çarptırması ve Yargıtay’ın kararı onamasıyla hükmün kesinleşmesi sonrasında Ak Parti grubunun sunduğu, Anayasa’nın milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen 76. maddesinde yer alan “ideolojik veya anarşik eylemlere” ifadesi ile “affa uğramış olsalar bile” tabiri çıkarılarak yerine, “terör eylemi” tanımlamasının getirilmiştir. Eş Genel Başkanımızın Milletvekilliğinin düşürme kararının dayandırıldığı madde 2002 yılında AK Parti ve CHP tarafından kabul edilen 76. maddedir.

TBMM tarihine baktığımızda, Milletvekilliği esnasında hüküm giyen Milletvekilleri Sn. Kemal Aktaş, Sn. Sebahat Tuncel'in ve Sn. Engin Alan'ın kararlarının TBMM'de okunmadığı, dolayısıyla milletvekilliklerinin bu yolla düşürülmediği görülmektedir.

Görülmektedir ki, Sn. Yüksekdağ’a ilişkin alınan karar, sadece Anayasaya ve içtüzüğe değil teamüllere de aykırıdır. TBMM’deki 3. Büyük Siyasal Parti konumundaki bir Partinin kadın Eş Başkanı, Sn. Yüksekdağ'ın sürekli hedef gösterilmesi ve gelinen son noktada milletvekilliğinin düşürülmesi kararı, hukuki olmaktan çok siyasi nitelikte olup, kadın mücadelesine de yöneliktir ve milyonlarca seçmenin ve kadının iradesinin yok sayılması anlamındadır.

28 Şubat 2017